bc

MUCİZEM SENSİN +18

book_age18+
3.9K
FOLLOW
31.7K
READ
HE
mafia
bxg
serious
highschool
seductive
like
intro-logo
Blurb

Avşin, birçok engelle dolu hayatının ortasında, kendine yer bulmaya çalışan genç bir kadındır. Gözleri kadar karanlık olan geçmişinden kaçarken, mafya dünyasının gizemli bir figürü olan Baran'ın kollarına sığınır. Baran, tehlikeli bir adam olabilir, ama onunla paylaştığı geçmiş ve birbirlerine karşı hissettikleri, Avşin'in hayatta kalma savaşını bir aşk savaşına dönüştürür.

Ancak Avşin'in Baran'ın dünyasında her şeyin göründüğü gibi olmadığını hızla fark etmesi uzun sürmez. Kaçmak istediği her an, onu daha da derinlere çeken bir sırrın pençesinde bulur kendini. Bir yandan Baran'ın tehlikeli dünyasındaki düşmanlarla başa çıkmaya çalışırken, bir yandan da bu karanlık dünyada kendini ve aşkını koruma savaşı verir. Avşin'in karşısındaki seçimler, onu ya sonsuz bir aşka ya da kurtulması imkansız bir karanlığa sürükleyecek. Peki, aşk, tüm bu tehlikelerin ve sırların üstesinden gelmeye yetecek mi?

chap-preview
Free preview
GİRİŞ
Rüzgârın uğultusu pencerenin aralarından girerken, hırkasına sarılan genç kız gözüne ilişen paketi bir süre inceledi. Her gün kim getiriyordu bu yiyecekleri bilmiyordu. Düşünmekten kafası karışmış, kimseye bir şey diyemediği için de gergin hissediyordu. Pencerenin kahverengi sapını tutup aşağı indirdiğinde aralık kısımdan gelen uğuldayan ses ince tüylerini diken diken etti. Parmak uçları aralık olan kısımdan dışarı doğru uzanırken poşetin üzerinde duran taşı boşluğa bırakıp poşeti parmakları arasına aldı. Sanki biri onu izliyor, bu hissiyat da daha fazla gerilmesini sağlıyordu. Poşeti içeri aldığında pencereyi kapatıp yere oturdu hemen. Her ne kadar odasının ışığı yanmıyor olsa da biliyordu ki bu poşeti koyan kişi uzaktan da olsa onu izliyordu. Ağzı bağlı olan poşeti çözerken, ekmek arası köfteyi görünce buruk bir tebessüm oluştu dudaklarında. Sadece canım köfte ekmek istiyor demişti Zeliha'ya. Bunu söylerken yanında kimse yoktu, nasıl oluyor da birileri onu duyuyor da isteğini yerine getiriyordu? Kafası karışmış halde elindeki ekmeğe bakan kız poşetin ağzını bağlayıp sırtını yatağa yasladı. "Kimsin sen? Kimsin de canımın istediği her şeyi anında yapıyorsun. Neden kendini saklıyorsun, neden karşıma çıkıp bana bu yiyecekleri aldığını söylemiyorsun?" Eli alnında, lacivert olan halısını izledi. Yine kafasındaki düşüncelerle uyuyacaktı. Bu yiyecekleri alan kişinin kötü biri olduğunu düşünmüyordu. Belki ona acıyan biriydi, başını aşağı yukarı salladı. Kesin ona acıyan biriydi. Başka bir anlamı yoktu bunların. Konuşurken zorlandığı için mahallesindeki bazı kişiler ona acıyarak bakıyordu. Sanki eli ayağı tutmuyormuş gibi ona yardımcı olan insanlar doluydu bu mahallede. Hepsinin davranışlarına sinir olsa da saygısını kaybetmiyordu. Poşeti bilgisayar masasının üstüne bıraktığında, üzerindeki siyah hırkayı çıkarıp yatağın içine girdi. Gür, beline kadar uzanan saçlarını sağ omzundan aşağı sarkıtırken başını yumuşak yastığının üstüne bırakıp gözlerini kapadı. Uyku bu gece ona zor gelecekti, o gelinceye kadar gözlerini açmayacaktı. Boş tavanı izlemek onun için düşünmek demekti. Düşünmemek için gözlerini bu gece hiç açmayacaktı. Yirmi iki yıllık hayatının en stresli gecesini yaşayan genç kız gözlerini açtığında içeriden gelen babasının sesiyle bacaklarını hızla yataktan indirdi. Beyaz dolabına yönelerek, içinden siyah kotuyla gri örme kazağını aldı. Oyalanmadan üstünü giyindikten sonra yatağını toplayıp odadan çıktı. "Bir bok olacağı yok. Vır vır konuşup da başımı ağrıtma sabah sabah." Babası her zaman olduğu gibi bozuk ağzıyla konuşuyordu. Sabah sabah onun sesini çekmek istemediği için askıdan montunu alıp salona ilerledi. Annesi ellerini dizlerinin üzerinde birleştirmiş, babasının karşısında iki büklüm duruyordu. Onun bu duruşuna üzülse de sesini çıkarmadan içeri ilerledi. "Ooo, prensesimiz de uyanmış," diyen adama bakışlarını çevirdiğinde başını hafif kaldırdı. "Günaydın baba," dedi zorla. Konuşmak onun için çok zordu. Kelimeler dudaklarının arasından o kadar zor çıkıyordu ki, canı acıyordu adeta. Tek bir harfi dudaklarının arasından çıkarana kadar nefesi kesiliyordu sanki. Göbeğini kaşıyan babası onu baştan aşağı incelerken sağ ayağını sol ayağının üzerine aldı. Biri onu incelerken ister istemez tedirgin oluyordu, üstelik onu gözleriyle ezen kişi babası olduğunda hepten panik oluyordu. Tıpkı şu an olduğu gibi, çantasını parmakları arasında döndürürken ona bir böcekmiş gibi bakan babasının gözlerinden gözlerini çekemiyordu. "Daha ne kadar gözümün önünde duracaksın?" Yerinden kıpırdayıp, "Ben," dedi eli göğsünün üstünde. Sanki göğsünün üstünde eli olunca kelimeler rahatlıkla çıkacaktı dudakları arasından. "Bugün," dediğinde ise başı öne doğru ilerledi. Sadece sesi değil bedeni de titriyordu. Konuşurken çenesi fazlasıyla titriyordu ama bedeninin titremesinden nefret ediyordu. Ağzı açık kızına bakan adam burnunu karıştırıp, "Hebe hebe," diyerek ağzını yamultarak konuştuğunda karısı gözyaşlarını tülbendine sildi. Başı dik babasına bakan Avşin onun bu tavrına alışık olduğu için umursamadan zor da olsa konuşmaya devam etti. "Ürünleri teslim edeceğim," dediğinde belki beş dakika geçmişti durduğu yerde. "Allah işini rast getirsin kızım." Annesine tebessüm edip arkasını döndü. Babası onunla dalga geçerek çayını içerken onu duymazdan gelip botlarını ayağına geçirdi. Erkek çocuk takıntısı olan babası sanki bütün suç onunmuş gibi kızının üzerine gidiyordu. Doğuştan kekeme olan en küçük kızıyla dalga geçiyor, en ufak fırsatta onu itelemekten zevk alıyordu. Babasının gamsız olduğunu bilen genç kız onun bu tavırlarını görmezden gelerek hayatına devam ediyordu. Dört ablası babasının bu tavırlarından rahatsız olup erkenden evlenip gitmişlerdi evden. Ona göre kaçış evlilik değildi. Ablalarının aksine iki senelikte olsa üniversiteyi bitirip kendine mahallede ufak bir butik açmıştı. Akşama kadar butiğin içinde ip satıyordu. Kalan vakitlerinde amigurumi (örgü bebek) yapıp yetimhanedeki çocuklara hediye ediyordu. Mahallesinin dar sokaklarını hızlı adımlarla aşındırdığında dükkânının önüne geldi. Samimi arkadaşı Zeliha dükkânı erkenden açmış, içeriyi sıcacık yapmıştı. Yüzündeki tebessümle, "Günaydın," dediğinde, "Günaydın," cevabını aldı arkadaşından. Onun asık suratlı haline alışık olmayan genç kız yanına gidip, "Bir şey mi oldu?" dedi çekinerek. Omzunu silken Zeliha, "Bir şey yok," dediğinde onu şimdilik yalnız bırakmak istedi. "Ben bebekleri teslim etmeye gidiyorum. Öğlen gelirim." Başını sallayan Zeliha oturduğu yerden kalkarken, arkadaşını bir süre inceledi, Avşin. Ona ne olduğunu deli gibi merak ediyordu, sürekli cıvıl cıvıl olan kız şimdi dut yemiş bülbül gibiydi, tek kelime etmiyordu. Sıkıntıyla cam masanın üzerinde duran kutuyu kucağına aldı. "Kolay gelsin," diyerek adımlarını çıkışa çevirdiğinde gözü gökyüzüne kaydı. Yağmur yağacaktı, bir an önce durağa gitmeliydi. Koşar adım dükkândan çıkıp durağa ilerlemeye başladı. Yeni yeni dükkânlarını açan esnaf ona, "Günaydın," dediğinde başını eğip karşılığını veriyordu. "Ben yardım edeyim istersen?" Arkasından duyduğu kalın erkek sesiyle olduğu yerde durup omzunun üzerinden ona seslenen uzun boylu, kumral adamı inceledi. Kimdi bu? Akın! Kendi dükkânın arkasında marangozu olan adam. Üstelik evlerinin karşısındaki dubleks evde yaşıyordu. Bir kere bile konuşmadığı adamın ona yardım teklif ediyor olması şaşırtmıştı Avşin'i. Başını iki yana sallayıp, "Teşekkür ederim," dediğinde adamın gözlerinin içine baktı. "Ağır gibi duruyor, gideceğin yere kadar bırakabilirim." Bu adamın da ona acıdığını düşünüyordu. Bundan rahatsız olduğu için, "Ben hallederim," dediğinde adamın ilgiyle onu dinlediğini fark etti. Diğerleri gibi konuşurken gözlerini başka yere çevirmiyor, gözlerinin içine bakıyordu. Üstelik acıma belirtisi de yoktu o gözlerde. Başını son kez eğip arkasını döndüğünde hızlı adımlarla durağa yürümeye devam etti. Her ne kadar koli ağır olsa da yardım istemiyordu. Bu zamana kadar her şeyini kendi halletmiş biriydi o. Eğer bir kişinin yardımını kabul ederse bu sefer kendini güçsüz hissederdi. Belki zor konuşuyordu ama bedenen ve ruhen güçlü bir kızdı. Bir uzvunun tam anlamıyla işlevini görmemesi ona acınarak baktırmamalıydı ve işte bu yüzden daha da dik durmalıydı. Durağa geldiğinde gideceği yerin hat seferlerini kontrol etti. Gözleri her zaman gittiği minibüs şoförünü ararken adamın gitmesinden korkuyordu. Bir senedir o adamın minibüsüyle yetimhaneye gittiği için adam artık ezberlemişti onun nereye gidip geldiğini. Bu yüzden parayı uzatıp yerine oturuyordu. Onu görmediği için yüzü asılmış halde elindeki kutuyu yere bıraktı. Mecbur başka minibüse binecekti. Bu yüzden telefonun not kısmını açıp gideceği yerin ismini ve adresini yazdı. En azından bir saat şoföre derdini anlatmak durumunda kalmayacaktı. Telefonu montunun cebine koyarken kutuyu kucağına aldı. Kapıları açılan minibüse doğru ilerlerken, "Günaydın, Baran oğlum," diyen adamın sesiyle arkasını döndü hızla. Kehribar gözlü genç adamla göz göze gelince bakışlarını hemen önüne çevirdi. Hızlanan kalp atışları, elini ayağını birbirine karıştırırken soluğunu kontrol altına almak adına gözlerini kapatıp açtı. "Bundan sonrası sana ait." "Eyvallah abi. Hadi sen git evine uyu." Arkasında duran adamın geçmesi için kenara çekildiğinde, kucağından alınan kutuyla irkildi bir an. "Geçsene içeri, soğuk hava." Başını sallayıp minibüsün içine girdi. Genç adam koliyi ön koltuğun üzerine bırakırken şoför koltuğunun arkasına oturdu. Soğuk havada avuçlarının içi terlemiş, elini kıyafetine sürtüyordu. Kuruyan dudaklarını diliyle ıslatıp, ayakları sanki hareketli müzik çalıyor gibi ritim tutuyordu. "Yine çocuklara bebek mi götürüyorsun?" Başını sallayıp gözlerini dışarı çevirdi. Bu genç adamla evleri yan yanaydı. Ne zaman onu görse hızlanan kalp atışlarına bir anlam veremiyordu. Adamın efsunlu sesini duysa kekeme hali heyecandan daha fazla artıyordu. Bu hisleri onu şaşırttığı gibi korkutuyordu da. Bazen onunla birbirlerine benzediğini düşündüğü için bu hale geldiğini sanıyordu. Sebebi ise, tıpkı kendi evlerinde olduğu gibi onların da her akşam evlerinde kavga oluyordu. Onun da babası kötüydü, üstelik annesini dövüyordu. Kendi babası onunla dalga geçse de ona vurmuyordu en azından. Dayak yiyen kadın için üzülse de elinden bir şey de gelmiyordu. Bir iki kere gizli gizli mahalleye polisi çağırsa da kadın kocasını her defasında affediyordu. Kadına da kızmıyordu, biliyordu ki oğlunun başına bela gelmesin diye sesini çıkarmıyordu. Çoğunlukla oğlu başka yerde kaldığı için annesinin dayak yediğini bilmiyordu. Sıkıntıyla dışarıyı izlerken yol akıp gitmişti. Minibüsün içindeki gençlerin yardımıyla koliyi aşağı indirip yetimhaneye ilerledi. Onu gören güvenlik görevlisi tebessüm ederken elinden koliyi alıp, "Hoş geldin kızım," dedi. "Hoş buldum, Muzaffer amca." "Terapi iyi geliyor sana, eskisi gibi zorlanmıyorsun konuşurken." Her zaman aynı kelimeleri söyleyen adama tebessüm eden genç kız onun gönlünü hoşnut etmek için bu sözleri söylediğini biliyordu. "Sağ ol," diyerek içeri girdiğinde etrafını saran çocuklara sarıldı. "Hoş geldin," diyen Müdireye, "Hoş buldum," deyip üzerindeki montu çıkardı. "Avşin abla seni seviyoruz," diye bağıran çocuklar kalbinin pır pır atmasını sağlarken kutunun kapağını açıp on sekiz tane aynı örnek olan bebekleri çocuklara dağıttı. Kızların bebeklerinin pembe elbiseleri varken erkeklerin mavi tulumları vardı. Bu bebekleri yapmak neredeyse bir ayını almıştı. "Ben," dedi yere oturarak. Çenesi titrerken tekrar, "Ben," dedi, neden gelmiyordu devamı. Eli yumruk olmuş, konuşamadığına isyan ediyordu böyle durumlarda. "Biz seni dinliyoruz Avşin abla, kendini sıkma." Esmer olan tombul çocuğun yanağını öpüp kocaman gülümsediğinde onunla birlikte bütün çocuklar gülümsedi. "Başka hangi bebeği yapmamı istiyorsunuz?" Sonunda konuştuğunda çocuklar düşünür gibi yapıp birbirilerine baktılar. Hepsi anlaşmış gibi, "Sen ne yaparsan o olur?" diye bağırdılar. Koro gibi konuşan çocukların hepsine sarılmak isteyen Avşin kollarını iki yana açıp çocukların ona doğru gelmesini bekledi. Bir anda Avşin ablalarına sarılan minikler onun yanaklarını öperken genç kız coşkulu bir sevinçle sevgilerine karşılık verdi. Öğlene kadar onlarla oynayan Avşin gitme saatinin yaklaştığını fark edince çocuklarla vedalaşıp yurttan ayrıldı. Beş dakika sonra minibüs gelecekti. Kulaklığını takıp ellerini cebine koydu. Gelip geçen arabaları izlerken minibüsün geldiğini görünce öne doğru adım attı. Başka şoförün geldiğini gören genç kız yüzünü assa da önünde duran arabaya bindi. "Son durak," diyerek arkadaki boş koltuğa oturduğunda, hızlı hızlı atan kalbini sakinleştirmek istedi. Kendini sıktığı zaman kalp atışları hızlanıyordu. Terapist bunun normal olduğunu söylediği için bu meseleyi kafasına fazla takmıyordu. Elbet bir gün konuşması düzelecekti, buna inanıyordu. Eskiden hiç konuşamazdı, şimdi ise en azından insanlarla sohbet etme cesareti gösteriyordu. Minibüsten inip koşar adım mahalleye girdiğinde, insanların onların evinin olduğu sokağa koştuğunu gördü. Kalbi deli gibi çarpmaya başladı. Annesine bir şey olduğunu düşünüp dükkâna girmeden evlerine koştu. Büyük bir kalabalık vardı. Bağırışlar, çığlık seslerine karışıyordu ambulansla polis arabasının siren sesleri. Yüreği ağzında, kalabalığın arasından geçmeye çalışırken sağa sola onu iten insanlara öfkeyle bakıyordu. Tamam, bilerek yapmıyorlardı ama canı yanıyordu ister istemez. Kaldırama çıktığında, "Ne yaptın oğlum?" diyen kadının acı çığlığını duydu. Gözleri kocaman olmuş halde iki çarşaflı kadının yanına geçti. "Ne, ne olmuş?" dedi zorla. "Gitme yavrum oraya. Baran babasını öldürmüş, bakma sen korkarsın." Gözleri hepten büyüyen genç kız görmek için kadınların arasından bakmak istediğinde kadının biri ona sarıldı. Nasıl olurdu bu? Sabah onun arabasıyla yetimhaneye gitmişlerdi, genç adamın birini öldürebileceğini asla düşünmek istemiyordu. "Dur yavrum, korkarsın diyorum." "Ben annemin yanına gideceğim." Panik atağı olduğu için elleri titrerken, gözyaşları çoktan hızlı akmaya başlamıştı. Kadınlar onu sakinleştirmeye çalışırken, kolunu tutan adamla göz göze geldi. Akın'dı bu. Acı çektiği yüzünden belli olan adam onu inceliyor, iyi olup olmadığına bakıyordu. Genç adama ne olduğunu anlamaya çalışan Avşin duvar dibine oturtulduğunda kadınlardan birinin verdiği suyu içti. "Korkma sen kuzum. Sizinkiler iyi, bu adam karısını sokak ortasında dövmeye kalkınca Akın kadını elinden almak için ortaya attı kendini. Pislik adam çocuğun koluna bıçağı sapladı." Derin derin nefes alan Avşin sanki dünyaya kapatmıştı kulaklarını. "Baran'a da yazık oldu. Çocuk evlenecekti, hapse girecek şimdi. Baba katili oldu, yazık." "Canım isteyerek öldürmedi ya, babası annesini bıçaklamasın diye elini tuttu o sırada adam çocuğun üstüne düştü. Sanki babasını bilerek mi öldürdü?" "Yazık oldu yazık. Sevdiği kız onca sene nasıl bekleyecek onu?" Yanı başında konuşan kadınların dediklerini algılamaya başlayan Avşin oturduğu yerden kalkmak istediğinde kolunu tutan sert elle çığlık atıp başını kaldırdı. Babası tüm öfkesiyle ona bakıyordu. "Ne bok yiyorsun burada?" "Rüstem abi kız korktu, bağırma." "Allah'ın eziği, bok mu var da duruyorsun burada. Eve geçsene." Kolunu acıtarak ayağa kaldıran babasına bir şey demek için ağzını açtığında, "Sakın konuşma," diyen babasının sesiyle dudağını ısırdı. "Rüstem amca, kızın canını acıtıyorsun bırak kolunu!" Omzuna konan ele bakan adam sen kimsin diyecekken başını hayırdır der gibi salladı. "Kızın canını acıtıyorsun, sıkma!" "Sen benim kızımın canını düşüneceğine kanayan koluna baktır istersen, kan kaybından gideceksin, Akın!" "Sana kızın kolunu bırak dedim, Rüstem amca!" diye tane tane konuşan mahallenin delikanlısını karşısına almak istemeyen adam kızının kolunu tutup, "Yürü eve," dedi. Bacakları titreyerek Akın'ın önünden geçen Avşin, gözlerini onun gözlerine çevirdiğinde adamın dolmuş gözlerini gördü. O an canının çok acıdığını düşündü. "Yarana baktır," dediğinde adamın dudaklarında buruk bir tebessüm oluştu. "Hangisine? Kalbimde aşkınla oluşan boşluğun yarasına mı yahut kolumdaki aldırış etmediğim ufak kesiğe mi?"

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
14.3K
bc

ÇINAR AĞACI

read
5.7K
bc

AŞKLA BERDEL

read
79.0K
bc

HÜKÜM

read
223.6K
bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
520.9K
bc

PERİ MASALI

read
9.5K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.9K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook