Nereye gidersen git

983 Words
Bölüm 8 Alice'in yanındaydım. O uyurken yanına uzandım. Beni şuan ondan başka kimse iyi hissettiremezdi. Ağladım. Çok uzun bir süre. Güneş gitti ve gece karanlığı odaya çöktü. Alice uyanmış ve yüzünü buruşturmuştu. Muhtemelen ağrıları vardı. Hemen ağrı kesici verdim ve Alice uykusuna devam etti. Bende mayışmış bir haldeyken kapı açıldı ve amcam Leonard odaya girdi. Alice'i rahatsız etmeden kalktım ve üstümü düzelttim. Alice'de olan bakışlarını çekti ve "Gel." başıyla dışarıyı işaret etti. Yüzümü sildim ve peşinden gittim. Amcamın odasına girdik. Amcam koltuğa oturdu ve "Papazın oğlu ile evleneceksin." dedi. Şaşkınlıkla nefesimi tuttum. Christian, onu yalnızca birkaç kere görmüştüm. Kasabada çok kısa bir süre kalırdı. Genellikle hep şehirde olurdu. Birbirimize selam dahi vermemiştik şimdi evlenecek miydik? Gözlerimi yere indirdim. "Teşekkür ederim, amca." Amcam beni yoksul ve hiç tanımadığı biriyle evlendirebilirdi. Her ne kadar yıllarca evliliğe bağlı kalmayı düşünmesem de kasabada iyi bir izlenim bırakan biri ile evlendirmeyi düşünüyordu. Amcam bir süre sessiz kaldı ve sonunda "Yarın akşam, yemeğe gideceğiz." dedi. Başımı salladım ve odadan çıktım. Artık umut edecek bir şeyim kalmamıştı. *** Sonraki gün hiçbir şey yapmadım. Alice'e yemeğini verdim, ve odama gittim. Akşama kadar da çıkmadım. Giyinmek istemesem de amcamı mahcup etmemek için siyah uzun bir elbise geçirdim. Sarı saçlarımı at kuyruğu yaptım ve biraz allık sürdüm. At arabasına giderken Henry eve yeni dönüyordu. Amcam ile selamlaştılar ve bana döndü. "Keyifli bir gece diliyorum." dedi. Amcam Henry'nin omzunu sıvazladı. Onunla hemen hemen aynı yaşta olmasına rağmen bunu yapardı. "Son günlerde rendeyse hiç evde değilsin, bir sorun mu var?" Henry sadece bir saniyeliğine bana baktı - o kadar kısaydı ki bir süre sonra gerçekliğini sorgulatacak kadar. "Hayır, her şey yolunda, seçimlere yaklaşıyoruz biliyorsun. ". Amcam bu cevaba güldü "Senden başkasını tercih edemezler." "Çalışmak bana iyi geliyor." Amcam ile vedalaştılar ve eve gitti. Arkasından bakmadan arabaya bindim. Bu akşam göz açıp kapayıncaya kadar geçsin. *** Papazın evine geldiğimizde korkunç görünümlü eve baktım. Bir papazın evi elbette ki uzakta olurdu ama bakımsız, olmasını beklemiyordum. Eve girdiğimizde Christian odasından yeni çıkmıştı. Siyah takım elbise giymiş, kravatını çekiştiriyordu. Zorla giyindiği belliydi. Önce amcama Hoşgeldin demiş ve bana bakmadan tekrar etmişti. Christian oldukça uzun boylu bir adamdı. Siyah saçları ve bronz teni vardı. Çok çalışmaktan ellerinde yaralar vardı. Masaya oturduk, Papaz yemekleri servis etti. Önümde ki eti küçük parçalara ayırdım. Amcam ile konuşurlarken karşımda ki adama baktım. Yemeğini bitirmiş ve içkisini içiyordu. Ona baktığımı hissettiğinde bana döndü, tek kaşını kaldırdı ve 'ne bakıyorsun?' der gibi başını salladı. Telaşla önüme döndüm. Hafifçe sırıttığını hissedebiliyordum. Sinirle başımı kaldırdım ve şaşkın yüzüne baktım. Ona bakmamı beklemiyordu, yüzünde ki sırıtış silindi ve tekrar eski ciddi suratına döndü. Hala bakışlarımı çekmemiştim. İlk indiren o oldu. Önünde ki hiç ilgilenmediği yemeğe döndü. *** Gece boyunca Papaz ve amcam konuşmuş biz dinlemiştik. Kendi aralarında günlük sohbetlerini ediyor gibi olsalar da laf aralarında evlilik hakkında nasihat veriyorlardı. Christian'a amcam eve geç gelmenin evlilik için ne tür bir kötülük olduğunu - daha doğrusu havaya, anlatıyordu. Christian'ın hiç umurunda değil gibiydi ama papaza olan saygısından hafifçe başını eğiyordu. Gitmek için can atar bir hali vardı, elleri masanın iki yanını tutmuş her an kalkacak gibiydi. Papaz da bana bir kadının evlilikte olan büyük sorumluluğundan bahsediyordu. Sonra dediği şey beni adeta dondurdu. "Evliliğin ilk aylarında bir bebeğin dünyaya gelmesi oldukça kutsaldır." yutkundum ve amcama baktım. Ne onayladı ne de itiraz etti. Derin bir nefes aldım, o gece hiç gerçekleşmeyecek. Hemen kaçacağım. Rahatlarken, Christian sonunda "Bu keyifli akşam için - teşekkürler." amcama döndü ve ayağa kalktı. "12 olmadan şehre gitmem gerek." dedi. Amcam papaza baktı ve "Öyle mi?" diye iğneleyici bir tonda sordu. Papaz ellerini masada birleştirdi "Christian, gemide çalışıyor, malları taşımalarına yardım etmesi gerek." hiç konuşmayan ben araya girdim. Bu adamı görmek gerçekliği yüzüme vuruyordu, gitmesi kalan dakikalarımı rahat geçirmem anlamına gelirdi. "Amca, zaten bugün için işini iptal etmiş baksana." Christian'ı işaret ettim, bana hiçbir mimik göstermeden bakıyordu, fakat konuştuğum için şaşırmış gibiydi. "İşine bu kadar bağlı olması, bizi ancak mutlu eder." dedim. Amcam zorda olsa gülümsedi ve elini masanın üzerinde ki elime koydu. Bu hareketi sahte olsa da içimi sıcaklıkla doldurdu. Oyun olsa da ondan şefkat görmek harika bir histi. Amcam elini çekti ve başını salladı - bu sorun olmadığı anlamına geliyordu. Christian sonunda evden çıkıyordu. Kapıdan çıkmadan bana döndü , hemen başımı çevirdim. Benimle konuşmasını istemiyordum. Kapının önünde dikilmeden gitti. Christian gittikten kısa bir süre sonra bizde eve döndük. Tam rahatlayacağım vakit Bayan Maria ve Henry'nin dışarı çıktığını öğrendim. Odamın kapısını şiddetle kapattım ve camın önüne gittim. Sinirle derin nefesler alıyordum. Camı açtım ve temiz havayı cömertçe içime çektim. Bayan Maria asla bir erkekle dışarı çıkacak bir kadın değildi - onun dinine bağlığı tartışmasızdı ama Henry için tüm kuralları çiğniyordu. Sinir beni yutacak kadar büyüktü. Ama olmamalıydı. Ben kimdim ki? Ayrıca Henry onunla dışarı çıkmayı kendi kabul etmişti. O beni sevmiyordu, benim onu sevmem hiçbir şey ifade etmiyordu. O benim değildi. Banyoya girdim ve kıyafetlerimi çıkardım. Soğuk suyun altına girdiğimde ve çığlığımı tutamadım. Bu sadece soğuktan değil sinirdendi de. Uzunca bir süre suyun altında kaldım. Artık soğuk suya bedenim alışmıştı. Titremiyor, öylece dikiliyordum. Kapalı gözlerimi açtım ve rahatlayan bedenim ile sudan çıktım. Anında donmaya başlamıştım. Bedenime havlu sardım ve yatağıma oturdum. Aklımı başka şeyler ile meşgul etmeliydim. Masada gözüme çarpan kitabı aldım. Uzun süre olmuştu okumayalı. Birkaç sayfa okumaya çalıştım ama hiçbir kelimesine odaklanamıyordum. "Lanet olsun!..." kitabı yere fırlattım. Onu unutmak istiyordum. İçimin acımamasını istiyordum ama sadece kendimi kandırıyordum. Ben onu istiyordum. Buralardan gidecektim, onu bir daha görmeyecektim ama ben kaderin bizi bir araya getireceğine inanıyordum. Tanrı sevenleri ayırmazdı. Bende buna inanıyordum ve nereye gidersem gideyim onu bulacağımı düşünüyordum. En uzak, okyanusların ötesinde bile onunla karşılaşmayı umuyordum. Ve ne olacaktı? İmkansız olan bir şey gerçekleşecekti, tekrar bir araya gelecektik ama bir diğer imkansız olan şey , bana aşık olması gerçek olacak mıydı? Başımı iki yana salladım kader bize yıllarda bir güzellik yapardı, iki imkansızı aynı anda bize sunmazdı. Keşke seni unutabilsem. Bu kadar sevmek canımı yakıyor. Aşk beni en derin yerlerden yaralıyor ve sen bu yarayı daha da büyütüyorsun.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD