Şahin Güneş’i hastaneye bıraktım. Araba sessiz. Ama içimdeki ses? Gök gürültüsü gibi. Az önce dudakları dudaklarıma değdi ya… işte o an, beynimle bedenimin ipleri koptu. Güneş öyle bir kadındı ki, sadece bakışı bile insanın kanını hızlandırır. Ama o sabah... kokusu, teninin sıcaklığı, dudağının kenarındaki o tereddüt… delirticiydi. Kadın resmen vücuduma kazındı. İtiraf edeyim, koltuğumun kenarına yaslanırken kasıklarıma yakın o lanet olası acı bir kez daha sızladı. Kurşun iz bırakmıştı. Ama o sızı... şu an sadece bedensel değil. Arzuyla yan yana gelen bir acı. Benim vücudum savaş alanı gibi. Ama ona her baktığımda tek bir şey geçiyor aklımdan: Bu kadına sahip olmalıydım. Gerçek anlamda. O öpücük... sadece bir tat değildi. Bir davetti. Sınırlarını gösteren ama “gel” diyen bir kadının

