4.Bölüm

1010 Words
GÜNEŞ'İN ANLATIMI Kara Bey’i görmemin ardından neredeyse bir hafta geçmişti sadece. Anlaşmamız kabul edilmişti. Bugün ise imzalar atılacaktı, Karahan Holding’de. Ama ben hâlâ Kara Bey’i aklımdan çıkaramıyorum. Sanki onu hayatım boyunca hep görmüşüm gibi hissediyorum. O gözler… Sanki yıllar önce o gözlerle karşılaşmışım gibi. Ahh, neyse... Boşverelim. Yataktan kalktım, güzel bir duş aldım ve hemen hazırlanmaya başladım. Güzel, yırtmaçlı ve sırt dekolteli bir elbise giyindim. Evden çıkıp arabama bindim. Şirketten Cenk’i de alıp, Karahan Holding anlaşması için kiraladığımız restorana bir lansman etkinliği düzenledik. İş yerinin önüne geldim ve hemen Cenk’i aradım: — “Cenk, hadi! Aşağıda bekliyorum. Gereken evrakları topla ve gel. Acele et!” — “Tamamdır Güneş, 5 dakikaya yanındayım.” — “Tamamdır,” dedim. Beş dakika sonra Cenk yanımdaydı. Arabaya bindi. — “N’aber güzellik? Bugün çok önemli bir gün olacak.” — “İyi Cenk, çok mutlusun bugün için. Milyon dolarlarına milyon dolar kattın.” — “Evet canım, ve senin maaşına da 5-6 maaş daha kattım. Yani sen de kârdasın!” — “O kadarı da olsun yani, Cenk,” dedim gülerek. Artık restorana yaklaşmıştık. Arabayı park edip içeri girdik. Bu bir lanç etkinliği olacağı için biraz daha rahattım. Sonuçta ağır bir akşam yemeği hazırlığı gibi değil. Gayet rahattı. O yüzden benim için de daha kolay geçti. Geri kalan hazırlıkları da hallettiğimizde her şey çok güzel oldu. Sadece yeni ortaklarımızı bekliyorduk yani. Kara Beyi... Onu neredeyse bir hafta boyunca düşündüm. Şimdi, nedense içimde oluşan bir heyecan var. Onu tekrar göreceğim ve neler olacağını ben bile bilmiyorum. 2 saat sonra Kara Bey’leri kapıda bekliyorduk. Restoranın girişinde bir hareketlilik oldu. Onların geldiğini anladık. Hemen karşılamak için ayağa kalktık. Kara Bey önden geliyordu ve doğrudan bakışları üzerimdeydi. Cenk: — “Kara Bey, hoş geldiniz,” dedi. Kara Bey de: — “Hoş bulduk, Cenk Bey,” diyerek el sıkıştı. Sonra bana yöneldi: — “Merhaba Güneş Hanım,” dedi ve elini uzattı. Ben de: — “Hoş geldiniz Kara Bey,” dedim ve elimi uzattım. Elimi sıkarken adeta parmaklarıyla elimi okşadı. Olayın heyecanıyla elimi hemen çektim ve masaları göstererek ilerlemelerini sağladım. Masanın baş köşesinde tabii ki Kara Bey oturuyordu. Ben de onun sağ tarafına oturdum. Toplantı artık başlamıştı... KARA’NIN ANLATIMI Ben, namı diğer Kara Karahan. Karahan ailesinin varisiyim. Büyük bir şirketin CEO’su ve aynı zamanda dededen miras kalan, günümüzün mafya dünyasında önemli bir adamım. Bizim aile geçmişimiz Osmanlı’ya kadar uzanıyor. Köklü ve saygın bir aileyiz. Ve ben, bu ailenin hem büyüğü hem de son varisiyim. Bundan sonra aile, benim çocuklarım sayesinde büyüyecek. Ama her şeyden önce, tek gerçek aşkım Güneş ile büyüyecek. Güneş, sevgilim... Yıllarca onu bir gölge gibi takip ettim. O zaman dedem yüzünden ona yaklaşamadım. Aynı üniversitede okuyorduk. Onu ilk gördüğümde kampüste tek başına bir bankta kitap okuyordu. güneş, tam saçlarına vurmuştu ve adeta bir peri kızı gibiydi. O günler arka arkaya geçti. İkinci sınıfın başında Güneş’e açılmaya karar vermiştim. Ama nasıl olacaktı? Orasını bilemiyordum. Ona bir türlü yaklaşamadım. Daha doğrusu, ben gitmek istemedim. Çünkü benim hayatımın bir garantisi yoktu. Onu mutlu edemeyebilirdim. Sürekli ölüm tehlikesi altındayım. Ya onu koruyamazsam diye düşünüyordum. Ta ki artık sabrım taşana kadar... Tam ona açılmak için yanına doğru giderken, Mert denilen şerefsizi gördüm. Güneş’le çok samimi görünüyorlardı. Bir anda o Mert şerefsizi Güneş’in dudaklarına yapıştı. Bir an için rüya görüyorum sandım. Ama değildi… O günden sonra kendime zor gelebildim. Tabii o süre zarfında aile işlerine odaklandım. Ama bir yandan da Güneş’i takip ettiriyordum. Cenk ve Güneş’in ilişkisi, yıllar sonra Cenk şerefsizi Güneş’i aldatmasıyla bitti. Tabii bu benim de işime geldi. Güneş o üzüntüyle iş yerindeki teklifi kabul etti ve yurt dışına çıktı. Tabii o zamanlar ben hâlâ Güneş’e olan aşkımı yitirmemiştim. Her ne olursa olsun ona aşıktım. İnsan bir kere âşık olur ve ben, Güneş’e âşık olduğum gün bütün kadınlara kapımı kapadım. Ve şu an, bütün zerafetiyle karşımda oturuyor… Güzel eşim… Şu an bunu bilmiyor ama çok yakında benim güzel, tatlı eşim olacak kendisi. Toplantıda konuşurken bir anda ayağa kalktı ve lavaboya gitmek için izin istedi. Beş dakika sonra ben de peşinden lavaboya gitmek üzere kalktım. GÜNEŞ’İN ANLATIMI Lavabo için kalktım ve izin alıp restorandan ayrıldım. Aynada kendimi düzeltirken, bir anda kapım açıldı. Kara Bey, arkamdan bana bakıyordu. Tam ona bağıracaktım ki: — “Güneş Hanım, sırt dekolteniz… Çok güzel ve cezbedici,” dedi. Sırt dekolte kısmıma dokunarak… Hışımla elini ittim: — “Kara Bey, kendinize gelin! Ne yapıyorsunuz?” — “Ne yapıyorum ki? Sadece gelecekteki eşimle konuşuyorum,” dedi. — “Ne eşi ya?!” — “Eş... Eşi, Güneş. Güzelim, senden artık uzak kalamıyorum. Sana dokunamadan, kokunu alamadan yapamıyorum,” dedi... Ve bir anda dudaklarıma yapıştı. Onu ittim. Nefesim hızlanmıştı. Gözlerim doluydu ama kızgınlıktan mı, yoksa başka bir histen mi, ayırt edemiyordum. — “Kendinize gelin Kara Bey! Bu yaptığınız..." dedim, ama sesim bile titriyordu. O ise yaklaşmaya devam etti. Bir adım daha... Ve sonra bir adım daha... — “Sana dokunmak, yıllardır hayalini kurduğum tek şeydi,” dedi fısıltıyla. “Sana hiç zarar vermem ama Güneş... seni istemekten de vazgeçemem.” Arkamı duvara yasladım, kaçacak bir yerim kalmamıştı. Ellerini yüzümün yanına koyarak beni arada sıkıştırdı. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. — “Ne istiyorsun benden?” dedim kısık bir sesle. — “Gerçeği... Beni istediğini duymak. Sadece bir kez.” O an, bakışlarımız birbirine kilitlendi. O gözlerde öyle bir tutku, öyle bir karanlık vardı ki... Korkmaktan çok, yanmak istedim. Ama kendime gelmeye çalıştım. — “Ben... ben böyle bir şey istemedim.” O, parmak uçlarıyla çenemi tuttu, başımı hafifçe yukarı kaldırdı. Dudakları nefesime karışacak kadar yakındı. — “Ama kalbin başka söylüyor...” dedi. Ve... Dudakları bir kez daha dudaklarıma dokundu. Bu sefer daha yavaş, daha kararlıydı. Ben yine itmeye çalıştım ama ellerim onun göğsünde kaldı. Onu itmiyordum artık, sadece durdurmaya çalışıyor gibi... Dudaklarının arasındaki sıcaklık, nefesinin tenimde bıraktığı iz… içimdeki savunmayı birer birer kırıyordu. Ama bu doğru değildi. Olmamalıydı. Başımı yana çevirip fısıldadım: — “Yapma… Lütfen… Böyle olmamalı.” O ise kulağıma eğilerek usulca mırıldandı: — “O zaman neden titriyorsun Güneş? Beni istemiyorsan, neden hâlâ bana dokunuyorsun?” Haklıydı. Ellerim hâlâ onun üzerindeydi. Oysa kaçmam gerekiyordu. Ama kalmak… daha kolaydı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD