bc

Avuçlarımda Yakamozlar

book_age18+
38
FOLLOW
1K
READ
second chance
powerful
sweet
bxg
kicking
campus
small town
childhood crush
musclebear
like
intro-logo
Blurb

Yakamoz sanılanın aksine, ayın denize yansıması değil, denizde yaşayan mini minnacık, kendilerine plankton denilen canlıların, suyun içinde hareket halinde olmasıyla ışık saçması durumuymuş.

Bu planktonlar, kum tanesi büyüklüğünde var yok ve çalışma mantığı ateş böceklerine benziyor.

Tabi birde şöyle bir durum var, gel zaman git zaman bu ayın ışığını, insanlar yakamoz zannede zannede, sonunda bu durum da, bir deyim haline gelmiş mi gelmiş.

Peki ben bunu nereden mi biliyorum; bir dönem en büyük hayalim şuanda ise tek gerçeğim olan dalış mevzularından..

Bir gece dalışı yapmıştık ki..Of diyorum size, ama bunu başka bir gün anlatacağım. 

Bu arada ben Deniz ve evet var bir hayalimiz. Sözümü tutup okulumu bir bitireyim, sonra kendi dalış okulumu açacağım.

Artık göçebe hayattan, mobil hayata geçiş yapacağım. 21 yaşındayım 2,5 yıldır yaz-kış, gece-gündüz demeden dalıyorum.

Bir yandan da, bir şekilde bana gün gelip, bu kapıyı açan okulumu bitirmeye çalışıyorum.

Söz verdik bir kere.

Besyodayım.

Severek isteyerek geldim.

Hala da öyle çok seviyorum bölümümü.

Ama işte daha hazırlık sınıfının ilk ayında tanıştığım bu tutku, çok daha ağır bastı.

Okulumu bölümümü çok seviyorum, öğrendiklerimde yeni hayatım için, çok katkı sağlayacaktır eminim.

Ama ben dalış eğitmeni olmak istiyorum.

Bir düşünsenize 18 yaşınıza gelmişsiniz, video ve resimlerden başka deniz görmemiş, tadını biran teninizde tatmamışsınız.

Sonra bir gün birileri çıkageliyor, gel seninle o hiç görmediğin denizin, altını üstüne getirelim diyor..

chap-preview
Free preview
1. -Bir Bahar Akşamı Meselesi
Dönemde okula devam ediyorum. Yaz tatilinde Kaş'a gidiyor; hem çalışıp harçlığı çıkartıyorum, hem işimi öğreniyorum. Tabii okul dönemi de boş durmuyorum. Oturduğum semtte kafelerde, fastfoodcularda, nerde bir fırsat yakalarsam part time çalışıyorum. Malum maliyetli bir spor. Okul kulübünün etkinliklerine katılırken aileme yük olmak istemiyorum. İkinci dönem boyunca yerel bir kahvecideyim. Serviste 6, 8 yada 12 kişi çalışıyoruz. Aykut, Emir, Nesli ve ben, ders saatlerimizden dolayı hep aynı vardiyada denk geliyoruz. Tabii çalışma saatleri dışında da bir şekilde bir araya geliyoruz. Gel zaman git zaman, ben tutulduğumu hissediyorum. Ama kabul etmek istemiyorum bu durumu. Emirle bütün zamanlar su gibi akıp geçiyor, Elbette ki hep birlikte olmamızın da büyük etkisi var. Ama yinede o beni alıp bambaşka alemlere götürüyor. Maceracı ruhu, hayalperestliği, adrenalin tutkusu.. Öylesine bu kadar iyi zaman geçiriyor olamayız. Onda da bana karşı birşeyler olduğunu sezebiliyorum. Yine de böyle bir arkadaş böyle bir dost insanın hayatında kaç defa karşısına çıkar ki! Olur da bir yola gireriz ve yürümezse, herşeyi tamamen kaybederim diye korkuyorum. Her güzel şey biter bir gün. Ki Emir çok yıpratıcı bir ilişkiden çok daha yeni çıkmış. Ve ben bu durumu öğrendiğimde her şey için çok geç olmuştu. Çoktan kaptırmıştım kendimi. Bütün bunlar için çok üzgünüm şimdi. - Yazın yaklaşmasına bile yeterince heyecan duyamıyorum. Geçen hafta yazları yanında çalıştığım patronum Ahmet abiyle görüştük telefonda; "Yeterince burnun sürtüldü, kararlığından da yeteneğinden de artık eminim geldiğinde seni 3.yıldızın için sınavlara göndereceğim." dedi. Bu yaz 3.senem olacak. Bir yandan sınav meselesini araştırıyorum. Bir yandan da kafeden üç beş kazandığımla ekipmanlarımı tamamlamak istiyorum. Bir yandan ne hazırlıklar yapabilirim ne yapmalıyım. Kafam da deli sorular.. Sonuçta artık dalışta profesyonel olacağım, bir aksilik olmazsa inşallah. Şimdiye kadar amatör sayılırdım. Hemen hemen her dalış severde var bu seviye. Heyecanım bir an yok. Sonra bir an her şeyi hatırlıyorum dolup taşıyorum. Ve sonra yine dalgınlaşıyorum, aklımda hiçbir şey yok. Neyse bugün okulda boş günümüz. Ders yok kafede Neslihan'la sabahçıyız. Diğerleri de bugün izin gününde, çıkışta bizi almaya geliyorlar. Herşey Neslihan'la Aykut'un planıymış. Tabii ki onlara göre küçük ve önemsiz detaylar olan bu konunun ana hatlarını çok sonra öğreniyorum. Herşey planlı olduğu halde, Neslihan şaşırıyor, poz kesiyor, daha neler neler.. . Çıkıyoruz iş yerinden. Epeydir beklediğimiz bir film var, vizyona girmiş bu hafta, ona gidelim diyorlar; "Gidelim" diyorum. "Şurda sinemayı sinemada izleyen kaç kişi kaldık. Battı balık yan gider." Gidiyoruz. Merkezde ama Kampüse de yakın bir Avm. Filme gittiğimize değiyor. Film çıkışı yemek katına geçiyoruz. Hazır buradayken pratik bir şeyler yiyelim diyoruz. Ancak yemek konusunda, her zaman olduğu gibi ulaşamıyoruz. Ben ev yemekleri diyorum. Dört mevsim hasretini çekiyorum, haliyle fırsat bulunca, sulu yemekten yana seçim yapıyorum. Neslihan: "Ya sanki yerini tutacak annenin yemeğinin!" diyor. Diğerleriyse denge kurmaya çalışıyorlar. Sonunda yine huzursuzluk çıkmadan, herkes bir yerden birşeyler kapıp geliyor. Ve koyup ortaya yiyoruz. Filmimizi izledik, yemeğimizi yedik, artık dağılalım diyorum. Neslihan tutturuyor: "Şu bizim çay bahçesine gidelim, uzun zamandır gitmiyoruz. İlla gidelim, oyun oynarız bir şeyler yer içeriz." Daha bir sürü ısrar. "Bugün yeteri kadar açılmadık mı? Neslihan abartmaya gerek var mı, ay sonuna daha kaç gün var. Bir ayarın bir sınırın olsun. " diyorum. Hanımefendi: "Kefenin cebi yok. Niye bu kadar uzatıyorsun? Her şeyden bir rahatsızlık, bir şeyi de düşünmeden, düz yolda yürüyemez olduk. Bıraktım gezip eğlenmeyi" demez mi. Yine benim kontrolcülüğüme, pintiliğime geliyor olay. Yani benim canım arkadaşım, kendince bana sürpriz yaparken bile, beni harcıyor.. Tamam kim sevmez ki yesin içsin gezsin de. İş onunla bitmiyor ki! İkimizde evden destek almadan hayatımızı sürdürmeye çalışıyoruz. Üstelik dönem bitmeden, ekipmanlarımın enazından birkaçını almış olmayı çok istiyorum. Ve bunu Neslihan da çok iyi biliyor. Sırf 3-5 lira fazladan kazanayım diye milletin tezini yazıyorum sabahlara kadar. Çeviri işleri koşturuyorum sürekli. Bütün bunları biliyor ve biraz abartmadık mı deyince suç oluyor. 'Sende çok savruksun. ' desem şimdi, 3 gün küser konuşmaz benimle. Neyse. Tam durağa yaklaşmışken bardaktan boşanırcasına yağmur yağmaya başlıyor, tabi plan iptal oldu diye anlık bir hevese kapılıyorum. Ama daha içimden cümlenin sonuna gelemeden arkadaşlar hemen yeni bir revize yapıyorlar, "Evde takılmaya devam edelim. Çay kahve yapıp, oyun oynarız." diyorlar. Eve geçiyoruz. Herkes görev başına! Aykut tabii ki ben oyunları evden alayım geleyim diyor. İşlerin içinden yine bir şekilde sıyrılıyor. Neslihan, "Ben mutfağa geçiyorum, sizde ortalığı ayarlayın." diyor. Ayarlayıp ne ayarlayacaksak bekliyoruz bekliyoruz gelen yok giden yok. Bu kapı ne ara kapandı diye düşünürken bir de bakıyorum ki kapı kilitli. İkimizde şaşkınlık içindeyiz. Emir safım idrak etmeye çalışıyor. Ben avaz avaz Neslihan diye inletiyorum ortalığı. Bir yandan kapıyı yumrukluyor, bi yandan tekmeliyorum. Emir şok. O esnada gruba mesaj geliyor Neslihan'dan; "Herkes eteğindeki taşları döksün!" Ben mesajı gözümün ucuyla görmemle buz gibi oluyorum, ter su içinde kalıyorum saniyeler içinde. Soğuk terler döküyorum, ama hiç görmemiş gibi de; "Yanlışlıkla kapıyı mı kilitledin bu işi nasıl becerdin Neslihan diye bağırıyorum." Sonra bir ara Emir'e takılıyor gözüm alı al moru mor, oturmuş bir yandan da şaşkın şaşkın bana bakıyor. Göz göze gelince; " Gel!" diyor. " Bir sigara ısmarlayayım balkonda, biraz sakinleş." Bu arada Neslihan Hanım özelden yağdırıyor mesajları pıt pıt pıt; "Bugün ne varsa konuşulacak." "Her şeyi konuşmadan o odadan çıkmak yok!" "Oldu ki bir yolunu bulup çıksanız bile bu defa da eve kilitlerim sizi.." Tabi benim tansiyon bir çıkıyor bir iniyor oda şaşırdı, bir bayılacak gibi oluyorum bir çarpıntı tutuyor, Nefes almaya çalışır vaziyette kendimi balkona atıyorum. Biraz oturuyorum öyle kendi kendime ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Emir ikimize de biraz zaman tanımak istedi sanırım her ne düşünüyorsa ne konuşacaksak onunda kendini toparlamaya ihtiyacı var anlaşılan. Birazdan gelip; "Duygularının farkındayım ama ben seni kardeş gibi görüyorum" yada "Artık görüşmesek daha iyi olur" gibi gibi şeyler söyleyecek diye biraz kurup çeliyorum aklımda. Nisanın ilk günleri ılık ılık bahar rüzgarı esiyor. Yan bahçedeki Akasyaların kokusunu rüzgar önüne katıp getiriyor ince bir sızı halinde. Artık Akasya ya en sevdiğim çiçek olacak ya en nefret ettiğim. Zihnim zamandan ve mekandan tamamen kopmuş, düşüncelerim oradan oraya sekerek dağılıp giderken balkon kapısı açılıyor. Elinde iki kahve fincanı bir paket sigara ve birde şal Emir geliyor. Akşam biraz uzun olacak anlaşılan. Karanlıkta en azından yüzümün alacağı renkler ve ifadeler seçilmez diye birşeylere umut bağlamaya çalışıyorum. Kahveleri birşey demeden elime tutuşturup şalı üzerime sarıyor. Her zamanki halleri yeni bir şey değil. Gözümden istemsizce bir damla yaş kayıp eline düşüyor. Onu kaybetmekten deli gibi korkuyorum. Ya bu mesafede olacağım son ansa bu anlar diye düşünürken.. Kahveleri geri alıp bir kenara bırakıyor beni göğsüne bastırıyor. Bir süre öyle kalıyoruz, sonu her ne olacaksa bu an bana sunuldu tarifsiz bu huzur şimdi benim.. Bir sigara uzatıyor bir tanede kendisi yakıyor; "Ben başlayayım sen devamına karar ver, herşeyin farkındayım, kasma artık kendini belki de bugün senden duyacağım, öğreneceğim tek yeni bir kelime bile yok. Yokmuş gibi davranmaya çalışmak üstünden geçmek anlamsız, artık bunu yapmak için ikimizde çok geciktik. Duygularım belki senin kadar yoğun, senin kadar duru ve saf olamayabilir ama aynı yönde. Sen ne hissediyorsan bende bir benzerini hissediyorum. Korkularını tahmin edebiliyorum hepsini bende düşündüm. Eğer ki bir yola çıkarsak asla seni bir başkası için yarı yolda bırakmam, hele de beni yarı yolda bırakan bir insan için asla asla bırakmam. Kaybetme korkunu da anlıyorum ya yürütemezsek bende bundan çok korktum ama düşündüm düşündüm ve sana olan hislerim ağır bastı. Belki benim ne hissettiğimi bilirsen sende daha az kendini kasarsın diye düşündüm bende durumlar böyle sen ne düşünüyorsun? " diyor. Ben ne düşüneceğimi ne hissedeceğimi bilemez bir haldeyim. Aylardır sanıyorum ki kendi kendi birşeyler hissediyorum içimde yaşayıp içimde kapatabilirim. Yetmiş iki millet anlamış ya, sağır sultan bir kaldıysa kalmış duymayan bilmeyen.. Tam 'hislerimi farketti kırılmayayım diye böyle mi davranıyor' diye düşünürken, duymuş gibi; "Asla diyor asla senin hislerinden sebep sana böyle yaklaştığımı düşünme, çünkü beni etkileyen senin hislerin değil sadece sensin. Belki bakışların, belki düşünce tarzın, davranışların hepsi yada daha başka bir sürü şey olabilir ama şunu asla aklından bile geçirmeni kabul edemem, hislerine acımam yada öyle hissettin diye bişey hissetmem söz konusu dahi değil. İyice sokuluyorum göğsüne, sımsıkı sarılıyor yeniden oda hiç konuşmadan birşey yapmadan saatlerce öyle kalabilirim, kalıyoruz da.. Rüya değildir umarım, rüyaysada eğer nolur beni kimse uyandırmasın..

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

ÇINAR AĞACI

read
5.7K
bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
14.3K
bc

HÜKÜM

read
223.6K
bc

AŞKLA BERDEL

read
79.0K
bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
520.9K
bc

PERİ MASALI

read
9.5K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.9K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook