Ömer Göz kapaklarım ağırdı, sanki bir ömür boyu uyumuşum da şimdi zorla uyanıyormuşum gibi. İlk hissettiğim şey, keskin bir ağrıydı. Göğsümde, kolumda, bacaklarımda… Her nefes alışımda ciğerlerim yanıyordu. Gözlerimi araladığımda, loş ışıkla aydınlanan, ahşap tavanlı küçük bir oda gördüm. Buram buram odun kokusu vardı, sobada közler hâlâ tütüyordu. Yanımda küçük bir masa, üzerinde su dolu bir bardak ve birkaç ilaç kutusu duruyordu. Başımı hafifçe çevirdiğimde, pencerenin önünde oturan yaşlı bir kadın dikkatimi çekti. Elinde yün örgü, gözlerinde hem yorgun hem şefkatli bir bakış vardı. Ben kıpırdanınca, örgüsünü bırakıp yanıma geldi. " Ah, gözünü açtın sonunda evladım", dedi. Sesi sıcak ama endişeliydi. Konuşmak istedim ama boğazım kupkuruydu. Dudaklarımdan zorla çıkan kısık ses boğuldu

