Bölüm 8
1 hafta sonra
Üzerimde ki beyaz uzun elbiseye dokundum. Vücudumu ikinci bir ten gibi sarıyordu. Daha önce hiç bu kadar lüks bir elbise giymemiştim. Hepsini kendim diktiğim için genellikle pamuk olurdu ama bu satendi. Christian - adımdan emin olduğum kadar emindim, Papaz ondan rica etmişti bu elbiseyi getirmişti. Kapıyı açtığımda elbiseyi uzatmış ve gitmişti. Bana uzak davranması işime geliyordu. İkimizde istemediğimiz bir şeyi yapıyorduk, ama bu sahteliğe ikimizide ömür boyu mahkum etmek planlarımda yoktu. Belki de onunla konuşmalıydım? Hem gerçeği öğrenirse, kaçmama yardım edebilirdi. Bu fikir uygun gibi görünürken, son kez aynaya baktım ve odadan çıktım.
Sade bir tören ile evlenecektik. Bayan Maria gelmek istese de ona engel oldum. Onu gün içinde görmek yeterince zordu, birde dağınık olduğum bir vaziyette onu çekemezdim. Amcam ısrar etse de şehirde çok önemli bir işi varmış gibi davrandı ve gitti.
Henry... Onunla konuşma fırsatı yakalayamıyordum. Bir şey söyleyeceğimden değil ama onu göremiyordum bile. Sanki bilerek benden kaçıyordu. Geçen gün, kapıdan geçerken nikah törenine gelemeyeceğinden bahsederken duydum. Amcam onu ikna etmeyi başardı, iyi mi yaptı yoksa kötü geçecek günümü daha berbat mı bilmiyorum. Onu görmek istiyordum ama ben bu haldeyken değil.
***
Kapının önünde kasabalı toplanmıştı. Amcam yanıma geldi ve kolunu uzattı. Koluna girdim ve birlikte kapıdan çıktık. Christian siyah takım elbise giymişti. Kollarında siyah bir gül buketi tutuyordu. Gözlerim onu ararken, en arkada durduğunu gördüm. Bana baktığında, istemsizce amcamın kolunu daha sıkı tuttum.
Christian'a yaklaşırken gözlerini benden ayırmıyordu. Bu birbirimize çok aşık olduğumuzu onlara ikna etme şeklimizdi. Yanında durduğumuzda bana gül buketini verdi. Nezaketen çiçekleri kokladım ve kısaca teşekkür ettim.
Sonrası ise at arabaları ile kiliseye gittik. Yol boyunca Christian ile birbirimize bakmadık bile. Kiliseye vardığımızda dua ettik ve elbette evlilik yemini. Yalan sözler söylerken, içimden özür diledim. Hiçbiri gerçek olmayacaktı. Christian beni şaşırtarak sözleri oldukça ciddi ve yüksek sesle söyledi. Bana da ona uymak düşmüştü. Fakat ben kısık sesle tekrar ettim. Henry'yi göremiyordum ama burada olduğunu biliyordum. Onun önünde tüm bu sözleri edemezdim.
Papaz yüzüklerimizi takarken "Umarım ömür boyu birbirinize saygı duyarsınız ve kutsal evliliğiniz bozulmaz." bir alkış fırtınası koparken, yüzüklerini taktı. Parmağıma baskı yapan yüzüğü hemen çıkarmak için derin bir istek duydum.
Christian bir adım attı ve önümde durdu. Gözleri yüzüme bakıyordu. Telaşla amcama baktım. Beni öpeceğini biliyordum. Gözlerimi kapattım ve tırnağımı elime geçirdim. Christian'ın nefesini yüzümde hissederken o beni şaşırtarak alnıma bir öpücük kondurdu. Birkaç saniye dudakları alnıma basılı halde kaldı, ardından geri çekildi. Kalbim aynı hıza geri dönerken, sıkıca yumduğum gözlerimi açtım. Bana sinsilik barındıran bir gülümsemeyle bakıyordu. Sanki 'Seni öpeceğimi mi düşündün?' der gibiydi. Kendime sinirlendim. Ama hep öyle olmaz mıydı? Evlilikten sonra damat gelini öperdi. Rahat bir nefes aldım ve Christian'ın diken gibi bakışlarından kaçmak için başımı çevirdim.
At arabasına binecekken durdum ve arkamı döndüm. Henry kaşları çatık bir şekilde orada duruyordu. Benim baktığımı görüp, kaşlarını indirdi. Onun yanına gitmek istiyordum. Kolumu tutan ellerle döndüm. Papaz sert bir bakışla, aynı tonda ses ile "Evimize gidiyoruz." dedi ve zaten Christian'ın bindiği aracı işaret etti. Henry buraya doğru gelirken, kolumu tutan ellerinden kurtuldum ve hızla araca atladım.
Henry durdu. Benim onu engellediğimi biliyordum. Papaz da bindiğinde araç hareket etti. Boğucu bir sessizlik içinde eve gittik. Parmaklarım sıkmaktan bembeyaz olmuştu. Hiçbir şey planlamamıştım, ne para, ne gidilecek ülke, hiçbir şey. Sadece kaçmak vardı. Sonunu bilmediğim kadar çok uzun yollar gitmek. Sonunda kendimden de kaçmak.
Evlerinde geldiğimizde titrek bir nefes aldım. Christian önden yürürken, birkaç adım atmadan Papaz beni durdurdu.
Endişeyle ona döndüm.
"Bu gece itaatkar ve uysal olmalısın." diye fısıldadığında, elimi sıktım. Ağzımı açıp konuşmak isterken, sustum.
"Christian heyecanlı ve istekli olduğunu hissetmeli. Yüzünde ki ifadeyi hemen sil. " dedi ve omzuma bir el vurdu. Arkasını dönüp giderken, Christian kapıda duruyordu. Şimdi onunla konuşmanın tam zamanıydı. Yanına gittim ve boğazımı temizledim.
Kapıyı açtı ve içeri girdi. Peşinden girerken hemen yanında duruyordum."Gece boyu peşimde mi dolanacaksın?" dedi ve mutfağa gitti. Onu dinlemeden takip ettim.
Christian bardağa su doldururken yavaşça "Sana anlatmam gereken şeyler var." dedim. Lafa nasıl başlayacağımı bile bilmiyordum. Umursamaz bir şekilde bana döndü ve elini öne doğru uzattı. "Buyrun?" alaycı tavrını görmezden geldim ve "Ama önce sana sormam gerek... Bu evlilikten kurtulmak istiyor musun?" diye dikkatle sordum.
Christian bardağı bıraktı ve "Lafı nereye getireceğini biliyorum o yüzden hiç uğraşma, kaçamazsın." şaşkınlıkla ağzım açık kalırken "S-Sen, nereden?"
"Gözlerin sürekli kapıda, birbirimizi de sevmiyoruz. Aptal değilim." bunu dedikten sonra yanımdan geçip gitti.
Rahatlarken sandalyeye devrildim. Henry'ye bakarken beni yakalamış olabileceğinden korkmuştum. Hızla kalktım ve yanına gittim.
"Kaçmamamı engelleyemezsin!" Christian buna güldü ve "Ben engel olmam zaten. Babam-" dediğinde lafını kestim "Ona sen mi söyledin?" Christian kaşlarını çattı ve birkaç adımda yanıma geldi, eliyle kolumu acıtacak kadar şiddetle sıktı. "Sence ben aşık bir adam mıyım? Sevgili karımın kaçmaması için ona engel oluyorum! Ne tatlı, ikimizde istemediğimiz bir durumdayız. Babam hareketlerini izlemiş olmalı, kendi fark etti. " acıyla yüzümü buruşturdum. Aniden ne yaptığını fark etmiş gibi kolumu bıraktı. Bana bakmamak için döndü "Bu gece birlikte olmuş gibi davranacağız." dedikten sonra odaya geçip kapıyı ardından kapattı.
Onu dinlemeyecektim. Belki de bana yalan söylüyordu. Hem papaz bu gece kaçacağımı nereden bilebilirdi ki? Hem şüphelenseydi gitmezdi. Ses çıkarmamaya çalışarak kapıyı açtım ve ayakkabılarımı elime aldım.Ardımdan kapıyı kapatmadan açık bıraktım. Hızla ayakkabılarımı giydim ve ormana doğru koştum. Nereye gittiğimi bilmeden bir yol arıyordum. Nefeslenmek için durduğumda arkamdan gelen hışırtı ile hızla döndüm.
Papaz siyah kıyafetleri ile gölge ile bir parçaymış gibi orada dikiliyordu. Arkaya doğru sıçradığımda tökezledim ve yere düştüm. Ayağa kalkmadan, yutkundum.
"Bu saatte evde olmanız gerekmez mi?" ürkütücü sesi beni korkuturken, yavaşça kalktım. Bir ulana bul. "Sadece biraz dolaşmak istedim, buraya kadar geldiğimi fark etmemişim. "Papaz hiçbir şey söylemeden bana baktı. Yalan söylediğimi biliyordu .Yalan söylediğimi biliyordu. Rüzgar estiğinde çıplak kollarım buz kesti. Papaz arkasını döndüğünde, biraz olsun rahatladım. Onun o korkunç bakışlarını görmemem daha iyiydi.
"Amy, bir daha kaçmaya kalkma."
"Ne? a- ama ben-"
"Yalan çok kötü bir davranıştır. Aşk bunları yaptırıyor değil mi?"kulaklarımın uğultusu yüzünden gözüm kararırken durdum ve ağaca tutundum. Christian'a aşık olduğumu kast ediyor olamazdı değil mi? Öyle olmasını umardım.Papaz arkasını dönmedi. "Bayan Maria ile uzun bir konuşma yaptık." Bayan Maria? Bunu da yapmıştı. Bana bunu da yapmıştı. İlginçtir ki sanki ondan bunu bekliyor gibi sakindim. Bunları yapabilecek bir insan olduğuna artık inanmıştım ve asıl can yakan buydu. "Evliliğine sadık kalacaksın, oğluma sadık kalacaksın. Eğer bir daha kaçmaya kalkarsan-" birkaç saniye sessiz kaldı ve sonra dedi ki "Bizzat Kilise olarak ona neler yapabileceğimizi tahmin edemezsin. İnan bana sevdiğini öldürmeyi istemezsin." dediğinde elimi kalbime götürdüm. Nefesim kesilirken Henry'ye benim yüzümden bir şey olması ihtimali gün gibi ortadaydı. Gözlerimi yumdum. Ayaklarım bana itaat etmezken zorladım ve ayağa kalkmayı başardım. Papaz yürümeye başladı. Onu takip etmekten başka şansım yoktu.