HANIMAĞA 6.BÖLÜM

1038 Words
Bu hayatta herkesin bir sınavı vardı elbet, ama Dilda ile Ciwan’ın sınavı çok zor geçiyordu. İkisi de aşık, ikisi de tutkundu birbirine, ama araya giren sorunlar iyice uzaklaştırmaya başlamıştı iki genci birbirinden… Ciwan, Dilda’yla bir an olsun göz göze gelmek için can atarken, Dilda bakışlarını bile haram etmişti Ciwan’a… Misafirlere yatak açmak için kızlarla beraber yukarı çıktı Dilda. Yaman’ın yatağını yapmış, çıkıyorken kapıya yaslanmış onu izleyen adamı görünce, “Hiii!” diyerek elini göğsüne koyup, “Korkuttunuz beni,” dedi genç kadın. “Özür dilerim,” dedi Yaman, “korkutmak istememiştim. Yatağınız hazır, buyrun,” deyip resmen koşarak çıktı odadan. Tamam, belki Ciwan’ı sinir etmek hoşuna gidiyordu, ama Dilda fark etmişti Yaman’ın ona olan bakışlarını. Bu yüzden mesafeli olmak en iyisiydi… Mutfağa indiğinde görümceleri oturmuş, ofluyordu. “Kim temizleyecek bu mutfağı?” diyerek kızların haline gülümsedi Dilda. “Tamam, hadi siz çıkın, dinlenin, ben yaparım,” deyip koyuldu işlere. Bütün mutfağı temizleyip kendine bir kahve yaptı Dilda. Sonra da terasa geçip oturdu. Mardin’in manzarasını seyrederek kahvesini yudumladı genç kadın. Çok değil, bir kaç ay önce kocasıyla beraber oturup izliyordu bu manzarayı. Bir anda bütün hayatı tepe taklak olmuştu Dilda’nın. Boğazına bir düğüm oturdu o an. Canı yanıyordu Dilda’nın. Sevdiği adamı, kocasını, hayallerini, her şeyini almışlardı elinden. Şimdi uzaktan izliyordu Ciwan’ı Dilda. Kendisinin veremediği bebeği bir başkası verecekti kocasına. İşte o zaman tam bir aile olacaktı onlar. Bu düşünce bile deli ediyordu Dilda’yı. İster istemez fazlalık olarak görüyordu kendini bu konakta. Gitmek isterdi Dilda, çok uzaklara. Belki o zaman biraz olsun dinerdi acısı, ama ona bile izin vermiyordu Ciwan… Daldığı düşüncelerden onu çıkaran kuması Berfe olmuştu. “Hayırdır, Dilda, bu saatte ne işin var burada? Yoksa birini mi bekliyorsun?” dediği an fırlamıştı yerinden Dilda. “Ne saçmalıyorsun, Berfe? Yürü, git, canımı sıkma gece gece!” diyerek azarladı kadını. “Bakıyorum da Yaman gözlerini bir an olsun ayırmadı üzerinden. Artık nasıl aldıysan aklını başından, utanmasa elinden tutup götürecekti sanki,” demesiyle yüzüne yediği tokatın sesi yankılandı konakta. “O ağzını topla, yoksa ben toplamasını bilirim, Berfe! Ayağını denk al, karnındaki bebeğe dua et sen, yoksa değil Ciwan, koca Mardin gelse alamaz seni elimden!” diyerek yürüdü odasına. Berfe, yediği tokatın acısıyla soluğu Ciwan’ın odasında almıştı. Tek derdi vardı Berfe’nin, o da Ciwan’ın Dilda’dan geçmesi. Bunun için elinden geleni yapıyordu. Berfe ağlayarak girdi odaya. Ciwan hâlâ uyumamış, telefonla uğraşıyordu. “Ne oldu?” diyen kocasına dönüp, “Dilda bana vurdu! Korkuyorum, Ciwan, bebeğime zarar verecek diye korkuyorum! Delirmiş bu kadın, kıskançlıktan gözü başka bir şey görmüyor,” dediğinde, “Sus, saçmalama!” diye bağırdı Ciwan. “Dilda yapmaz öyle bir şey! Senin derdin ne, Berfe, söylesene bana? Sevdiğim kadını kötülemekse, yapma, çünkü sen zararlı çıkarsın! Ben onun her zerresini, her bakışını ezbere bilirim. Ne yapıp ne yapmayacağını da. O yüzden bir daha o diline Dilda’yı dolama! Zaten ikimiz yüzünden yeterince şeye katlanıyor. Şimdi çık odamdan, git yat, zıbar! Kalbini kırdırma gece gece,” deyip uzandı yatağa… Berfe, yaşadığı hayal kırıklığıyla odasına dönmüştü. Öfkeyle, “Elbet, elbet bir gün geçeceksin ondan, Ciwan. Sadece bana ait olacaksın,” diyerek söylendi kendi kendine. Sabah ilk uyanan Dilda olmuştu. Aşağı inmiş, kahvaltı hazırlıyordu. Avluya kurduğu masayı donatmıştı resmen. Tavada kızaran son böreği de tabağa koyup masaya ilerledi. Masadaki kayınpederiyle konuşmadan bıraktı elindekileri masaya. O sırada elleri cebinde, yukarda gözünü kırpmadan Dilda’yı izliyordu Yaman. Çok güzel bir kadındı, nefes kesecek kadar güzel… Bir bir herkes sofraya inerken, Dilda mutfaktaki masaya hazırlamıştı kahvaltısını. Kimseyi çekecek hali yoktu. Çayını yudumlarken içeri giren Yaman’a şaşırarak baktı Dilda. “Buyrun, bir şey mi istediniz?” diye sordu. “Su,” dedi Yaman, “su alacaktım.” “Veriyorum,” diyerek kalktı masadan Dilda. Doldurduğu bardağı uzattı Yaman’a. “Sen niye içeride yemiyorsun?” diyen adama, “Böyle iyi. Başka bir şey istemiyorsanız, izniniz olursa kahvaltımı bitireceğim,” diyerek döndü arkasını. “Tabii,” diyerek çıktı mutfaktan Yaman. “Belamıdır nedir!” diyerek söylendi Dilda. Bu arada avluda Ciwan sinirden kuduruyordu. Yaman bugün de gitmezse, kimse alamazdı Ciwan’ın elinden onu… Dilda işlerini halledip odasına doğru yürürken, bir anda kolundan tutulup çekildi kilere. Sırtı kilerin duvarına çarpan kadın, küçük bir çığlık atmıştı ki, karşısında dikilen adamı görünce dudaklarını sinirle bastırdı birbirine. “Çekil!” diye tısladı Dilda, karşısında tüm ihtişamıyla dikilen kocasına. Ama çekilmedi Ciwan. Çırpınan kadının bileklerini kavrayıp tuttu sıkıca. “Çekilmem! Bir ömür hep ben olacağım önünde,” diyen kocasına bakıp, “Allah korusun!” dedi Dilda. “Seni bir saniye bile görmeye tahammülüm yok, Ciwan Ağa. Bir ömür hiç dayanamam. Şimdi bırak beni, gideyim,” dedi tekrardan. Gözlerini Dilda’nın gözlerine dikti Ciwan. “Demek bir saniye bile görmeye tahammülün yok? Bu kadar mı nefret ediyorsun artık benden? Hiç mi sevmiyorsun? Görmek istemeyecek kadar mı soğudun benden? Kurban olduğum, bak bana! Kaçırma o güzel gözlerini benden, alma canımı! Hatalıyım, suçluyum, ama aşığım! Aşık, köpek gibi, it gibi seviyorum seni! Gözlerimden anlamıyor musun artık, Dilda? Eskiden bir bakışımdan anlardın sen beni. Şimdi niye anlamıyorsun, niye dinlemiyorsun?” Karşısında tek kelime etmeden susan kadına bakıp bağırdı Ciwan. “Susma lan, susma! Konuş, bir şey söyle! Söyle ki nefes alayım, söyle ki yaşamak için bir umudum olsun, Dilda! Yapma bana bunu!” dediğinde bağırmaya başladı genç kadın. “Ne yaptım ben sana? Beni aldatan, başka bedene, başka tene değen sensin! Benim ne suçum var, söylesene? Seni sevip sana inanmaktan başka ne suçum var benim? Keşke, keşke hiç çıkmasaydın karşıma, Ciwan! Kabul etmeseydim seni. Seninle evleneceğime, sokaktan geçen birine varsaydım da sana yar olmasaydım!” dediğinde, yüzüne yediği tokatın acısıyla sustu Dilda. Vurmuştu Ciwan, el kaldırmıştı Dilda’ya. Yaptığı hatanın farkına vardı varmasına, ama çok geçti artık. “Sakın!” dedi. “Sakın bir daha duymayayım başkasından bahsettiğini! Yemin olsun, işte o zaman bu ev gerçekten bize mezar olur,” dedi Ciwan. Güldü Dilda. Bir adım daha yaklaştı Ciwan’a. “Bana bunu da yaptın ya, seni affetmem için zaten ölmen gerek. Çünkü dirine hakkım haramdır!” diyerek çıktı kilerden… Konağın avlusuna çıktığında bağırdı Dilda… Herkes duysun diye bağırdı. “Bu adama hakkım helal değil! Ne zamanki öldü, ki zaten benim nezdimde bir ölüden farkı yok, o zaman hakkımı helal ederim ona! Şimdi, Ahmet Ağa, beni bugün bu konaktan yolladın yolladın, yoksa bu gece ikimizden birinin gerçekten ölüsü çıkar bu konaktan, bilesin!” diyerek çıktı odasına. Gidecekti Dilda. Ya gidecek ya da gerçekten katil olacaktı…
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD