Ceset

626 Words
Orion: O gece tiana'yı terk ettiğimde, ne yapacağını beklemeye koyuldum. Beni boşamasını bekliyordum... Ama tiana benden değil kendinden vazgeçmişti. Bu durum benim işime daha çok aramıştı. 'Eğer ölümünü kanıtlayabilirsem bütün serveti elimde olacak' dedim içimden. Tiana'nın öldüğü söylentisini duyduğumda... İçimde garip bir rahatlama oldu. Kulağa kötü geliyor, biliyorum. Ama her şey planladığım gibi ilerliyordu. Evlilik gerçekleşmişti, servetin bir kısmı zaten üzerime geçmişti. Geriye kalan yarıya el koyabilmem için tek eksik… ölümün resmiyet kazanmasıydı. Ceset lazımdı. Hiç zaman kaybetmeden harekete geçtim. Ama duydum ki... Yalnızca ben değil, polisler de arıyordu onu. Ama onların derdi farklıydı — Tiana'yı babasının yanına, aile mezarlığına gömmek istiyorlardı. Benim amacım başkaydı: Serveti tamamen üzerime almak. Rahat, lüks, kontrolsüz bir hayat yaşamaktı. Ama işler umduğum gibi gitmedi. O kasabanın halkı… dedikodu üretmekte ustadırlar. Hele ki konu başkanın kızıysa... Yine yapacaklar ne yapmışlardı. Tiana ve benim hakkımda şunları söylüyorlardı. > “Gelinliğini giydiği gece kendini uçuruma atan bir kadın…” “Evliliğin sabahı neden yalnızdı?” “Orion’un onu sevmediği belliydi!” Beni suçluyorlardı. Evlendiğim kadının ölümünden beni sorumlu tutuyorlardı. Ben, bir suçlu muydum? Evet belki servetinde konmak istiyordum ama onu öldürmek değildi niyetim. Sabah kalktığında beni göremeyince boşanacağını zannediyordum. Ama belli ki tiana beni çok seviyordu. Benim bu ihanetim onu çok üzdü ve bu yolu seçti. Bunu da benim suçum ne ki... Halk beni şikayet etmiş bu şikayet üzerine polisler beni arıyordu. Eşyalarımı almak için eve gittiğimde polis arabalarını evin önünde gördüm. "Orion siz misiniz?" diye sordu bir memur. Ben de "evet benim ne istemişsiniz?" diye soruyla karşılık verdim. Polis memuru"eşinizi öldürmekten dolayı sizi tutukluyoruz beyefendi" dedi. Ben daha ne olduğunu anlayamadan beni arabaya bindirip merkeze götürdüler. Polisler beni merkeze götürdüklerinde, içimde en ufak bir korku yoktu. Aksine... hazırdım. Sorgu odasında, sesimi titrettim. Gözlerimi yere indirdim. Yutkunurken bile içtenmiş gibi görünmeye çalıştım. Sorgudan memur bey sordu"o gece neredeydiniz beyefendi?" Ben cevap verdim... “...O gece, Tiana’yla birlikteydik. Uyuyorduk. Sabaha karşı telefon çaldı. Kız kardeşim aradı. Babam fenalaşmış. Telaştan Tiana’yı uyandırmadan çıktım. Ona bir not bırakacaktım ama... Aklım babamdaydı, unuttum. Eve dönmek üzereyken... Tiana'nın... kendini uçurumdan attığını öğrendim.” "Söylentilere kulak asmadım hızla eve koştum. Karım bana bunu yapamaz beni bırakıp gidemez dedim." Durdum. Gözlerimi siler gibi yaptım. “Ben karımı çok seviyordum. Ne olur... böyle düşünmeyin…” O an, odadaki herkes bana acıyarak bakıyordu. Başardım. Polis, delil bulamadığı için beni serbest bıraktı. O günden sonra tek amacım kaldı: Tiana'nın cesedini bulmak. Onu mezara değil, evraklara gömecektim. Resmi ölüm belgesiyle birlikte, kalan mirasa da kavuşacaktım. Artık kimse beni durduramazdı. Elias: Onu sudan çıkardığımda… nefes almıyordu. Beyaz saten gelinliğine yosunlar yapışmış, saçları kumla karışmıştı. Yüzü... öyle narindi ki… Dokunmaya korktum. Ama yaşıyordu. Zayıf bir kalp atışı vardı. Belli ki yaşamakla ölmek arasında sıkışmıştı. Adı neydi, kimdi bilmiyordum. Yanında bulduğum ıslanmış bir defter dışında hiçbir şey yoktu. Onu kulübeme götürdüm. Günlerce... başucunda oturdum. Yaralarını temizledim, ateşini kontrol ettim, nefesini dinledim. Benim geçmişim de yaralıydı, ama bu kız… o bambaşka bir acı taşıyordu. Zaman geçti. Uyanmadı. Kimi geceler gözlerini aralayacak gibi oluyordu ama... sonra tekrar sessizliğe gömülüyordu. Bir doktor olarak anladım. Komadaydı. Ama bu yalnızca fiziksel bir koma değildi. Ruhu... kırılmıştı. Bir gün, artık beklemeye dayanamadım. Günlüğünü elime aldım ve okumaya başladım. Sayfaların çoğu silinmişti. Mürekkep suyla dağılmış, kelimeler birbirine karışmıştı. Ama yalnızca bir sayfa sağlam kalmıştı. Titreyen ellerle okudum: > “Beni terk etti. Artık hiç kimseye inancım kalmadı. Evli olduğum adam... beni terk etti.” Kalbim sıkıştı. Kimdi bu adam? Nasıl bir canilikti bu? Gözlerimi onun uyuyan yüzüne çevirdim. Sanki o an bir damla yaş süzüldü yanağından. Belki de içindeki fırtınayı sadece o satırlara dökebilmişti. Ve şimdi... bir yabancının ellerinde, hayata tutunmaya çalışıyordu ya da hayata tutunmaya çalışıyor muydu onu da bilmiyorum. Ben onun kim olduğunu bilmiyordum. Ama tek bildiğim şey şuydu: Onu kim bu hâle getirdiyse, bedelini ödeyecekti. Ve o uyanana kadar… onu bırakmayacaktım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD