hanımağa 5. bölüm

949 Words
Hayat neler çıkarır insanın karşısına, kimse bilemez. Bir gün iyi, bir gün kötü. Her sabah nasıl geçeceğini bilmediğin bir güne açarsın gözünü. Sen planlar yaparken, hayat geçip gider… Eee, ne demişler? “Kul plan yaparken, kader gülermiş.” Dilda da yeryüzündeki o milyonlarca insandan biriydi… Bütün hayatı tepe taklak olmuş bir masum… Günlerdir çıkmıyordu Dilda odadan. Kızlar yemek götürüyordu, ama ağzına lokma koymuyordu. İyice çökmüştü Dilda. O günden sonra Ciwan çoğu kez odanın kapısında sabahlamıştı, ama fayda etmiyordu. Ne konuşuyor, ne de kapıyı açıyordu genç kadın. Ciwan’a ait bütün eşyaları çıkarmıştı odasından, götürüp atmıştı Berfe’nin odasının kapısına. Bir tek iz kalsın istemiyordu ona dair odasında… Bütün hayatı küçücük odada geçmeye başlamıştı. Okuduğu kitaplarda olmasa, delirirdi herhalde… Acı çekiyordu Dilda, ama bu acı onu öyle bir hale getirecekti ki, kendi canını yakanların külü bile kalmayacaktı… Ciwan da Dilda’dan farklı değildi. Yaptığı hata, sevdasından etmişti onu. Bir de Berfe vardı. Ciwan’ın çocuğunu taşıyordu, elini kolunu bağlamıştı Ciwan’ın… Hamilelik haberi bütün Mardin’e duyurulmuştu. Ahmet Ağa kurbanlar kestirmiş, yemekler dağıtmıştı torunu için. Berfe ise bu konakta mutlu olan tek insandı, şimdilik… Bugün ilk kez odasından çıkmaya karar vermişti Dilda. Merdivenlerden yavaş yavaş indi genç kadın. Mutfağa yöneldi. Mutfağa bir adım atmıştı ki, elinde bir bardak çayla karşısında dikilen Ciwan’ı görür görmez döndü arkasını… Ciwan, karşısında günlerdir görmediği karısını fark edince, elindeki bardağı masaya koyup hızla tuttu, mutfaktan kaçar gibi çıkan Dilda’nın kolundan. Çekti içeri. Sırtı, Ciwan’ın sert göğsüne çarpıyordu Dilda’nın. “Bırak, Karadağlı, bırak!” diye ittirmeye başladı Dilda kocasını. “Bırakmam,” diyerek çevirdi kendine. Dilda’nın gözlerindeki öfke kahrediyordu Ciwan’ı… “Bırak beni, dokunma! Nefret ediyorum senden, anladın mı? Ciwan, yüzünü görmek bile istemiyorum! Uzak dur benden, uzak!” diyerek kurtulmaya çalıştı Dilda, onu sıkı sıkı tutan adamdan… “Ben de kendimden nefret ediyorum, lan! Seni kaybettiğim, elimden kayıp gitmene izin verdiğim için ben de kendimden nefret ediyorum! Ama zamanı geri alamıyorum, ne yapayım Dilda, söyle yapayım! Bana yüzünü, sesini, kendini haram ettin! Ölüyoruz lan, ikimiz de ölüyoruz, görmüyor musun?” diye bağırıyordu. Bütün konak onların sesiyle ayağa kalkmıştı… “Zerre kadar umrumda değilsin, Ciwan Ağa! Sen beni kendi ellerinle kazdığın mezara gömdün. Ben de seni şu yüreğime gömmek isterdim, ama yüreğim bile seni kabul etmiyor artık… Beni boşa, Ciwan! Boşa ki herkes yoluna baksın. Biz bir arada olamayız bu saatten sonra. Benim senin gibi bir adamla işim olmaz. İster öl, ister öldür.” “Nasıl bir adammışım lan ben, söyle de bileyim!” diyen kocasına, “Adi herifin tekisin sen, anladın mı? Güvenilmez, yalancı! Daha saymamı ister misin, Ciwan Ağa?” “Sen elinde sonunda beni boşayacaksın. Gideceğim bu cehennemden, kurtulacağım senden. Bunu aklından çıkarma, Karadağlı,” dedi Dilda. “Seni boşayacağım, öyle mi, Dilda? Unut sen onu! Ömrünün sonuna kadar bu adi herifin karısı olarak kalacaksın, anladın mı? Bu yalancı adama ölene kadar katlanacaksın,” dedi Ciwan. “Öyle mi, Karadağlı? O zaman dua edelim de ikimizden biri tez vakitte girsin o toprağa. Girelim ki kurtulalım. Şimdi bırak beni, bana dokunman midemi bulandırıyor…” “Peki, Dilda, peki. İstediğin gibi olsun,” diyerek bıraktı karısını Ciwan… Dilda can yakmıyordu, can alıyordu resmen. Hem de sevdiği adamın canını. Mutfak kapısından çıktığında, bütün ev halkı Dilda’ya bakıyordu. Dilda’nın söylediği sözler sadece Ciwan’ın değil, herkesin canını yakmıştı bu kez… Merdivenlerden çıkan Dilda’nın karşısına kaynanası Esma Hanım dikildi bu kez. “İyi etmiyorsun, kızım. Bu öfke ikinizi de yakacak. Az sakin ol. Ettiğin ah bir tek Ciwan’ın değil, senin de boynuna dolanıyor, bilmez misin? Etme, Dilda, etme,” dedi yaşlı kadın. “Dolansın, ana! Varsın ilk benim boynuma dolansın. Ben zaten yaşayan bir ölüye döndüm senin oğlun yüzünden. Ettiğim ah dolanmış, çok değil,” diyerek girdi odasına… Ciwan bir tarafa, Dilda bir tarafa savrulmuştu artık. Kimse bir araya getiremezdi onları, onlardan başka… Günlerini ya odasında geçiriyordu genç kadın ya da terasta. Kimseyle konuşmuyordu artık. Herkesle arasında bir mesafe vardı. O akşam misafir gelecekti konağa. Esma Hanım, Dilda’yı misafirlerin yanına inmesi için uyarmıştı. “İnmezsen, gerisini sen düşün,” diyerek tehdit etmişti üstü kapalı. Esma Hanım’ın tehdidi korkutmazdı onu, ikisi de bilirdi bunu. Ama anası gibi severdi genç kadın onu. Anası o küçükken ölmüştü. Bu konağa geldiğinden beri analık ederdi ona Esma Hanım. Hazırlanmaya başladı Dilda. Aynada kendine baktı uzun uzun. İyice çökmüştü. Bu halinin ona bir faydası var mıydı? Yoktu. Makyaj masasına oturup makyaj yaptı Dilda. Artık kimseye üzüldüğünü belli etmeyecekti… Misafirler geleli çok olmamıştı ki, genç kadın göründü merdivenlerin başında. Ciwan, karşısında oturan kuzeni Yaman’ın daldığı tarafa doğru çevirdi kafasını merakla. Karşısında gördüğü karısıyla yutkundu sessizce. Çok güzel olmuştu Dilda. Giydiği elbise o kadar yakışmıştı ki tenine, bakanın bir daha bakası geliyordu. Bu durum Ciwan’ı delirtmeye yetiyordu zaten. Bir de gözlerini dikmiş karısına bakan kuzeni, iyice çıkarmıştı çileden. “Hayırdır, Yaman, daldın?” dedi sert çıkan sesiyle. “Yok bir şey, kuzen,” diyerek geçiştirdi Ciwan’ı. Dilda inip yürüdü misafirlere doğru. “Hoş geldiniz,” diyerek öptü Ciwan’ın teyzesinin elini. “Hoş bulduk, maşallah, pek de güzelmiş,” diyerek sarıldı Dilda’ya kadın. O sırada karşısında oturan Berfe, kıskançlık içinde kıvranıyordu resmen… Kadınlarla selamlaştıktan sonra erkeklere doğru yöneldi Dilda. Kaşlarını çatmış onu izleyen kocasını umursamadan, “Siz de hoş geldiniz,” dedi gülümseyerek. Yaman yerinden kalkıp uzattı elini. “Merhaba, Yaman ben, Ciwan’ın kuzeni,” dedi yüzündeki tebessümle. Ona uzatılan ele karşılık uzattı elini Dilda. İşte tam da o an, kurşun sıksan tek damla kanı akmazdı Ciwan’ın kıskançlıktan. “Memnun oldum, ben de Dilda. Şimdi sen Ciwan’ın nesi oluyorsun diye soracaksın, sen sormadan ben söyleyeyim,” diyen karısından gelecek cevaptan çok emindi Ciwan. Ama Dilda öyle bir cevap verdi ki, herkes buz kesti resmen. “Hiç kimsesi oluyorum. Bir nevi misafir sayılırım,” diyerek çekti elini, geçip boş sandalyelerden birine oturdu… Sinirden kaskatı olan Ciwan’a bakıp, “Bu daha başlangıç,” diye geçirdi içinden…
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD