5.BÖLÜM

1298 Words
Tolga'nın attığı konuma geldiğimizde bakışlarım Efe'ye döndü. İnsan kıyafetlerinin içinde onu görmek tuhaf hissettirse de çok yakışıklı görünüyordu. Gelene kadar tüm kızlar hayran hayran ona bakmıştı. Eh sonuçta benim arkadaşımdı. "Çok gürültülü." Efe, suratını buruşturarak büyük eve baktığında onu onayladım. Bahçeli büyük bir evdi ve kalabalık bahçeye kadar taşmıştı ve yüksek sesli müzik kulaklarımı zorluyordu. Gelmeden önce insanların yaptığı partileri araştırmıştık ve en azından iki aptal gibi görünmeyecektik. Efe'nin koluna girerek aralık olan bahçe kapısına doğru ilerledim. Çok fazla insan ve çok fazla ses vardı. Tolga, bu kadar çok nasıl arkadaş edinmişti? Ben daha prens ile bile arkadaş olmayı becerememiştim. Bahçeden içeri girdiğimizde üzerimize dönen bakışlar rahatsız etse de önemsememeye çalıştım. Yavaş yavaş bu duruma alışıyor gibiydim. Tanıdık bir yüz görme amacı ile etrafıma bakmaya başladığımda prensi gördüm. Hemen yanında oturan kız ile oldukça samimi bir şekilde sohbet ediyordu. Yüzleri birbirlerine çok yakındı. Herkes ile arkadaş oluyordu bir benimle olmuyordu! "Hoş geldiniz!" Kulağımın dibinde bağıran kişiye döndüğümde genişçe gülümsedim. Tolga, oldukça iyi birine benziyordu, bizi gülümseyerek karşılamıştı. "Hoş bulduk." Gülerek karşılık verdiğimde bir elini omuzuma koyarak bana yaklaştı ve dudağını hafifçe yanağıma değdirdi. Ayelissa'da biz de sevdiğimiz insanları sarılıp öperdik. Sanırım Tolga beni sevmişti. Geri çekilip Efe'ye elini uzattığında hafifçe kaşlarım çatıldı. Onu öpmemişti ve anlaşılan onu çok sevmemişti. Neyse şu an önemli olan bu değildi. "Keyfinize bakın. İlgilenmem gereken birkaç şey var. Tekrar yanına geleceğim Helen." Kafamla Tolga'yı onaylarken o gülümseyerek bizden uzaklaşmıştı. Etrafımdaki insanlara bakmaya başladığımda aslında onların partilerinin de eğlenceli olduğunu fark etmiştim. Dans ediyorlar, bir şeyler içiyorlar ve sürekli gülüyorlardı. Herkes oldukça mutlu görünüyordu. "Selammm." Bana uzatılan bardağı alıp tanıdık sesin sahibine döndüm. Kaan da mı Tolga'nın arkadaşıydı? Bugün beraber kahve içmiştik ama Efe işi olduğunu bahane ettiği için çok fazla sohbet edememiştik. Onun hakkında şimdilik olumlu ya da olumsuz bir düşüncem yoktu fakat bize oldukça iyi davranıyordu. "Alkol almıyorsan başka bir şey de getirebilirim?" Gülümseyerek kafamı iki yana salladım ve bardağı dudaklarıma dayadım. Bunun ile alakalı araştırma yapmıştık ve insanların içtiği alkollü içecekler bize tesir etmiyordu. İnsan dünyasında bulunan herhangi bir ilacın ya da zehrin bizi etkilemediği gibi. Suratımı buruşturarak ağzımdaki sıvıyı yuttum. Tamam etki etmiyordu ama bir insan bu iğrenç şeyi neden içerdi ki? Tadı berbattı. Bunun yerine çikolatalı süt içmeyi tercih ederdim. Ama yine de bu isteğimi dile getirmedim çünkü ortama ayak uydurmam gerekiyordu. Kaan ve Efe sohbet ederken bakışlarımı aniden prense çevirdim çünkü bakışlarını üzerimde hissetmiştim ve yanılmadığımı şu an görüyordum. O her ne kadar bana boş boş baksa da ben gülümseyerek karşılık vermiştim. Gülümsemedi. Bir süre boş boş yüzüme baktıktan sonra yanındaki kızın omuzuna dokunması ile ona döndü. Kız ile gülüşerek sohbet ederken bir süre onları izledim. Benimle de öyle konuşsa ne olurdu sanki? Bir melez ile arkadaş olmak ne kadar da zordu? İnsanlarla arkadaş olmak kolaydı ama prens beni deli ediyordu. "Dans etmek ister misin?" Kaan, elini bana uzattığında bir süre düşünerek elini tuttum ve insanların dans ettiği açık alana doğru ilerledik. Yalnızca normal bir parti kızı gibi davranmaya çalışıyordum ama insanların dansını becerebilir miyim bilemiyordum. Bu yüzden insanları çok detaylı izlemiştim geldiğimden beri ve şimdi onları taklit edecektim. Gözlemlediğim hareketleri müziğe uygun şekilde uygularken Kaan de bana eşlik ediyordu ve gözlerini benden ayıramıyordu. Tıpkı şu an bana bakan başkaları gibi. Tam olarak dönüp bakmasam da hissediyordum ve bana bakanlar arasında prens de vardı. Sanırım doğru yolda ilerliyordum çünkü bana alışması için sürekli beni görmesi gerekiyordu ve görüyordu. Bir süre dans ettikten sonra müziğin değişmesini fırsat bilerek Kaan'ın elinden tutarak Efe'nin yanına sürükledim. Benim için sorun değildi ama Efe yalnız kaldığı için bir sürü kız etrafın sarmıştı ve o bu tarz şeylerden asla hoşlanmazdı. "Efe'yi yalnız bırakma. İçecek bir şeyler alacağım." Kaan'ın kulağına yükselerek konuştuktan sonra hızlıca evin girişine kurulmuş içecek standına ilerledim. Bu sefer kendi içeceğimi kendim seçmek istiyordum. En azından daha tatlı bir şeyler olabilirdi. Kurulu standın arkasındaki adam bana bakarken ben masanın üzerindeki renkli içeceklere bakmaya başladım. İsimlerini bilmediğim için ve tatlarını da bilmediğim için nasıl isteyeceğimi bilemiyordum. Direkt tatlı bir şeyler istiyorum desem tuhaf karşılanabilirdi çünkü insanlar tuhaftı ve ben artık konuşurken daha dikkatli olacaktım. "Ne arıyorsun?" Prensin sesini duyduğumda bakışlarımı yanımdaki varlığına çevirdim. Benimle konuştuğu için mutlu olsam da umursamaz görünmeye çalıştım çünkü Efe öyle söylemişti. Omuz silkerek derin bir nefes aldım. "Ne içeceğimi düşünüyorum sadece. Daha az boğaz yakan bir şeyler?" Bakışlarını yüzümden çekip standın üzerinde gezdirdi ve aldığı ufak tepsiye ufak ufak bardaklar, tuz ve limon koydu. Tepside bir sürü bardak vardı ve hepsini kendi mi içecekti? "Gel benimle." Bir süre yüzüne boş boş baktım. Bana söylediğini anladığımda ise gözlerimi kocaman açarak peşinden yürümeye başladım. Benimle konuştuğu için sevinçten dans edebilirdim. Bahçenin arka tarafına doğru ilerleyip havuzun kenarında duran şezlonglara oturdu ve kenarda duran ufak sehpaya tepsiyi bıraktı. Karşısındaki şezlonga otururken kendimi çok daha rahat hissediyordum çünkü buraya gelene kadar çalışmış ve insan yaşamına dair bir sürü şey öğrenmiştim. "Daha önce tekila içtin mi?" Kafamı anında iki yana sallayarak ona bakmaya devam ettiğimde tepsideki tuzu alıp elinin üzerine biraz döktü. "İyi izle tamam mı?" Büyük bir merakla ona bakarken onayladım. Elinin üzerine döktüğü tuzu yaladıktan sonra ufak bardağı tek seferde içti ve diğer elinde tuttuğu ufak limon parçasını ağzına attı. Suratını buruşturmasından anladığım kadarıyla tadı pek de iyi değildi. Yine de itiraz etmeden aynı şekilde yapacaktım. "Sıra sende." Bakışları bana beklentiyle döndüğünde onu taklit ederek önce tuzu elime döküp yaladım. Dilimdeki uyuşmayı yok saymaya çalışarak bardakta ki sıvıyı dikledim ve ardından limonu ağzıma attım. Tadı berbattı ve bunu kendimize neden yaptığımızı anlamıyordum! "Devam." Prens keyifle gülümseyerek bana baktığında devam ettim. Tadı berbattı ama katlanmak zorundaydım çünkü ilk defa o benimle konuşmuş ve iletişim kurmuştu. Bu durumdan faydalanmam gerekiyordu. Dokuzuncu bardağı da içeceğim an elini elimin üzerine koyarak beni durdurdu. Yüzünde bıkmış bir ifade vardı ve ben yine ne yaptığımı bilmiyordum. "Sünger misin be kızım!" Kafamı anında iki yana salladım. Benim nerem süngere benziyordu ya? "Tahmini ne zaman sarhoş olursun?" Bıkkın bir ifadeyle konuştuğunda kaşlarımı çattım. "Sarhoş mu olmam gerekiyor? Neden ki?" "Ne düşündüğünü anlayamadığım için sarhoş olup konuşturacağım." Kurduğu cümlenin ardından elini alnına vurarak bıkkın bir nefes verdi. Ben ise olayı anlamaya çalışıyordum. "Ne konuşacağım ki?" "Bak şimdi." Ellerini dizlerinin üzerine koyup bana doğru yaklaştığında ben de onu taklit ettim ve yüz yüze geldik. Bir süre yüzüme şaşkınlıkla baktıktan sonra kafasını hafifçe geri çekti. "Normalde insanların ne düşündüğünü ya da hissettiğini anlarım ama seni anlayamıyorum. Bu fazla can sıkıcı ve neden benimle arkadaş olmak istediğini anlamam lazım." Zihin okuyordu ve bunun farkındaydı. Yaşadığım şok ile bir süre yüzüne baktım. Acaba kendindeki başka güçlerin de farkında mıydı? "Nasıl yani? İnsanların zihnini mi okuyorsun?" Buna emindim ama bilmiyormuş gibi yapmam gerekiyordu. Kafasını anında iki yana sallayıp bakışlarını etrafta gezdirdikten sonra bana çevirdi. "O kadar uzun boylu değil. Zaten bu tarz şeylere pek inanmam ama ne bileyim, telepati yeteneğim olabilir ya da altıncı hissim kuvvetlidir." Kendini farkında değildi ama bu kadarı bile iyi bir şeydi çünkü bana inanması daha kolay olacaktı. "Bununla ilgili birileri ile görüştün mü?" Araştırmalarıma göre dünyada bu tarz olaylarla ilgilenen kişiler vardı ve medyum deniyordu. "Saçmalama bunu birine söylesem kaçık olduğumu düşünür." Alaycı bir şekilde güldüğünde kaşlarım daha da çatıldı. "Ama bana söyledin?" "Sen de bir kaçık olduğun için kimse sana inanmaz." Yüzündeki keyifli ifade sinirlerimi bozmuştu ama yine de bir prens ile nasıl konuşmam gerektiğini biliyordum. Ona asıl kaçık sensin demek istesem de sustum. "Söyle bakalım neden bana taktın?" Omuz silkerek ellerimi göğsümde birleştirdim. "Sana takmadım herkesle arkadaş olmaya çalışıyorum. Sonuçta burada arkadaşım yok değil mi?" Tam ağzını açıp bir şey söyleyeceği an Tolga geldi ve ne söylemek istiyorsa söyleyemedi. "Helen, dans etmek ister misin?" Bakışlarım prense kaydığında bakışlarını kaçırıp başka bir yöne bakmaya başladı. Bakışlarımı tekrar Tolga'ya çevirip kafamla onu onayladım ve oturduğum yerden kalkıp onu takip ettim. Prens ile biraz daha sohbet etmek isterdim ama hareketlerim onu çok şüphelendiği için bir süre fazla ısrarcı olmasam iyi olurdu. Hem belki bu akşam geldiği gibi yine o yanıma gelirdi?
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD