Sabah saat 05.42. Aleyna uyumamıştı. Bütün gece çatı katında oturmuş, İstanbul’un sabaha uyanışını sessizce seyretmişti. Gün doğarken, her şeyin sanki normale döndüğü bir yanılsama yaratılırdı şehirde. Ama Aleyna artık bunun da bir illüzyon olduğunu biliyordu.
Cep telefonuna gelen mesaj, zihnindeki sessizliği parçaladı.
“18 Mayıs 2019 – Kırmızı Liste. Kadıköy/Eski Kayıt Arşivi.”
Gönderen: Bilinmeyen numara.
Bu, gizli dosyaları binanın arkasında bulan aynı kişinin mesajı olmalıydı. Aleyna mesajı okuduktan sonra derin bir nefes aldı. Kırmızı Liste... Elif’in isminin olduğu o liste. Ve tarih: Elif’in kayıttan önceki yılını işaret ediyordu.
Hemen Nalan’ı aradı.
“Kadıköy’deki arşiv binasına gidiyoruz. Ama dikkatli olmalıyız. Bizi izliyor olabilirler.”
Nalan’ın sesi telefonda yorgundu ama netti. “Orada buluşalım.”
---
Arşiv binası, resmi olarak hâlâ faaldi ama içeride gerçek bir düzen yoktu. Kağıt yığınları, bozulmuş klasörler ve terk edilmiş bilgisayarlar... Sanki geçmişin izleriyle bilerek oynanmış, bilinçli olarak dağıtılmıştı her şey.
Nalan, girişte güvenlik görevlisini oyalarken Aleyna bodrum kata indi. Duvarları rutubetliydi. Klasörlerin çoğu ya eksikti ya da sayfaları eksikti. Ama arka tarafta paslı bir dolap hâlâ kapalıydı. Şifreli değildi ama kilitliydi. Aleyna çantasından küçük maymuncuğunu çıkardı.
“Babamdan kalma bu yetenek bazen hâlâ iş görüyor.” diye fısıldadı kendi kendine.
Kilidi açtı. İçeride onlarca dosya vardı ama sadece üçü kırmızı kaplıydı. Üç dosyanın da üzerinde şu yazıyordu:
1. Denek: Merve Akçay – Durum: Silindi
2. Denek: Elif Tütüncü – Durum: Kayıp sonrası tepkisel uyanış
3. Potansiyel Gözlemci: Aleyna Kara – Durum: İzleme altında
Aleyna elleriyle klasörü sımsıkı tuttu. Üçüncü dosyada kendi adı yazılıydı. Açtığında içindeki notlar sersemleticiydi. Ona dair bilgilerin ötesinde, psikolojik analizler, davranış şemaları, hatta çocukluk dönemine dair referanslar vardı.
Nereden bulmuşlardı tüm bunları?
Bir sayfa özellikle dikkatini çekti:
> “Gözlemci profili, ‘Nokta’nın dış tabakasına ulaşabilecek potansiyele sahip. Direkt müdahale önerilmez. İzleme devam etmeli. Doğal tetikleyiciler ile tepkisi gözlenmeli.”
Tam o sırada üst kattan bir ses geldi. Nalan koşarak aşağı indi.
“Biri daha binaya girdi.” dedi fısıltıyla. “Güvenlik kameralarını susturdular. Zamanımız az.”
Aleyna klasörleri sırt çantasına koydu. Geri çıkarlarken bodrum katındaki lambalar bir anlığına söndü. Koridorda ayak sesleri duyuluyordu.
Nalan cebinden küçük bir fener çıkardı. Aleyna da beline taktığı silahını kontrol etti.
Koridorun sonunda karanlıkta bir gölge belirdi. Yavaşça yaklaşıyordu. Aleyna silahı kaldırdı ama gölge tek kelime etmeden arka kapıya yöneldi ve kayboldu.
“Kimdi o?” diye sordu Nalan, nefesini tutarak.
“Cevap veren biri değil. Yönlendiren biri.” dedi Aleyna. “Ama ne zaman gözümüzü karartsak, bir adım öndeler.”
---
Emniyete döndüklerinde, Hasan onları bekliyordu. Laboratuvardan yeni gelen analiz sonuçları elindeydi.
“Elif’in kıyafetlerinde bulunan mineral, tek bir lokasyonda daha tespit edilmiş: Sancaktepe civarındaki bir yer altı tünel sistemi. Eski bir metro hattı, inşaat aşamasında terk edilmiş.”
Aleyna hemen haritayı açtı. “Sancaktepe... Orası Tuzla’ya yakın. Bu maddeyi orada da bulmuş olmamız, o maden sahasıyla bağlantılı olabilir.”
Hasan başını salladı. “Orası çok büyük bir alan. Ama bu özel lokasyonun koordinatlarıyla eşleşen bazı sinyaller aldık. Cihazlar oraya ulaşan bir frekansla kayıt yapıyor. Dışarıya bir şey gönderiyorlar.”
“Ne tür sinyaller?” diye sordu Nalan.
Hasan sesi kısıp devam etti. “Nöral frekans. Beyin dalgalarını simüle eden sinyaller.”
Aleyna defterinden bir sayfayı çıkarıp gösterdi. Elif’in yazısıyla aynı frekans notasyonları vardı.
“Bu... deney, sadece bir zihinsel manipülasyon değil. Bir çeşit yayın.”
Hasan’ın sesi ürpermişti. “İnsanların zihinlerini aynı anda etkilemeyi mi amaçlıyorlar?”
“Ve belki de bazılarını... susturmayı.” dedi Aleyna.
O gece, Elif’in kaybolmasının sıradan bir kaçırılma vakası olmadığını artık kesin olarak biliyorlardı. Bu, büyük bir sistemin karanlık noktalarını kapatmak için başlattığı bir deneydi. Ve şimdi, Aleyna da o sistemin tam ortasındaydı.
Ertesi sabah erkenden, Aleyna ve Nalan, Sancaktepe’deki haritada işaretlenmiş noktaya gitmek üzere yola çıktılar. Şehrin sabah trafiği henüz yoğunlaşmadan, gri gökyüzünün altında ilerleyen arabada sessizlik hâkimdi. İçlerinden geçen düşünceler, söze dökülemeyecek kadar ağırdı. Artık sadece bir kayıp vakasının değil, zihinsel bütünlüğü hedef alan karanlık bir projenin izini sürüyorlardı.
Koordinatların işaret ettiği nokta, ormanlık bir alanın derinliklerinde, eski bir inşaat yolunun sonunda yer alıyordu. Üzerinde “GİRİLMEZ – T.C. Altyapı Projesi Durdurulmuştur” yazan paslı bir tabela vardı. Tel çitler kırılmış, giriş yolu çamurla kaplanmıştı. Etrafta kimse yoktu ama Aleyna, gözlerini çevrede gezdirirken birilerinin onları izlediğinden neredeyse emindi.
Nalan çantasından portatif bir dedektör çıkardı. Hasan’ın verdiği cihaz, çevredeki frekans değişimlerini anlık olarak algılayabiliyordu. Cihazı açtığında, ekran bir süre sabit kaldı, sonra birden dalgalanmaya başladı.
“Sinyaller burada başlıyor.” dedi Nalan. “Ama yer altına iniyor olmalıyız.”
Yıkık beton yapının arkasında, neredeyse görünmeyecek şekilde gizlenmiş bir kapak buldular. Kapak kilitliydi ama paslanmıştı. Aleyna birkaç denemeden sonra onu açmayı başardı. Merdivenler aşağıya doğru uzanıyordu. İçeriden gelen hafif bir uğultu, sessizliği deliyordu.
Merdivenlerden indikçe hava ağırlaştı. Nem ve metalin keskin kokusu karışıyordu birbirine. Işık zayıftı. Taş duvarlarda yer yer kablolar, kırılmış borular ve karanlığa gömülmüş odalar vardı. Yerin derinliklerinde bu kadar büyük bir kompleks olması beklenmedikti.
Aleyna, bir kapının ardında hafif bir ışık süzmesi gördü. İçeri girdiklerinde küçük bir laboratuvarla karşılaştılar. Masaların üzerinde deney notları, monitörler ve şeffaf kutuların içinde garip cihazlar vardı. Bir masa üzerindeki dijital ekran hâlâ açıktı ve üzerinde titreşen grafikler görünüyordu: Beyin dalgası kayıtları.
Nalan fısıldayarak okudu ekrandaki notları. “Denek 2: Elif Tütüncü. Simülasyon 4A. Kayıt süresi: 92 dakika. Tepki: Hafif baş ağrısı, ardından uyku hâli. Bilinçli direnç tespit edilmedi.”
Aleyna’nın gözleri doldu. Elif buradaydı. Bu karanlık labirentin içinde, birileri onun zihnine ulaşmış, onu test etmişti.
Monitörlerden birinde kamera kayıtları vardı. Geri sardıklarında Elif’i gördüler. Küçük, kapalı bir odada, başına cihaz takılmış hâlde oturuyordu. Gözleri açık ama boştu. Zaman algısı yokmuş gibi davranıyordu. Sonra ekranda bir gölge belirdi. Yüzü görünmeyen biri, Elif’e yaklaşıp kulağına bir şey fısıldadı. Ne dediği anlaşılmıyordu ama Elif’in gözbebekleri büyüdü. Titremeye başladı.
Aleyna kaydı durdurdu. “Bu sesi temizleteceğim. Ne söyledilerse, onu uyandıran ya da susturan şey, o cümlede gizli.”
Nalan başka bir dosyaya uzandı. “Burada başka isimler de var. Ama bazıları... silinmiş. Sadece kodlar bırakılmış: N-5, N-7, Gözlem-X gibi.”
Tam o sırada ekranlardan biri titredi. Sistem hâlâ uzaktan erişiliyordu. Biri onların varlığını fark etmişti.
“Çabuk çıkmalıyız.” dedi Aleyna. “Buraya tekrar döneceğiz ama şimdi kaybolmalıyız.”
Koridordan geri dönerken arkalarından ayak sesleri duyuldu. Bu kez sadece bir kişi değildi. Silahlı oldukları belliydi. Nalan hızla küçük bir cihaz yerleştirdi duvara. “Bu sinyal bozucu. On dakika içinde tüm sistemi karıştırır. Ama o zamana kadar dışarı çıkmalıyız.”
Kaçarken duvarlardan gelen uğultu artmıştı. Sanki yapının kendisi yaşıyor gibiydi. Yüzeye ulaştıklarında, Aleyna bir an gökyüzüne baktı. Gri bulutların arasında bir sessizlik vardı ama o sessizlik artık huzur değil, sadece bir fırtınanın öncesiydi.
Araca bindiklerinde kimse konuşmadı. Her ikisi de bildikleri dünyanın sınırlarının artık sonsuza dek değiştiğinin farkındaydı.
Ve uzakta, şehrin en karanlık köşelerinde birileri onları izliyordu. Ama bu kez sadece sistem değil, daha eski bir yapı da devreye girmişti. Nokta’nın merkezine yaklaştıkça, gölgeler de hareketleniyordu.