1. Bölüm: Borç Batağı
Açıklama: Herkese merhaba, kitabı görüp başlayacak okurlar için belirtmem gereken bir durum var: Arkadaşlar, bu kitap Dreame üzerinde devam etmeyecek. Bir aksilik çıkmazsa şu an görüştüğüm uygulama faaliyete girdiğinde kitap orada devam edecek. Burada tanıtım bölümleri tek kalacak. Bunun farkında olup kitaba başlamanızı rica ediyorum. Yeni uygulamayla ilgili gerekli bilgileri ilerleyen zamanda sizlerle Whats+App kanalımda, Instegram hesabımda ve burada paylaşacağım. Keyifli okumalar dilerim...
********************************************************
~Zeynep~
Demir kapının paslı kulpunu tutarken derin bir nefes aldım. İçeri adım attığıma keskin sigara kokusu ve ağır bir sessizlik karşıladı beni. İçimdeki korkuyu bastırmak için gözlerimi yumdum ve derin bir nefes aldım.
Gözlerimi açtığımda temkinli adımlarla içeriye yürüdüm. Kapıyı tık tıklamama gerek kalmadan kapı içerden açıldı. Karşımda Çağan'ı gördüm. Elindeki tespihi sallayarak kapıdan çekilip "Zeynep, seni burada görmek güzel!" dedi.
Sesi sakindi ama içinde gizli bir tehdit vardı.
"Demek borcunu ödemeye geldin?" diye eklemeyi de ihmal etmedi. Ardından içeriye girmemi söylese de başımı hayır anlamında salladım. Kuruyan boğazımı temizleyip yüzüne baktım. Gözlerini bir an üzerimde ayırmadan bana bakmayı sürdürünce başımı önüme eğip konuştum.
"Biraz daha zaman verir misin?"
Duyduğum homurtu sesiyle birlikte tesbihini yere atınca korkuyla bir adım geriledim. Başımı kaldırıp yüzüne baktığımda sert bir şekilde yüzüme bakıyordu.
"Kaç kere sana zaman tanıdım? Bir ay, iki ay, üç ay... Kaç ay geçti, ama hâlâ elim boş. Bu iş çocuk oyuncağı değil, kızım!”
Haklıydı, bana süre tanımıştı ama gereken parayı toparlayamamıştım.
"Ne olur, biraz daha zaman ver. İşe yeni başladım. Bankaya kredi için başvuru da bulundum. Banka kredi vermeyi kabul ettiği an borcunun bir kısmını ödeyeceğim."
Hızlı hızlı konuşurken, sesim titriyordu. Gerginlikle avuç içimi kaşıdım.
“Hepsi de değil, bir kısmı!” diye gürleyince korkuyla geri çekildim. Etraftaki birkaç adam dönüp bize baktığında korkum iyice arttı.
"Zamanım yok!" dedi sert bir sesle.
Ne yapacağımı bilmeden yüzüme bakarken, bana yaklaştı. Tam önümde durup "Bir yolun daha var." dedi ağır bir dille.
Umutla “Ne, ne istersen yaparım!” dedim.
Yüzünde beliren gülüşle elini omzuma koydu. Bedenim anında gerilirken, kendimi çekmek istesem de izin vermedi.
“Bırak!” diye sesimi yükselttiğimde elini omzumdan çekti.
"Zeynep!” dedi yavaşça. "Sana fazla zaman verdim. Biliyorum, çırpınıp duruyorsun. Ama borç, borçtur!”
Başımı evet anlamında sallarken, bir an önce buradan gitmek istiyordum. Yüzüme eğilip gözlerimin içine baktı. Ardında diğer eliyle yüzüme dokunacakken yüzümü sağa çevirdim. Verdiği sert nefes yüzüme çarparken, midem bulandı. Nasıl bir teklif sunacağını anlamıştım. Kulağıma eğildiğinde kendimi çekmek istesem de, izin vermedi.
“Bırak!” diye tekrar bağırsam da bu sefer geri çekilmedi. Ağlamamak için kendimi sıktım.
"Borcun karşılığı bir gece yanımda kalırsan…" diye devam etti, cümlesinin sonunda iğrenç bit teklif vardı.
“Bırak!” dedim ağlamaklı bir sesle.
Güldü ve konuşmaya devam etti.
"Borcunun yarısını silerim."
Boğazıma taş oturdu. Öylece donakaldım. Sanki dünyanın en sıradan teklifini yapmış gibi, sakince geri çekilip yerdeki tespihini aldı.
"Ben, borcumu kendim öderim!”
Sesim titrerken gözlerimden yaş gelmişti.
“Ben de onu istiyorum! Sen öde!”
İğrenç iğrenç konuşmaya devam ederken, birkaç adım geriledim.
“Paranı bulup getireceğim! Başka şekilde-”
Ağzımdan kaçan hıçkırıkla konuşmaya devam edemezken, yüzündeki gülüş iyice genişledi.
“Tamam o zaman, üç gün içinde zamanın dolacak! Ya paramı ya bedenini bana getirirsin!” dedi.
Yumruğumu sıkarken arkasını döndü. Sonra durup tekrar bana döndü.
“Ya da yeğenini!” dediğinde gözlerim kocaman oldu.
“Ne- Ne-”
Korkudan konuşamazken yüzündeki gülüş genişledi.
“Organ mafyası için benden aldığın borcu, organ mafyasından alırım!”
“Sakın yeğenime dokunma!”
Tespihini havaya fırlatıp göz kırparak önüne dönüp, içeriye girdi.
“Paranı getireceğim!” diye bağırarak arkasından gitsem de, etraftaki adamlardan biri önüme geçti.
“Bir şey söylemem gerekiyor!”
Başını hayır anlamında sallayıp, kolumdan tutarak beni kapıya sürüklemeye başlayınca “Umut’a dokunmayacaksın!” diye ağlayarak bağırdım.
Adam beni kapıdan dışarıya fırlatırken yere düştüm. Yüzüm beton zeminle buluşurken, ağlayarak başımı sağa sola salladım.
“İzin vermeyeceğim!.."