Almira bu sözlerle olduğu yerde dona kalırken Eliz'e ne diyeceğini bilemez haldeydi. Nasıl diyecekti ki, az önce kuzeni Karan'la kulübe de istemediği halde ilişkiye girdiğini ama cadı olmadığını mı?
Hem az önce Karan'la kulübe de yaşadıklarında ölesiye utanıyordu, hem de cadı olayına tüm benliğiyle inanan arkadaşı Eliz'i cadı olmadığına nasıl ikna edeceğini bilemiyordu.
Almira uzunca bir süre sessiz kalınca Eliz garip yüz ifadesiyle sessiz kalan arkadaşına merakla bakıp sorusuna vurgu yaparak yeniledi. "A.l.m.i.r.a o c.a.d.ı n.e.r.e.d.e?"
Almira yenilenen soru karşısında sessizliğini uzunca bir süre daha korudu çünkü ne diyeceğini bilemiyordu. Sonunda başını üzgünce yere eğerek ne kadar utansa ve az önce yaşadıklarına anlam veremese de itiraf etmeye karar verdi. Fakat daha sarf ettiği ilk "Ben üzgü....." kelimesinde Karan hızla araya girerek . "Buse az önce apar topar gitti. "dedi, bu sözler üzerine Almira şaşkın bakışlarla Karan'a bakmaya başladı , Karan ise kendisine şaşkınca bakan Almira'yı yine görmezden gelerek öfkeyle Eliz'e bakıp "Hem sana ne ! En önemlisi sizin burada ne işiniz var?." diyerek sordu.
Eliz cadı sandığı kişinin gidişine o kadar çok panik olup afallamıştı ki Karan'nın öfkesini dahi gözü görmedi. Eliz korkuyla başını iki elleri arasına alarak "Aman Allah'ım biz şimdi ne yapacağız! Ben şimdi tüm köylüye ne diyeceğim. Of Almira nasıl o cadıyı kaçırırsın! Bittik biz bittik!" diyerek sitemde bulunup daha da paniklemeye başladı. Eliz paniklemekte de çok haklıydı çünkü artık lanet tam anlamıyla başlamıştı ve eğer cadı sandıkları o Buse denen kızı bulamazlarsa 9 ay sonra geri dönmeyi başaran cadı Lidya tarafından kendi gibi tüm köy katlolacaktı.
Eliz'in bu sözleri Karan'ı daha da çıldırttı. Yüzündeki tüm kaslar öfkeyle gerilirken "Yeter artık! Bıktım artık sizin cadı saçmalığınızdan!" diyerek bağırdı. Karan az önce doğadaki garipliği gözleriyle görse de, yine de cadı gerçeğini kabul etmiyordu. Onun için olanlar lanet bir tesadüften başka bir şey değildi, hepsi o kadar. Ona göre doğanın böyle sapıtmasının muhakkak mantıklı bir açıklaması olmalıydı. Cadı hikayesiyle kesinlikle alakası olamazdı.
Eliz'in paniklemesi teyzesi Ayşegül ve eniştesi Rıfat'ın gelmesiyle daha da artı. Onlarda merak içinde etrafa bakarak gözleriyle Buse denen kızı bulmaya çalıştı. Bir kenarda onlara ne diyeceğini bilemeyen Eliz dudaklarını kemirmeye başlarken, çok geçmeden de yanlarına Efsa ve heyecan içinde olan köylülerde geldi.
Efsa hariç hepsinin yüzünde merak ve cevap bekleyen ifade vardı. Hepsinin sorusu aynıydı ve uğultu şekkinde hep bir dilden dile getirdiler" o cadı nerede?" Fakat Efsa bir kenarda sessizce gözlerini kısarak Karan'a bakıyordu. Çünkü daha önce o bir şeyleri sezinlemiş fakat yine net olarak görememişti.
Karan burnundan soluyarak tüm köylü üzerinde öfkeli bakışlarını gezdirdikten sonra "Hepiniz kafayı yemişsiniz o yüzden daha fazla burada durup sizin saçmalıklarınızı dinleyemeyeceğim. “ dedi.
Fakat ne köylünün nede babası Rıfat beyin Karan'ın yakasını bırakmaya niyeti yoktu. Karan'ın babası Rıfat bey sinirle "O cadı nerede Karan çabuk söyle!" diyerek bağırdı.
Karan babasının ve köylünün yakasını bırakması için soruya cevap vermeden önce sakinleşmek için derin bir nefes alıp verdi sonra kesin bir dil kullanarak. " Tamam baba söyleyeyim o zaman biz az önce o cadı sandığınız kızla beraber olduk ve o telefon gelince apar topar gitmek zorunda kaldı. Tamam mı? Anlaşıldı mı? Şimdi gidebilir miyim?" dedi.
Bu sözler ne babasını nede ķöylüyü tatmin etmişti. Onların istediği tek bir şey vardı, o da o cadıydı. Karan'ın babası oğlunun üzerine sinirle yürürken " Çabuk o cadının nerede olduğu söyle yada hemen arayıp onu buraya çağır Karan!" diyerek bağırdı.
Karan babası da olsa onu bu saçma cadı hikayesi yüzünden sıkıştırıp sorgulamasına öfkeyle "Son kez bu konu hakkında konuşacağım. O kızın nerede yaşadığını bilmiyorum ve de aradım ama telefonu kapalı açmıyor, tamam mı baba. Artık bu konuda tek bir kelime yada soru duymak istemiyorum!" diyerek bağırdıktan sonra kenarda korku içinde konuşulanları dinleyen Almira'ya döndükten sonra kaşlarını çatarak.
"Sen.... Sende tüm bu kafayı yemiş insanlara uyup beni takip etmenin hesabını vereceksin! Hemen! Şimdi! "dedikten sonra ona doğru yöneldi. Almira'nın cevap vermesine fırsat vermeden de onu bileğinden tutarak tüm köylünün homurtuları arasından onu oradan çekerek uzaklaştırdı.
Köylü fazlasıyla arkalarında kaldıktan sonra hâlâ daha şokta olan Almira bir parça kendine gelir gelmez bileğini sıkıca kavrayan Karan'ın iri ellerinden kurtarmaya çalışıp "Bırak artık beni!" diyerek bağırdı.
Fakat Karan yine Almira'nın sözlerini duymazdan gelerek yola devam etti. Kendini her zaman olduğu gibi yok sayan Karan'a daha da öfkelenen Almira "Yeter artık bırak kolumu ,dokunma artık bana!" diyerek daha da bağırdı.
Burnundan sinirle soluyan Karan Almira'yı tuttuğu bileğinden hızla çekerek önüne alırken onu sırtından sertçe bir ağaca yasladı. Sırtı ağaca çarpan Almira'nın canı fazlasıyla yansa da nefret dolu bakışlarını iki elini ağaca yaslayıp onu ağaçla kendi arasında bırakan Karan'a çevirip "Bırak artık beni dedim sana!" diyerek tekrar bağırdı.
Karan ise sinirli bakışlarıyla Almira'nın iyice burnunun dibine kadar girerek "Tamam bırakayım küçük aptal! Bırakayım da sende gidip o geride bıraktığımız gözü dönmüş köylüye giderek her şeyi anlat, anlat da onlarda senin karnına o lanet kazıyı geçirip ,bedenini ateşe versin. İstediğin buysa eğer bıraktım işte!" dedi ,dedikten sonra da geriye doğru çekilip dikkatlice Almira'nın gözlerinin içine baktı.
Almira duyduklarıyla oldukça şaşkın hale geldi. Karan'ın dediklerine inanamayarak kafasını iki yöne sallarken "Hayır bu doğru değil! Yalan! Hem ben cadı de..."dedi. Karan Almira'nın sözlerini alay dolu gülüşüyle keserken "Sen cadı değilsin! Evet bunu ben biliyorum ama az önce gözü dönmüş köylü değil ve onların o kadar gözü dönmüş ki karşılarına cadı diye kimi versem sorgusuz sualsiz öldürecekler. "dedi
Almira hâlâ daha Karan'a inanamıyordu. Başını yine inanamayarak iki yöne salladı. Onun bu haline daha da öfkelenen Karan "Beni iyi dinle küçük aptal , sabah senin o çok sevdiğin arkadaşın Eliz bile teyzesi ve eniştesiyle gizli gizli ne konuşuyordu biliyor musun? Ben söyleyeyim o cadıyı ellerine geçirdiklerinde karnına kazığı bastırdıktan sonra cansız bedenini nerede ve nasıl yakacağını!" dedi.
Almira'nın mümkünmüş gibi gözleri korkuyla daha da irice açıldı kekeleyerek "Na na nasıl ama bu cina......"derken Karan yine onun sözlerini yarıda keserek "Evet cinayet ama bu sana ve bana göre cinayet ,onlara göre köyün ve diğer şehirlerde olan bu köyle bağlantılı olan kişilerin kurtuluşu demek. Çünkü onlara göre lanet tamamlanınca tüm o kişiler katledilerek ölecekler. O yüzden güzelim senin gibi aptal bir kızı gözlerini kırpmadan öldürürler." dedi.
Almira kabul etmek istemese de Karan'ın haklı olduğunu anladı. Çünkü arkadaşı Eliz'in cadı olayına ne kadar çok inandığını ve buğurda elinden gelen her şeyi yaptığını biliyordu , bu yapacaklarının arasında en yakın arkadaşını feda etmek olsa da tüm köyün hayatı için bunu gözünü kırpmadan da yapabileceğini biliyordu. Almira Karan'ın sözlerini kabullenir halde başını öne eğdi. Karan ise sonunda kendisini anlayan Almira'ya bakarak "Güzel, anlamana sevindim!" dedikten sonra Almira'nın tekrar bileğinden tutarak onu çekerek eve getirdi.
Yol boyu hiç konuşmadan eve vardıklarında Almira yine sessizce odasına gitmek istedi. Fakat Karan bu sessizliği bozarak Almira'nın arkasından "Ben...... Ben gerçekten çok üzgünüm. Sana bunu nasıl yaptım bilmiyorum. Çok üzgünüm!" dedikten sonra utancından daha fazla Almira'ya bakamayarak kafasını yere eğdi.
Almira Karan'ın sözleriyle o küçük kulübe de onunla yaşadığı kabus dolu ilişki tekrar gözünün önüne gelirken, öfke ve nefretle Karan'a dönüp baktı "Benim kadar üzgün olamazsın! Sen beni sevmediğin halde bir anlık zevkin için benim hayatımı mahvettin. Bundan sonra değil yüzünü görmek sesini dahi duymak istemiyorum!" dedi, sonra hızla odasına girerek kapısını kitleyip kendini yatağa attı ve hıçkırarak ağlamaya başladı.
Bu doğru değildi Karan Almira kadar ,belki de daha fazla yıkılmış haldeydi. Başını kendine duyduğu nefretle iki eli arasına alıp sıkarken, ona yaptığı alçakça şey yüzünden kendi kendine küfür ederek lanet etmeye başladı.
Fakat Almira'nın beni sevmeden bunu yaptın demesini de düşünmeden edemiyordu. Evet 3 senedir onu ne zaman görse nedensiz yere sinirleri bozuluyor ve durduk yere ona hakaret ederek bağırıp çağırmak istiyordu ,hatta bunu her defasında yapıyordu da.
Ama onu görmediği anlarda da onu düşünmeden de edemiyordu. Bu yüzden Karan için tam üç sene kendi kendine verdiği iç savaşla geçmişti. Onu ilk gördüğünde Almira'nın o ela gözleri onu haddinden fazla etkilemişti, hatta ona nedensiz yere sinir olduğu zamanlarda bile kendini onun o güzel vücudunu defalarca incelerken de bulmuştu.
Çoğu zaman aklını kaçırdığını bile düşünmüştü Karan ,sebepsiz yere de olsa nasıl bir kızdan bu kadar nefret ederken , bu kadar etkileniyorum diyerek düşünüp duruyordu. Onu gördüğünde deli oluyor fakat görmeden de duramıyordu, her seferinde bir bahane bularak onu görebilmek için onun bulunduğu yerlerde oluyordu.
Bu köye geldiklerinin ilk günü Almira'yla bu kadar yakın olması onu huzursuz edip yine sebepsiz yere sinirlerini bozmuştu. Bu yüzden ilk gün daha fazla sinir olmamak için gece geç saatte eve geldiğinde yine kendine hakim olamayıp onu çardakta uyurken görünce uzun uzun onu izlemiş ve daha sonrada onu kucaklayarak odasına taşımıştı. Yani ona anlamsızca kızsa da gizli bir hayranlıkta besliyordu. Ama şu an bu hale gelmişlerdi.