3-Beklenmeyen Sorunlar

2039 Words
Genç kurtadam, Rüzgâr'ın arabasına yaslanmış beklerken yanına yaklaşan siluete bakmadı bile. Hala bitkindi. "Dönüştün mü?" Yanındakinin arkadaşı olduğunu görünce ona bakmadan arabaya bindi. O da arabaya binince konuşmaya başladı. "Sayılır... Ateş de oradaydı. Eksik bir şeyler olduğunu söyledi. Kulaklarım uzamamış." "Uzamayan türdensin belki." "Bilmiyorum. Korkuyor musun?" "Çok mu belli oluyor?" "Kalp atışlarını duyabiliyorum." "Bu hiç adil değil." "Neyse, maç nasıldı?" "Takımdayım." "Eee süper!" Zorlukla gülümsedi ama içtendi. "Yedek oyuncu olarak. En iyiler ilk 5'te. Sen oynayamadın ona üzülüyorum." "Olsun, o kadar iyi değilim zaten." "Sen yine de koçla konuş. İnsafa gelir belki." * Emir odasına girdiğinde Ateş'i görmesiyle irkildi. Sırt çantasını yere atarak yatağa oturdu. "Ama sen sürekli gizli gizli evime giriyorsun." "Bir değişiklik var mı?" "Yok... Alfa'yla konuşsak?" "O adamdan bir şey istemem ben." Emir ayağa kalkarak yanına geldi ve ellerini göğsünde birleştirdi. "Sizin aranızdaki sorun ne?" "Seni ilgilendirmez." Emir Ateş'in gözlerine dikkatle bakıp tekrar sordu. "Neden dedim..." "Çünkü ailemi gözlerimin önünde öldürdü." "Üzgünüm..." "Bunu nasıl yaptın?" "Neyi, ne yaptım?" Kendini suç işlemiş küçük bir çocukmuş gibi hissetmişti. "Zihin kontrolü. Gözlerime dikkatle bakıp bir soru daha sor." "Gamze'nin babası ne avcısı?" "Bizim türümüzü avlıyor... Gördün mü? Zihin kontrolü yapıyorsun. Farkın bu." "Normal mi?" "Normalde değil." "Peki, tam olarak ne zaman dönüşeceğim?" "Dönüştün zaten. Bekleyiş sona erdi Emir. Sen böylesin." * Genç, okula doğru yürürken sabit bir şekilde yere bakıyordu. Dün dönüşmüştü, hem de okulda. İyi hissetmesi gerekirken kendisini çok yorgun hissediyordu. Yaşananlar, hepsi ona bir rüyadaymış hissi veriyordu. Tırnaklarının pençe haline gelişini hatırladıkça sanki kötü bir rüyaymış gibi başını iki yana sallayarak kurtulmaya çalışıyordu. Sanki uzayan azı dişlerinin kendisine ait olmamasını diler gibiydi. "Emir!" İrkilerek arkasına döndüğünde hızlı adımlarla kendisine doğru yürüyen Rüzgâr'ı gördü. Onunla dünden beri hiç konuşmamıştı. Yanına geldiğinde nefes nefeseydi. "İki saatti sana sesleniyorum." Genç bir şey söylemedi. "Ne oldu?" "Dönüştüm." Sesi uykusuz kalmasının verdiği yorgunluğu tarif edebiliyordu. "Bir sorun varmış gibi duruyorsun. Yine ne oldu?" " Bir tarafımda kıl falan çıkmadı. Ben böyleymişim. Sadece dişler, gözler ve pençeler..." "En azından insana daha çok benziyorsun." "Bir de zihin kontrolü yapabiliyormuşum." Rüzgâr gözlerini şaşkınlıkla açtı. "Zihin kontrolü mü? O şeyi benim üzerimde denemeye kalkma sakın." "Bu arada Gamze'nin babasının avladığı şeyi buldum." Sırıttı. "Neymiş? Dört bacaklı hayvanlar mı?" Bunu söylerken hafif eğilmiş ve ellerini pati şeklinde kıvırmıştı. "Kurtadamlar." Yüzündeki sırıtış kayboldu. "O zaman her şeyi biliyor. Bunca zaman kızından nasıl sakladı ki?" "Bilmiyorum. Korhan Avcı'nın bu sırrımızı öğrenmemesi gerek. Yoksa avlarından biri de ben olurum." "Koçla konuştun mu?" "Hayır..." dedi umursamazca davranmaya çalışarak. "Boş ver zaten almaz bu saatten sonra." "Bu sene o şımarık Günbatımı Koleji'ne günlerini göstereceğiz. Ayrıca ben geçen sene yedekte bile değildim." Geçiştirici bir şekilde başını olumlu anlamda salladı. "Şansımı denerim." Rüzgâr arkasına geçerek onu iteklemeye başladı. "Şimdi gidiyorsun." "Sonra hallederim Rüzgâr." Sesindeki bıkkınlık okunuyordu. Spor salonunun kapısına geldiklerinde sinirle ona döndü. "Boşuna geldik." "Çok konuşma." Onu açık kapıdan içeriye iterek kapıyı kapattı. Salona baktığında Murat hocayı topları toplarken gördü. "Koç, biraz konuşabilir miyiz?" Koçun gözleri onu bulduğunda yüzünde alaylı bir ifade belirdi. "Ne hakkında? Geçen ders bir anda çıkıp gitmenle mi ilgili?" "Üzgünüm hocam, midem rahatsızdı. Gitmek zorunda kaldım." "Sorun değil, yok yazdım zaten. Başka bir şey?" "Acaba bana bir şans verseniz? Nasıl oynadığıma bakıp ondan sonra karar verseniz?" Bir süre sessizce ona baktığında Emir, hiç şansı olmadığını anladı. Zaten Rüzgâr istediği için gelmişti. "...Bir oyuncu maçta ne kadar süre oynayabilir?" "Efendim?" "Soruma cevap ver Varol." "5 hata cezası almadığı sürece maçta oynayabilir hocam." "Koç, verilen bir karara fazla itiraz ederse hakem tarafından verilen ceza ne olur?" Emir'in kafası iyice karışmıştı. Bunları ona sormasının nedeni neydi? "Teknik faul?" dedi sorarcasına. "Size öğrettiğim tüm savunma pozisyonlarını gösterir ve üst üste kaçırmadan 5 sayı atarsan düşünürüm." Elindeki basketbol topunu ona attığında gencin şaşkınca kendisine baktığını gördü. Suratına bir sırıtış yayıldı. "Serbest atış çizgisinden Varol." * Gencin neden böyle olduğunu bilmiyordu. Zihin kontrolü vampirlere ait bir özellikti. Emir'i kendisinin pençelediğine emindi. O halde bir kurtadamdı. Ama nasıl oluyor da böyle bir özellik gösteriyordu? Dışarıdan gelen ayak sesleriyle elindeki kitabı yavaşça masaya bırakarak kapıya doğru yürüdü. Burnuna gelen kokuyu tanıdığını anladığında bir anda durdu. Kendi türünün kokusuydu ama emin olduğu başka bir şey daha vardı; gelen Savaş'tı. Kapıyı açtığında yanılmadı. Her zamanki bilindik sırıtışı ve darmadağın olmuş sarı saçlarıyla karşısında duruyordu. "Merhaba Ateş." diyerek sırıttı. "Defol git buradan." "Sakin ol. Sadece konuşmaya geldim." Omzunu kapının pervazına dayayarak kollarını göğsünde birleştirdi. Ateş birden kapıyı üzerine kapatınca yüzünü kapıya vurmaktan son anda kurtardı. "Bir kere olsun insan gibi davranamaz mısın? Hep kurt tarafını mı görmeliyim?" Ateş sinirle kapıyı açtığında çoktan ayağı kalkmış üzerini silkeliyordu. "Sen bana adamlığını çok mu gösterdin sanki?" "Sadece konuşacağız Körel." "Seninle konuşacak bir şeyim yok. Hiçbir şeyim yok. Sayende." "Bu mesele sence de fazla uzamadı mı? 10 yıl oldu Ateş. Yeterince uzun bir zaman değil mi?" Cevap vermedi. "Hadi ama Ateş senin bir Alfaya benim de bir sürüye ihtiyacım var." "Benim sana ihtiyacım yok." diye diklendi. "Sırf güce ihtiyacın var diye önüne gelen her ergeni kurtadama çevirmeye kalkıyorsun. Bir hafta içinde sırf vücutları kaldıramadı diye iki çocuğu öldürdün. Fuat'ı öldürdüğünü Emir biliyor mu?" "Çok düşüncelisin. Sırf güce ihtiyacın var diye ailemi öldüren sen değil misin? Neyin vicdan azabı bu? Geçmişin mi?" "Emir de ölebilirdi. Zihin kontrolünün vampirlere ait bir özellik olduğunu sen de en az benim kadar biliyorsun. Kulakları uzamıyor, kılları da çıkmıyor. Vampirler gibi. Ama sorun şu ki vampirlerin de pençeleri yok. Bu çocuğu neye çevirdin bilmiyorum ama hiç iyiye gitmiyor. Umarım bir taraf seçmek zorunda kalmaz." * Emir sinirli bir şekilde Rüzgâr'ın yanına geldiğinde, neredeyse elindeki tostunu düşürüyordu. "Bu sinirini neye borçluyuz Emir? Az kalsın senin yüzünden aç kalacaktım." Elindeki tostuna sıkıca sarılarak alayla güldü. Emir'in hala ciddi bir şekilde karşıyı izlediğini görünce yüzündeki sırıtışı sildi. "Ciddiyim, ne oldu?" Sorusunu sorarken kantine giren çift donup kalmasını sağladı. Tostunu masaya bırakarak arkasına yaslandığında genci dinlemiyordu bile. "Yedekteyim... O kadar idman yaptık ve yedekteyim." Rüzgâr'ın başka bir yere baktığını gördüğünde öne eğilerek kendisini belli etti. " Beni dinliyor musun?" "Çağla'ya bak." diyerek başıyla karşıyı işaret etti. " Her an onunla. Gamze'yle de eskisi kadar takılmıyor." Genç kurtadam bıkkınca nefesini dışarı verdi. "Rüzgâr bırak artık şu kızı ne olur? O seni bir an bile düşünmezken senin sürekli onun hakkında konuşman canımı sıkıyor." "Ne yapayım? Her an ne yaptığını bilmek istiyorum. Onun gözleri her ne kadar beni görmese de, benim gözlerim de ondan başkasını görmüyor işte." "Bir gün onu gerçekten seven kişinin kim olduğunu anlayacak." diyerek kendinden emin bir şekilde başını salladı. "Beni hiçbir zaman sevmeyecek." "Bu konuşmayı yazdım bir kenara. Gün gelince açar okuruz." Genç 'tabi tabi' gibisinden başını sallarken kantinden içeriye giren diğer bir kişiyle yerinde doğruldu. "Şuraya bak." Emir arkasına döndüğünde kendilerine yaklaşan ve her zamanki soğuk bakışlarıyla kendisini izleyen Ateş'i gördü. Genç adam masanın yanına geldiğinde durdu. "Biraz konuşabilir miyiz?" "Burada ne işin var?" Sesinden şaşırdığı belli oluyordu. Ateş bıkkınca etrafına baktı ve onlara doğru eğildi. "Ne olduğunu bulduk." "Bulduk?" "Savaş ve ben..." Emir Ateş'e imalı bir bakış attığında Rüzgâr gözlerini kısmış ikisini izliyordu. "Bu konuyla ilgili tek kelime bile etme. Sadece seninle ilgili konuştuk." Emir başını salladı ama dudaklarını alaylı bir şekilde kıvırmıştı. "Türün kurt adam, ama vampirlere ait özelliklerin var. Türümüzde böylelerine Tegan deriz." Rüzgâr, "Bir dakika."diyerek lafını böldü. "Kurtadamlar Alfa, Beta ve Omega olmak üzere üçe ayrılmıyor muydu?" "Çok uzun zamandır bir Tegan olmamıştı. Nadir rastlandığı için de türlerin arasında gösterilmez ama Böyle bir tür olduğu doğru. Her Tegan oluşunda kurtadamlar ve vampirler arasında ölümcül bir savaş olur." Genç kurtadam yutkundu. "Ne yani? Bir savaş daha mı olacak?" "Eğer başlatırlarsa karşılık veririz." "Peki, ben hep böyle mi olacağım? Yani kurtadam?" Son kelimeyi alçak sesle söylemişti. Etrafına baktığında insanların garip bakışlarla onları izlediğini gördü. Ateş bir süre düşündü. Sonra umursamazca konuştu. "Katil olmak ister misin?" "Katil mi? Böyle bir şeyi niye isteyeyim?" "Eski haline ancak Savaş'ı öldürerek dönebilirsin." Rüzgâr yanlarından geçmekte olan Burak'ı gördüğünde başını Çağla'nın oturduğu masaya çevirdi. Tek başına oturuyordu. "Şşş... Ayaklı Bomba geliyor." Ateş kaşlarını çatarak soru sorarcasına ona baktı. Başıyla Burak'ı gösterdiğinde doğrularak diklendi. Burak yanlarından geçerken durup garipsenecek bakışlarla onlara baktığında Emir Şüpheli gözlerle onu süzdü. "Bir sorun mu var?" "Hayır, hayır, yok bir şey, görüşürüz." Verdiği hızlı cevaptan sonra aceleci adımlarla kantinden çıktı. Çağla arkasından şaşkınlıkla bakarken başını çevirdiğinde Emir'le göz göze geldi. Genç omuz silktiğinde kız erkek arkadaşının peşinden gitti. Ateş hızla onlara döndü. "Yalan söyledi. Bir şey yok derken yalan söyledi. Bizi duyduysa bunu geri alamayız. Dikkatli olun." "Sen nereye?" Alayla sırıttı. "Ne oldu, evine mi davet edeceksin?" Aynı alaylılıkla cevap verdi. "Eğer evime geleceksen kapıyı kullan diyecektim." Rüzgâr şüpheyle genç kurtadama döndü. "Nereyi kullanıyordu ki?" "Pencereyi..." Sırıttı. "Eşkıyalık kurtadamlarda da mı var?" "Gevezelik ve boş konuşma da sana özel olsa gerek." Sırıtışı yüzünden silinirken kendisine öfkeyle bakan kurtadama döndü. "Sanırım susmalıyım." "Aferin." diyerek oradan uzaklaştığında Rüzgâr sesli bir şekilde yutkundu. "O hep etrafımızda mı olacak? Şimdiden sıkılmaya başladım da." Genç sırıttı. "Şimdiden korkmaya başladım desene sen şuna." * Rüzgâr Emir'in yatağına uzandığında elini çenesine destek vererek ona döndü. "Şu katil olma işini ne yapacaksın?" Genç şaşkınlıkla ona baktı. "Tabi ki katil olmayacağım." "Ya seni," diyerek doğruldu. Az önceki halinden eser yoktu. "Birini öldürecek noktaya getirirse? O zaman Savaş'ı öldürmen çok zor olmayacak." "Rüzgâr son kez söylüyorum. Ben bir katil olmayacağım." "Sana sadece kendini kontrol edemediğinde her şeyi yapabileceğini söylüyorum. Ya da daha güçlü olmak için... Bilirsin kurtadam efsanelerinde kurtadamlar daha güçlü olmak için Alfalarını bile öldürürler." "Güç kimin umurunda ki? Ne bir Alfaya ihtiyacım var ne de bana kankalık yapacak kurtadamlara." Telefonunun çalması Rüzgâr'ı bu durumdan kurtardı. Emir telefonunu eline aldığında ekrandaki ismi görmesiyle kaşlarını kaldırdı. "Gamze arıyor..." "Açsana." "Beni niye arıyor ki?" "Emir aç şu telefonu da öğren." Hızla telefonu açıp kulağına götürdüğünde Rüzgâr karşısında sırıtıyordu. "Efendim Gamze?" "Selam, ne yapıyorsun?" "Rüzgâr'la ders çalışıyorduk." Genç yataktaki yastığı alarak ona fırlattı. "Yalan söylüyor, seni düşünüyordu." diye hafif bir seslenişte bulunduğunda Emir telefonun hoparlörünü kapatarak ona bir bakış attı. "Kolay gelsin. Şey, biz Çağlalarla sinemaya gitmeye karar verdik. Siz de gelmek ister misiniz?" "Ben, bilmem. Rüzgâr'la bir konuşmalıyım." "Tamam, ama gelin ne olur. Tek başıma kalmak istemiyorum." Emir gülümsedi. "Haberleşiriz." Telefonu kapattıktan sonra bile gülümsüyordu. Gamze onlarında gelmesini istemişti? Onca arkadaşı varken yalnız kalmamak için onları çağırmıştı. Anlamsızca bu onu mutlu etmişti. "Ne diyor?" Rüzgâr'ın sesiyle kendine gelerek ona baktı. "Sinemaya davet etti." "Çağla da geliyor mu?" diye umutla sorduğunda genç alt dudağını ısırarak mahçupça cevap verdi. "Burak'la..." "O zaman size iyi eğlenceler. Çift çift takılın işte." "Ne çifti ya? Gamze'yle sadece arkadaşız biz. Ayrıca şu saatten sonra daha fazlası da olamaz." "Nesi varmış saatin?" "Kurtadamı insan geçiyor Rüzgâr. Bunu değiştiremeyiz." Bunu söylerken kolundaki saate işaret parmağıyla vurmuştu. "Kendimi kontrol edemediğimde uzaklaşmak zorunda kalacağım bir kız arkadaş istemiyorum ben. Onu koruyacağıma söz veremem." "Tamam. Bekletme kızları." "Gelmeyeceğine emin misin?" "Evet. Ayrıca gözünü dört aç." Genç gözlerini kısarak ona baktı. "Neden? Alt tarafı bir sinema." "Ayaklı Bombaya dikkat et." * Sinema salonuna vardığında ilk onu gördü. Çağla ve Burak'tan ötede, sırtını duvara dayamış film afişlerini inceliyordu. Onu kendisine çeken bir şey vardı. Ne olduğunu bilmiyordu. Daha önce birçok kızdan hoşlanmıştı. Ama hiçbirini gördüğünde, kalbi bu kadar hızlı atmamıştı. Ne yapacağını, nasıl davranacağını bilmiyordu. Daha önceki hayatında hiç sevgilisi olmamıştı. Görünen o ki olmayacaktı da. Kızın gözlerini üzerinde hissedince gülümsedi. Sırtını duvardan ayırarak hızlı adımlarla yanına geldiğinde o da gülüyordu. "Gelmeyeceksin sandım." "Geldim." "Rüzgâr nerede?" "Tadı yok bugün. Selamı var size." "Beklemek çok sıkıcıydı." Elini gencin koluna koyarak onu Çağlaların yanına çekiştirdi. Bu anlamsız bir şekilde onun hoşuna gidiyordu. Burak'ın gözlerini üzerinde hissedince ona döndü. Yüzündeki gülümseme gitmiş, ona kaşlarını çatarak bakıyordu. Emir bir anlam veremedi. Çağla dolgun, kırmızı dudaklarını öne büzerek 'Sonunda' dediğinde Rüzgâr'ı hiç sormaması Emir'i rahatsız etmişti. "Ben mısırları alayım. Yardım eder misin Emir?" Burak'ın şüpheli bakışlarının nedeninin düşündüğü şey olmamasını diledi Emir. "Tabi." Kızlar salona girdiklerinde Burak elini gencin koluna koyarak onu durdurdu. Genç kurtadam kaşlarını kaldırarak ona baktığında gözlerinde gördüğü tek şey endişeydi. "Bana bak! Tegan megan neyden bahsediyordunuz bilmiyorum ama bu kızlara zarar vermesin." "Anlamadım." "Emir salak ayağına yatma." Kolunu kurtararak ona sertçe baktı. "Burnunu sokmamaya ne dersin?" "Çağla'ya zarar gelmesin." dedi üzerine basa basa. "Ne saçmalıyorsun bilmiyorum. Kendinin de bilmediğinden eminim." "Duydum diyorum!" Bağırınca Emir etrafına göz gezdirdi. Kendilerine bakan birilerinin olmaması onu rahatlatmıştı. "Halisülasyon görme ihtimalin nedir?" "Hadi beyler!" Çağla'nın sesiyle ikisi de ona baktı. Yüzüne bakılırsa onları duymamıştı. Tekrar Burak'a döndüğünde genç de ona döndü. Gözlerine dikkatle bakıp, Çağla'nın duyamayacağı bir şekilde mırıldandı. "Mısırları alıp gidelim. Kızlar bizi bekliyor. Sorarlarsa sadece sohbet ettik." "...Tamam." *
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD