Ama yeterdi.
Gönderdiğim resmin üzerine 1 hafta geçmişti. Ona göndermiş olduğum resimleri Yavuz hep okusa da bu defa açıp görmemişti. Oysa ben tepkisi nasıl olur diye deli gibi merak ediyordum. Bu yüzden de sık sık acaba mesajlara girdi mi diye bakıyordum. Mesajı kaç sularında görürdü sık sık telefonuma girip bunu kontrol ediyordum.
Telefondan mesaja hala bir giriş yapılmamış olması ile ofladım. Yapılacak bir şey yoktu. Ellerindeki ödevleri yapmaya çalışan mini mini birlerimin ellerindeki işleri bırakıp bana bakması için iki kez art ardına ellerimi çırptım. Ders yapmaya öyle dalmışlardı ki yanlarında oturan arkadaşları ile bile konuşmuyorlardı. Sanırım bugün ki hediye onları fazla heveslendirmiş ve azim de yapmışlardı. Her birinin bu kadar uslu olmaları yüzümü güldürdü. Çıt çıkarmadan derslerini yaptıkları için sınıfımıza bir kaç öğretmen misafir olmuştu. Öyle uslu duruyorlardı bugün bizim okulda olmadığımızı düşünenler olmuştu. Bunlardan biri de müdürdü. Öldüğümüzü düşünmüş ve sınıfı görünce ağzı bir karış açık kalmıştı. Dışarıdan fazlaca ses gelirken benim sınıfım maşallahlıktı. Masamın altında duran çantamı çekip çıkardım. Ben değil de daha çok bu hediyeler için Yavuz sağ olsundu.
"Kim sürpriz yumurta ister, bakalım."
Yavuz'un bu oyuncak yumurtaları nerden sipariş verdirdiğini bilmiyorum. Türk malı değildi, emindim. İçlerinde eğitici oyun ve oyuncaklar çıkıyordu. Türk işine ve bilindik markalara da benzemiyordu. Alıp sipariş verecektim de nerden vereceğimi bile bilmiyordum. Yavuz erzakların içinde benim için göndermişti. Bende ona ulaşamayıp asker ile konuşunca sanırım asker söylemişti. Üç tane gelen yumurtalar paketle gelmeye başlamıştı. Paketin üzerinde de İran çıkışlı orasının amblem baskısı vardı. Çocukların ders istekleri artsın ve daha çok çalışsınlar diye rüşvet veriyordum. Bugün ki sessizlikleri de bunaydı. Çünkü ödül büyüktü. Bu defa uslu duran her birine vardı. Ayrıca Yavuz çok fazla aldırdığı için bende öğrencilerime bugün için bir ilk yaparak jest geçecektim. Onlara verecektim. Abi ve ablası olan miniklerime evde kaç kardeşseler onlara da götürsünler istiyordum. Çok fazla olduğundan yalnız öğrencilerim ödül almayacak kardeşlerine de götürmelerini istiyordum ve bu onlara ikinci sürprizimdi. Yavuz seni, seviyorum.
Ders zili çalmadan dağıtmış ve onlar çikolatalarını yerken her birinin kardeşleri adedince masaya bıraktım. Her birinin kardeşlerine yetsin diye adaletle dağıtıyor ve hak geçmeden bırakmaya özen gösteriyordum. Gerçekten zaman geçtikçe alışmış ve öğrencilerim kadar onların ailelerini de sevmiştim. Bir aile gibi olmuştuk.
Okula süt getirenden tutun tereyağına kadar teşekkür için getiriyorlardı. Yavuz bana ne yolladıysa bende öğrencilerime dağıtıyordum. Böyle fazla gelince ailelere ve kardeşlerine de hediyeler gittiği oluyordu. Onlar ise hediyeye hediyeye karşılık veriyordu. Her ne kadar ihtiyacım yok desem de kimin gönlünden ne kopuyorsa sabah akşam okula gelince getiriyorlardı. Yavuz'un evi çiçek bahçesine dönmüştü. Evet çiçek getirende vardı. En çok sevdiğim limon ağacıydı. Kadir kıymet bilen insanlar olunca hediyeyi bile karşılıksız bırakmıyorlardı. Güzeldi Diyarbakır'ın insanı. Çocukların ellerinde her gün ayrı etkinlik ile onları gönderiyordum. Bu severek yaptığım bir şeydi. Karınları tıka basa dolu okuldan ayrılınca da aileleri sanırım soruyordu. Oysa Yavuz evi erzakla doldurunca ben o kadarını yiyemeyeceğim için öğrencilerime yediriyor ve olanımı da onlara harcıyordum. Aslında her şeyin alt teması ben değil daha çok Yavuz'du.
Ben onca süt ve yağ ile ne yapacaktım hiç bilmiyorum. Ev birde okuldan getirdiklerimle dolup taşmaya başlamıştı. Bozulacaktı. Her hafta bizim için alışveriş yapan askeri çağırmıştım. Ondan erzak dağıtırken binadakilere getirilenleri dağıtmasını istemiştim. Bu sefer de komşularım sağ olsundu onlar sayesinde evim yemekle kaynamasın mı? Gülsem mi ağlasam mı bilmiyorum.
Her gün bir başka mesele beni buluyordu. Yine de bunlar çok güzel meseleler ve güzel şeylerdi. Eve artık diğer günlerden de geç geldiğim için komşuların bıraktıkları yemek tatlı her ne varsa gelenleri askerlere götürmelerini rica etmiştim. O yemekleri okula götüremezdim. Kendim zaten Yavuz'un bana göndermiş oldukları ile yapıyordum. En azından anne elini ve evini özleyen askerler vardı onlar için farklılık olur ve onlarında yüzleri belki bu sayede güler diye düşünmüştüm. Anlayacağınız burada dönüşümlü bir yardım başlamıştı. İyilik eden iyilik buluyordu.
Kapıda nöbet bekleyen askerin hiç adeti değildi. Tam ben evime gelmiş ve binaya gireceğim sırada boğazını temizlemiş ve konuştuğu an şoka uğramıştım. Asker benimle konuşmuştu. Oysa ben onların bir yerden sonra oldukları yerde taş kesildiklerini filan düşünüyordum. Beni yanıltmıştı.
"Efnan abla, gönderdiğin yemekler için sağ olasın. Bizim çocuklar jestin için sana çok teşekkür etmemi istediler. Bugün nöbet bende olduğu için sana bizzat iletmemi söylediler. Sağolasın, Efnan abla." burada masumiyet öyle güzeldi ki küçücük şeyler için duyulan hoşgörü ve anlayış sizi arşa çıkarabiliyordu. Gerçekten sizi bambaşka biri gibi hissettiriyordu. Oysa o yemeği ben bile hazırlamamıştım. Komşuların verdiklerini onlar yesinler istemiştim.
"Onlara benim yapmadığımı söylemişsinizdir. Yine de afiyet olsun hepinize. Gelirse yine doğruca burada hiç beklemeden birliğe gitsin olur mu?" açıklamıştım ama bir kez daha dile getiriyordum. Emek yalnız benimmiş gibi bilinsin istemiyordum. "Bu arada Yavuz Teğmen'den hala bir haber yok değil mi?" gerçi telefonuma bakmıştım ve yarım saat ya olmuş ya olmamıştı. Haber olsa önce onun ilk beni arayacağından emindim. İşte yine de benimkisi bir umuttu.
Nöbet bekleyen askerin "Haber yok, ablam." demesi ile başımı salladım. Onu oyalamayıp "İyi akşamlar." dedikten sonra üst kata çıkmak yerine evime çıktım. Bugün çok yorulmuştum yine de kabul etmeliyim yorulmama fazlasıyla değmişti. Çok fazla eksiğimiz vardı. Ve ilk başladığımızda geriden başlayıp bizim diğer sınıfları geriden takip etmemizle açığı benimde bir şekilde kapatmam gerekiyordu. Hiçbir şey imkansız değildi. Sıfırdan bile başlarsanız bir şekilde oluyordu. Kaldı ki bizde sıfırdan başlamıştık. Öğrencilerimle iyi anlaşmam ve son günlerde hediyelerin onlar için çoğalması ile geride olmayı bırakındı çocuklarla biz artık onlardan çok önde gidiyorduk. Her birinin okuma ve yazmayı söktükleri gibi verdiğim okuma parçalarını şakır şakır okuyorlardı. Sizin anlayacağınız hayatım düşündüğümden bile burada fazla yolundaydı. İlk korkmuştum. Yavuz ile kavga etmiştim. Benim için işleri yoluna koyan yine Yavuz olmuştu. Ona minnettardım. Uzakta bile olsa işleri yoluna koyduğu için.
Burada koskocaman bir çevrem ve ailem olmuştu. Yavuz burada kendisine bir dünya kursa bile oraya benimde dahil olmuş olmam sevindiriyordu. İlk geldiğimde hırlı hırsız mısın kızım diyenler hoca hanım diye sesleniyordu. Selam verdiğim kişiler her geçen gün daha da çok çoğalıyordu. Bu askerde onlara bugün eklenmişti.
Telefondan gelen tik sesi ile gözlerim büyüdü. Telefonun sesini son ayar açmıştım. Gönderdiğim ve okunmayan tek mesaj Yavuz'a aitti. Görmüştü. Alel acele koştum. Mesajın ardından aramanın olması ile telefonumu arıyordum. Ses geliyor ama telefonumu bulamıyordum.
Lanet olsundu bu telefonu nereye koymuştum?
Ben çantamın içinde telefonumu ararken çağrının sonlanmış olmasıyla gözlerim doldu. Ses kesilip arama sonlanınca ben anca telefonumu bulmuştum. Oysa ben bu çağrıyı haftalardır bekliyordum. İlk resmimi yanlışla ona atmış olsam da şimdi attıklarım bile isteye olmuştu. Tepkisini günlerdir bekliyordum.
Aramaya baktığımda tahmin ettiğim gibi beni arayan kişi Yavuz'du. Gerçekten bu görev nasıl bir görevse artık sıkılmış ve çok fazla uzamıştı. Onun çağrısına karşılık vermemiş olmamla ağladı ağlayacak oldum. Bunu biliyor olmalı ki o bu sefer beni karşılıksız bırakmamıştı. Ondan gelen mesajı okudum.
Ne diyeceğimi bilemiyorum.
05........................ 82 yazdı
-Efnan, ölüm sebebim olacaksın.
-Bu ne hal?
-Bir de yakışmış mıymış diye bana soruyor
-Ulan benim dağ bayır canım çıktı
-Şimdi burada hiç olmadığı kadar sensizlik kanıma dokunuyor
05..................... 82 yazıyor
-Yine aradım telefonumu açmadın
-Şu velet ne zaman elinde olacakta sesini duyacağım
-Ama inan bana az kaldı güzelim
-Seni kollarım arasına almama ve
-o gecelikle birde yanına gelince seni göreyim
-nasıl olmuşmuş o zaman ben sana bunu söylemem, bizzat gösteririm
-Canımı okudun, yeminle
Ah, ahhh:NN