Ahu Hanım, gözleri alçılı bacağına kayınca kalbine bir sancı saplanmış gibi irkildi. Yüzünde yıllardır görmediği birini bulmanın sevinciyle beraber, bir anne şefkatiyle dolu endişe vardı. “Ah Devran… evladım,” dedi sesi titreyerek. “Sana bir şey oldu sandım. Bunca zaman nerelerdeydin? Bu hâlin de ne böyle?” Elini, hiç çekinmeden genç adamın koluna koydu; sanki kendi oğluymuş gibi. İçindeki özlemi ve merhameti saklayamıyordu. “Kim baktı sana? Yalnız mıydın? Şimdi nasılsın, çok mu acıyor ayağın?” diye sordu, gözlerinde yaşlarla. Devran’ın yüzü taş kesilmişti, hiçbir şey söylemedi. Ama gözlerini Ahu Hanım’dan değil, Elvin’den ayırmadı. Elvin’in kalbi sıkışıyordu. Devran'ın burada işi neydi ? Kaynanası neden kendi evladı gibi ilgileniyordu ? Ne yapacağını bilemedi. Ellerini önlüğünün cebi

