4.BÖLÜM

1268 Words
Efe'nin söylediğine göre Ayelissa konseyi bu işi tek başıma beceremeyeceğimi düşünerek onu da peşimden göndermişti. Buna ne kadar çok sevinsem de güvensizlik yarattığım için üzülmüştüm. Sadece birkaç gün sonra bu saçma dünyaya adapte olacağıma emindim. Biraz daha bekleseler bunu göreceklerdi. Neyse ki bu sayede Efe buradaydı ve ben çok mutluydum. Aynı gün doğmuştuk ve o günden beri hiç ayrılmamıştık. Şimdi kendimi çok daha iyi hissediyordum. "Melezler aşık olmadan sevişebilir mi?" Birden bire sorduğum soru ile Efe şaşırsa da beni cevaplamakta geç kalmamıştı. "İnsanı özelliklere de sahip oldukları için bu mümkün. Neden sordun?" Omuz silkerek yürümeye devam ettim. "Prens anladığım kadarıyla aşık olmadan da sevişiyor. Yani seviştiği her kadına aşık olmadığına göre bu böyle." Efe, anladığını belirten şekilde kafasını sallayıp yürümeye devam etti. Kampüse girdiğimizde bize dönen bakışlar göz devirmeme neden olmuştu. Bana bakmalarına az çok alışmıştım ama şimdi Efe'ye da bakıyorlardı. "Sanki Ayelis olduğumuzu biliyorlar gibi bakıyorlar." Efe mırıldanarak konuştuğunda onu onaylayan bir mırıltı çıkardım. "Sanırım onların güzellik standartlarının üzerinde olduğumuz için böyle. Yani ben öyle anladım." Yanlış da anlamış olabilirdim çünkü insanları anlamak zordu. "Prens birazdan okula gelir beraber ortak bir dersimiz var yani senin de içinde olduğun bir ders." Efe, dikkatle beni dinlerken derin bir nefes alıp devam ettim. "Benden pek hoşlanmamış olabilir ama belki seninle arkadaş olmayı kabul eder." "Anlattığın gibi biriyse bunun o kadar da kolay olduğunu sanmıyorum." Neden bu kadar umutsuz konuşuyordu ki? Ben de biliyordum ama pozitif düşünüp pozitif olmasını istiyordum. İkimiz de duyuru panosuna boş gözlerle bakarken omuzuma birinin dokunması ile irkilip arkama döndüm. "Selam." Prensin yeni komşusu bizim okulda mıydı? "Selam Kaan." Gülümseyerek karşılık verdiğimde bakışları bir süre JEfe'ye değdi ve tekrar bana döndü. "Aynı okuldayız sanırım?" Yani hepimiz burada olduğumuza göre öyle olmalıydı. Onu onaylayan bir mırıltı çıkardığımda Efe'nin gözlerini kısarak ona baktığını gördüm. Bakışlarından anladığım kadarıyla ondan pek hoşlanmamıştı. "Aslına bakılırsa pek arkadaşım yok, yeni olduğum için. Dersin bitince bir şeyler yapabilir miyiz?" Benim amacım başkaları ile değil prens ile arkadaş olmaktı ama birini üzmek de bana göre değildi. O da bizim gibi burada yalnızdı. "Geliriz." Dedim Efe adına da karar vererek. Buna itiraz edeceğini sanmıyordum. Hem normal bir insan olarak görünmemiz için arkadaşlarımız olmalıydı. Yani daha önce dünyaya gelen şifacı öyle demişti. Ben de onun yalancısıydım Kaan'ın bakışları Efe'ye kaydı ve ona da gülümseyerek kendini tanıttı. Onlar tanışırken dersimizin olduğu dersliğe giren prensi gördüm ve hiçbir şey söylemeden dersliğe girdim. Yanına oturmak istiyordum. Benimle konuşmasa bile varlığımı hissetmeliydi. Efe'nin dediğine göre beni etrafında ne kadar çok görürse o kadar alışırdı. Onun da bu konuda pek tecrübesi yoktu ama araştırma yapmıştı. Prens en arka sıraya oturunca mecburen ben de adımlarımı oraya yönlendirdim. Yanına oturduğumda sıraya yasladığı kafasını kaldırıp bakma gereği duymamıştı. Bakmazsa nasıl görecek ve varlığımı hissedecekti ki? "Merhaba Çağrı." Gülümseyerek eğilip yüzüne bakmaya çalıştığımda kafasını aniden kaldırdığı için kafası çeneme çarptı ve sızlanarak geri çekildim. Sadece bir çarpma ile bile canımı çok yakmıştı. Kesinlikle çok güçlü bir melezdi acaba bunun farkında mıydı? "Niye içime giriyorsun ki?" Kızarak çenemdeki elimi çekip çarptığı yere bakarken kaşlarımı çattım. "İçine mi girdim ben? Görmüyor musun? İçinde değilim buradayım?" Eli hala çenemdeyken bir süre şaşkınlıkla yüzüme baktıktan sonra elini çekip bıkkın bir nefes verdi. "Sanırım bu yanlış anlamaların dilden kaynaklı. Yani aslında çok akıcı Türkçe konuşuyorsun ama bazı kelimelerin anlamını tam olarak bilmiyor olabilirsin." Kafasını iki yana sallayarak derin bir nefes aldı. "Öyle olmasını umuyorum." Dediklerini anlamak için bir süre yüzüne baktım. Anlamayacağımı anladığımda ise çantamdan defterimi çıkarıp sıranın üzerine koydum. Prensin bakışları telefonunda iken eğilip neye bakmak istediğine bakmak istedim fakat bir anda bana dönüp ters bir bakış attığında vazgeçtim. Sanırım yanlış bir şey yapıyordum. Yani böyle ters ters bakmasına gerek yoktu, isterse ben de ona telefonumu gösterirdim. "Sen niye yanıma oturdun?" Bu durumdan memnun olmadığını ses tonundan da anlamak mümkündü. "Arkadaş olmak için." Gülümseyerek konuştuğumda gözlerini devirip telefonunu sıranın üzerine koydu. "Başka arkadaşın yok mu?" Sorduğu soru ile eş zamanlı olarak kapıdan giren Efe'ye bakıp parmağımla onu gösterdim. "Efe var." Bakışlarımı tekrar prense çevirdim. "Bir de Kaan var. Onunla da dün arkadaş oldum." Sahte olduğu belli olan bir şekilde gülümseyerek kafasını aşağı yukarı salladı. "Oldukça arkadaş canlısı bir insansın. Eminim kendine bir sürü arkadaş bulursun. O yüzden beni rahat bırak." Yüzümdeki gülümseme bir anda silinirken kafamla onu onayladım. Elbette onu rahat bırakmak gibi bir derdim yoktu sadece fazla ısrarcı görünmemem gerekiyordu. Prensi iyice kaçırmaya gerek yoktu. Bizim hemen ön sıramıza oturan Efe ile göz göze gelince zoraki bir şekilde gülümsedim. Efe , üzüldüğümü anladığı için olacak elini elimin üzerine koyarak gülümsedi ve göz kırptı. " Sorun yok. Olacak." Zihnini okuduğumda genişçe gülümsedim. Elimi bırakıp önüne döndüğünde prensin bakışlarını üzerimde hissederek ona döndüm. Bakışları bir süre benim ile Efe arasında dolaştıktan sonra dersliğe giren hocaya döndü. Ders boyunca not tutmuştum. Bunların hiçbir işime yaramayacağını biliyordum ama yine de normal bir öğrenci gibi görünmem gerekiyordu. Hocanın bir sonraki derste çözümünü göstermemiz gereken soruyu ve çözümünü de yazdıktan sonra defteri kapattım. Bakışlarım yan tarafımda duran prense kaydığında şaşkınlıkla bana baktığını gördüm. "Zeki misin aptal mı anlamıyorum?" Sıranın üzerinde duran telefonunu alıp cevap vermeme fırsat vermeden kalktığında bir süre arkasından öylece baktım. "Benden hiç hoşlanmıyor." Bıkkın bir nefes vererek konuştuğumda yanıma gelen Efe elini omuzuma koyarak beni onaylayacak şekilde kafasını salladı. "Öyle görünüyor." Cidden bana ne kadar yardımcı oluyordu ya? Yardım etmek için değil de hevesimi kaçırmak için gelmiş gibi bir hali vardı. İkimiz birlikte kampüsün bahçesine çıktığımızda prensi ve dün biz arabaya binerken bizi gören arkadaşını gördüm. Yanlarında üç kişi daha vardı ama onları ilk kez görüyordum. Onların hemen yanındaki masaya oturduğumuzda prens ve arkadaşının bakışları bize kaydı. Prens anında bakışlarını kaçırırken arkadaşı biraz daha baktıktan sonra kafasını çevirmişti. "Kaan ile bir şeyler içmeye gidecek miyiz?" Kafamla Efe'yi onaylayarak bakışlarımı prensten çektim. "Arkadaş edinmemiz gerekiyor." "Ondan iyi elektrik almadım. Kötü biri gibi." Efe'nin bunu tek bakışta anlaması imkansızdı ve hemen böyle düşünmesi çok ayıptı. "Kahin bize ne demişti? İnsanlar içinde kötüler de var iyiler de. Bizim gibi değiller iyiler ve kötüler bir arada yaşıyor. Yine de hangisinin iyi hangisinin kötü olduğunu hemen anlayamayız. Bu yüzden böyle düşünmemek lazım. " Ben konuşurken Efe dikkatle dinlemiş ama yine de tatmin olmamış gibi omuz silkmişti. Onu ikna etmek için uğraşmak yerine gözlerimi yumarak hemen yanımızdaki masada oturan prens ve arkadaşının sessiz sessiz konuştuğu şeyi duymaya çalıştım. "Tolga, saçmalamayı kes." Arkadaşının adı Tolga olmalıydı. "Hayır ne var yani? Partide olağanüstü güzel bir kız olacak. Ben çağıracağım sana ne oluyor?" Acaba kimden bahsediyordu? "Sen kıza mı yürüyorsun?" Prens biraz sinirli konuşmuştu. "Belki? Senin için sorun mu? İlgilenmediğini söyledin." "Ne halin varsa gör." Prens sitem eder gibi konuştuğunda yanımda bir hareketlilik hissedip gözlerimi açtım. Biraz önce konuştuğu arkadaşı şu an tam karşımda duruyordu. "Merhaba Tolga ben." Elini uzattığında ben de elimi uzattım. "Helen." Elini 57 saniyeden önce çekip Efe'ye uzattı ve onunla da tanıştı. "Okulda yeni olduğunuzu duydum. Bu akşam evimde bir parti veriyorum. Kaynaşmak isterseniz beklerim." Bu çocuk, prensin arkadaşıydı ve onunla arkadaş olursam prense yakın olurdum. Üstelik prens de bu partiye gelirdi. Üstelik hiç insan partisi görmediğim için merak da etmiştim. "Olur." Dedim gülümseyerek. "Telefonunu verirsen sana konum atarım." Telefonumu neden ona vermem gerektiğini anlamasam da cebimden çıkarıp ona uzattım. Şimdi yeni bir telefon mu almam gerekiyordu? Tolga, elimden telefonunu alıp bir şeyler yaptı ve tekrar bana uzattı. Şaşırsam da belli etmemeye çalışarak telefonumu geri aldım. Bizi partiye çağırmaktan vazgeçmiş olabilir miydi? "Numaranı kaydettim. " Kendi telefonunu çıkarıp tekrar bir şeyler yaptı. Telefonu varsa benimkini niye istemişti? "Sana konum atarım." Gülümseyerek prensin yanına gittiğinde bakışlarım Efe'ye döndü. "Telefonumu neden aldı?" Şaşkınlıkla Efe'ye bakarken gülümseyerek elini omuzuma attı. "Numaranı kaydetti işte sana konum atacak. Sana ulaşmak için." Anladığımı belirten şekilde kafamı salladım fakat çok da anladığım söylenemezdi. İnsan işlerinden pek anlamıyordum ve bir an önce evime dönmek istiyordum.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD