bc

AYELİSSA

book_age12+
434
FOLLOW
1.5K
READ
bxg
humorous
mystery
like
intro-logo
Blurb

Aydınlığın karanlık tarafından ele geçirilmemesi için yeni genç bir lidere ihtiyacı vardı. Soylu kanı taşıyan güçlü bir Melez Ayelissa'nın kurtuluşu olabilirdi. Fakat önce soylu melezi Ayelissa'ya götürmek gerekiyordu. Bunun için görevlendirilen yarı soylu bir Ayelis dünyaya gitti. Soylu melezi korkutmadan Ayelissa'ya götürmek pek de kolay değildi. Yine de pes etmek ve ülkesinin karanlığa gömülmesine göz yummak Helen'in kitabında yazmıyordu.

İki farklı dünya, iki farklı insan ve ortaya çıkan fantastik bir kurgu.

chap-preview
Free preview
1.BÖLÜM
Ayelissa'nın büyük bir tehlike altında olduğu dönemdeydik. Konsey toplanmış ve kurtuluş için bir çare düşünürken Efe ile oturduğumuz buluttan aşağıyı izliyorduk. Ayelissa genelde bulutsuz ve aydınlık olurdu fakat son günlerde karanlık tarafın etkisinden dolayı ara ara bulutlarla kaplanıyordu. Bulutlar her ne kadar Girelis'deki gibi siyah olmasa da griydi. Girelis yani karanlık taraf aydınlık tarafı işgal altına almak istiyordu. Evrenimizin oluşumundan beri karanlık ve aydınlık taraf bir savaş içindeydi. Aslına bakılırsa Ayelisler olarak savaşmak yanlısı değildik, bizimkisi sadece bir savunmaydı. İyiliğin yok olmaması için karanlık tarafa karşı kendimizi savunuyorduk. "Baban bir şey söylemiyor mu?" Bakışlarımı 'a hiç çevirmeden kafamı iki yana salladım. "Bu konularda hiçbir zaman konuşmaz. Bilmiyor musun?" Babam, Ayelissa'nın baş komutanıydı ve asla konseyde konuşulan tek kelimeyi bizimle paylaşmazdı. "Doğru." Efe’ye mırıldanarak konuştuğunda gözlerimi yumdum. Ayelissa hükümdarı gelecekten kesitler görmem için beni görevlendirmişti fakat son zamanlarda bunu başaramıyordum. Kahinlere göre bunun nedeni geleceğimiz henüz belli değildi ve bu büyük bir felaketti. Bilinmezlik Ayelissa için her zaman kötüydü. Başıma giren ağrı ile gözlerimi daha sıkı yumdum. Gözümün önüne gelen güzel kadın kaslarımın çatılmasına neden oldu. Hamileydi ve sanırım doğurmak üzereydi. Sürekli bağırıyor ve terliyordu. Yalnız ortada çok ters bir durum vardı çünkü Ayelisler asla böyle doğum yapmazdı. Şu an kimi görüyordum ve neden görüyordum? Gözlerimi hiç açmadan görüntünün akmaya devam etmesini bekledim. Görüntü hızlı akarken kadını beyaz ışıkları olan bir odaya aldılar ve kısa süre sonra bir bebeği kucağına verdiler. Bu da çok tuhaftı çünkü bebek bir ayelis bebeği değildi ama bir ayelis bebeği gibi gözlerinde yeşil ışık hüzmesi vardı. Birkaç saniye sonra gözlerinde ki yeşil hüzme dağıldı ve kahverengiye döndü. Ayelisler asla kahverengi gözlü olmazdı. Ben şu an ne görüyordum? "Victor burada olsaydı, seni çok severdi oğlum." Kadının sesi kulaklarımda yankılanırken kaşlarım daha çok çatıldı. "Baban seni bilseydi bizi asla bırakmazdı." Kadın bir süre sonra bebeğin ismini fısıldadı ve görüntüde dikkatimi çeken başka bir şey oldu. Duvardaki takvimde yazan tarih.  13 Ekim 1995. Şu an geleceği değil geçmişi görüyordum ve bu ilk defa oluyordu. Gördüğüm şey hafife alınacak bir şey değildi. Ayelissa'nın kaderini değiştirecek bir şey görüyordum. Gözlerimi açar açmaz Efe'ye döndüm. "Ne gördün?" Odaklandığımı gördüğü için tahmin etmesi zor değildi. "Konseye gitmem lazım." Gözlerimi kapatıp konseye gideceğim an koluma dokunarak beni durdurdu. "Davet almadan oraya gidersen ceza alırsın. Bunu biliyorsun." Endişe ile bana bakarken kafamı anında iki yana salladım. "Önemli." Alacağım ceza umurumda değildi. Ayelissa'nın geleceği söz konusuydu. Gördüğüm şey gerçek ise Ayelissa bir varise sahip olabilirdi. Hükümdarımız yaşlandığı için eski gücü yoktu ve yeni bir varise ihtiyaç vardı. Gördüğüm şey doğrusunda bir melez varisimiz vardı ve melezler her zaman gerçek bir Ayelisden daha güçlü olurdu. Bu kesinlikle kurtuluşumuz olabilirdi. Konsey kapısı önüne geldiğimde kapıyı birkaç tıklayarak bir komut gelmeden içeri girdim. Büyük taht önünde toplanan konsey üyeleri ve Ayelissa hükümdarı Victor bana şaşkınlıkla bakarken dizlerimin üzerine çöküp ellerimi kucağımda birleştirdim. "Çok özür dilerim ama çok önemli." "Helen!" Babamın sinirli ses tonuna aldırmadan bakışlarımı önüme düşürdüm. Kimse ile göz göze gelmemeye önem gösteriyordum. "Dinliyorum Helen." Anlaşılan hükümdarımız bana o kadar da çok kızmamıştı. Yine de ceza alacağıma emindim. "Sizinle yalnız konuşmak istiyorum efendim. Anlatacaklarım önemli." Gergince alt dudağımı dişlerimin arasına alıp bir dönüş bekledim. Bu özel bir meseleydi ve diğer konsey üyelerinden önce duyması ve kendi isterse paylaşması gerekiyordu. Üstelik gördüğüm şeyin doğru olduğunu bile henüz bilmiyordum. "Dışarı çıkın." Bakışlarım hala yerde olsa da konsey üyelerinin tek tek güvenli odadan çıktığını duyuyordum. Bu oda güvenli odaydı çünkü bu odada herhangi bir güç kullanılmıyordu. Kimse kimsenin zihnini okuyamıyor ve yönlendiremiyordu. Herkes bu odada savunmasız ve güçsüzdü. Bu odada sadece sözler vardı ve her konsey üyesinin sözü bir doğa üstü güçten daha üstündü. "Gelecek ile ilgili bir şey mi gördün Hera?" Derin bir nefes alıp kafamı iki yana salladım. "Çok enteresan ama geçmişten bir kesit gördüm efendim." Bakışlarım kısa süreli olarak tahtta ki bedene kaydı. Şaşkın görünüyordu. Soylular ile uzun süre göz teması kurmak yasak olduğu için bakışlarımı tekrar ellerime indirdim. "Bir bebek dünyaya geliyordu. Sarışın güzel bir kadın, bileğindeki şeyde isminin Nemesis olduğu yazıyordu. 13 Ekim 1995'te bir bebek dünyaya geldi ve kadının dediği şeye göre bebeğin babasının ismi Victor." Bakışlarım tekrar tahtta ki bedene kaydı yüzündeki şaşkınlık daha da artmıştı. "Efendim." Bakışlarımı tekrar ellerime indirdim. "Bunu gördüğüme göre bir anlamı olmalı. Gördüğüm bebek bir melez olabilir. Tabi ki siz daha iyi bilirsiniz." Bir süre sessizliği dinledim. Herhangi bir tepki gelmemişti ve bakışlarımı kaldırıp bakmaya korkuyordum. "Doğru olabilir." Duyduğum ses ile bakışlarımı tahtta ki bedene çevirdim. "Bir çocuğum olduğunu bilmiyorum ama olabilir." Düşünceli bir ifadeyle eliyle tahtın kolunda ritim tuttu. "Onu buraya getir Hera." Gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Ben bunu nasıl yapabilirdim. Verilen göreve itiraz etme hakkım yoktu fakat bu yapabileceğim bir şey değildi. "Dünyaya git ve oğlumu bana getir. Ayelissa'nın kurtuluşu olabilir." "Bunu nasıl yapabilirim?" Sesim istem dışı yüksek çıktığında gözlerimi yumarak kafamı eğdim. Kesin ceza alacaktım. "Yani benimle buraya gelir mi? Eğer dünyada ise bu söylediklerime inanmaz bile." "Ayelissa en fazla bir iki ay daha karanlığa direnebilir. Güçlerim git gide azalıyor. Bu süre zarfında onunla yakınlaş ve güvenini sağlayıp onu buraya getir." Bu bana göre tamamen saçmalıktı. Kesinlikle olacağına dair ümidim yoktu fakat verilen her görev gibi bunu da yerine getirecektim. "Tamam efendim." "Peki onu nasıl bulmayı düşünüyorsun?" Bakışlarım tekrar Ayelissa hükümdarına kaydı. "Adını biliyorum. Efe bulmam konusunda bana yardımcı olacaktır. Tabi izin verirseniz?" Bir süre düşündü. Ne düşündüğünü bilmiyordum ve bu odada okumak mümkün değildi. "Sadece Efe ve baban bilecek Helen. Bu görevi sadece baban ve Efe bilecek ondan yardım alabilirsin." Söylediği şey ile bir anda ürperdim. Bu demek oluyordu ki Ayelissa'da bir güven sorunu vardı. Hükümdarın güvenmediği insanlar vardı ve Ayelissa da bu imkansıza yakındı. Çünkü burası iyiliğin olduğu bir yerdi ve herkes birbirine güvenirdi. "Elbette efendim. " "Efe, çocuğumu bulana kadar dünyalıları araştır. İnsanlar ile bizler farklıyız ve kendini deşifre etmemek adına özelliklerini iyice öğren." İnsanlar ne kadar farklıydı bilmiyordum fakat insan gibi davranmak çok zor olmasa gerekti. İnsanlar hakkında pek bir şey bilmiyordum, ihtiyaç duymamıştım ama anlaşılan o ki bir öğrenecektim. "Emredersiniz efendim." "Çıkabilirsin." Aldığım direktif ile ayağa kalkıp selam verdim ve girdiğim kapıdan geri geri çıktım. Sanırım paylaştığım bilgi önemli olduğu için ceza almaktan yırtmıştım. Yine de konseye bir daha böyle pat diye girmesem iyi olurdu. Gözlerimi yumup Efe'ye son bıraktığım yeri düşündüm ve gözlerimi açtığımda Efe'nin yanında bulutların üzerindeydim. Bakışları meraklı bir ifadeyle yüzümde gezinirken gülümsedim. "Birini bulman lazım." Kaşları çatılırken gülümsemem genişledi. "Bir insanı bulman gerekiyor. Daha doğrusu bir melezi." Gözlerini kocaman açtığında kıkırdadım. Mutluydum çünkü Ayelissa için bir umut vardı. İyiliğin tükenmemesi için bir umut vardı ve bu kutsal görevin önemli bir parçasıydım. "Nasıl? Kim?" Efe sonunda zorlanarak konuştuğunda derin bir nefes alıp bakışlarımı aşağıda oynayan yavru Ayelislere çevirdim. Bu gri bulutlar dağılacak ve minik Ayelisler huzurlu olacaktı. Ayelissa karanlığa gömülmeyecekti. Bakışlarımı tekrar Efe'ye çevirdim. Merakla beni beklerken gülümseyerek cevap verdim. "Çağrı, Çağrı Yaman ." Çağrı Yaman, bir melezdi ve iyiliğin umuduydu. .

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Gökten Düşen Aşk

read
2.5K
bc

HÜKÜM

read
138.2K
bc

KALP HIRSIZI (Hırsız Serisi-2)

read
6.1K
bc

Leyl Tutkusu

read
309.2K
bc

Patika

read
6.5K
bc

YERALTI KRALİÇESİ +18

read
18.9K
bc

Mafyanın Barbi Bebeği

read
119.0K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook