Emma ve Henry❤️
Emma karşısında ki adamın yüzünü gizlice inceliyordu. "Çok özlemişim..." diye kendi kendine düşündü. Unutmayı ummuştu. Yıllar birçok şeyi aldığı gibi Henry'ye olan duygularını da alır diye ummuştu. Ama öyle olmamıştı işte. Yüzüne yeni eklenen kırışıklıklar, ona güzel bile geliyordu. Bedeni eskisi gibi güçlüydü. Değişmeyen tek şey Henry'nin kendisine olan kayıtsızlığıydı.
"Asla böyle bir yerde yaşayacağını tahmin etmezdim." Henry purosunu içerken gülümsedi "Bende." Emma gerginlikle masada ki bardağı aldı ve dudaklarına götürdü. Genç bir kız gibi heyecanlanmıştı.
"Sen ne yapıyorsun? En son görüştüğümüzde ülkeye yeni dönmüştün. Hala geziyor musun?" Emma gururla başını salladı. "Gitmediğim ülke kalmadı sanırım." kendisi bundan gurur duyuyordu ama ailesi değil. Ailesi kızlarının uzaklarda olmasını sevmiyordu fakat Emma özgürlüğü hissettiğinde bırakamamıştı.
"Birçok farklı insanla tanıştım. Amerika'daki kamp yapılan bölgelerde dolaştım. Birçok farklı insanla tanıştım. Evsiz, zengin ama tam tersi gibi yaşayan. Ailesi tarafından terk edilen çocuklar, birbirini çok seven iki aşık erkek - çok öğreticiydi. "Henry dikkatle dinledi ve başını salladı." Senin böyle biri olacağın en başından belliydi. "
" Sahi mi? " Emma istemsizce gülümsedi onun hakkında bir şey söylemesini.
" Liseden her fırsatta kaçman ve sadece coğrafya derslerini dinlemenden evet. "
"Sende her ders uyurdun." derken saçlarını geriye attı ve açık boynunu gözler önüne serdi. Bu hareketi ile Henry gülümsemeyi bıraktı. Emma bunu fark etti ve bakışlarını evde gezdirdi.
"Şehirde politika yapmak daha iyi değil mi?"
"Çoğu kişi için öyle ama burada kendi fikirlerim insanlar ile daha iyi örtüşüyor. " Bu dediği ile Emma kıkırdadı "Dindar bir Henry. 10 yıl önceki Emma buna gülerdi." Henry geriye yaslandı "Zaman, insanı değiştiriyor." Emma dindar değildi. Dünyayı dolaştığı zamanlarda dine olan bağlılığı yitip gitmişti. Dua etmiyor, sadece anı yaşıyordu. Biten bardağı masaya koydu.
"Bu gece burada kal." Henry'nin teklifi ile ona döndü. "Minnettar olurum." Buraya gelmeden önce hava durumuna bakmıştı. Yağış gösteriyordu. Saatlerdir oturuyorlardı ve yağması an meselesiydi.
İçeri hızla giren Bayan Maria koltukta ki yabancı kadın ile kaşlarını çattı ama Henry'nin onunla konuşması ile derin bir nefes alarak yanlarına gitti.
"Hoşgeldiniz." dedi. Henry kalktı ve dolaptan şarap aldı. Emma samimiyetle elini sıktı. "Merhaba, ben Henry'nin çok eski arkadaşıyım." diye açıklama yaptı. Bayan Maria göz ucuyla Henry'ye baktı ve gülümsedi "Sizinle oturup konuşmak isterdim fakat Alice'in doktoru gelmiş. Yanlarına gitmem lazım." dedi. Emma olayı bilmediği için Henry kısaca bahsetti.
Emma samimiyetle üzüldü. "Ne üzücü... Umarım her şey düzelir." dedi. Başka ne diyebilirdi? Bayan Maria veda etti ve evden çıktı. Gitmeden önce Henry'ye döndü ve gülümsedi. Nezaketten çok, ihtiyaç gibiydi. Kendi varlığını hatırlatmak gibi. Oysa bakışlar değil, sözler anlam bulurdu. Bayan Maria aşıktı, ama Henry biliyor muyduki? Bakışları Henry'ye rahatsızlıltan başka bir şey hissettirmiyordu. Bayan Maria her şeyi bildiğini sanıyordu ama... Bunu anlamayacak kadar kör ve bilinçsizdi.
Kısa bir süre sonra Emma sarhoş olmaya başlamıştı. Koltukta bacak bacak üstüne attı. Kısa elbisesi daha da kısalmış, neredeyse iç çamaşırı gözüküyordu. Henry rahatsızlık duyarak başını çevirdi ve biraz uzaklaştı.
"Artık içme." dedi ve elinde ki bardağı aldı. Emma kıkırdadı "Beni kollamanı özlemişim." dedi ve gözleri dolmuş bir şekilde elini Henry'nin omzuna attı.
"Seninle ilgili her detayı özledim..." sesi incelmiş ve titrek bir hal almıştı. Henry elini nazikçe uzaklaştırdı. "Odanı göstereyim." dedi ama Emma kalkmasına izin vermedi. Tutku dolu bakışları ile adama bakmaya devam etti. Onu öpmek istiyordu ve yapacaktı...