ÖN İZLEME
"Arslan!" kapıdaki ikizimin sesi ile gözlerimi anında açtım. Mübarek, kapıyı kıracak!...
"Patlama lan geldim!" diyerek yataktan kalkıp dün gece yere attığım pantolonumu aradım.
"Arslan! Hadi be oğlum!" sanki babamın küçülmüş hali olan ikizim kapıyı deli gibi yumruklarken ben de pantolonumun düğmelerini ilikliyordum.
"Patladı... Patladı ağzını burnunu kırdığım" normalde ana avrat söverdim de anamız birdi işte...
"Kesin bir şey oldu" diyen sesle arkamı döndüm.Yatağa sinmiş korkuyla bana bakan Arya'ya kafamı çevirip baktım.
"Korkma... Birkaç saate kimse seni benden alamayacak" dediğimde usulca başını salladı.
"Babam peşimizi bırakmayacaktır" dediğinde yanına gittim.
"Orasını artık düşünme. Şimdi kalk ve hazırlan, elimizi çabuk tutmamız lazım" dediğimde yutkundu ve korkulu gözlerle bana bakarak "tamam" dedi.
Bu kızı bu kadar korkutacak ne yapmış olabilir bu adam diye düşünürken kapıdan gelen yeni yumruk sesleri ile koltuğun üzerindeki tişörtümü alıp üzerime geçirdim.
"Patladı patladı..." deyip kapıyı açtığımda Alp ve Simla bana bakıyordu.
" Babam deli gibi seni arıyor. Sana ulaşamayınca bana sardı. Bilmiyorum diyorum inanmıyor ' yediğiniz boku aynı yere sıçıyorsunuz beni mi kandırıyorsunuz?' diyor. Hemen şu işi bitirip yanına gitmemiz gerek. '1 saate evde olmazsanız babanız değil albayınızla muhatap olursunuz' dedi. Benden söylemesi..."
"Niye dellenmiş? Annemi arayıp sordun mu?" dedim bir yandan ayakkabılarımızı giyinirken.
"Aradım aramaz olur muyum? Ama telefonu babam açtı. Bu kez kesin büyük olay çıkacak..."
"Bu kadar korkmasan mı kardeşim?"
" Akıncı beyi diyorum. Şahlanmış seni arıyor diyorum... Sendeki rahatlığa bak! Adam götünden kan alacak, biraz sen de endişelensen mi?" diyen kardeşime gülümsedim.
"Sen rahat ol. Bak gör hiçbir şey olmayacak"
"Ben uyardım. Şahitsiniz kızlar..." deyip bize suspus olmuş bakan kızlara işaret parmağını gezdirerek onlardan destek beklediğinde ikisi de ses çıkaramıyordu.
"Hadi gidelim de bekletmeyelim Akıncı Beyimizi" diye keyifli bir şekilde odadan çıkarken Arya'nın da elini tutup peşimden sürükleyerek odadan çıkardım.
Arkamızdan gelen Alp ve Simla onaylamaz şekilde mırıldanırken benim umurumda değildi...
...
Bir saat kadar sonra annem ve babamın kaldığı eve doğru yola çıktık. Arya'nın hala titrediğini fark edince uzanıp elini tuttum, buz gibiydi eli...
"Bu kadar korkma... Babam adam yemez... En azından çocuğu olmayanları" deyip göz kırptım.
"Benimki yer ama... Özellikle de çocuğu olanları" dediğinde dişlerimin arasından 'denediğini görmek isterim' diye fısıldadım.
Eve ulaştığımızda Alp "gazamız mübarek olsun" dediğinde Simla " Niye savaşa gidiyormuşuz gibi konuşuyorsun?" dedi.
" Çünkü içeride bizi savaş bekliyor" diyen kardeşim haklıydı. Babam ağzımıza sıçacaktı ama geçerli sebeplerimiz vardı. Gerçi bu sebepleri hemen söyleyemezdik, şimdi değil...
Kapıyı çaldığımda arkamda duran Arya, parmaklarını tişörtüme geçirerek daha da arkama saklanmaya çalıştı. Elini tişörtümden çekip tuttum ve onu yanıma çektim.
"Senin bir şey söylemene gerek yok, bana uy yeter" dediğimde ne dediğimi anlamamış gibi yüzüme baktı.
Saf saf gözlerini açıp kapatması da ayrı güzeldi ama yine de düşemezdim... Düşmanımızın kızıydı neticede... Sadece o daha bunu bilmiyordu.
Kapı açılınca görevli kadın "Babanız ve anneniz sizi bekliyor salonda" deyince başımla onu onaylayıp içeri girdim. Ayakkabılarımızı çıkarıp ev terliklerimizi giydik, Arya ve Simla'ya da misafir terliklerinden verdik.
İçeri girdiğimizde babam ayakta dikilmiş kolları arkasında ellerini birleştirmişti. Gerginliği sırtından bile belli olurken annem koluna dokunarak bir şeyler fısıldıyordu. Muhtemelen sakin olmasını söylüyordu...
"Baba..." diyerek yanına yaklaşmaya başladığımızda "Hay senin babanın-" diyerek arkasını döndü ama kızları görünce devamını getiremedi.
Annem ise o sıcak gülümsemesiyle "Hoş geldiniz" diyerek bizi koltuklara yöneltirken her birimiz "hoş bulduk" diyerek koltuklara yürüdük.
Bir ara annemin yüzüne baktığımda bir bana bir Arya ile tutuşan ellerimize baktığını gördüm. Babam da aynı şekilde, annemin yüzünde güller açarken babamın yüzü daha da karardı... Eh anlamıştı herhalde başına ne geleceğini...
"Seni dinliyorum" diyen babam tam karşımdaki tekli koltuğa oturmuş elini bize doğru uzatarak Arya'nın sıkı sıkı tuttuğu elimi işaret ediyordu.
"Beni çağırmışsın, asıl ben seni dinliyorum" dediğimde burun delikleri büyümüş çenesinin kasılmasından anladığım dişlerini sıkmaya başlamıştı. Korkutucu olduğunu sanıyordu sanırım ama küçükken korkuyordum, artık değil...
"Asker!" diye bağırdığında Alp ve Simla otomatik olarak ayağa kalkıp selam verdiğinde annemin kaşları çatıldı.
"Doğan!" diye bağırdığında babama kaş göz işareti yaparak annemi işaret ettim. Dudağımın kenarı da hafif yukarı kıvrılmıştı.
" Bu evde rütbe yok!" dediğinde babam derin nefes alıp sakinleşti. Alp de " ne yapıyorum ben?" deyip elini indirdi, Simla''yı da çekerek yerine oturttu.
" İlla rütbe olacaksa bu evin en rütbelisinin kim olduğunu sana hatırlatırım" deyince babam daha da bir şey diyemedi.
Asker olmaya karar verdiğimizde annem bu evin sınırları içinde kimsenin rütbe konuşturmayacağına dair yemin ettirmiş, kendini de en rütbeli ilan ederek buna uymayanlara en ağır cezayı vereceğini söylemişti.
Her birimize ayrı ceza yöntemleri olduğundan kimse bu kuralı bozmaya cesaret edemiyordu, özellikle babam... Biz çocukları olduğumuz için bize kıyamasa da babama gelince işler değişiyordu.
"Arkadaşlarınızla bizi tanıştırmayacak mısınız?" diyen annemin sesi sayesinde ortamdaki gerilim biraz olsun dağılmış ama babamın sert ifadesi biraz olsun yumuşamamıştı.
Alp "Simla" diyerek yanındaki kızı gösterdi, sonra benim yanımdaki kızı da ben gösterdim "Arya"...
Babam lafa başladı "Dün babası yanımıza gelen kimdi?" diye sorsa da gözleri Arya'nın üzerindeydi.
Arya başını hafifçe eğip "muhtemelen benim" dediğinde ne kadar korktuğunu anlayan annem araya girdi.
"Kızım baban seni merak etmiş, bir arayıp iyi olduğunu söyleyelim mi?" dediğinde Arya'nın elimi tutan parmakları buz kesip titremeye başlarken kendini küçülterek arkama saklanmaya çalıştı.
Bu hareketi benim içimde sızlamaya neden olurken babamla annemin gözlerinden de kaçmamıştı. Bana kaşlarını çatıp bakarken "ne oluyor?" der gibiydiler. Eh artık bombayı patlatmanın zamanıydı...
"Arya bundan sonra burada bizimle kalacak" dediğimde ikisi de ağzı açık bana bakıyordu ama annem hemen toparladı.
" Oğlumuzun arkadaşlarının başımızın üzerinde yeri var, ama neden? Kızım babanla tartıştıysanız çözeriz. Bize anlatabilirsin" diyen anneme bakıp başımı salladım.
" Arya benim arkadaşım değil" dediğimde babam tabii ki ne olduğunu hiç ayrılmayan ellerimizden anlamıştı. Annem de muhtemelen sevgilim olduğunu anlamıştı.
" Sevgilin de olsa babası ile görüşmesi gerek..." derken annemin sözünü kestim.
"Sevgilim de değil, Arya benim karım!" dediğimde Arya nefesini tutmuş daha sıkı elimi tutarken başını yerden kaldırmıyordu.
Babam ise artık öfke saçan gözlerini gözlerime dikmiş patlamaya hazır bomba gibiydi.
"Ne demek karım!" bu bir soru değildi tabii ki.
"Karım, resmi nikahlı karım" diyerek sesimdeki kararlı tonu bozmadan konuşmaya devam ettim.
Arya'ya baktım ve başımla çantasını işaret ettiğimde çantasından evlilik cüzdanını çıkardı. Elinden alıp babama uzattım.
Babam bir süre baktıktan sonra anneme uzattı. Annem ise "ama babası psikolojik sorunları olduğunu söyledi. Bu evlilik geçersiz" dediğinde şaşkınlıkla ağzım açılırken dönüp yanımdaki kıza baktım. o ise doldurduğu kahverengileri ile bana bakıyordu...