2.BÖLÜM

2746 Words
Karan köy meydanından öfkeyle uzaklaşınca, köylüde Efsa'nın talimatıyla her zaman toplantı için toplandıkları büyük ahıra giderek ne yapacaklarını konuşmaya orada devam ettiler. Çünkü köyde çok fazla yabancı kişi vardı ve şu an konuşulacakları şeyleri köylüden başka kimsenin duymaması gerekiyordu.     Efsa ahırda kendini pür dikkat dinleyen köylüye bakarak " Üç gün içinde birleşme yaşanacak bundan kaçış yok, ama Karan'la olacak o kadın cadıyı yakalayabiliriz ve yakalamamız şart." dedi.     Her zaman ön saflarda olan ve bu cadı olayına tüm benliğiyle inanan Karan'ın babası Rıza bey  de " Peki o cadıyı yakalayınca ne olacak Efsa?"diyerek sordu.     Efsa kendinden gayet emin bir şekilde "300 yıl önce ne olduysa o olacak ."dedi ve demesiyle de az önce hararetle tartışan tüm o köylü bir anda susup ,buz kesti resmen, tamam hepsi lanetten kurtulmak istiyordu, ama cadıda olsa birini öldürecekleri düşüncesi hepsinde şok etkisi yaratmıştı. Karan'ın annesi Ayşegül hanım duyduklarıyla kekeleyerek "Na..  na ..nasıl yani ö....!"diyerek dehşet için de duraksadı.      Efsa ise  gayet soğuk kanlı bir şekilde kesin bir dil kullanarak " Evet ölmeli ,tıpkı 300 yıl önce atası Lidya gibi karnına tılsımlı kazık batırılıp yakılarak." dedi.       Tüm köylü Efsa'nın sözleriyle birbirlerine kararsız bir şekilde bakıp uğultu şeklinde kendi kendilerine mırıldanmaya başladılar. Çünkü katil olma düşüncesi hepsinde korku yaratmıştı. Ama daima cesaretiyle hep ön safhada olan Karan'ın babası Rıza bey , köylünün durumu anlaması için gür sesiyle " Kesin şu mırıltıları Efsa haklı, eğer biz o cadıyı öldürmezsek, o Lidya denen cadı geri gelecek ve çoluk çocuk ,genç, yaşlı, erkek, kadın demeden hepimizi katledecek. Sadece köydekileri de değil ,bizim kanımızdan olan büyük şehirlerdeki diğer bir çok kişileri de katledecek. Bunu anlamıyor musunuz? " diyerek bağırdı.     Karan'ın babası haklıydı zaten Rıza beyin  bağırışıyla tüm köylü kendine gelirken 'Bu doğru!' ,'O haklı!', 'Evet o ölmeli!' diyerek bağrışmaya ve bir birlerini daha da cesaretlendirmeye başladılar.     Artık yapılacak şey belliydi ,o cadı yakalanacak ve tıpkı atası Lidya gibi öldürülecekti. Ama önce onun kim olduğunu öğrenmek gerekiyordu. Bu yüzdende üç gün boyunca Karan'ın peşinde hep biri olmalı ve onu takip etmeliydi. Ve onu takip edecek kişi Karan'a yaklaşmaya başlayan her kadını hemen diğer köylülere haber vermeliydi. Hatta gerekirse birleşme sırasında bile o kadını gözünün önünden ayırmadan gizlice izlemeliydi.     Köylü Karan'ı takip edecek kişinin Karan'ın dikkat çekmeyeceği biri olmasına karar vermişti , çünkü Karan'ın cadı meselesiyle ilgili fikirleri belliydi. Takip edildiğini anladığı anda her şey mahvolabilirdi. O yüzden en uygun görülen kişinin Eliz olduğuna karar verildi. Çünkü Eliz' ile Karan cadı meselesinden dolayı sürekli tartışsa da aslınsa onunla en iyi anlaşan ve her daim birlikte vakit geçiren kişiydi. Yani her daim yanında olabilecek kişi Eliz’di. Zaten cadı olayına tüm kalbi ile inanan Eliz, takip işini hemen seve seve kabul etti. Ama aklında olan soruyu da dile getirmeden duramadı. "Peki yakalayacağımız kadının cadı olduğuna nasıl emin olacağız yani ya değilse o zaman suçsuz birini..."dedi ve duraksayıp duyduğu endişe ile  devamını dile getiremedi.    