3.BÖLÜM

1278 Words
Evden içeri girdiğimizde bakışlarım evde dolandı. Benim burada yaşamak için aldığım eve benziyordu. Gerçi hepsi birbirine benziyordu. Büyük bir salona girdiğimizde prens üzerindeki deri ceketi çıkarıp koltuğun üzerine bıraktı ve bakışları bana döndü. "Bir şeyler içer misin?" Sevinçle kafamı aşağı yukarı salladım. "Çikolatalı süt var mı?" Bu sabah içmiştim ve çok hoşuma gitmişti ama prens bu söylediğimi yadırgar gibi yüzüme bakıyordu. Acaba o çikolatalı süt sevmiyor muydu? "Çikolatalı sütüm yok." Sakin bir şekilde konuştuktan sonra bakışları beni inceledi ve eliyle koltuğu işaret etti. "Seninle önce biraz konuşsak iyi olur." Kafamla onu onaylayarak işaret ettiği yere oturdum ve eteğimi düzelterek ellerimi önümde birleştirdim. İnsan kıyafetlerini sevmemiştim çok dar oluyordu. Biz Ayelissa'da tülden elbiseler giyerdik. Orayı şimdiden özlemiştim. "Bak bu tarz konulara pek takılmam. Yani nasıl desem?" Karşımdaki koltuğa oturduğunda dikkatle onu dinliyordum. "Güzel bir kız benimle birlikte olmak istiyorsa pek geri çevirmem ama." Derin bir nefes aldığında gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Ben ona birlikte olmak istediğimi asla söylememiştim. Beni yanlış mı anlamıştı? "Sende biraz tuhaflık var yani nasıl desem biraz kaçık birine benziyorsun ve ben başıma iş almak istemem." Bana ikinci kez kaçık diyordu ve ben neden onun başına iş olacaktım ki? Sadece arkadaş olmak istemiştim! "Sanırım beni yanlış anladın." Kelimelerimi daha anlaşılır kılmak adına dikkatli konuşmaya özen gösteriyordum. "Ben sadece seninle arkadaş olmak istedim. Yani Efe ile nasıl arkadaş isem seninle de öyle arkadaş olmak istiyorum." Bu durumu daha açık nasıl anlayabilirdim bilemiyordum. Normalde bir prens ile arkadaş olmam mümkün değildi aslına bakılırsa ama şu an dünyada olduğumuz için ve görevim bu olduğu için maalesef bu şekilde davranmak zorundaydım. Üstelik bu görevi kral verdiğine göre ceza da almazdım. "O yüzden mi benimle yatmak için buraya geldin?" Prens şaşkınlıkla bana bakarken kafamı anında iki yana salladım. "Sadece sen yatacaktın. Ben seninle niye yatayım?" Sesim hafif yüksek çıkınca gözlerimi yumarak derin bir nefes aldım. Prense bağırıyordum. Gözlerimi tekrar açtığımda prensin bana şaşkınlıkla baktığını görünce yutkundum. Bağırdım diye kızmış mıydı? "Sen gerçekten kaçıksın ve şimdi bu evden gidiyorsun." Ayağa kalkıp önüme geldiğinde gözlerimi kocaman açarak ona baktım. Ona kötü davranmamıştım ve bana böyle davranmaya hakkı yoktu. O Ayelissa prensiydi ve bir Ayelise böyle davranamazdı. "Ben sadece arkadaş olmak istedim!" Bir an önce her şeyi anlatıp Ayelissa'ya geri dönmek istiyordum! "Yeterince arkadaşım var ve bir manyak ile arkadaş olmayacağım." Kolumdan tutup beni çektiğinde bedenim anında ona doğru çekildi. Kolumu çok sıktığı için açıldığını hissediyordum. Aldığım bilgilere göre bir insan canımı yakamazdı ama o bir melez olduğu için bunu başarıyordu. "Ne oluyor burada?" Yabancı bir erkek sesi duyduğumda bakışlarım evin içine girdiğimiz yöne kaydı. Prens elini hızla kolumdan çekerken bize şaşkınlıkla bakan uzun boylu adama baktı. "Sorun yok abi. Arkadaş gidiyordu." Hem arkadaş diyordu hem kovuyordu! İnsanları anlamak neden bu kadar zordu ki! "Arkadaşın kim?" Kapıda duran insan hala bana bakıyordu ve daha önce gördüğüm insanlar gibi bana şaşkınlıkla bakıyordu. Bu durum canımı sıkmaya başlamıştı. "Hera." Prens bıkkın bir ifadeyle konuştuğunda kafamla onu onayladım. "Bu kadar güzel bir kadına kaba davranmaman gerekiyor." Adam bana doğru ilerlemeye başladığında prens önüme geçip bıkkın bir nefes verdi. "Biraz kaçık bir arkadaş abi." "Olsun kaçık severim." Adam bana doğru elini uzattığında prens aradan çekildi ve tanışmak için elimi uzattım. "Mert." Kendini tanıttıktan hemen sonra elimi dudaklarına götürüp hafifçe bastırdı. Bunun bir nezaket olduğunu öğrenmiştim. Sanırım kibar bir adamdı. Prens ile arkadaş olmak için arkadaşları ile de arkadaş olabilirdim ve Mert ile kolay arkadaş olacak gibiydim. En azından bir yönden şans bana gülse iyi olurdu. İçimden 57 ye kadar sayıp elimi çektim. Prens ile tanıştığımızda elimi 57 saniye sonra bırakmıştı. "Bizimle yemeğe kalmak ister misin?" Mert'in sorusu ile yüzümde kocaman bir gülümseme oluştu ve kafamı aşağı yukarı salladım. Hemen yanımda duran prensin bu durumdan pek hoşnut olduğunu sanmıyordum ama yapacak bir şey yoktu. Buraya bir amaç için gelmiştim ve öyle ya da böyle görevimi yerine getirecektim. "Abi biraz konuşalım mı?" Prens, Mert'in kolundan tutup başka bir odaya doğru götürürken salondaki koltuklardan birine tekrar oturdum. Cebimden çıkardığım telefonun arama motoruna yatmak yazıp ne anlama geldiğine baktım ve gözlerim kocaman açılarak yazanları okudum. Prens benimle sevişmek mi istiyordu? Bana aşık mı olmuştu? İyi de bu çok saçmaydı. Nasıl hemen aşık olabilirdi? Ayelissa'da sevişmek için aşık olmak gerekiyordu aksi halde bir birleşme mümkün değildi çünkü hormonlar buna izin vermiyor ve çalışmıyordu. O bir melezdi ve onunda biriyle beraber olması için aşık olması gerekmiyor muydu? Bununla alakalı kahinler ile görüşmem gerekiyordu. Prens ve Mert odadan hala çıkmadığı için merakıma yenik düşerek gözlerimi kapattım ve ne konuştuklarını dinlemeye başladım. "Abi kız biraz tuhaf böyle yarım akıllı gibi. Çok güzel olunca zekadan almışlar demek ki. Her şey birden olmuyor işte." Ben yarım akıllı falan değildim sadece bilmediğim bir yerdeydim ve biraz bocalıyordum. Alışınca daha normal davranacaktım. "Daha iyi ya saf işte iyi kız. Diğerleri gibi değil. Ne istiyorsun? Bu eve her gün başka bir kız gelmesinden sıkıldım. Bari teke indir. Hem güzel hem iyi." "Abi şu an ne yapıyorsun? Kızı bir saattir tanıyorum." "Bir saattir tanıdığın kızı eve getiriyorsun ama?" Mert, prense kızıyordu. Hatta bağırıyordu. Onun prens olduğunu bilmedikleri için bu kadar rahat davranıyorlardı. Konuştuklarını duyuyordum fakat birleştirip anlam yükleme konusunda zayıftım. "O iş başka. Onun için tanımama gerek yok." "Beni sinir etme Çağrı. İçeri geç ve kıza iyi davran yoksa bu ay tüm temizliği sen yaparsın." Odanın kapısının açılma sesini duyduğumda gözlerimi açıp televizyon olduğunu öğrendiğim şeye baktım. Dün evde iken biraz izlemiştim içinde minik insanlar vardı ve gösteri yapıyorlardı. Dizi olduğunu öğrendiğim şeyi ise sevmiştim ama tekrar izlemek için bir hafta beklemem gerekiyordu. "Ne yemek istersin?" Prens aslında bir an önce gitmemi dileyen yüz ifadesi ile konuştuğunda genişçe gülümsedim. Onunla arkadaş olmak isteyen bendim ve iyi davranmam gerekiyordu. Gerçi ben istesem bile kimseye kötü davranamazdım çünkü benim mayamda iyilik vardı. "Fark etmez." Pek fazla yemek çeşidi bilmediğim için tercihi onlara bırakmak daha mantıklı gelmişti. "Pizza söylüyorum." Aynı bıkkın ifadeyle konuşup telefonunu çıkardığında dikkatlice onu izledim. Pizza kendisi mi gelecekti? "Yarım saate gelir." Bize açıklama yaptıktan hemen sonra telefonunu cebine koydu. Odada bir süre sessizlik oldu ardından sessizliği bozan Mert olmuştu. "Nerelisin Hera?" Yalan söylemek çok zor olsa da kutsal bir görev için bunu yapmak zorundaydım. "İsveç." "Okul için mi buradasın?" Kafamla Mert'i onayladım. Konuşmazsam daha az yalan söylüyor gibi hissediyordum. "Ne zamandır Kore'desin?" Hep böyle soru mu soracaktı? "Dün geldim." Dedim artık sorgulanmaktan bıkmış olduğumu belli edercesine. Soru sorması sorun değildi fakat yalan söylemek bir Ayelis için çok zordu ve kendimi kötü hissediyordum. Mert, sıkıldığımı anlamış olacak ki başka soru sormadı. Pizzalar geldiğinde sessizce yemeğimizi yedik. Prens benimle pek ilgilenmedi çünkü benimle arkadaş olmak istemiyordu. Bunu çok net göstermişti. Yine de pes etmeyecektim. Ayelissa'nın geleceği benim elimdeydi. Mert, ben evden çıkarken evime bırakmak için ne kadar ısrar etse de kabul etmedim. Araba ile gitmek sinir bozucuydu ve bulduğum ilk yerde gözlerimi kapatıp evime gidecektim. Merdivenlerden yavaşça inerken çarptığım beden ile irkildim. Kafamı kaldırıp yüzüne baktığımda endişe ile bana baktığını gördüm. "Affedersiniz görmedim. İyi misiniz?" Kafamı anında olumlu anlamda salladım. "Sorun yok." Gülümseyerek karşılık vermemin nedeni iyi birine benziyor olmasıydı. "Burada mı oturuyorsun?" O da gülümseyerek karşılık vermişti ve benimle sohbet ettiğine göre arkadaş olmak istiyordu. Acaba prensi tanıyor muydu? Onunla arkadaş olursam bana faydası olur muydu? "Hayır bir arkadaşıma gelmiştim. Adı Çağrı. Tanıyor musun?" Heyecanla ona baktığımda kafasını iki yana salladı. "Ben de bugün taşındım ama komşum olmalı. Adım Kaan." Elini uzattığında yüzümdeki hevesli ifade gitmişti ama yine de elini sıktım. Bana pek bir faydası olmayacak ise arkadaş olmanın bir anlamı yoktu ama yine de kabalık etmek istememiştim. "Hera." "Görüşürüz Helen." 57 saniyeden önce elini çekince biraz şaşırsam da belli etmemeye çalışarak gülümsedim ve merdivenleri inmeye devam ettim. Apartmandan çıkıp sokağın başına gittiğimde bir apartmanın girişine girdim ve kimsenin görmediğine emin olduktan sonra gözlerimi kapattım. Gözlerimi tekrar açtığımda ise beklediğim gibi evimdeydim. Beklemediğim şey ise Efe'nin buradaki varlığıydı. Onun dünyada ne işi vardı?
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD