bc

MAFYANIN DOKTORU +18

book_age18+
12.5K
FOLLOW
100.9K
READ
dark
contract marriage
HE
love after marriage
forced
opposites attract
friends to lovers
brave
mafia
gangster
heir/heiress
sweet
bxg
kicking
city
mythology
office/work place
secrets
seductive
like
intro-logo
Blurb

Arabası bozulduğu için yol ortasında kalan Papatya Soysal bir kaç adam tarafından kaçırılır. Ateş Demir'in evine gelen doktor Papatya bir ameliyat için zorlanır ve ameliyatı yapar. Kurtulacağını düşünür ama işler istediği gibi olmaz. Ateş ona en büyük travmasını tekrar yaşatır. ~

İkili için artık her şey bambaşka olacaktır.

chap-preview
Free preview
KAÇIRILMA
Arabamın nesi vardı böyle? Yol ortasına aniden durmuştu. Ve açıkçası daha önce hiç araba tamir etmemiştim. Kaputunu açıp önüne geçtim. Bir yerden dumanlar yükseliyordu ama nereden olduğunu anlamamıştım. "Neyin var böyle senin ya?" İnsan vücudunu ezbere biliyordum. Ameliyat masasında her bir karışını ezbere bilirdim. Ama şu basit araba motorundan hala hiçbir şey anlamıyordum. Kaputun önünde ne yapacağımı düşünürken arkamda hissettiğim hareketlenmeyle o tarafa döndüm. İki takım elbiseli adam tam dibimde bitmişti. "Siz de kimsiniz?" "Bizimle geliyorsun doktor hanım." Bu adamların hiç tekin olmadığını anlamak için zeki olmaya gerek yoktu. Sırtımı arabaya verdim. "Hiçbir yere gelmiyorum." Kel adam elini kaldırdığında bileğini tutup diğer elimi ensesine getirip kafasını arabanın motoruna bastırdım. Sıcak olduğu için bağırınca hızla çekip diğer arkadaşına ittim. Yüzü yansın istemiştim ama benim yüzümden kimseye bir şey olsun da istemezdim. Kendimi korusam yeterdi. İkisini kısa bir süre oyalarken hızlıca koşmaya başladım. Lanet olsun ki arabam da bozulacak zamanı bulmuştu. Koşmam çok uzun sürmemişti ki biri kolumdan tuttu. Başımı çevirdiğimde yüzünü yaktığım adam olduğunu gördüm. Diğer elini arkamdan geçirip eliyle ağzımı kapattı. "Uslu ol doktor!" Bu adam kesinlikle çok mantıklıydı. Biri beni kaçırırken uslu duracaktım. Aynen aynen. Başka bir emri var mıydı acaba? Ağzımı açtığım gibi elini ısırıp sağ elimin dirseğini karnına geçirdim. Papatya Soysal ile uğraşmak neydi gösterecektim ona. Elinden kurtulunca bir adım attım. Önüme diğer adam çıktı. "Ne kaçık çıktın sen ya!" "Defolup gidin! Yoksa polis çağıracağım." Arkadaki adam eliyle bu kez burnumu kapattı. Bu kez elinde bir bez de vardı. Ve bilincim de bu kokuyla yavaş yavaş kapanmaya başlamıştı... ~ ~ ~ ~ ~ Sarsıntıyla gözlerimi açtığımda yüzümde bir çuval vardı. Ellerim de arkadan bağlanmıştı. Hadi ama ya. Bu adamlardan kurtulmanın bir yolunu bulmam lazımdı. Hâlâ baygınmış gibi yaptım. Belki işime yarardı. Telefon çaldığında kulak kesildim. "Buyur abi." Kısa bir sessizlikten sonra tekrar konuştu. "Tamam abi." Telefon kapandıktan sonra tekrar konuştu. "Adres değişmiş. Yeni eve gidiyoruz." Yeni ev mi? Daha açık adres olamaz mıydı? Çünkü bu angut herifler cebimdeki telefonu almayı akıl etmemişti ve en kısa zamanda polise haber verecektim. Sessizce durmaya devam ettim. Ta ki araba durana kadar. "Uyandır artık şunu. Bize lazım." "Manyak kadın, rahat durmaz yine." Durmam tabi. Kolay kolay size teslim olacağımı mı sandınız? Adam çuvalı başımdan çıkardığında gözlerimi kırparak açtım. Işığa alışmak zaman almıştı. "Uyandın demek doktor ha?" Yüzünü yaktığım kel karşımdaydı. "Yok hala uyuyorum kel kafa." "Ya sabır." kolumdan tutup arabadan indirdiğinde geldiğimiz yere baktım. Üç katlı lüks ve simsiyah bir villaydı. Buna villa demek haksızlık olurdu. Ve siyah? Hayatımda bu kadar görkemli çok az şey görmüştüm. Adam zorla kapıya kadar yürüttüğünde kolumu kurtarmaya çalıştım. "Ya bıraksana ya! Hayvan!" "Uslu dur doktor! Yoksa daha erken öleceksin." "Sen mi karar veriyorsun ne zaman öleceğime dingil!" "Yok ben karar vermiyorum ama onu tanıdıktan sonra benim karar vermemi isteyeceksin." O kim? Ay bu adamlar cidden beni öldürecek sanırım. Kaç kurtar kendini kızım kaç. İçeri soktuğunda neredeyse düşecektim. "Yavaş olsana ayı!" "Bak kızım!" elini kaldırdığında tokat atacak sandım ama bir erkek sesi onu durdurdu. "Ne oluyor burada Murat?" Başımı çevirip konuşan kişiye baktım. Siyah tişört siyah pantolon giymişti. Mafya mıydı şimdi bu adam? Hani dizilerde takım elbise falan giyerlerdi? Nerede? Yüzünü inceledim. Siyah saçlı, kapkara gözleri ve büyük, kemersiz bir burnu vardı. Herkeste kötü dururdu ama ona yakışmıştı, yalan yok. "Abi doktor hanım uslu durmuyor." Yanımdaki keltoşa döndüm. "Çocuk mu var senin karşında ya!" Elimi biraz daha sıktığında az önceki adam yine konuştu. "Yüzüne ne oldu senin?" Murat denilen adam utana sıkıla konuştu. "Doktor hanım..." cümlesini tamamlamadan başını eğdiğinde adama döndüm. "Ben yaptım. Eğer beni bırakmazsan senin de canını yakarım." Dudağının bir köşesi yukarı doğru kıvrıldı. "Cesur musun yoksa aptal mı?" "Sensin aptal!" üzerine doğru yürüdüğümde yanımdaki kel kafa omuzlarımdan tuttu. "Abi bu kız rahat durmuyor, ne yapalım?" "Bırak kızı." Adamın lafını ikiletmeden bıraktı kollarımı. Konuşan adam yanıma geldi. "Ben hallederim." "Ne yapacaksın bana?" Adamlarına bakıp kafasıyla gitmelerini işaret etti. Adamlar lafını dinleyip çıktığında tam karşıma gelip kollarını bağladı. "Hiçbir şey. Dediklerimi yaparsan sana hiçbir şey yapmam." "Ne istiyorsun?" "Arka odada bir yaralı var. İçeri gir ve onunla ilgilen. Ölmesine izin verme." "İçeride bir yaralı varsa onu hastaneye götürebilirsiniz. Dağ başı mı burası ya? Doktor kaçırmak ne?" Derin bir nefes aldı. "Dediğimi yap doktor." "Hayır." "Yap dedim. Sana yapar mısın diye sormadım doktor." "Birincisi hayır. İkincisi benim adım doktor değil. Ve hemen şimdi buradan gidiyorum." Arkamı döndüm ne cesaretse. Yürüyüp gidecektim ama arkamdaki kapıyı kapatıp önüme geçti. Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. "Farkındaysan sana hala kibar davranıyorum. Benim sabrımı sınama doktor. Geç içeri." "Korkmam mı gerekiyor?" Kolumdan tutup içeri doğru sürüklemeye başladığında elinden kurtulmaya çalıştım. "Bırak beni!" Gram umrunda değildi. Ama ben sana ne yapacağımı bilirim. Hızla giderken ayağımı ayağının önüne getirdiğimde takıldı. Ama düşmedi. Durup yüzüme baktı. İşte şimdi öldürdü beni. Susup yutkundu. Kolumdan tekrar ittirmeye başladı. "Hödük." Hakaretimi duymazdan gelip odanın birine soktu. Dediği hasta burada bir koltukta yatıyordu. Göğsünde bir kurşun yarası vardı. Kolundan kurtulup adamın yanına yaklaştım. Durumu ağırdı. "Ne zamandır böyle." "Yarım saat." "Çok kan kaybetmiş. Hastaneye gitmesi lazım." "Hastane olmaz. Sen yapacaksın." "Burada yapamam. Hastaneye gitmeli." "Hayır dedim doktor. Burada ne yapacaksan yap, yaşat onu." Bir kaç adım atıp yanıma geldi. "O ölürse sen de ölürsün." Derin bir nefes alıp ellerimi uzattım. "Çöz o zaman ellerimi." İtiraz etmeden çözdü ellerimi. "Başka?" "Dediğim gibi burada ameliyat edemem. Steril bir ortama ihtiyacım olacak. Malzemeler ve kana da tabi. Kan grubu ne?" "Her şey aşağıda hazır." arkasını dönüp kapıya yürüdü. "Mehmet, gelip onu aşağı indirin." İki adam içeri girip yaralıyı sedyeyle beraber dışarı çıkardı. Ben de peşlerinden gidecekken az önceki adam kolunu kapı pervazına yasladı. "Unutma doktor, o ölürse sen de ölürsün." Elimi koluna koyup aşağı indirdim. "Birazdan ameliyata girecek bir doktora söylememen gereken şeyler söylüyorsun pis mafya." Yanından geçip yaralıyı taşıyan adamları takip ettim. Tamam, pekala. Onu iyileştirip gidecektim buradan. Başka bir şey yapamazdım zaten. Umarım bu arkamdaki adam da bırakır beni. Alt kata indiğimizde evin böyle bir bölümü olmasına şaşırmıştım. Mahzen gibi bir yerdi. Dışarıdan çok lüks görünen bir evin böyle bir bölümü olması değişikti. Bir süre sonra bir odanın önünde durduk. Burası derme çatma bir ameliyathaneydi. Ne kadar sterildi bilmem ama malzemeler oldukça lüks görünüyordu. Siyah takım elbiseli adamlar içeri girmek üzereyken kapının önüne geçtim. "Siz nereye?" "İçeri gireceğiz." "Olmaz. Ameliyat alanına bu şekilde giremezsiniz." patronlarına döndüm. Arkada bizi izliyordu. "Adamlarına söyle geri çekilsinler. Hastanız enfeksiyon kapabilir." "Siz geri çekilin." Patronlarını dinleyip geri çekildiklerinde içeri girdim. Giriş kısmında ameliyat önlüğü, bone ve eldiven vardı. Önce bonemi takıp ellerimi yıkamaya başladım. Hızlıca yıkadıktan sonra içeri girdim. Hay aksi. Burada kimse yoktu ki. Steril olduktan sonra önlük ve eldiveni birinin giydirmesi gerekirdi. Ben de bunu tamamen unutmuştum. Geri döndüğümde az kalsın o adama çarpacaktım. "Senin ne işin var burada? Giremezsiniz demiştim." "Ben kimseden emir almam doktor." elindeki önlüğü açtı. "Giy." Daha fazla şansımı zorlamadan kollarımı açtım. Dikkatli bir şekilde giydirip aramızdaki mesafeyi kapatıp yaklaşıp ellerini belimin arkasına getirip önlüğü bağlamaya başladı. Aramızdaki yakınlıktan rahatsız olup başımı eğdim. Önlüğü bağlayıp geri çekildi. Eldivenleri açıp masanın üzerine bıraktığında dikkatlice giydim. "Şimdi çıkabilirsin." Arkamı dönüp hastaya yaklaştım. Hala varlığını hissedebiliyordum. Anlaşılan dediklerimi yapmayacaktı. Onu umursamadan hastaya damar yolu açıp monitöre bağladım. Hızlı olmam gerektiği için her şeye dikkatli bir şekilde yaklaşıyordum. Son olarak hastanın başına serumları da eklediğimde onu açmak için hazırdım. Maskemi takıp batikonu aldım. Yaranın etrafını temizleyip elime neşteri aldım. Ameliyata başlayıp önce yarayı genişletip koterle kanayan damarları yaktım. Kurşun kalbin sol kadranına yakındı. Bu yüzden çok dikkatli olmam lazımdı. Gözlerimi kapatıp açtım. Derin bir nefes aldım. Pensi alıp kurşunu tuttum. Hadi kızım, hadi başarabilirsin. Kurşunu dikkatli bir şekilde çıkarıp küvete bıraktım. Başarmıştım. Zarar gören dokuyu onarmak için eğildim. Koterin ucunu o kadar çok bastırmıştım ki atar damar zarar görüp aniden patlamıştı. Kan yüzüme sıçradığında gözlerimi kapattım. Monitörden duyulan sesle o tarafa döndüm. Tansiyonu giderek düşüyordu. Ölüyordu. "Ne oluyor doktor? Kurşunu da çıkardın, sorun ne?" Kendime gelip hızlıca elimi kanama odağına bastırdım. Diğer elimle spanç alıp bol bol bastırdım. Kanama çok şiddetliydi. "Ne oluyor?" Karşıma geçti. Bunu yapmamalıydı ama bir şey diyemedim. "Doktor bana bak." Kanama odağına baskı uygularken başını kaldırıp yüzüne baktım. "Bana ne olduğunu söyle." "Atar damara zarar verdim." "Bir yolu var ama, değil mi?" Dikiş atmam lazımdı. Ama çok hızlı olmalıydım. Elimi çektiğim anda bir dakikadan daha az zamanım olacaktı. "Var." "O halde yap. Sakin ol ve yap." "Tek başıma hiç yapmadım." "Ben sana yardım edeceğim." biraz uzaklaşıp başka bir eldiven giydi. Tekrar yanıma döndü. "Bana ne yapacağımı söyle." Derin bir nefes aldım. "Yaraya baskı uygula. Ellerimi çektiğimde ellerini koy." Başını salladığında ellerimi yavaşça çektim ve o da aynı hızda elleriyle yarayı kapattı. Ameliyat masasından biraz uzaklaşıp durumu kontrol ettim. Bir çok profesör ile ameliyatlara girmiştim. Bunu da yapabilirdim. Damar için uygun alan ameliyat ipliğini seçip portegü ve makası elime aldım. Makası önümdeki adama uzattım. "Kes dediğimde dipten olmayacak bir şekilde kes." İki dikiş atsam yeterli olacaktı. Ama umarım başarabilirdim. Başını sallayıp tek eliyle makası aldı. "Şimdi elini çek." Spançları alıp uzaklaştı. Hızlıca iğneyi batırıp damara ilk dikişimi attım. "Kes." Uzanıp dikkatli bir şekilde ipi kestiğinde vakit kaybetmeden ikinci dikişi attım. "Kes." Hızlıca tekrar kestiğinde geri çekilip koteri aldım. Dikkatli bir şekilde çevre dokuda kanayan yerleri yakıp durumu kontrol ettim. İşe yaramıştı. Derin derin nefes aldım. Kurtuldun kızım. Bir hastayı kaybetmeden bitirdin günü. "Şimdi ne olacak?" Karşımdaki adamı hatırlayıp ona döndüm. "Enfeksiyon kapmasın. Çık artık. İtiraz etme." Başını salladı. "Ona dikkat et." "Tamam." O da çıktığında vitalleri kontrol edip hastayı kapattım. Evet, ben sözümü tutmuştum. Onun iyi olmasını sağlamıştım. Şimdi sırada buradan gitmek vardı. Ameliyathaneden çıkıp üstümdekilerden kurtuldum. Geldiğim merdivenlere yöneldiğimde iki adam önüme çıktı. "Ne oluyor?" "Burada kalıyorsun." "Ne demek burada kalıyorum?" beni mahzende tutmayı planlamıyorlardı herhalde. "Patronun emri. O tamamen iyileşip uyanana kadar buradasın." "Tamam ben yine de onunla görüşmek istiyorum." Mahzende kalmak istemiyordum. En azından yukarıda sakince oturabilirdim. "Olmaz. Misafiri var." "Size onunla görüşmek istiyorum dedim." "Biz de olmaz dedik. Uzatma." Onları dinlemeyip bir kaç basamak merdiven çıktığımda biri kolumdan tuttu. Arkamı döner dönmez bacağımı kaldırıp karnına bir tekme atıp onu merdivenlerden yuvarladım. Diğer arkadaşının üstüne düştüğünde hızlıca merdivenleri çıktım. Salon olduğunu düşündüğüm yere girdiğimde o adamı ve yanında başka bir kadını gördüm. Adam koltukta oturmuş, kız da göğsünde uzanıyordu. Beni fark edince kızı omuzlarından tutup kaldırdı. "Senin ne işin var burada?" Ayağa kalkıp karşıma dikildi. "Dediğini yaptım. Şimdi bırak gideyim." "Olmaz. O uyanmadan olmaz." Ağzımı açacakken arkasındaki kız konuştu. "Sevgilim, bu kadın kim?" Sevgilim mi? Sen beni zorla kaçırırsın demek ha? "Sevgilinin sevgilisiyim canım benim. Demek aynı anda ikimizi de idare ediyordun?" "Ateş bu kadın ne diyor?" İşte bu. Sinirlendirmiştim onu. Ama Ateş dediği adam sevgilisini ikna edip yok öyle bir şey demek yerine gözünü kırpmadan yüzüme bakıyordu. Yer yarılsa da içine girsem. O nasıl bakış öyle? "Sen ne yapıyorsun?" "Beni buradan çıkar." "Ateş senden bir cevap bekliyorum!" "Mehmet! Nur'u evine götür." "Ben hiçbir yere gitmiyorum! Sana kim bu kadın dedim!" Ateş cevap vermedi. Sessizce adamının onu götürmesini bekledi. İnanamıyorum. Bir insan sevgilisine böyle davranır mıydı? Öküz bu öküz. Az önce merdivenden ittiğim adam içeri girdi. "Abi kusura bakma, kız vahşi gibi." Ateş arkasını dönüp salonun içindeki devasa dolaba yöneldi. Çekmeceyi açıp konuştu. "Sorun değil. Siz çıkabilirsiniz." Çekmecede ne yaptığını göremiyordum ama kesinlikle silahını hazırlıyordu. Eyvah Papatya kızım sen bu sefer bittin. Tekrar arkasını döndüğünde eli boştu. İyi bari hemen öldürmeyecek. "Bugün sana fazlasıyla tolerans gösterdim doktor. Ama yeter. Şimdiden itibaren bu kadar kibar olmayacağım." Madem bu evden çıkamıyordum en azından mahzenden kurtulmanın bir yolunu bulmalıydım. Tam karşımda dikildiğinde dudaklarımı yalayıp konuştum. "Bak tamam, her şeye tamam ama beni mahzende falan tutamazsın." "Öyle mi?" "Evet öyle. Bunu yapamazsın." Elini arkasından çıkarıp boynuma bir şey sapladı. Bu bir şırıngaydı. İçindeki içeriği enjekte ettiğinde zor da olsa konuştum. "Ne yaptın sen?" "Sana ayırdığım sürenin sonuna geldim doktor." Derin bir nefes aldım. Gözlerim kararıyor sanki yer ayaklarımın altından kayıyordu. Birden kolunu tutup sıktım. "N'olur..." Başımı eğdim. Kendimi tutamıyordum. Bir kez daha zorla dudaklarımı araladım. "Beni oraya gönderme." şu an ölecek olsam bile orada ölmek istemiyordum. Başka her türlü ölüme razıydım ama o olmazdı. "Artık çok geç doktor. Benimle oyun oynamaman gerektiğini öğrenmen gerekiyordu." Bacaklarım iyice güçsüzleştiğinde yere düşmeden önce omuzlarına tutundum. Elini belime yerleştirdiğinde son kez şansımı denedim. "Lütfen..." Hayatımda hiç bu kadar çaresiz olduğumu hatırlamıyordum. Ve bu şekilde yığılıp kalacağımı da... ~ ~ ~ ~ ~

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

AŞKLA BERDEL

read
79.1K
bc

HÜKÜM

read
224.3K
bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
14.3K
bc

ÇINAR AĞACI

read
5.7K
bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
523.4K
bc

PERİ MASALI

read
9.5K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.9K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook