Sabahın ilk ışıkları, Şişli’nin çarpık çurpuk binalarının arasından sızarken Aleyna hâlâ Emniyet’teki masasındaydı. Geceden kalma yorgunluk gözlerinin altına çökmüş, kahvesi soğumuştu. Önündeki bilgisayarda Elif’in geçmişine dair açılmış onlarca sekme, Nexus Psikiyatri Kliniği’nin kayıtları ve “Nokta” isminin geçtiği eski dosyalar vardı. Ama hâlâ hiçbir şey net değildi. Sadece bir his: Bu olay, göründüğünden çok daha derin ve daha karanlıktı.
Kapısı hafifçe aralandı. Hasan içeri girdi. Üzerinde hâlâ geceki giysiler vardı, uykusuzluğu yüzüne kazınmıştı.
"O numara." dedi. "Bulduk kime ait olduğunu."
Aleyna başını kaldırdı.
"Kime?"
"Bir sosyal hizmetler görevlisi. Adı Sevda Ergin. Üç yıl önce işten ayrılmış. O zamandan sonra hiçbir resmi kaydı yok. Ama klinikte bir dönem danışmanlık yapmış. Ve daha da ilginci... Elif onunla görüşmüş."
"Adres?"
"Verdiler ama eski bir kayıt. Şişli’nin biraz dışında. Sanayi bölgesine yakın, ıssız bir yer. Gitmek istiyor musun?"
Aleyna sandalyesinden kalktı. "Hemen."
Yarım saat sonra, İstanbul’un gri ve paslı sanayi sokaklarında ilerliyorlardı. Rüzgâr keskin, sabah sessizdi. Adres, yarı yıkık bir apartmanın en üst katına ait görünüyordu. Binanın giriş kapısı kapalıydı ama asma kilit paslanmış ve yarı açıktı. İçeride bir sessizlik hâkimdi. Sanki yıllardır kimse yaşamamıştı.
Daireye ulaştıklarında kapının aralığından içeriye süzülen zayıf bir ışık vardı. Aleyna silahına uzanırken, Hasan eliyle onu durdurdu.
"Bekle. Biri içeride olabilir."
Aleyna başıyla onay verdi, ardından yavaşça kapıyı itti. İçeri girdiklerinde eski bir kanepenin üzerine serilmiş örtüler, duvarda çivisinden sarkmış eski bir tablo ve yerde bir defter göze çarptı. Ama evde kimse yoktu.
Hasan pencereye yöneldi. "Yakın zamanda biri buradaymış. Bak, ayak izleri taze."
Aleyna defteri açtı. Sayfalar eskiydi, ama el yazısı taze görünüyordu. İlk satırda şu cümle vardı:
"Görmedikleri değil, duymadıkları şeyler öldürür insanı."
Sayfalar ilerledikçe Sevda’nın notları netleşmeye başladı. Yazılanlara göre, klinikte bazı özel hastalar üzerinde “izole terapi” adı altında deneysel yöntemler uygulanıyordu. Elif de bu programın bir parçasıydı. “Nokta” adı ise sadece bir lakap değil, bu programı yürüten gizli bir grubun adıydı. Bir çeşit iç ağ. Klinik dışında da faaliyetleri vardı.
"Bu artık bir kayıp vakası değil." dedi Aleyna. "Bu işin içinde sistematik bir baskı, karartma ve belki de cinayet var."
Hasan başını salladı. "Ve bu Sevda kadın, her şeyi çözebilecek tek kişi olabilir."
Tam o anda alt kattan bir ses duyuldu. Kesik bir sandalye gıcırtısı. Ardından ayak sesleri. Aleyna ve Hasan aynı anda hareket etti. Merdivenlerden aşağıya doğru dikkatlice indiklerinde bir siluetin kaçtığını gördüler. Aleyna peşine düştü, Hasan yan sokaktan dolandı.
Siluet köhne bir depoya girdi. Aleyna nefesini kontrol etmeye çalışarak içeri süzüldü. Kapı hafifçe aralanmıştı. İçeride loş bir ışık, eski raflar ve... bir kadın. Üzerinde eski bir mont, elleri titriyordu. Gözleri Aleyna'yla buluşunca kaçmak yerine yere çöktü.
"Benim adım Sevda." dedi kadın kısık sesle. "Artık kimseye güvenmiyorum ama siz onun çığlıklarını duyabildiniz. Bu yüzden geldiniz."
Aleyna bir adım attı. "Elif nerede?"
Kadın başını sağa sola salladı. "Saklandığı yerler vardı. Ama sonra onu susturdular. Gerçeği öğrendiğinde çok geçti. Ve ‘Nokta’, sadece bir başlangıçtı."
"Ne demek bu?"
Kadının gözleri doldu. "Klinikte ölen tek hasta Elif değildi. Ama onun hikâyesi yarım kalmadı. O susturulmadan önce birine daha ulaşmayı başardı."
"Kim?"
Sevda, montunun iç cebinden küçük bir ses kayıt cihazı çıkardı. “O kişiyle yaptığı son konuşma burada. Ama dikkatli olun. Bunu dinlediğinizde artık sadece bir soruşturma yürütmüyor olacaksınız. Bu, onların karanlığını taşıyor.”
Aleyna cihazı aldı. Soğuk metal avucuna ağır geldi. Geri dönüşsüz bir adımdı bu. Ama artık o yankı büyüyordu. Sessiz çığlıklar birer birer dile geliyordu. Ve Aleyna Kara, bu çığlıkların izini sürmekten vazgeçmeyecekti.
Hasan, depo kapısında belirdiğinde, Sevda hâlâ çömelmiş durumdaydı. Gözleri bir noktaya sabitlenmiş, nefesleri düzensizdi. Aleyna kayıt cihazını ceketinin iç cebine yerleştirirken başıyla Hasan’a işaret etti. Sessizce kadının yanına yaklaştılar. Aleyna diz çöküp göz seviyesine indi.
“Bize yardım etmelisin Sevda. Bu kayıt önemli olabilir ama yetmez. Bu grubun içyüzünü anlatacak başka ne biliyorsan... hepsine ihtiyacımız var.”
Sevda gözlerini kırpıştırarak Aleyna’ya baktı. “Ben başta gerçekten tedavi ettiklerini sanıyordum. Ama sonra bazı hastalar kaybolmaya başladı. Dosyalar siliniyor, anı defterleri yok ediliyordu. Her şeyin merkezinde ise ‘Yüzsüz’ vardı.”
Aleyna başını kaldırdı. “Yüzsüz... Elif’in halüsinasyonlarında gördüğü figür?”
“Hayır. Gerçek bir figür bu. Onların arasında biri. Adını hiç kullanmazlar. Herkes ona ‘Yüzsüz’ derdi. O geldiğinde bir hasta artık normal sayılmazdı, deney sayılırdı.”
Hasan araya girdi. “Bu kişinin kimliği belli mi?”
Sevda başını iki yana salladı. “Kayıtlarda yok. Gölge gibi dolaşırdı. Ama onunla iletişime geçen herkes ya kayboldu ya da... susturuldu. Elif ondan korkuyordu. Çünkü onu yalnızca geceleri değil, gündüzleri bile görmeye başlamıştı.”
Aleyna yavaşça doğruldu. “Bu ‘Yüzsüz’, sadece bir metafor olmayabilir. Psikolojik manipülasyonun fiziki temsili. Belki biri... belki birileri, hastaların akıllarını bozmak için sistematik bir yöntem geliştiriyordu.”
Sevda doğrulurken sesi iyice alçaldı. “Beni de susturmak istediler. Bu yüzden yıllardır kaçıyorum. Ama artık kaçamayacağımı biliyorum. Bu ses kaydı... beni öldürseler bile gerçeği haykıracak.”
Aleyna bir an duraksadı. “Peki o kayıt... Elif’le konuşan kişi kimdi?”
Sevda derin bir nefes aldı. “Doktor Taylan Arısoy. Kliniğin en eski doktorlarından biri. Görünürde emekli olmuştu ama perde arkasında hep aktifti. Elif’in izole programına alınmasını onaylayan da oydu.”
Aleyna ismi hemen not etti. “Yaşıyor mu hâlâ?”
“Son bilgilere göre hâlâ İstanbul’da. Ama artık iz bırakmıyor. Kimin için çalıştığını bilmiyorum. Belki Nokta, belki daha karanlık bir yapı.”
O sırada Hasan’ın telefonu titredi. Hızlıca baktı, sonra gözlerini Aleyna’ya çevirdi.
“Laboratuvardan mesaj var. Elif’in mektubundaki DNA sonucu çıkmış. Kâğıtta bir kadın DNA’sı daha varmış. Elif’ten başka biri.”
Aleyna’nın gözleri Sevda’ya döndü. Kadın korkuyla geriledi. “Ben değilim!” dedi. “Ben o mektubu görmedim bile!”
Hasan araya girdi. “Adli laboratuvar çapraz eşleşmeye çalışıyor. Henüz sonuç çıkmadı ama sistemde biriyle eşleşirse, öğreniriz.”
Sevda sessizce başını salladı. “Ben size ne biliyorsam anlatacağım. Ama bir şartla... beni koruyacağınıza söz verin. Yoksa bu işin peşini bırakırım.”
Aleyna cebinden küçük bir kâğıt çıkardı, üzerine bir numara yazdı. “Bu, Emniyet’in özel koruma hattı. Bugünden itibaren seni gözetim altına alıyoruz. Ama bu ses kaydını incelediğimizde senden daha fazlasını isteyeceğiz.”
Sevda başını eğdi. “Tamam. Yeter ki Elif için... o susturulanlar için adalet sağlansın.”
Aleyna dışarı çıktığında gökyüzü hâlâ kurşun rengindeydi. Rüzgârın taşıdığı koku, artık sadece pas ya da toz değil, hakikatin kokusuydu. Karanlık bir yapbozun parçaları birer birer yerine oturuyordu. Elif’in çığlığı artık sadece bir dosyada değil, sokaklarda da yankılanıyordu.
Ve Aleyna Kara biliyordu: Bu işin sonunda yalnızca bir katil değil, bir sistem de yargılanacaktı.