Sabahın ortasında hava hâlâ griydi. Ne gündü ne gece. Revirin camlarından içeri giren ışık, steril beyazın üzerinde puslu bir leke gibi duruyordu. Masamda oturuyordum ama ellerim hiçbir şeye dokunmuyordu. Her şeyin yüzeyi kaygandı; kalem, dosya, bardak, hatta hava bile. Kendimi tutmak istedim ama görüntüler geri geldi. Yangın. O ses. O çocuğun sesi. Bir an için gözlerimi kapadım. Gözkapaklarımın ardında karanlık değil, kırmızı vardı. Dumanın içinde nefes arayan bir ses. Küçük. İnce. “Anne.” O kelimenin yankısı hâlâ göğsümdeydi. Ali’nin sesi o yankıya karıştı. “Ateşin içinden bağırıyordu.” O geceyi biliyordu. Belki o da oradaydı. Kapı açıldı. Ayak sesini tanımam bir saniyemi aldı. Ali içeri girdi. Üniforması temizdi, ama yüzü değil. Bir gece önce uykusuz kalmış gibiydi. Masaya yakla

