Berzan başını dik tuttu, gözleri tek tek herkese değdi; gözlerinde apaçık bir savaş ilanı vardı. Son bir kez daha… Sert ve keskin konuştu: “Kim bu kapının eşiğine adım atıp Nazar’ı buradan götürmeye kalkarsa… Karşısında beni bulur.” Ve o an… Herkes sustu. Taş gibi bir sessizlik çöktü yine. Ama bu kez… O sessizlikte hepimizin bildiği bir şey vardı: Bu iş… Artık bambaşka bir boyuta taşınmıştı. Herkes birer birer sustu… Sonunda babaannesi derin bir nefes aldı, bakışlarını Berzan’dan kaçırmadan, yorgun bir sesle: “Peki, oğlum… Ağamız sensin. Ne dersen o…” dedi. Bir an her şey durdu. Bütün gözler Berzan’ın üzerindeydi ama o hiç konuşmadı. Sadece başını sertçe eğdi ve avludakiler yavaş yavaş dağılıp içeri çekildiler. Ben nefes bile alamıyordum. Ellerim titriyordu. Yutkundum, gözlerimi kapattım

