3.Bölüm "Kumru Kuş"

2165 Words
3. Bölüm “Kumru Kuş” Kıdemli Yüzbaşı Arjin Kartal… Hakkari, Çukurca… Yeni bir operasyon emri geldi. Gerekli bilgi ve ekipmanları toplayıp timimle birlikte görev yerimize, yine dağlara geldik. Bu defa 7 kişi değil, 6 kişiyiz. Kumru yok. Operasyona devam ediyoruz ancak aklım Kumru’da. Önceliğimiz arazi taramasıydı. Herhangi bir yerde tuzak, patlayıcı veya tahminimiz dışında terörist unsurlar var mı diye kontrol ediyoruz. Kulaklıklarımız aktif. Kulaklığıma dokunup Kumru’nun durumunu arkadaşlarından öğrenmeye çalışıyorum. “Minik, Kumru’yla en son ne zaman görüştün?” “Siz toplantıdan çıktıktan sonra Kumru da hemen çıktı komutanım. Nereye gitti bilmiyorum, görmedim.” “Bana bakın, bilgisi olan varsa söylesin. Kumru, istifa dilekçesini masama bırakıp vedalaşmadan öylece çıkıp gitmiş. Bu timde kalmak için Selçuk’u 3 sene peşinde gezdirdi Kumru. Neden birdenbire bu kadar koca meraklısı çıktı? Birisi bana mantıklı bir açıklama yapsın! Hiçbirinizle vedalaşmadan direkt Ankara’ya mı gitti?” diye sordum. Taypars öksürmeye başladı. Başımı çevirip yan bakış attım. “Ne o Taypars, neden öksürüyorsun?” “Boğazıma toz kaçtı komutanım.” “Kumru seninle de mi konuşmadı, vedalaşmadı?” “Vedalaşmadı komutanım.” dedi. O sırada Zeko, “Dikkat! Hareketlilik var!” deyince hepimiz bulduğumuz kayaların arkasına geçtik. “Saat iki yönü, komutanım! Anlamsız derecede hareketlilik var. Burada böyle bir kalabalık grubun olduğu bilgisi verilmemişti bize. Ama neden herkes mağaranın dışında, onu çözemedim.” dedi. Dürbünle incelemeye devam ettim; “Mağaranın içinde büyük ihtimalle bir sıkıntı var. O yüzden hepsi birden bire dikkatsizce dışarıya çıktı. İçerideki o sıkıntı her neyse, bunları korkutmuş.” Dürbünle izlemeye devam ederken, içeriden üzeri patlayıcı yüklü biri çıktı. Yüzünde de maske vardı. Kulaklığımdan duyduğum sesle tüylerim diken diken oldu. Alparslan; “Siktiiirrr!!! Bu Kumru! Tepesindeki tokadan tanıdım.!” Zeko; “Canlı bomba mı olmuş bu puştların arasında?! Aferin! Yapmadığı tek manyaklık bu kalmıştı!!!” Derin bir nefes aldım ve; “İçinizden herhangi birinin bu durumdan haberi varsa ve bana söylemediyse, hem timle hem askerlikle vedalaşsın. O öksürüğü boğazına tıkacağım senin, Taypars! Hepiniz silahlarınıza! En iyi keskin nişancı kimmiş, hem bana hem de karşı tarafa gösterin bakalım! Tek atış! Kafatası ıskalamak yok! Canlı bırakmak da yok bu aptal Kumru kendini patlatmadan bitirelim şunların işini!” dedim. Zeko; “3'ten geriye sayıyorum. Bir dediğimde, aynı anda. Iskalamak yok! Hadi bakalım, mağara girişi, üçüncü sıradaki adam benim!” dedi. Hepimiz kendimize bir hedef belirledik. Zeko: “3, 2, 1!” Dediği an, ıslık sesini andıran kurşun sesleri havada yankılandı. Hepimiz tek atış ve kafatası. Kesinlikle ıskalamadık, çünkü Kumru’nun hayatı söz konusuydu. Kurşunların nereden geldiğini bile anlayamadan yaklaşık 20 kişilik grubu indirdik. Kumru maskesini açtı, pis pis sırıtıp bizim olduğumuz tarafa baktı. Dürbünden hareketlerini izliyorum. Zeki kız… Kurşunların sesinden bile nerede olduğumuzu tahmin etti. Üzerindeki patlayıcı dolu yeleği çıkarıp bir köşeye bıraktı, sonra bize doğru el salladı. Bu demek oluyor ki yakınlarımızda herhangi başka bir grup ya da tehlike yok. Ayağa kalktım, kulaklığıma dokunup; “Şu aptalı alıp, Çukurca Askerî Üssü’ne getirin. Ben gidiyorum, sizi orada karşılayacağım. Bu işte kimin parmağı varsa, askerliğe ve mesleğine sonsuza dek veda etsin.” deyip hızlıca yürümeye başladım. Bu sinir başka türlü atılamazdı zaten. Varış noktası olarak planladığımız alana geldim. İki elim arkamda, beklemeye başladım. Uzaktan helikopterin sesi duyuldu. Gelen helikoptere sadece ben bindim. Pilot; “Komutanım , 5 kişi daha alacağım bilgisi vardı.” dedi. “Onlar yürüyerek gelecekler. Alçak uçuş yap, almadığınızı görsünler. Üsse kadar yürüyecekler.” dedim. “Komutanım, emin misiniz?” “Eminim. Devam et.” dedim ve gelen helikoptere tek başıma binip Çukurca Askerî Üssü’ne ulaştık. Albay Ateş Bakırhan’ı aradım, Kumru’nun yaptıklarını haber vermek için. Ama cevap vermedi. Bu kadar canını hiçe sayıp kahramanlık yapmaya cesaret ettiyse, onay aldığı kişi Ateş Bakırhan’dır, eminim. Kendimi soğuk suyun altına attım. Soğuk su vücuduma değince resmen coss diye ses çıkardı. Sinirim ve öfkem geçmiyor. Benden habersiz nasıl gidip o kadar teröristin arasına dalar, aklım almıyor. Üstelik tek başına.! Duştan çıkıp üzerimi giyindim ve bu üste bulunan toplantı odasına girdim. Odaya girmemle Çift Kartal Timi ayağa kalktı. Tek tek hepsinin suratına baktım. Yüz ifadeleri allak bullak. Neyin ne olduğunu çözmeye çalışıyorlar… ya da vereceğim kararı. Telefonumu masanın üzerine sert bir şekilde koydum, iki elimle birden masaya vurdum. Kumru yerinde sıçradı. “Sizi buraya kim getirdi? Bu kadar kısa sürede gelmeniz imkânsız!” diye sordum. Taypars; “Üsle bağlantı kurup ikinci bir helikopter istedik komutanım. Gelip bizi aldılar.” “Bu zekânı her zaman kullanmalısın, sadece zorda kaldığında değil. Bana bakın, aklınızı başınıza alın! Disiplinsizliğe tahammülüm olmadığını eğitimlerde sürekli dile getirmiştim. Hâlâ da söylerim, disiplinsiz adamın benim timimde yeri yok! Sen Kumru Hayat! Nasıl olur da benden habersiz kendi başına operasyon çekmeye kalkarsın?!” Ayağa kalkıp hızlıca Asker selamı verdi ve; “Ben istifa dilekçemi vermiştim komutanım. Daha sonra görev emri geldi bana. Ben sadece bana verilen emri yerine getirdim. Herhangi bir disiplinsizliğim yok.” “Kim verdi bu emri sana?” “Albay Ateş Bakırhan. Kod: SİS- 09 [Düşman unsurları arasına sızma.] dedi. Kabul etmek zorunda kaldım.” “Görev yerine seni kim bıraktı, kim ulaştırdı?” “Taypars Üsteğmen'im.” deyince başımı hızla Taypars’a çevirdim. Ayağa kalkıp önce Asker selamını verdi ve; “Benim bir suçum yok Arjin Komutanım! Albay Ateş Bakırhan beni aradı ve Kod: MAVİ ALFA-01 [Hava Desteği Talebi] dedi. Yapabilecek hiçbir şeyim yoktu…” “Albay Ateş Bakırhan’a ulaşamadım. Telefonlarıma bilerek cevap vermiyor. İkinizin de savunmasını istiyorum! Bu mesele burada kapanmadı. Suçu Albay Ateş’e atıp kurtulamazsınız. Bu defa ikinizin de başı dertte. Benim arkamdan disiplinsiz hareket eden askerle işim olmaz! İkinizi de timden göndereceğim!” dedim. Kumru; “Komutanım, durumlar bildiğiniz gibi değil. Bize verilen emir net ve itiraz kabul edilmez şekildeydi. Emirlerin kod durumunu paylaştık sizinle. Sisteme girdiğinizde yazılı emri de göreceksiniz. Tüm bunların dışında bilmediğiniz başka bir şey daha var.” “Öyle mi Kumru Hanım? Neymiş bilmediğimiz şey? Anlatın da öğrenelim.” “Dağlarda yeni bir hareketlilik, yeni bir oluşum var. Büyük çaplı değil anladığım kadarıyla ama… Yıllardır peşinde olduğumuz ‘Hayalet’ lakaplı, Lübnan asıllı düşman, yeni bir yapılanma içerisinde. Tüm terörist gruplarına ajan sokmuş. Bir şekilde haber gönderiyor. Bana katılan her genç üç yıl sonra zengin olacak. Dağlardan bıkan varsa bana gelsin diye haber yolluyor. Maalesef, beklenilenin üzerinde katılım isteği var... Resmen ordu kurmaya çalışıyor. Bu bilgi dâhilinde kısa süreli görev verdi Albay Ateş. Size söyleseydi, siz bizim gibi sessiz halletmeyecektiniz. O yüzden emri bana ve Taypars Üsteğmen'ime verdi. Bir haftadır o grubun içerisindeyim. Duyduklarım çok da iç açıcı değil. Zaten Albay Ateş Bakırhan'ın kesin talimatı vardı. Üsse döndüğümde, öğrendiğim tüm bilgileri Çift Kartal Timi ile paylaşmamı emretti. Galiba o da şu anda yurt dışında, o yüzden telefonlarınıza cevap vermedi. Herhangi bir kasıt ya da ihmal yok.” “Sen bir haftadır o grubun içindesin, ne demek ihmal yok? Hem de tek başına?” “Tek başıma değildim komutanım. Selçuk Komutan da yanımdaydı. İkimiz de kılık değiştirip gruba sızdık. Bizi yukarıdan grup yönetiminden gönderdiklerini zannettiler. Ancak son dakika, grubun lideri yukarıdan biriyle bağlantı kurmayı başardı. Biz herhangi birini göndermedik denilince ifşa olduk. B planı devreye girdi. Ben canlı bomba oldum.” “Peki, Selçuk neredeydi?” “Şeydeydi?” “Neredeydi? Net cevap istiyorum ve bu bir emirdir! Şu an sen sorgudasın!” diye bağırdım. O an arkamdan Selçuk’un sesini duydum. “Geldim Arjin Komutanım. Buradayım. Sorguya benimle devam edin.” “TSK’da değil de sanki babanızın çiftliğindesiniz! Bu ne aymazlık, bu ne disiplinsizlik?! Sen Zırhlı Birlik Tim Komutanı olarak nasıl olur da Kumru’yla operasyona katılırsın?! Kimden aldın emri?!” “Benim birliğim sizden tamamen farklı. Zırhlı Birlik Kolordu Komutanlığı’ndan geldi bana emir. Mağaraya girene kadar Kumru’nun orada olduğundan haberim dahi yoktu. Büyük ihtimalle Kumru’nun da benden haberi yoktu. Orada karşılaştık. Peşinde olduğumuz bu Hayalet, oraya ajan gönderdi. ‘Üç yıllığına, genç ve iyi silah kullanan, eğitimli adam lazım. Üç yıl sonra serbest bırakacağım. Şehir hayatına zengin biri olarak dönüş yapacak. Dağlardan bıkan bana gelsin.’ diye haber yolladı. Ben o ajanın peşinden gidiyordum. Bana verilen emir ajanı takip edip kime ulaşacağını öğrenmem yönündeydi. Takip esnasında, ne olduysa Kumru mağarada açığa çıkmış. Hesaplamalarımız doğruydu. Sizin mağaraya yaklaştığınız bilgisi bize verilmişti zaten. O yüzden ben geri dönemedim. Ne pahasına olursa olsun, Kumru’yu o mağaradan canlı çıkaracağınıza emindim. Size güvenmekle hata etmediğimi yaşayarak öğrendim. Ancak kötü bir haberim var size… Cerrah sahalara dönmüş.” Alparslan; “Siktiirrr!!!” deyip ayağa kalktı Minik lakaplı SAT komandomuz Özkan. Masaya yumruk attı. Selçuk devam etti; “Peşine düştüğüm o ajanı yakaladım. Öldürmeden önce konuşturmayı başardım. Cerrah ve Hayalet güçlerini birleştiriyorlar. Yeni bir oluşum var. Hedef nedir, hangi ülkedir bilemem. Ancak tek bildiğim, TSK için tehdit unsuru. Kapsamlı ve uzun sürebilecek bir operasyon sizi bekliyor. Cerrah dağlara haber göndermiş: ‘Çift Kartal Timi’nin kartalını alacağım. Bu defa elimden kurtulamaz!’ diyormuş. Anlayacağınız; eski asker, eski özel eğitimli tim komutanı, işkence uzmanı Cerrah lakaplı vatan haini Seda… sahalarda.” Derin bir nefes alıp verdim. Ayakta kalanlara "oturun" diye işaret ettim. Hepsi oturdu. Gözüm Rüzgar'daydı ama sözlerim tüm timime; "Seda’yı hepiniz tanıyorsunuz. Verdiğim eğitimlerden Seda değil de Kumru geçti. Seda bu konuda anlamsız bir şekilde hırs ve gurur yaptı. Önce TSK’dan, sonra vatanından kopup gitti. Kahraman olmayı değil, hain olmayı tercih etti. Başarılı, güçlü ve zeki olduğunu unutmayın. Karşınızda kadın var diye düşünmeyeceksiniz. Gördüğünüz yerde vurun! Tüm sorumluluk bana ait. Dağlardayım dediyse şehir merkezinde de olabilir. Ters köşe yapmayı sever, bilirsiniz. Yıllardır tanıdığımız eski silah, devreniz ve silah arkadaşınız. Çift Kartal Timi'ne girmek için önce her yolu denedi. Başarılı olamayınca kaçıp gitti.” Rüzgar; “Komutanım... ters köşe yapmayı sever, evet. Ancak şu da var, 'dağlardayım' dediyse dağlarda karşımıza çıkıp o şekilde de ters köşe yapabilir. Belki de şehirde değil, gerçekten dağlardadır. Timde ki silah arkadaşlarımdan rica ediyorum, kimin karşısına çıkarsa öldürmesin... Son nefesini bana saklasın! Azıcık hatırım varsa, beni azıcık seviyorsanız Seda’nın canını almayı bana bırakın," dedi. Seda’nın hepimize zararı dokundu ama en çok da Rüzgar’a. Seni seviyorum, sana âşık oldum deyip Rüzgar’a yaklaştı. Çocuğu kendine bağladıktan sonra time bu yolla giremeyeceğini anladı ve onu yüzüstü bırakıp çekip gitti öylece. Çift Kartal Timi’ne girmeyi neden bu kadar kafasına koydu, anlamış değilim. Ancak ruh sağlığı yerinde olmayan biri, buna eminiz hepimiz. Bizden ayrıldıktan sonra işkence uzmanı oldu. Kumru; “Arjin Komutanım, Seda kendini geliştirmiş. 2 yıldır sesi çıkmıyordu ama bu iki yılda boş durmamış. En son işkence yaptığı kişiyi konuştular. Benim Arapça bilmediğimi düşünüp yanımda rahat konuşuyorlardı. Her şeyi dinledim. İşkence yapacağı kişinin sinirlerine bazı iğnelerle müdahale ediyor. Akupunktur yöntemi gibi düşünün. Eli, ayağı kesinlikle oynamıyor, tepki veremiyor. Kısmî ve geçici felç ama acıyı hissediyor. Adamın böbreğini söküp tekrar yerine koyup dikmiş. Acıdan çığlıklar içinde bağıra bağıra can vermiş. Bu derece... İşkence konusunda kendini ilerletmiş ancak kafayı da fazlasıyla sıyırmış. Normal bir insan değil, karşımızda bir canavar, hatta bir cani var diyebilirim.” Hepimiz sustuk kaldık. Cerrah ve Hayalet daha fazla güçlenmeden ortadan kaldırmalıyız. Sessizliği benim telefonum bozdu. Albay Ateş Bakırhan arıyordu. “Efendim Sayın Albayım?” “Arjin Komutanım! Timini topla, Ateş Hattı’na gel.” “Albayım, operasyon tamam. Kumru yanımda. Toplantı hâlindeyiz. Duyduklarımız hiç de iç açıcı değil. Sizden yeni bir operasyon için yasal izin ve destek istiyorum. Gerekirse tamamen özel timlerden oluşan yeni bir birlik kurup hemen operasyona çıkmamız gerekiyor.” “Cerrah ve Hayalet benim takibimde, merak etme. Size şehirde, Ateş Hattı’nda ihtiyacım var. Cerrah ve Hayalet’i birleştiren, onlara maddi konuda destek veren kişiyi bulmanız gerekiyor. Şüphelendiğim biri var. Derhal, vakit kaybetmeden Ankara’ya geliyorsunuz! O iki köpeğin yemini kesersek, birbirlerine düşüp kendi aralarında anlaşmazlık başlayacak ve güçlü olan diğerini öldürecektir eminim. Meseleyi bu defa kökünden çözmemiz lazım. Cerrah ile Hayalet’ten sonsuza kadar kurtulmanın yolu Ankara’dan geçiyor. Timini topla, derhal buraya gel! Ayrıca Kumru ve Taypars’a yüklenme. Onlar sadece benim emrime uydular. Kumru’nun istifa dilekçesini yırt! Çift Kartal Timinden kimseyi bir yere göndermiyorsun. Selçuk da zırhlı birliğine dönsün. Büyük bir kara harekâtına başlıyor TSK. Tampon bölgeye Zırhlı Birlikler gidecek. O zırhlı birliklerin içinde Selçuk’un timi de var. Adam akıllı vedalaşın ve derhal buraya gelin!” Deyip telefonu kapattı. Ayağa kalktım. “Çift Kartal Timi, Ateş Hattı’na gidiyoruz! Selçuk, sen de kendi birliğine gidiyorsun. İkide bir o tanktan inip dağlarda operasyon çekme, canımı sıkma! Seni de Çift Kartal Timi’ne transfer ederim, dağ bayır süründürürüm!” “Kumru!” “Emredersiniz Komutanım!” “Sevgilinle vedalaş. Bizimle birlikte sen de geliyorsun Ankara’ya.” “Teşekkür ederim komutanım!” Taypars, sağ elini yumruk yapıp havaya doğru kaldırdı: “Yes be, işte bu!” dedi. Göz göze gelince; “Çok özür dilerim komutanım. Birden boşta bulundum.” “Bu aralar çok fazla boşta bulunuyorsun. Ayağını denk al. O boşluk bir tarafında patlayabilir. Kumru’nun yanında kötü konuşturmayın beni!” dedim ve odadan çıktım. Sinirden dişlerimi sıkıyorum. Albay Ateş, timimdeki şu disiplinsizliğe ceza vermeme bile müsaade etmedi. Yeni bir görev bekliyor beni. Üstelik şehirde... Yüz yüze konuşup ikna edeceğim, şehirdeki düşündüğü operasyon her neyse, onu Gölge Timi’ne versin. Ben dağ bayır gezip Seda ve Hayalet’i bulup ümüğünü sıkacağım! Albay Ateş Bakırhan’ı ikna etmek kolay olacaktır zaten. Ankara’ya bir gidelim, sonrasına sonra bakarız diye düşündüm. Uzun ince koridorda hem yürüyüp hem aklımdan tüm olasılıkları geçirdim. Hesaplamadığım tek olasılık vardı, aşık olmak… Kaderimin yolculuğunu yaptığımı bilmeden, kaderimin değişeceği göreve başlıyordum. Hayatımın en önemli, belki de en karmaşık ama en güzel görevine doğru yola çıkmışım aslında... Aylar sonra haberim olacaktı bu gerçekten.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD