1.Bölüm
Neye gülelim! Neye ağlayalım! Bizi hep şaşırtır bu hayat! Gülmeler bol, ağlamalar kıt olsa keşke!
Handan
Hayatta her şey o kadar zor ki! Ne kadar kadar çalışmak ne kadar çok çabalamak gerekiyor, kendimi bulmam bir yol çizmem çok yıllarımı aldı. Geçmişte unutmak istediklerim ve yaşamak istediklerim arasında sıkıştım kaldım.
Yalnız olmak, kimsesiz olmak çok zordu. Örselendim, itildim, kakıldım, hatta istismara bile uğradım. Bunları hatırlamak dahi istemiyorum. Şimdi hepsi geçti. Yeni bir hayat kurmaya adımımı attım, istediğim sadece huzur ve sakinlik, asla kaos a yer olmayacak hayatım da..
Şu an bir otel de kat görevlisi olarak çalışıyorum. Kendime ait bir alanım var ve tüm gün oranın düzeninden ve temizliğinden sorumlu olarak çalışıyorum. Adım handan, 21 yaşındayım. Kendi tarzında iyi bir görünüşe sahip sayılırım, benden çok daha güzelleri var elbette ama ben de fena değilim hani…
Tüm gün odaların çarşaflarını toplar yeni ve temiz olanlarla değiştiririm, odanın içini ve banyo tuvaletleri de temizlerim. Bu benim işimin özeti. İşimi para aldığım sürece de severim çünkü şu an hayatımı bu şekilde kazanıyorum. Asıl okuduğum bölüm, hemşirelik , ama o sektör de bir iş bulmak için tanıdık olması gerekliydi bu yoktu ama ben yine de çok zaman harcadım ve başarılı olamadım. Sonra da aramayı bıraktım. Elime geçen tüm fırsatları değerlendirmek bana daha cazip geldi. Boşta kalmak istemediğimden bu işi kabul ettim. Beni idare eden bir maaşı var! Başka da ne isteyeyim! Allah bereket versin!
Her gün binlerce çeşitte insan geliyor, titizi, pisi, pasaklısı. Öfkelisi, kaprislisi, binlerce türden insan, onlarla uğraşmak zor, memnun etmek, yaptığını beğendirmek çok zor… bir işin içinde insan varsa, akıl devre dışı kalmalı.
“Handan!” diye seslendi otel müdürü şule hanım
‘’buyurun efendim! Henüz işim bitmemişti ama!’’
‘’ tamam! Biliyorum. O değil bu akşam bu katta sadece 302 numara dolu olacak, sahayı da kapattık, sadece bu oda rezervli, gerisi boş olacak, sen işini bitir, gerekli olanları yap! Ve fazla ortalıkta dolanma, özel misafirler, nüfuslu birileri gelecek özellikle o odayı istediler bende bilemiyorum neden? Sen işini bitir ama yine buralarda ol gözün kulağın seste olsun bu adamlar huysuz birileri sanırım, servis ve diğer şeyler için seni isterler, onlara hizmette edersin olur mu? Şimdi başka elemanı buraya bulaştırmak istemiyorum.
Sadi bey ‘aman ortam sakin olsun çok az eleman olsun’ dedi.
Sen hallet işte! İşi biliyorsun güzelim, acemi değilsin ya! He! Birde fazla bir şeye karışma, akıl oyunları yapma olur mu? Ne olacağı belli olmaz biliyorsun! Göze batma! Hadi göreyim seni tatlım!’’
‘’ peki efendim, burası bende, siz merak etmeyin!’’ dedim kafamı eğerek, kadın hiç endişe etmiyordu zaten, hızlı adımlarla arkasına bakmadan koridor dan kayboldu
İyi kadındı Seden Hanım, ara sıra bir huysuzlaşırdı ama insancıldı, dert dinler hatta yardımcı olurdu, güzel ahlakından dolayı Sadi Bey in de sevgi ve saygısını kazanmıştı. Aralarında başka şeyler olduğunu da söyleyenler vardı ama o beni ilgilendirmezdi. Seden hanımla iyi anlaşıyordum, bu bana yeterdi.
Akşam olduğunda bütün katın işlerini bitirdim ve 302 numaralı oda ya da ayrı bir önem verdim. Asla söz işitmek te istemiyordum. Birkaç küçük işlerim kalmıştı banyo ile ilgili.
Beraber aynı otelde çalıştığım selin ile aynı evi kiralamıştık. O da başka bir kattan sorumluydu. Gün içerisinde acil durumlar dışında görüşmezdik ancak akşam olunca evde. selin Evi neredeyse otel gibi kullanırdı. Gezmeyi, eğlenmeyi seven bir kızdı. Evde Pek durmuyordu.
Çok samimi olmasak da, aynı evi paylaşıyorduk, birbirimize de mutlaka bilgi veriyorduk. Güvenlik amaçlı! Böylesi daha iyiydi.
Mesai ye kaldığımı selin e söylemek için telefonumu elime aldım.
‘’alo! Selin ben bu gece mesai deyim, haberin olsun beni bekleme sen yemeğini ye! Ben gelince bir şeyler atıştırırım’’
‘’ hayatım otelin restoranında inip karnını doyursana’’
‘’Yok ya! Burada yemem, şimdi ne gerek var, biliyorsun çekiniyorum, laf söz ederler şimdi hiç gelemem böyle şeylere’’
‘’ tamam canım, sen kendine dikkat et, kolay gelsin!’’
‘’sağ ol görüşürüz!’’
Beklemeye koyuldum, henüz saat 19:00 olmasına rağmen gelen giden de yoktu. Çok acıkmıştım. Saat 22:00 olmasına rağmen hala kimse gelmemişti. Beklemek çok sıkıcı, acıktım, hatta tuvaletim bile gelmişti. Aksilik bu ya Şimdi çıkar gelirler diye de gitmek istemiyordum.
‘Sanırım dayanamayacağım’ ihtiyacının halletmek için 302 no lu odaya girdim, ne olacak be! onlar gelinceye kadar hızlı bir şekilde işimi de hallederdim, eğer gelen olursa tuvaleti temizliyor gibi yapardım. Bişey de olmazdı.
302 no lu odaya girdim, ellerimi yıkarken bir patırtı duydum, ne olduğunu anlamak için de kulak kabarttım. ‘tam da sırası, şimdi girdim ya!’ diye iç sesim bana sitem etti. İçerde itiş kakış sesleri bağırtılar vardı. Adamın biri ağlamaklı bir ses tonu ile aman diliyordu sanki!
Kendi aralarında kavga eder gibi konuşuyorlardı. Sakince banyo nun içine göz gezdirdim sağa sola baktım etraf temizdi. Tam banyodan çıkmak için hamle yaptığımda, odanın içerisindeki manzarayı görmem bir oldu ve odadaki herkeste bana doğru döndüler. Gözlerimiz bir süre birbirini takip etti ve sessizlik bir müddet devam etti.
Karşısındaki birkaç adama bakarken kafam tamamen karışmıştı. aklım durmuş gibi Bir şey hissetmiyordum, Adamın birinin dizleri üstüne çöktürülmüş ağzına silah dayanmış olduğunu görmem çok uzun sürmedi.
Nasıl yani şimdi adam mı öldürüyorlar? Yoo! Bir den ellerim ayakları titremeye başladı ve ben şimdi ne yapacağımı bilemez bir haldeydim. Postu nasıl kurtaracağımı hızlı bir şekilde düşünmem lazımdı. Hemde bir an önce!
“Ş-Şeyy! Ben temizliği bitirdim. Şimdi gidiyordum” herkesin dikkatinden kaçmayan bir titreme ve ne olduğunu anladığıma dair kendimi ele veren davranışımla ilk aklıma gelen çözümün insafına kalarak bakındım. Hiç iyi olmamıştı, ama yine de uygulamaya koyduğum bir çözümdü işte.
Kendimi kurtarma çabam vardı, dizlerimin bağı çözülmüştü. Çok korkuyordum Ve bu adamların hiç şakası olmadığı her hallerinden belli oluyordu.
Hay aksi şansıma tüküreyim ya! Bela beni bulma konusunda asla zorlanmıyor! Hatta bela benim başıma yuva yapmış! Off! Of!
İlla herşey ters mi gitmeli! İflah olmam ben ya!
Adamlardan biri yanıma geldi ve beni kollarımdan tuttu. Biraz debelensem de bunun bir faydası olmayacaktı biliyordum. Mecburen itaat edecektim. Zaten elebaşı olduğunu düşündüğüm adam bana ters ters bakıyordu. Şimdi onun öfkesini üzerime çekmek istemedim sustum. Onların da Hiçte aceleleri yoktu, bana karşı bir çaba içerisine girmediler ne olduysa gözlerimin önünde oluyordu.
‘’ Abi bak ben Bişey yapmadım! Seni karşıma alırmıyım hiç, ne diye böyle bir şerefsizlik yapayım ki sana?’’
‘’ nefesini boşuna tüketme Sinan, seni biliyoruz sen de beni tanıyorsun insaf etmem. Sen kredini doldurdun ve bu işler böyle yürümüyor onu da biliyorsun, bari sus şerefinle öl!’’
Bunu söyleyen adam o sıra da gömleğinin kollarını katlıyordu. Ve arkası benim görüş alanımda değildi arka poposunu görüyordum, kolları kaslı, boyu uzun, yapılı bir adamdı. Sözleri bittiğin de adamın sol yanağına okkalı bir yumruk geçirdiğinde, gözlerim döndü sandım, adeta 32 dişi birden hava da uçuyordu. Aman Allah’ım! Bu nasıl Bişey! Adam büyük gürültü çıkararak sandalyeyle devrili verdi. Tekrar adamı sandalyeyle kaldırdılar.
Görmez olaydım keşke! resmen ağzı ile bunu yer değiştirmiş, adeta suratı parçalanmıştı. Şu an içimden öğürmek geliyordu. Allah’tan midem boştu, az önceki halimden çok daha kötü durumdaydım. Artık ağzımı kapattım ellerimle, dizlerime ve tüm bedenime sözümde geçmiyordu, yaprak gibi titriyordum.
Geriye doğru adımladım, ama yanımdaki adam beni durdurdu ve işaret parmağını ağzına götürerek ‘Sus!’ işareti yaptı. Ben susmazsam onlar beni sustururlardı zaten! Gördüklerim karşısında midem altüst olmuştu ve ben durdurmayacağım bir ana gelmiştim sanki! birden öğürmeye başladım ve başımda dönüyordu. Adam beni silkeledi, kollarımı sıktı.
“Sus diyorum! Şimdi sıra sana gelecek!”
İç sesim ‘bir yolunu bul! sikeyim bu işi, ne bakıyorsun! topukla buradan’ diyordu. O geniş omuzlu iri adam! silahı belinden çıkarıp adamın başına doğrulttu ve ateşledi. Hemde hiç düşünmeden! Bir an bile!
Biraz önceki adamı, Sinan dedikleri adamı! öldürdüler! Gözlerimin önünde… kafasına iki el ateş ederek, hemde iki el ateş ederek!
Aman Allah’ım!
Cinayeti işleyen Adam Hızlı bir hareketle arkasına döndü ve yanıma gelerek silahı bu defa benim başıma dayadı. Gözlerimin içine baktı. O an da bildiğim duaları okumam gerektiğini biliyordum ama hiçbiri ezberime gelmemişti. Öylece bir an bir birlerimize baktık, ben şuursuz bir bakış atarken onun yüzünde garip bir sırıtışla karışık, kibir vardı. Gözleri karanlık, hemde kap karanlıktı. Ürkütücü ve karanlık!
“kapa gözlerini dizlerinin üzerine çök!“
“neden?”
“az sonra seni, eşşek cennetine gönderi cem de ondan!” dudaklarının kenarında ufak bir sırıtış bu durumdan memnun, keyif alıyor gibi
“iyi de ben size Bişey yapmadım!”
“şahit oldun, yetmez mi?”
‘’ e-ee-eee şey ben!, sadece burayı temizlemek kalmıştı onun için girdim odaya, ondan buradaydım, işte böyle oldu. Giderim şimdi işimde bitti zaten’’ söylediklerimi kendim bile anlamıyordum, inanmıyordum. Şu an şuurumu bile kaybetmiş olabilirdim. Resmen kekeleyerek anlamsız cümleler kuruyordum. Kalbim sanki dört nala koşuyor gibiydi. Karnımda ise bir ağrı. Midemi düşünmek bile istemiyordum.
“bu söylediklerine gerçekten kendin inanıyor musun, yani seni bırakacağıma?”
“ben size bir şey yapmadım!”
“kapat çeneni, aynı şeyleri söyleyip durma!”
“Bir şey yapmadım!”
“son duanı et!” öfkeli dişlerinin arasından fısıldayarak söylemişti, şakası yok gibiydi.
Ondan sonrası bende karanlık, sanırım bu fazla heyecana kalbim dayanmamış olacak ki, bayılmışım. Gözümü açtığım da yatak odasında yatıyordum.
Kendime gelmeye çalışırken il olarak ‘oh be! Beni öldürmemiş!’ diye geçirdim içimden. Ne büyük mutluluk!