Efsa ise Eliz'e doğru yavaş yavaş ilerleyip tam önünde durarak , tıpkı Karan gibi deniz mavisi gözlere sahip olan Eliz'in gözlerinin içine bakıp . "Merak etme Eliz ,bunu bize doğa gösterecek zaten, çünkü birleşme anında tüm doğa ritmini kaybedip sapıtacak ve 4 mevsimi aynı anda yaşatacak. Ve buna her köylü kendi gözleriyle şahit olacak." Deyip geriye dönerek tıpkı büyük büyük ninesi Efsa gibi gecenin en koyu hali olan gözlerini köylü üstünde gezdirip. " Aklında başka sorusu olan varsa sorsun." dedi. Tüm  köylü ise olumsuz yönde kafalarını iki yöne sallayıp sessiz kalarak sorularının olmadığını açıkça ifade ettiler.      Her şey karara bağlanınca da tüm köylü sessizce evlerine dağılmaya başladılar. Ama her köylü hâlâ daha tedirgindi, bu konuda Efsa'ya güveniyorlardı ama yakalayacakları o cadıyı nasıl öldüreceklerini düşünmeden de edemiyorlardı. Çünkü bu olay kesinlikle duyulmamalıydı, üstelik aksi gibi köyde de çok fazla yabancı kişi vardı. Yani bu işin sonunda tüm köy cinayetten suçlanıp, hapis yatabilir di ve bunu hiç biri istemiyordu.    Eliz'de arkadaşı Almira'ya ne kadar güvenirse güvensin ona tek kelime dahi edemeyeceğini biliyordu. Zaten toplantı başlamadan öncede toplantının köylü arasında olmasının gerektiğini bildiği içinde ne kadar bunu istemese de durumu anlamasını rica ederek onu eve göndermişti.  Ama Almira arkadaşının kendisini evde göndermek isteyişine hiç alınmamıştı ,aksine ona hak da veriyordu. Bu onların meselesiydi ve o bu olaya da köye de yabancıydı. Yani aslında orada olması saçma olurdu.    Ahırdan ilk çıkan Eliz eve varır varmaz merak içinde onu bekleyen Almira'ya sadece üstü kapalı bir şekilde o cadıyı bulmak için Karan'ı takip etmesi gerektiği anlattı sadece, ama Almira'nın "Peki cadıyı bulunca ne olacak?" sorusunaysa "Hiç ! E Efsa bir tılsım yapıp onu etkisiz hale getirecek!" Diyerek yalan söylemek zorunda kaldı. Çünkü o cadıyı öldürmek zorunda kalacaklarını anlatamazdı. Arkadaşına her zaman güvenen Almira ise bu yüzden ikinci bir soru sorma gereksi mi bile duymamıştı.       İki arkadaş konuşurken Eliz'in peşi sıra eve ilk gelen Karan'ın anne ve babası oldu. Gelir gelmez de kızlara yorgun olduklarını söyleyip, onlara iyi geceler dileyerek erken bir saatte olsa yatmaya gittiler. Almira ve Eliz ise uykuları henüz gelmediği için kendilerine birer kahve yapıp evin önünde bulunan çardağa çıktılar.    Çardağa çıkınca Almira kahvesinden bir yudum aldıktan sonra yüzünde oluşan gülümsemeyle etrafı ve gökteki yıldızları incelemeye başladı. Çünkü o daima şehir hayatı yaşamış biriydi ve yıldızları bu kadar parlak görmek imkansızdı,  bu  yüzünde asılı kalan gülümseme ile Eliz'e dönerek "Daha önce yıldızları hiç bu kadar parlak görmemiştim. Üstelik burada gece çok sakin ve huzur verici , hatta şu öten cırcır böceklerinin sesi bile slow bir müzik gibi geliyor kulağa." dedi hayranlıkla, Eliz'de arkadaşına gülümsedikten sonra etrafa sevgiyle bakarak "Evet öyle ,buraya gelince bende nefes aldığımı hissediyorum. Mutlu oluyorum ama bu yıl daha mutluyum çünkü canım arkadaşımda bu sefer  benim yanımda." diyerek yanında oturan Almira'ya doğru uzanıp boynuna sevgiyle sarıldı.         İki arkadaş çardakta bir kaç saat daha muhabbet ettikten sonra Eliz uykusu geldiği için yatmak istedi. Almira ise arkadaşına bu güzel yaz gecesinin biraz daha tadını çıkarmak istediğini söyleyerek biraz daha oturmak istediğini söyledi ve çardağa biraz daha yayıldı.     Eliz içeri yatmaya gittiğinde de Almira'da çardakta bulunan yastığı başının altına koyup sırt üstü uzanarak yıldızları büyük bir hayranlıkla izlemeye başladı. Fakat daha yarım saat geçmişti ki temiz havanın etkisiyle olduğu yerde uyuya kaldı.      Sabah olduğundaysa gözlerini açar açmaz içeride yatak odasında olduğunu görünce çok şaşırdı. Yataktan yavaş yavaş doğulup kalktığında üzerinde hâlâ daha dünkü kıyafetlerinin olduğunu gördü. Yani odaya kendi gelmiş olamazdı, eğer öyle olsaydı kesinlikle kıyafetle değil pijamalarıyla yatmış olurdu. Odaya nasıl geldiğini düşünürken içeriye arkadaşı Eliz girdi gülümseyerek "Kalkmışsın günaydın canım" dedikten sonra da arkadaşını incelemeye başladı.      "Sen üzerindeki kıyafetlerle mi yattın? Gecede çok geç girdin içeri herhalde seni girerken duymadım da uyuya kalmışım." dedi. Almira ise arkadaşının sözleriyle kaşları hayretle havalandı. "Ben odaya nasıl geldim hatırlamıyorum. En son çardakta uzandığımı hatırlıyorum. Herhalde Ayşegül teyze yada Rıza amca beni buraya getirmiş olmalı." dedi.     Eliz ise gülümseyerek "Muhtemelen ,hadi kalk kahvaltı hazır elini yüzünü yıkayıp masaya gel canım. Ben çayları dolduracağım" dedikten sonra arkasını dönüp odadan çıktı. Almira da hızla ayaklanırken dünden üzerinde kalan şortunu ve tişörtünü çıkarıp, yeni temiz kıyafetler giydi. Lavaboya giderek elini yüzünü yıkadıktan sonra da mutfağa doğru gidip kahvaltı masasına oturdu.     Masada Eliz ,Karan'ın babası ve annesi çoktan oturmuş kahvaltıya yapıyorlardı. Almira' ise gözleriyse etrafı incelemeye başladı , çünkü Karan daha kahvaltıya gelmemişti. Gecede uyuya kaldığı için onu görememişti. Halbuki buraya onu sürekli görürüm umudu ile gelmişti. Almira masada heyecanla Karan'ı beklerken Karan'ın babası Rıza bey " Biz nerede bu kadar yorulduk hanım, bu saate kadar uyuduğumuz halde hâlâ daha uykum var." dedi. Ayşegül hanımsa "Herhalde temiz hava çarptı Rıza, valla bende sabaha kadar gözümü açamadım." dedi.     Almira ise  onların bu muhabbetleriyle şaşkınca onlara bakmaya başladı. "Rıza amca ve Ayşegül teyze uyuduysa ben odaya nasıl geldim? " diyerek düşünmeye başladı. Düşüncelerini ise Eliz'in "Hadi canım başlasana bak çayını da koydum" deyişi bozdu. Almira arkadaşına gülümseyerek çayına uzanırken Karan'ın alay dolu sesi geldi kulağına " O fazla yemese iyi olur, malum yeterince kilolu"      Karan Almira'nın yanındaki sandalyeye oturup masada yerini alırken ,Almira da kendisini şişko yerine koyan Karana kaçamak yan bir bakış attıktan sonra yine gözleri dolmaya başlamıştı. Şişko olmadığını biliyordu fakat Karan'ın her seferinde onunla dalga geçip aşağılaması canını yakıyordu. Ayşegül hanım oğlu Karana ters ter bakıp "Ne kilosu oğlum kızın zayıflıktan beli kopacak neredeyse" dedi sonra da Karan adına özür dileyen bakışlarla Almira'ya bakıp " Sen bu densize bakma kızım, yine heyheyleri üzerinde " dedi.     Karan ise  annesine değil de Almira'ya yan gözle bakarak tabi dişlerinin arasından sessizce konuşarak "Ya bunu birde gece kopan kollarıma anlatın." dedi. Karan'ın kısık sesle söylediklerini duyan Almira bir anda kocaman açtığı Ela gözleriyle Karan'a bakarken ,tüm kanı yüzüne hücum etmeye ve yüzü yanmaya hatta utançla kıp kırmızı olmaya başladı.         Ona bir şey diyemese de içinden "Beni odama getiren ..Aman Allah'ım, aptal kafam! Aptal! diyerek yakınıp durdu. Karan kendisinin yüzüne pis bir gülüş atınca da daha da utanıp kafasını hemen önüne eğdi. Sonra da zoraki kahvaltı yapmaya başladı. Fakat her lokma boğazın da düğümleniyor ve zorlukla yutuyordu. Onu odaya kadar kucağında taşıyan sevdiği adam Karan'dı. Ama niye taşıdı diye de düşünmeden edemiyordu.         Çünkü daha önce heyecandan sakarlıklar yapıp defalarca onun önünde yüz üstü kapaklanmış, Karan ise bırak onu taşımayı elini uzatıp onu düştüğü yerden çekme zahmetinde bile bulunmamıştı. Üzerine üslük her seferinde alay dolu kahkahasıyla ona defalarca sakar aptalın teki olduğunu söyleyip durmuştu.       Sonunda kahvaltı faslı bitmişti. Eliz’in köylüyle yaptıkları plan gereği daima Karan'nın peşinde olması gerektiği için çayından son bir yudum alıp, yüzüne yerleştirdiği sevimli bir gülüşle " Karan bugün ki planın ne?" diyerek sordu. Karan kaşlarını merakla çatıp "Hayırdır niye sordun?" diyerek sordu. Çünkü kuzenini iyi tanırdı, eğer onun ondan isteyeceği bir şey olursa muhakkak bu şekilde sırıtırdı. Eliz Almira'ya bakıp gülümsedikten sonra " Almira ilk kez bizim köyle geliyor, ona önce köyü sonrada ilçemizi gezdirmek istiyorum. Bizim arabamız hatta ehliyetimiz olmadığı için bizi sen getirir misin diyecektim." dedi.       Fakat Almira Karan'ın bunu asla kabul etmeyeceğini biliyordu. Çünkü Almira her zaman Karan ve Eliz'in yaptıkları planlara Eliz'in ısrarlarıyla kendi de dahil olurdu , ama Karan her seferinde bir şekilde plandan cayar , hatta dişlerinin arasından "Bir şeye de dahil olup yapışmasa şaşırırım" diyerek söylenmeyi de ihmal etmezdi.        Amira bu yüzden yine Eliz'in ricasını Karan'ın reddedeceğini bildiği için , üzüntüyle önündeki tabağı alarak tezgaha doğru ilerledi. Fakat attığı ikinci adımda olduğu yerde kala kaldı. Çünkü Karan "Tamam, ben çıkıyorum sizde 10 dakikaya gelin" demiş ve mutfaktan hızla çıkmıştı. Almira bir kaç saniye duyduklarına inanamaz halde olduğu yerde kala kaldı. Onu kolundan tutup sarsarak kendine getiren Eliz oldu. Eliz gülümseyerek "Hadi Almira yine caymadan hemen çıkalım." Diyordu.      Almira hariç  Karan'ın anne ve babası da Eliz'in Karan'ı takip etmesi gerektiğini bildiği için ikisi de aynı anda heyecanla "Hemen çabuk çıkın kızlar!" Dediler.      Almira ve Eliz dışarı çıkar çıkmaz Karan'ın kırmızı spor arabasının şoför koltuğuna oturmuş onları beklediğini gördüler. Karan giydiği siyah gömlek ve taktığı güneş gözlüğüyle her zamanki gibi fazlasıyla yakışıklı ve karizmatik duruyordu. Bu yüzden Almira her zaman Karan'ı görür görmez olduğu gibi ,yine ritmi fazlasıyla hızlanan kalbi yüzünden  bir sakarlık yapmamak için kendini sakin tutmaya çalıştı ve hızla yürüyüp  arabada arka koltuğa oturan Eliz'in yanı hemen oturdu.       Gün boyu da Karan ilk kez Almira'ya laf sokmadan ve aşağılamadan onlarla beraber gezdi. Tabi her zamanki gibi Almira'yla hiç muhatap olmadan. Ama bu kadarı bile Almira'ya yetmişti. Çünkü ilk kez Karan onunla bir yere gidiyordu ve onu aşağılamıyordu. Bütün gün hep beraber köyü ve ilçeyi gezdiler. Fakat Eliz Karan'ın üç gün boyunca peşinde olması gerektiğini bildiği için Karan'a ilçeyi yeterince gezemediklerini ertesi gün tekrar getirmesini rica etti.        Fakat Karan bu sefer ki istek karşısında önce sıkıntılı bir nefes alıp verdi , sonra da kuzeni Eliz’in yüzüne hayır der gibi  dik dik bakmaya başladı ,fakat onun yalvaran bakışları karşısında pes edip yılgın bir şekilde "Tamam!" demek zorun da kaldı. O gece herkes gezmekten o kadar çok yorulmuştu ki akşam yemeğinden sonra hepsi de erkenden yattılar ve uyudular. Hatta gece kuş olan Karan bile.        Ertesi gün sabah olduğun da da yine kahvaltıdan hemen sonra yine üçü birden ilçeye giderek gezdiler. Üstelik bu sefer Karan yarım ağızda olsa Almira'yla bir kaç kelime etmişti. Ama bu kadarı bile Almira’yı çok mutlu etmişti. Ta ki ilçeyi gezerken Karan'ın hangi ara tavlayıp konuşmaya başladığını anlayamadıkları kızıl bir afetin onlara dahil olmasına kadar.      Kızıl afetin adı Buse'ydi ve oldukça hoş ve seksi bir kızdı. Giydiği mini elbise ve yaptığı hoş makyajıyla kız oldukça bakılası biriydi. Fakat Karan bakmaktan ileri davranıp yarım saatin içinde kızla samimiyeti oldukça ilerletip sarmaş dolaş hale gelmişti.      Eliz kıza gıcık olmuş ama Karan'ın hatırına kızla yarım ağızda olsa mecburen konuşuyordu. Tabi diğer sebebiyse bu kızıl afetin bekledikleri cadı olduğu olma düşüncesiydi. Almira  ise bu durumlara defalarca şahit olsa da her seferinde olduğu gibi üzülmüş ve yine adeta yok sayılabilecek sessizlikle yanlarında durmaya devam etmişti sadece. Karan'ın hayatına giren kızlara defalarca şahit olmuştu ve her yeni kızla kalbinde tarifsiz sızılar hissetmişti. Ama bu duruma asla alışamayacağını da gayet iyi biliyordu. Çünkü Karan gizlice de olsa deli gibi aşık olduğu adamdı.        Akşam olmaya yakın Eliz ve Almira , Karan'ın ve kızıl afetin vıcık vıcık veda sahnesini izledikten tekrar sonra arabaya bindiler ve köy yolunu tutmaya başladılar. Sessiz geçen araba yolculuğunun sonu da  da hep beraber köye geri geldiler. O gecede tıpkı bir önceki gün gibi gezmekten yorgun düşüncede erkenden yatıp uyudular.      Eliz üçüncü günün sabahında yine sabah kahvaltısında Karan'a yine beraber gezmek için ricada bulundu. Fakat Karan Eliz'e çapkın bir gülüş atarak bu gün bir misafiri olacağını ve onu ağırlaması gerektiğini söyledi. Masadaki Almira hariç herkes bir anda buz kesmişti çünkü hepsi de bu misafirin kim olduğunu hemen anlamışlardı. Tabi  Almira da bu misafirin kızıl afet olduğundan yüzde yüz emindi.        Eliz bir önceki gün tüm yaşananları teyze ve eniştesine anlattığı için onlarda kim olduğunu biliyorlardı. Hatta Ayşegül hanım tüm köylüyü bu durumdan haberdar bile etmişti. Ve bugün köylü için çok çok önemli bir gündü. Çünkü bu gün Efsa'nın dediği gibi lanetin tutacağı son gündü. Almira'da lanetin son günü olduğunu bildiği için kahvaltı boyunca ağzını bıçak açmamıştı ,hatta Karan'nın ara ara laf sokmalarına bile kayıtsız kalmıştı. Çünkü lanete göre cadıda olsa Karan bu gün bir kadınla beraber olacaktı. Ve maalesef Eliz'in ısrarlarına dayanamadığı için Karan'ı onunla beraber takip edecek ve belki de bu birlikte oluşa bizzat kendi gözleriyle şahit olacaktı.      Eliz Almira'nın Karan'ı sevdiğini bilse de onu rahat takip edebilmesi için Almira'ya ihtiyacı vardı. Çünkü onu gezdirme bahanesiyle tüm gün peşinde dolanabilirlerdi. Yani eğer Karan'a yakalanırlarsa bu yalana baş vurabilirdi. Eliz arkadaşı için fazlasıyla üzülüyordu. Fakat lanetteki cadıyı yakalamak için arkadaşının üzüntüsünü de ona karşı duyduğu kendi üzüntüsünü de yok saymalıydı.         Çünkü o cadıyı yakalamazlarsa kendi de olmak üzere bu köyle bağlantılı olan bir çok kişi hayatını feci bir şekilde kaybedecekti.       Hepsi daha masadayken Karan'ın telefonu çalmaya başladı. Karan'ın telefonu eline alıp ekranına baktıktan sonra yüzünde oluşan çapkın ifadesinden de arayanın kim olduğu hemen anlaşılmıştı. Ki Karan masadan kalkarken ağzı kulaklarında 'Alo buse' demesiyle de zaten herkesin tahminin doğru oluşu kanıtlandı.       Karan masadan kalkar kalkmaz Eliz ve onun zoruyla da Almira hızla ayaklanıp peşi sıra onu gizli gizli takip etmeye başladılar. Karan yürüyerek köy meydanına doğru giderken meydana yakın tenha bir yerde karşıdan gelen bir taksi durdu yanında ve saniyesinde de içinden yüzündeki seksi gülüşüyle kızıl afet çıktı.         Tanışmalarının daha ikinci günü olmasına rağmen de taksiden çıkar çıkmaz Karan'ın dudaklarına uzunca bir süre ateşli bir şekilde yapıştı ,kendini geriye doğru çakerken de Karan’ın  kulağına doğru eğilip bir şeyler fısıldadı. Kızın kulağına söyledikleriyle biraz şaşıran Karan ise hemen kendini toplayıp kıza çapkınca ve iç gıcıklayan gülüşüyle baktıktan sonra ,kızın bileğini kavrayıp kızla beraber ormanın içine doğru yürüme başladı. Tabi peşleri sıra Eliz ve Almira da .      Almira az önce şahit olduğu samimi sahneden sonra daha da üzülüp , arkadaşı Eliz'e yine gelmek istemediği söyledi, fakat arkadaşının ısrarı ile onun ve köylünün hayatları için sessiz kalarak takibe devam etti.      Uzunca bir takipten sonra Karan ve Buse denen kız ormanın içindeki küçük bir kulübenin önünde durdular. Almira ve Eliz ise onları büyük bir ağacın arkasından gizlice izlemeye devam etti. Karan göz ucuyla hafifçe etrafı kolaçan ettikten sonra elinden tuttuğu kızı kulübenin kapısına yasladı ve büyük bir iştahla dudaklarına yapıştı.       Eliz ve Almira Karan'ın peşinden hızla evden çıktıkları için ikisi de telefonunu almayıp akıl edememişti. Bu yüzden Eliz kısık sesle "Lanet olsun!" diyerek söylendikten sonra Almira'ya bakıp "Sen burada bekle ve onları gözünün önünden sakın ayırma bende hemen eve giderek eniştem ve teyzeme haber vereyim!" diyerek Almira'nın itiraz etmesine fırsat vermeden hızla ve sessizce oradan uzaklaştı.      Almira Eliz'in arkasından sıkıntıyla bakıp " Ben şimdi ne yapacağım!" diyerek yakındı ,fakat mecburen onları izlemeye devam etmek için arkasını döndü. Fakat kulübenin önünde kimse yoktu, muhtemelen kulübenin içine girmiş olmalılar diyerek düşünüp , hiç istemese de yavaş ve sessiz hareketlerle kulübeye doğru yaklaşmaya başladı. Fakat attığı üçüncü adımda "İnşallah bana burada olmanın  mantıklı bir açıklamasını yaparsın Almira hanım!" diyen Karan'ın sesiyle olduğu yerde kala kaldı.      ??
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD