3. BÖLÜM / ARİZONA KERTENKELESİ
“ALİZE TABAKÇI”
‘Ah kalbim…
Benim kalbim…
Varlığından habersiz olduğum küçücük kuş gibi ürkek kalbim…
Böyle güm güm atmaya devam edersen duymayan kalmayacak sevgili kalbim…
İlk günden deşifre olacağım canım kalbim sakin mi olsak’ diye içimden telkinler veriyordum ki rehberler epeyce yaklaştılar.
Oturduğum tekerlekli sandalyeden hareket etmeye çalıştım ama nafile. Kımıldayamadım bile. Güçsüzlükten mi heyecandan mı onu bile bilemedim.
Poyraz abim yeni başlayan rafting rehberlerine “Sizi küçük cimcimemizle tanıştırayım” dedi beni işaret ederken. Sonra hepsinin tek tek isimlerini söyledi.
“Ahmet, Ufuk, Samet ve Deniz. Beyler bu da kız kardeşim Alize” dedi. Kız demesine gerek var mıydı bilmiyorum o kadar mı erkek gibi görünüyordum acaba ölçemedim o an. Herkesle tek tek tokalaştık ve tanıştık. Aynı masaya oturduk kahvaltı yapmak için. Soru cevap şeklinde birbirimizi tanıdık. Eski rehberler de vardı ve gırgır şamata ile dolu bir kahvaltı oldu.
Hayatımda ilk defa durup durup bir oğlana bakma isteğim oluştuğunu fark ettim. Normalde olsa banane lan elalemin lavuğundan derdim ama şimdi kalbimin ücra yerlerine izin vermediğim kiracılar taşınıyor gibi bir gürültü oluyordu. Herife bak benim iznim olmadan kalbime hükmediyor diye sinirlenmiştim ki herkesin toparlanıp kalktığını görmemle kendime geldim.
Tanışık olduğum eski rehberler bana doğru dönüp “Görüşürüz küçük patron” dediler. Yeni gelenlerle de baş selamı ile vedalaştık. O gün yerli-yabancı bir sürü turist vardı tesiste. Özellikle yabancı kızlar rafting için can yeleklerini giyinmiş “Deeeniiiiizzz, Deniiiizzz hocaaağğ” diye dolanıyorlardı yanlış aksan Türkçeleri ile. Yeleklerinin kemerlerini Deniz kapatsın istiyorlardı. Diğer rehberler de Deniz’in bu hali ile dalga geçiyorlardı. Biraz daha yaklaşıp ne konuştuklarını duyabileceğim bir mesafede sessizce bekledim.
O yabancı turistler çok az ve belli kelimeler ile Türkçe bildiklerinden ismi Samet olan diğer rehber Deniz’e “Hocaaağmmm kemerimi bağlaa da çıkmasın” diyordu uzata uzata, nazlana nazlana.
Kızların taklidini yapıp Deniz ile uğraşıyor ona kur yapıyor gibi takılıyorladı. Deniz o esnada kızlardan birinin belinden Arizona kertenkelesi gibi sarılıp kemerleri takmaya çalışırken “Çok sıkıyorum ki turizme zeval gelmesin” diyor ve gülüşüyorlardı.
Ulan bildiğin tipik erkek her fırsatı değerlendiren yavşaklardan çıktı iyi mi dedim içimden. İç sesim ile baya kanka olduk bu aralar. Hatta artık aramızdaki ilişkiyi ilerlettik sorularıma cevaplar verip bana soru da soruyor terbiyesiz. Kafamı çok kötü vurdum da deliriyor muyum acaba diye düşündüm. Sonra benim kalbimin bir kertenkele için hızlanması da çok imkansızdı. Kesin bana kanı bozuk birinin kanını da verdiler hastanede. Damarlarımda kimin kanı dolaşıyor öğrenecektim mutlaka. Yoksa halis değildi şu yaşadığım. Tüm huyum suyum kazadan sonra değişmişti sanki.
Ben yine içimden sağ çıkılması imkansız dedikodularım ile mücadele ediyordum ki kalp ritimlerimin içinden geçip beni alt üst eden o sesi duydum. “Siz de gelmek ister misiniz iyi gelir belki Azize hanım” dedi Deniz hocaaağ.
‘Eben Azize’ diyecektim ki durdum. Eee.. kısmına kadar ağzımdan çıkmıştı ama durdurdum sevgili kemiği olmayan dilimi.
“Ee… Alize” dedim son anda girdiğim virajda iyi toparladım yine de diye düşünürken.
“Efendim anlamadım” dedi hödük.
“İsmim Azize değil Alize. Biz sana Dere diyor muyuz Deniz bey” dedim. Yine duramadı çünkü dilim. Kızlara yavşamayı biliyordu hayvan herif ama adımı aklında tutamamış zahmet edip.
Gülümsedi zalımın oğlu. Neye güldü ne komikti bilmiyorum beyin uçtu bende o an. Kalbime beynim de eklenip uçtu iyi mi? Mal gibi sırıttığıma eminim ama ispatlayamam.
“Tamaammm peki Alize hanım. Tura çıkmak ister misiniz?” dedi kendi yeleğini giyinirken hala sımsıcak gülümsüyordu.
“Hayır Dere bey” dedim. Son çıktığım turumda başıma gelenler içime öküz gibi çöktü sanki ve gülümsemem soldu birden.
“Turda kaza geçirdiğinizi duyduk hatta sizin buradan baya bahsedildi de yörede. Ama travmalarınızın üzerine gitmezseniz korku olarak kalırlar kalbinizde” dedi bu sefer de.
“Aaa Psikolog Dere bey mi demeliydim pardon?” dediğim anda yine kalbimin içinden geçti güzel kahkahaları.
“Yok hayır psikolog değilim. İlgiliyim sadece. Neyse teklif var ısrar yok ALİZE hanım” dedi. Alize kısmını üzerine basa basa söyledi. Sanırım ben senin adını doğru söylüyorum sen de dikkat et demek istedi ama hiç oralı olmadım.
“Teşekkürler Dere bey. İyi eğlenceler size” dedim. Aslında turist kızlarla sana iyi eğlenceler demek istedim ama yine son anda durdurdum kendimi.
Poyraz abim geldi o sırada. “Hadi seni de çıkarayım sadece oturacaksın bacaklarına engel bir durum yok korkma bir şey olmayacak” dedi.
“Korkmuyorum abi. İstemiyorum. Hele seninle asla çıkmam bana bu halimi mumla aratırsın kesin” dedim.
Kafama vurdu şakalaşmak amacıyla ve en yakınımızda Deniz olunca “Al Deniz’le çık. Buraların en iyisi Deniz. Fırtınanın Kralı diyorlar onun için çok zor transfer ettik valla. Senden sonra dağılan karizmamızı o bile anca topluyor” dedi.
Hangi söylediğine delireyim de olay çıkarayım bilemedim. Fırtınanın Kralıymış. Yavşakların kralıdır o demek istedim. Benden sonra karizmaları dağılmış. Kendimden başka kimseye bir şey yapmadım neden düştü ki müşteri sayıları acaba diye düşüncelere daldım yine.
“Peki çıkalım o zaman. Görelim ne kadar iyiymiş merak ettim” dedim.
Abim bozulduğumu anladı ama gönlümü alma işini kesin sonraya bıraktı ve beni kucağına alıp Deniz’in botuna oturttu. Ne kadar Deniz ile çıkmama izin verse de kucağına alma işini kendi halletti odun.
Ayaklarım fizik tedavinin de etkisiyle yavaş yavaş kıpırdanıyordu ama daha birkaç ay sürecek ayaklanman demişti fizyoterapistim.
Rüzgar abimin bir hışımla bize yaklaştığını gördü o sırada gözlerim. Poyraz abimle bana yaklaşıp “Bizimle çıksaydı Alize, ne diye elalemin herifinin botuna bindiriyorsun” dedi sinirli sinirli.
“Aman abi sanki Alize’yi bilmiyorsun kiminle çıkarsa çıksın ona dünyayı dar eder bu. Bırak Deniz de ebesini görsün. Ayrıca Alize bu dünyada kıskanacağın son kız bile değil. Pardon son erkek mi demeliydim” dediğinde Rüzgar abim de onun kafasına sert bir tokat attı.
“Uzatma tamam yürü. Şimdi ayıp da olur kızı bu bottan almak. Sana güvenmiyoruz der gibi. Neyse Deniz’le git bakalım. Adam akıllı dur, çeneni tut, riskli şeyler yapma. Deniz’in işi bırakmasına neden olma ve ona asla karışma. Bak ona ihtiyacımız var Alize” dedi tehdit, sinir, uyarı ve koruma iç güdüsü vardı sesinde.
“Offf abi bana olan güvenin gözlerimi yaşartıyor. Kaçırmam kralınızı korkma. Bu kızların buraya gelme sebebi o deyyus. Kalsın da müşteriye doyun banane” dedim.
“Bak gördün mü Alize ile Deniz’i kıskanmanı gerektirecek bir durum yok. Şu manken gibi kızlar dururken ne yapsın bizim Balıkçı Azize’yi adam ayrıca” dedi Poyraz abim.
Poyraz abimin bugünkü sözleri ok gibi batıyordu kalbime. Aslında hep böyle özü sözü bir insandı. Seni kim ne yapsın erkek Fatma derdi hep bana ama bugün çok kırıldım böyle söylemesine. Doğruydu benimle ne işi olacaktı Deniz’in de zaten. Etrafındaki kızlar için manken demek bile az kalabilirdi şu an.
“Kalbimi çok kırdınız bugün. Bir daha da asla gelmeyeceğim haberiniz olsun. Üstelik Turizm okulunu da Deniz’e okutun ve birlikte iş kurun bundan sonra” dedim tafralı tafralı.
İkisi de gönlümü alma nişanesi olarak yanağımdan makas alıp gönül alma işini de eve bırakıp ilerlediler.
Keşke gelmeseydim bugün az buçuk var olan neşemi de yitirdim diye düşünüyordum ki manken kızlar bota bindi. Ben hariç 5 kız vardı ve hepsi bikini ile katılıyordu tura. Altlarındaki bir karış şeye külot demeye utanıyordu insan. Çıplak olsalar daha az bile dikkat çekebilirlerdi.
Mankenlerden bir tanesi boyum kadar bacağıyla tam karşıma oturdu. Bir de bacaklarını açıp botun içerisindeki yerlere sıkıştırdı. Bu manzarada devam etmem imkansızdı. “Yok ebesinin nikahı” dedim ama biraz sesli dedim sanırım çünkü Deniz’in üzerimdeki bakışlarından öyle anlaşılıyordu. Gülüyordu yine hayvan herif. Seviyor herhâlde bu bikini manzaralarını çünkü bir tane bile erkek almadı bota diye iç geçirip ona da sinirlendim.
“Hadi yarışalım Alizeeee” dedi yan bottan Poyraz abim. Hep benim çabuk gaza gelen damarımı çok iyi bilir ve itinayla basar ona kendisi.
“Pişman olacağın işlere bulaşmamayı öğrenemedin sen de “ dedim.
“Allah aşkına beni bi pişman et be Balıkçı” dedi. Balıkçı demesine çok sinirlenirdim çünkü aklınca erkek gibi olduğum imasını yapıyordu. O da buna çok sinirleneceğimi biliyordu. Yarışmayı da sırf onun botunu geçeyim de kızların götlerini arkadan rahatlıkla izleyebilsin diye istemiyorsa adımı değiştiririm. Ama gaza gelen ve sinirden kuduran damarım kabardı bir kere ve “Üüüüçççç- İkiiii- Biiiiir” diye bağırdım ona.
Tüm bunlar yaşandığı an Deniz’in botta olduğunu unutmadıysam Allah belamı versin. Sanki kendim rehberim gibi yönlendiriyordum ki “Asılın ula küreklere Deniz’e asılmaya benzemiyor tabii” dedi canını sevdiğim dilim.
Bu da ona kırdığım ikinci pot oldu. Pot küçük kaldı ama şu an daha büyük rezilliği ifade edecek bir kelime bulamadım.
“Sesli mi dedim ula, Deniz duydu mu? Nasıl döneceğim Deniz’in olduğu tarafa” diye düşünürken domatesten daha kırmızı olmuşumdur kesin.
Ne yarış kaldı aklımda o an ne de abim. Kalbim zaten kendi imparatorluğunu ilan etmiş güm güm devrim yapıyordu üstüne bir de benim patavatsızlığım eklendi.
Rezil olduğuma mı yanayım, adamın kendini bir bok sanacak olmasına mı, kuyruğu kıstırmış olmama mı yanayım ben neye yanayım?
‘Battı balık yan gider, sen güçlüsün Alize, dön bak suratına’ dedi iç sesim. Canım iç sesim beni gazlamayan bir sen kalmıştın oldu mu hiç bu şimdi?
Döndüm. Pislik pislik sırıtıyor hıyar kafa. Sağa sola çeviriyor kafasını bir de Arizona kertenkelesi. Ben bu kozu nasıl bıraktım bu adamın kucağına ya? Sinirden kolumu bacağımı falan ısırmak istiyordum.
Lakin yapamadı tecrübesiz minik kalbim ve “Gaza getirmek için bir anda ağzımdan çıktı. Yoksa banane kim sana asılıyor kim sana bayılıyor. Pardon” dedim. Demez olaydım ama durumu kurtarmak için onu da dedim işte.
“Fark ettim olay tamamen hırsından gerçekleşti benimle bir ilgisi yok” dedi.
Galip ya kendisi şu an kafama kafama vuruyor sinsi gülümsemesi ile deyyus.
‘Ben de Alize isem sana bunu sormaz mıyım Arizona. Bi dur bekle. Ben bir iyileşeyim beni bekle’ dedi yine canını sevdiğim gaza getirmekte üstüne olmayan iç sesim.
Ah canım iç sesim sen de mi be Brütüs’üm?