Savaş Albayrak Albay dosyanın içindekilere göz gezdirirken, omuzlarındaki gerilimin her saniye biraz daha arttığını fark ettim. Telsizden gelen mırıltılar, çevredeki askerlerin adımları, hatta gökyüzünde dönüp duran helikopterin sesi bile bu anın ağırlığını hafifletmeye yetmiyordu. Albay’ın dudaklarından o ismin dökülmesiyle içimden geçen ürperti tüm bedenime yayıldı: “Zahir Farabi.” O an kalbim göğsümde bir yumru gibi oturdu. Gözüm hâlâ dosyada, albayın ellerindeydi. Elif’in yaşadıklarından sonra bu ismi duymak, geçmişin kapılarının yeniden açılması gibiydi. Derin bir nefes alıp başımı hafifçe salladım. “Bu adamı hatırlıyorum, komutanım.” dedim yavaşça. “Yıllar önce siz onun işlerini baltalamıştınız. Kaçakçılık, silah ticareti, insan kaçırma… Ne ararsan vardı dosyasında. Yakalayıp iç

