1.BÖLÜM

1160 Words
Derin bir nefes bıraktım. Ellerim zangır zangır titriyordu. Sıkıca yumdum ellerimi. Fazlasıyla gergindim. Gözlerimi sıkıca kapayıp açtım. Dikkatimi etrafımda ki insanlara verdim. Odaklanmalıydım. Yüzüme kondurduğum sahte tebessümle etrafımda ki konuşmalara odaklanmaya çalıştım ama zihnim bir türlü bana izin vermiyordu. ''İyi misin sen?'' Belgin dikkatle bana bakıyordu. Elini sımsıkı yumruk yaptığım ellerimin üzerine koydu. Sahte gülümsemem genişledi. Omzumu silktim sanki hiçbir şey yokmuşcasına gayet iyiyim der gibi baktım ona. ''İyiyim tabi neden sordun?'' Bakışlarını benden çekmedi. Dikkatle beni izliyordu. İnanamadığı da çok belliydi. Yüz ifademi bozmadan derin bir nefes aldım. ''İyiyim Belgin. Çok iyiyim herkesi çok özlemişim herkes ne kadar değişmiş .Hele Şule valla bir an tanıyamadım her yeri estetik olmuş resmen ya'' Sona doğru ona eğilip fısıldamış ardından kahkaha atmıştım ama Belgin benim en yakın arkadaşımdı ve tüm bunların benim ucuz numaralarım basit rollerimden olduğunu biliyordu. ''İyi ol lütfen'' Elimi dostça sıktığında hüngür hüngür ağlamak istedim. En yakın dostuma sımsıkı sarılıp haykırarak ağlamak istedim. ''Çünkü seni buraya ben getirdim ve eğer sen kötü hissedersen kendimi berbat hissederim.'' Elini sıktım. Konuşmak için kendime birkaç dakika vermem gerekti. Hızlıca kendimi toparlamaya çalıştım. Kurumuş dudaklarımı ıslattım. ''Kötü olmam için bir sebep yok Belgin'' Sesim sona doğru oldukça ince çıkmıştı. Belgin kararsız bir ahlde bana baktı. Onu ikna edebilmek için genişçe gülümsedim. Gözlerime uzun uzun baktı ardından o da gülümsedi. ''Haklısın hem baksana gelmedi o. İyi ki de gelmedi'' Gülümsemem sönerken hızla kafamı salladım.Başımı öne eğip bakışlarımı Belginden kaçırdım. Ellerinden kurtulmak için masanın üzerinde ki bardağıma uzandım. Suyumdan hızlıca bir iki yudum aldım. Ardından çaprazımda oturan Şuleye laf attım. ''Şuleciğim hiç değişmemişsin . Üniversitede nasılsan hala aynısın şekerim'' Şulenin şen kahkahası ortamı aydınlatırken Belginin bakışlarını hala üzerimde hissediyordum. Elimi boynuma götürüp sertçe ovdum. Nefes alamıyordum üstelik birde Belginin bakışları beni geriyordu. ''İlahi Ahu .Yaşlandım ya nasıl hala aynı olayım. Sende iyi görünüyorsun' Şulenin nazlanarak söylediği sözler üzerine gülümsedim. Şule ile karşılıklı birbirimizi övmelerimiz Belgini rahatlatmış olmalı ki bakışlarını benden çekti. Tabağımda ki mezeleri çatalımla karıştırıp oyalandım. ''Alperen sen bilirsin Ali Asaf gelmeyecek mi? Ben mesaj attım ama dönüş yapmadı'' Masada bir anda ölüm sessizliği oluştu. Tüm bakışları üzerimde hissediyordum. Dudaklarımı sıkıca birbirine bastırdım. İstemsizce dizimi sallamaya başlamıştım. Saçlarım yüzümü örtmüştü bu beni rahatsız etmişti,. Kendimi onun adı her geçtiğinde saklamak istemiyordum. Dimdik durmak istiyordum ama olmuyordu. ''Bilmiyorum görüşmüyoruz biz'' Salladığım dizimin üzerinde bir el hissettiğimde ne zaman tuttuğumu bile bilmediğim nefesimi yavaşça bıraktım. Kafamı Belgine çevirdim. Endişeli bakışlarıyla karşılaştığımda gülümsedi. Derin bir nefes aldım. Yüzüme dökülen saçlarımı geriye attım. ''Harbiden mi ya? Niye abi siz baya yakındınız?'' İsmail in meraklı sorusu karşısında bakışlarım kısa bir anlığına Belginin yanında oturan İsmaile kaydı. Göz göze geldiğimizde hızla bakışlarını kaçırdı. ''Öyle gerekti'' Sertçe üstüne basa basa söylemişti sözlerini. Herkes bir anda sessizleştiğinde suyumdan koca bir yudum aldım. ''Eee Belgin sizin düğün ne zaman?'' Aslının tamamen ortamın havasını değiştirmek için sorduğu soru Belginin yüzünde güller açmasına sebep olmuştu. İki elini birden havaya kaldırıp kendi kendini alkışladı. Ardından sandalyenin arkasına astığı çantasından davetiyeleri çıkartıp havada salladı. ''Eveeet davetiye zamanı.'' Belgin neşeyle ayağa kalkıp davetiyelerin arkasındaki isimleri okuyup tek tek herkese veriyordu. Gülümseyerek onun keyifli halini izliyordum. ''Alperen eminsin dimi oğlum bak hala geç değil. Yol yakınken geri dön'' Umutun sözleri üzerine masada şen kahkahalar oluştu. Belgin Umuta ters ters bakıp elinde salladığı davetiyeyi geri aldı. ''Sen düğüne gelme Umut. Ne me lazım olmaz ya Alperenin aklına falan girersin'' Alperen ayağa kalkıp Belginin yanına geçip kolunu sımsıkı onun omzuna doladı. Belgini kendine çekip saçlarının arasına sıcak bir öpücük kondurdu. İmrenerek onları izledim. Yüzümde buruk bir tebessüm oluştu. Belgin ve Alperen üniversitede tanışmışlardı. Alperen Belgini tavlamak için epeyce uğraşmıştı. ''Benim aklıma kimse giremez hayatım.'' Belginin elinden davetiyeyi alıp tekrar Umuta verdi. Belgin Umuta manalı manalı bakıp saçlarını savurdu. Masada şen kahkahalara sebep olmuştu bu hareketi. Belgin elinde kalan birkaç davetiyeyi havada salladı. ''Bakın gelmeyen olursa fena bozuşuruz ona göre herkes gelecek düğünümüze'' Masada ki herkes gülümseyerek kafa sallarken beni benden alan ciğerimi delik deşik eden o ses yankılandı ortamda ''Var mı bize de davetiye?'' Duyduğum tanıdık ses karşısında hızla kafamı öne eğdim. Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Nefes alamıyordum. Etrafta ooooo sesi yükseldi. Ellerimi birbirine kenetledim. Gözlerim buğulanmıştı. Omuzlarımda bir dokunuş hissettiğimde hafifçe olduğum yerde sıçradım. Belgin kulağıma bir şeyler fısıldadım ama ben hiçbir şey duymuyordum. Kulaklarım çınlıyor başım dönüyordu. Elimi Belginin omzumdaki elinin üzerine koydum. Güç almak istiyordum ve buna fazlası ile ihtiyacım vardı. ''Var elbet'' Alperenin cevabı ile Belgin imalı bir şekilde öksürmeye başladı bu hareketi beni fazlası ile rahatsız etmişti. Bütün dikkatler bir anda bize çevrilmişti. Başımı öne eğip saçlarımın yüzümü örtmesini sağladım. Şu an kendimi onunla karşılaşmak için hiç hazır hissetmiyordum. Dudaklarımı sımsıkı birbirine bastırdım. ''Maalesef elimizde ki davetiyeler bitti'' Belginin öfkeli sesi ile elinde duran davetiyeler tezatlık oluşturuyordu. ''Bir tane de mi yok Belgi'' Belginden derin bir iç çekiş geldi. Omuzlarımda duran elleri katılaştı. Kimseden çıt çıkmıyordu. Bense kafamı eğebildiğim kadar eğmiş yüzümü saklamıştım. ''BelgiNN'' Belginin öfke dolu sesi ile gerildim. Elimi omumda duran elinin üzerine koydum. Ona hep Belgi diye seslenirdi ve ondan başka kimsenin de öyle seslenmesini istemezdi. Belginde ondan başka bu şekilde seslenilmesine izin vermezdi asla. Başımı kaldırdım saçlarımı geriye savurdum. Kimseye bakmıyordum , bakamıyordum. ''Sen benim için Belgi'sin ve hep de öyle kalacaksın Belgi. Şimdi ver ordan bana bir davetiye'' Dudağım hafifçe yukarı kıvrıldı. Hep böyle inatçıydı hiç değişmemişti belli ki. Gülüşümü saklamak için hızla masanın üzerinde ki bardağı alıp dudaklarıma yasladım. Belgin ona doğru ilerledi ardından tam önünde durup masaya sertçe bir davetiye bıraktı ardından hızla yanıma geldi. Biliyordum onun kızgınlığının da nefretinin de sebebi bendim. Ben yalnız kalmayayım kendimi yalnız hissetmeyeyim diye yanımdan hiç ayrılmıyordu. Belgin gibi bir arkadaşa sahip olmak eşsiz bir duyguydu. Benim için hiç düşünmeden onu silmiş bir anda hayatından çıkarmıştı. Kimin haklı haksız olduğunu tartışmadan sadece beni seçmişti. ''Eveeet davetiye olayı çözüldüğüne göre gel bakalım bir sarılalım. Neredeydin oğlum sen bunca zamandır?'' İsmail'in neşeli sesi il bir anda tüm masa ayaklanmıştı. Göz ucuyla masaya baktığımda tek oturanın ben olduğumu fark ettim. Kendimi fazlası ile rahatsız hissediyordum. Çaktırmadan sandalyemi geriye itip ayağa kalktım. Kalabalığa arkamı dönüp bir iki adım onlardan uzaklaştım . tüm bunları yaparken elime yapışan bardağımı hiç bırakmamış kafamı da hep yere sabitlemiştim. Sessiz bir köşeye geçip göz ucuyla insanları izledim. bir türlü bakışlarım ona gitmiyordu. Bakamıyordum ona. cesaretim yoktu. Belgi bir adım önümde korumamış gibi dikiliyordu. Alperen yanına gelip onu bir köşeye çektiğinde ona mahzun bakışlarımı gönderdim . Ne yazık ki beni ona unutturan tek insan iki hafta sonra kocası olacak olan adamdı. Onlardan bakışlarımı çekip yere odaklandım. Kalbim heyecanla çarpıyordu. Saçma salak bir şekilde ayağımla yerdeki desenleri çiziyordum. '' Bu arada sizi biriyle tanıştırmak istiyorum'' Kulaklarım uğuldadı. Kaşlarımı tek bir çizgi olana kadar çattım. ''Hayatım gel bizimkilerle tanış'' Tam o anda kafamı kaldırdım. Göz göze geldiğimizde başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Yanında beliren kişiye bakmadım çünkü gözlerimi onun harelerinden ayıramıyordum. Kalbim yerinden çıkmış koşarak ona doğru gidiyordu. ''Nişanlım Dilruba'' Sımsıkı tuttuğum bardak parmaklarımın arasından kayıp gitti sert zeminde tok bir ses bıraktı. Kalbim tam onun ayak ucunda durdu. Soluk soluğa kendini yere atıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Gözlerimi gözlerinden çekmeden fısıldadım. ''Asaf''
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD