Zaman geçiyordu. Filiz evlenmiş, 7 ay sonra da Mirza teyzesinin kızıyla nişanlanmıştı. Heja düğün dışında görmemişti Mirza’yı; zaten aklına da gelmiyordu. Bu süre zarfında babası kaza geçirmiş, yatağa mahkûm olmuştu. Zor bir zamana girmişlerdi, geçim sıkıntısı sarmıştı her yanlarını…
Çalışmaya başladı Heja. Babasının tedavi görmesi gerekiyordu. Evlere temizliğe gidiyordu, bazen 3 eve bile gittiği oluyordu. Genç kızın tükenmişti gücü. Heja çalışıyordu ama yetmiyordu…
Filiz 7 aylık hamileydi, zor bir hamilelik geçiriyordu. Birkaç kez Heja’ya konakta çalışmasını teklif etmişti ama kabul etmemişti Heja…
Daha az iş yapıp daha çok para alacaktı aslında ama korkuyordu Mirza’dan…
Birkaç gün sonra gelen haberle hastaneye gitmişti Heja. Merdan’a yaklaşıp “Abi, Filiz nasıl?” demişti korkuyla. Titreyen adam “Bilmiyorum Heja, bilmiyorum, korkuyorum” dedi…
“Korkma” dedi Heja, “iyi olacaklar inşallah” dedi Merdan Abi…
Hastaneye gelen Mirza, görmeyi beklemediği Heja’yı görünce şaşırmıştı.
Kardeşine yaklaşıp “Nasıllar?” diye sordu. “Bilmiyorum” diyip sarıldı abisine Merdan. Heja başını önünden kaldırmamıştı hiç, bakmamıştı yüzüne.
İçeriden çıkan doktor ikisinin de iyi olduğunu ama birkaç gün burada kalmaları gerektiğini söylemişti. Herkes rahat bir nefes almıştı. Heja arkadaşına yaklaşıp “Benim gitmem gerek, işe geç kalmayayım” demişti. “Tamam” diyen arkadaşını öpüp kalktı ayağa. Tam çıkacakken “Nereye gidiyorsun?” diyen Mirza’nın sesi duyuldu. “Ağam, gitmem gerek” dedi Heja. “Sen dur, biz gidip bir şeyler alıp gelelim evden” dedi.
“Kalamam” dedi Heja. “Neden?” diye sordu adam. Araya giren Filiz “Abi, Heja çalışıyor, işe geç kalmaması gerek” dedi…
Mirza şaşırmıştı. “Ne yani, çalışıyor mu?” diye geçirdi içinden. Heja bir şey sormasına izin vermeden çıktı odadan…
Hastaneden çıkıp yürüyen Heja, bir lokantada asılı duran iş ilanını fark etti. İçeri girip konuştu sahibiyle. Adam kızın çaresiz halini fark edip kabul etti. Mutluydu Heja, temizliğe giderek aldığı para yetmiyordu…
Ertesi gün restorana gelen Heja üzerini değiştirip başladı işe. Yavaş yavaş öğreniyordu işi. Ali Amca da çok yardımcı oluyordu…
15 gündür çalışıyordu burada. Akşama büyük bir toplantı için yemek yenilecekti restoranda. Heja da geç çıkacaktı. Bu yüzden misafirler gelmiş, servis başlamıştı. Mirza da buradaydı ama Heja’yı fark etmemişti; ta ki Yiğit’in ağzı açık baktığı tarafa bakana kadar. Şaşkınlık mıydı hissettiği, öfke mi, bilmiyordu Mirza. Bu kızı görmek dengesini bozuyordu…
Bütün gece gözlerini dikti kıza. Koridora doğru ilerleyen kızın arkasından gidip tuttu kolundan, sıkıştırdı kendiyle duvar arasına. Korkulu gözlerle ona bakan kıza yaklaştırdı yüzünü. “Ne işin var burada senin?” diye sordu…
Afallayan kız kekeleyerek “Be-bben burada çalışıyorum ağam” diyebildi…
Kollarının arasında titreyen kıza baktı Mirza. Çok güzeldi, fazla güzel. O an fark etti Mirza, istiyordu Heja’yı. Arzuyla kavrulan dudaklarını bastırdı Heja’nın dudaklarına.
Heja korkuyla donup kalmıştı. Mirza onu öpüyordu. Geri çekilen Mirza yaptığı hatayı fark edip hemen çekip gitti, Heja’yı göz yaşları içinde ardında bırakarak…
Dakikalarca durdu duvar kenarında Heja. Sonra kalkıp toparladı kendini, girdi mutfağa. Nihayet bitmişti işi. Eve doğru yürümeye başladı Heja. Yaşadığı şeyin şokunu atlatamamıştı…
Günler günleri kovalarken Mirza o gün öptüğü küçük kızı çıkaramıyordu aklından. Oflayarak kalktı ayağa, banyoya girip duş aldı. Banyodan çıktığında yatakta oturan nişanlısı Berfin’i gördü. Mirza’yı gören kız cilveli cilveli yaklaştı Mirza’ya. “Nasılsın ağam?” diyerek. “İyi, hayırdır sabah sabah, hangi rüzgâr attı seni buraya?” dedi Mirza…
“Düğün için alışverişe çıkacaktık bugün ağam, unuttun mu?” dedi. “Unutmuşum” dedi Mirza. “Hazırlanayım, gideriz”. Zaten hormonları tavan olan Mirza, kendine sürtünen nişanlısını tutup fırlattı yatağa. Geç olmadan aldı üzerindeki yerini. Unutmak istiyordu Heja’yı. Hırsla öpmeye başladı kadını…
[+18 sahneler
Berfin iyice bastırdı kendini adama. Ne olacaksa olsun istiyordu. Mirza vazgeçer diye korkuyordu. Çırılçıplak kalana kadar soydu nişanlısını. Göğüslerini öpüp morartana kadar emdi. İki eliyle ayırdığı bacaklarının arasına girip belindeki havludan kurtuldu. Kendini aniden itti genç kadının içine. Eliyle kapattı ağzını. Bir anlık şehvetin esiri olmuş, tutamamıştı kendini. Çok pişman oldu ama her şey için çok geçti…]
Kendine geldiği anda ne yaptığını fark etti Mirza. “Allah kahretsin beni” diye mırıldandı…
Berfin hiç pişman değildi. Mirza’yı elinde tutacağı şeyi yaşamıştı. Bundan sonra istese de bırakmazdı Mirza onu…
Yataktan kalkıp toparlandı Berfin. Çarşafı gösterip “Bu ne olacak?” dedi.
“Ben hallederim” dedi Mirza. Yalan söylemeyecekti bu konuda. Akşam olunca oturmuş anlatmıştı her şeyi anasına. Zaten Allah’ın huzurunda karısıydı kadın ama olmaması gerektiğini biliyordu…
Heja tüm gücüyle çalışıyordu. Mirza Ağa evlenmişti. Filiz de doğum yapmış, bir oğlu olmuştu. 6 aylık bebek o kadar tatlıydı ki, derdi kederi unutturuyordu insana. “Can Emir” koymuştu adını oğlunun. Heja’yla pek fazla görüşemiyorlardı. Telefonla konuşuyorlardı. Filiz anlamıyordu Heja’nın buraya gelmek istememesinin sebebini ama gitmiyordu üstüne…
Yiğit artık sık sık gidiyordu Heja’nın çalıştığı restorana. Hatta bazen ayak üstü sohbet bile ediyorlardı…
Mirza artık evli bir adamdı. Berfin’i sevmiyordu ama kabul etmişti bir kere. Artık geri dönüşü olmazdı, biliyordu. Ama aklı hâlâ Heja’daydı. Bazen çalıştığı yere gelip uzaktan izliyordu onu. Bazen evinin önünde buluyordu kendini ama çıkmıyordu karşısına; ta ki Yiğit ve Heja’yı yan yana yürürken görene kadar…
O an içini saran kıskançlık gözünü kör etmişti Mirza’nın. Heja’yı eve giderken yakaladı Mirza. “Arabaya bin” diye emir verdi. “Gerek yok” dedi Heja, “kendim giderim ağam” diyerek hızlandı. Deli gibi korkuyordu Mirza’dan. Önünde aniden duran arabaya baktı korkuyla. İçinden öfkeyle bakan Mirza “Bin diyorum, yoksa ben bindiririm” diye bağırdı…
Korkarak bindi arabaya Heja. “Eve gitmem gerek” dedi korkudan titreyen sesiyle. “Gidecez” dedi Mirza, “ama önce işimiz var…”
Araba durduğunda geldikleri uçurum kenarına baktı Heja korkuyla. “Niye geldik buraya ağam?” diye sordu. “Konuşacağız” dedi Mirza…
“Sana bir şey soracağım, bana doğru söyleyeceksin”. “Tamam” dedi Heja, hiç itiraz etmeden. “Yiğit’le ne işin var?”
“Hiçbir işim yok” dedi Heja. “Sizi gördüm, birlikte yürüyordunuz. Söyle, ne var aranızda?” diye bağırdı.
“Ba-bana benden hoşlandığını söyledi” dedi korkuyla. “Seviyormuş beni ama ben…”
“Ama ne lan, ama ne?” diye kükredi Mirza.
“Ben istemedim, yemin ederim ağam. İşim olmaz sizin arkadaşınızla. Benim tek derdim çalışıp aileme bakmak…”
“Tamam” dedi adam. “Şimdi aç kulaklarını, beni dinle. Git söyle ailene, bundan sonra ben bakacağım size. Çalışmana gerek yok. Tamam mı?”
“Hayır” dedi genç kız. “Olmaz. Ben kimseden yardım istemiyorum. Kendim bakarım aileme. Kusura bakma ağam ama kabul edemem”.
“Etme de, yapacaklarımı gör” dedi Mirza. “Bin şimdi, gidiyoruz” dedi…
Sessizlik içinde çıktılar yola…