Kenan Kurt
İyice dengem bozuldu, neyi niye yapıyorum çözemez oldum ama bu sadece Şimal denen kıza karşı böyle. Tavırlarına anlam veremiyorum, ne yapmaya çalıştığını da bilmiyorum, bizimkilere çok yakın davranarak geleceğini mi garanti altına almaya çalışıyor acaba diye düşünüyorum. Bir de annem özel asistanı yapmış, Allah aşkına doğru düzgün tecrübesi yok, ortam bilmiyor acaba seni neye göre asiste edecek ben onu anlamıyorum. Annemin de bu anlamsız işleri işte..
İlla iş vereceksen daha standart işler ver, danışmada gelen gideni karşılasın mesela, gayet makul bir iş olurdu bu onun için. Neyse annemin lafının üzerine pek laf söyleyemiyoruz malum. Yalnız Pars Amerika'ya babamla o gidecek deyince işin rengi değişti. Kimse mi farkında değil bu kızın bize yakın durmaya çalıştığının, babamdan şüphem yok ama ya aklını çelerse annemle araları bozulur 30 yıllık evlilik çöp olur. Babam ki hiçbir kadınla konuşurken direkt yüzüne bakmaz, yanına hanım eklemeden hiçbir şekilde konuşmaz, mevzu Şimal olunca direkt gözlerine bakıyor konuşurken, ismiyle hitap ediyor yetmez gibi canım dedi. Şok geçirdim babam kardeşlerimden ve halamdan başka bir kadına canım dedi. Tüm kanım çekilmiş gibi hissettim. Babam annemin olmadığı ortamlarda eğer biz vermiyorsak sadece Arslan abinin elinden bir şey içer ama ne hikmetse bu hanım efendinin elinden çay içti o da Pars'a ve babama yapmış çayı. Kendince beni görmezden geliyor.
Sen kimsin acaba da ben seni umursayım, senin çay diye millete ikram ettiğini ben sokak köpeklerine bile vermem. Havan kime yani. Bizimkiler de hiç çay görmemiş hayatlarında 2. bardakları içiyorlar. Tadı nasıldı acaba? Pars efendinin hali hal değil zaten, kıza gereğinden fazla yakın. O somurtkan en kötü koşullarda bile ifadesi bozulmayan adamın sevgi pıtırcığına dönüşünü izliyorum. Sürekli bir iltifat sürekli bir tebessüm. Allah Allah hallere hareketlere bak!
Tüm bunlar birleşince ben de Amerika'ya gelmekle ne kadar doğru bir karar verdiğimi anlıyorum, ya Pars'ı yoldan çıkaracak bu kız ya babamla annemin arasını açacak.
Bir de Pars'la yan yana oda almışlar, otel Berdan Amcanın oteli hangi ülkeye gidersek gidelim onun otelinde kalırız, birkaç otelde de ortağız onunla. Ben de Şimal hanımın yanındaki diğer odayı aldım, Pars'a bir oyun oynarsa müdahale edebileyim diye!
Ha diyebilirsiniz Pars'la yakınlaşmasından sana ne ikisi de yetişkin diye. Hiç öyle değil. Bu kız benimle yattı kim bilir kimlerle daha neler yaptı. Kusura bakmasın da ben kardeşimin böyle bir kadınla birlikte olmasına rıza göstermem. Bana ne falan değil yani. Tahmin ettiğim gibi de oldu uykusundan uyanıp Pars'ın karşısına o bakmaya doyulmayan güzelliğiyle çıktı.. Her halimle güzelim demek ister gibi. Pars'ı da tanıyamaz oldum peşinde milyon tane kız var hatta erkek ! O da aşka meşke inanmaz bu sebeple de yakınlaşmaz kimseyle bu kıza dibi düşüyor. Sen gelme diyorum adama, siz toplantı yaparken ben Şimal'le konuşurum diyor. Ne konuşacaksın acaba sen İtalya seyahatini anlatırsın o sana kıyafetleri indirimli olarak nerden alacağını.. Aranızdaki fark uçurumdan da büyük.
Yemek deseniz ayrı fiyasko. Oraya alelade insanlar gelmez. Yemek salonu kalabalık, babamın da maşallah şovmenliği tuttu bir espriler bir bir şeyler. Zemheri Yiğiter deyince titrer insanlar şu hallerine bak, bacak kadar kızın karşısında ne hallere girdi. Bu adam yaşlandıkça kötü alışkanlıklar edinmeye başlıyor. Tamam Kenan amcam komik adam ama ona yakışıyor, niye onun hikayelerini anlatıp anlatıp gülüyorsunuz. Bu hanım efendi zaten gülmeye bahane arıyor, kahkahaları tüm salonu doldurdu. Çok güzel güldüğünün farkında muhtemelen ilgiyi ne kadar üzerime çekersem kâr diyor. İnsan ister istemez bakıyor, melodi gibi bir sesi var. Gülerken şakıyor sanki.
Tüm yemek salonundakiler de dönüp dönüp bakmaya başladı. Şimdi hepsinin ağzını burnunu dağıtacağım. Buna ters ters bakıyorum anlamıyor. Lan gülme gülme sen kimseye gülme diye avazım çıktığı kadar bağıracağım az kaldı.. Allah kahretsin ya, bana ne lan bana ne!!!!
Aklımı oynatacağım bana ne değil. Delirmeme an kaldı. Kadın aklımdan çıkmıyor. Kendimi her seferinde başka şeylerle doldursam da yok amına koyim deli gibi kıskanıyorum!
Bir bana gülsün bir bana gelsin istiyorum. Şerefine soktuğumun biri gelmiş hanımefendiyle tanışacaktım diyor. Korkudan beti benzi attı, ulan Dizdar seni yeniden pestile çevirmezsem bana da Kor demesinler! Bir şey yaptı orada ki bittim.. Yerle yeksan oldum. Adam gelince benim arkama saklandı, farkında değil gömleğimin ucundan tutup sıkıyor. İçime ılık ılık aktı bir şeyler.
Oğlum Kor sen bitmişsin...
Orada Pars'ta var ama o benim arkama geçti, o an onu alıp içime sokmak istedim. Korkma ben varken sana kimse bir şey yapamaz demek istedim ama bana engel olan bir şeyler var.. Adamın ağzının payını verince hemen çıktı arkamdan benden tarafa bakmıyor bile. Ne yapmaya çalışıyorsun Şimal!
Sonra da toplantının olacağı şirkete geçtik zaten ama içim içimi yiyor. Bu normal bir hal değil. Toplantıya giriyoruz onu da itekliyorum girsin diye ama Pars hemen araya girdi.
"Şuanki toplantıda senin bir işin yok gel biz dışarıda oturalım" dedi. Şimdi kardeşim demeyeceğim dalacağım ağız burun..
Gıkımı çıkaramadım geçtim toplantı odasına ama tek kelime dinleyemedim, ne konuştular haberim yok hani sizin şirketi kendi aramızda pay ettik falan dedilerse geçmiş olsun artık şirketimiz yok.. Baktım dayanamayacağım müsaadenizle deyip çıktım toplantı salonundan, bunları kafeteryada yakaladım. Oh oh muhabbet on numara herhalde, gülüşmeler konuşmalar şakıyorlar adeta. Ne güzel ortam ama ya!
Kolundan tutup kaldırdım Şimal'i, Pars kollarını birbirine bağlamış sadece izliyor beni, siktiğim rahatı lan bir mimik yap mimik! Şimal'e baktı ama o çoktan kalkmıştı bile, konuşuyoruz Kurt diyor. He konuşuyorsunuz birader he. Oralı olmadan süreklemeye başladım Şimal'i tek kelime etmedi, sadece yürüdü benimle beraber. Arabaya bindik, sessiz bir yere sürdüm. Yarım saat sonra geldik zaten burası bol çam ağaçlarının arasında güzel bir kafe, müşterisi az çünkü elit kesimi ağırlar ama ortam şahane..
İçeri geçip oturduk. Bakıyor yüzüme, anlamadı muhtemelen niye böyle yaptım.
Ben bilsem..
"Çay kahve içmeye mi geldik?"
"Estafirullah sizin çayınızın yanında lafı mı olur?"
"İddialıyım bu konuda evet.. Sizi Dinliyorum Kurt Bey."
"Amacın ne senin?"
"Amacım.. Hayatımı kurmaya çalıyorum"
"Bunu bizimkilere yakın olarak mı yapıyorsun?"
"Yakın olmaktan neyi kastettiğinizi bilmiyorum ama Gülce Hanımın isteğiyle burdayım."
"Pars'la da annemin isteğiyle mi cilveleşiyorsun?"
Önceden yüzü asılırdı ama şimdi boş boş bakıyor. Sonra bacak bacak üstüne attı. Niye bu kadar güzelsin be kadın.
"Pars Beyle cilveleştiğimiz kanısına nerden vardınız"
"Kakara kikiri sohbetinizden, dip dibe oturmanızdan olabilir mi?"
Tebessüm etti, gömün lan beni şu gülüşe..
"Sizinle de karşılıklı oturup sohbet ediyoruz, cilveleşiyor muyuz acaba?"
Sustum.. sonra silkelendim hemen.
"Aynı şey değil?"
"Nesi farklı?
"Bizim seninle özel paylaşımımız oldu."
"Ne zaman, benim neden haberim yok."
Nasıl la nasıl, o kadar mı sildin beni.. Şok oldum açıkçası konuşayım...
"Şimal oynama benimle"
"Bana bak asıl sen benimle oynamayı bırak, her gördüğüm adamın altına yatmıyorum ben. Seninle yattım çünkü önümde iki seçenek vardı ya ölecektim ya seninle yatacaktım. Ben iki kötüden nispeten daha az kötüyü seçtim sadece ve bu asla ama asla özel bir paylaşım değildi hiçbir zaman da olmayacak. Ben o geceyi aklımdan silmek için her şeyi feda etmeye hazırım. Yani seni görmeye, sesini duymaya varlığını bilmeye bile tahammülüm yok anladın mı? Çok istiyorsan söyleyim aramızda geçen olayı kimseye söylemeyeceğim korkma artık bana tehdit bakışları atma ya da beni rezil etmek için uğraşma!"
Dondum kaldım, o kadar seri ama o kadar şiir gibi konuşuyor ki istemsiz sadece o konuşsun ben dinleyim istiyorum hâlbuki sözleri zehir gibi bana nefretini kusuyor..
"Merak etme ne annene yaranmaya çalışıyorum ne de kardeşlerinle flört etmeye, başımdaki Moretti belası sebebiyle bir süre daha himaye edilmeye ihtiyacım olduğu için buradayım o beladan kurtulur kurtulmaz şirketinizden de hayatınızdan da çıkacağım. Bana sadece birkaç ay tahammül et çünkü ben sana tahammül edeceğim bu sürede. Ondan sonra benim gölgemi dahi görmeyeceksin tamam mı, senin dediğin gibi ben arka sokağıma geri döneceğim"
Yüreğime koca bir mızrak sapladı bir anda.. Birkaç ay sonra artık beni görmeyeceksin diyor.. Aklım çıkıyor aklımdan çıkmıyor noktasındayım oysa.. Dilim başka söylemeye devam edecek elbette.
"Şimdi git..!"
"Ne?"
"Hayatımızdan şimdi git, korumanı ben sağlayacağım. Hayatını kurmak için de ne kadar para istiyorsan ben vereceğim. Çık git hayatımızdan"
İfadesi ilk defa kırıldı, hayal kırıklığı mı bu bilmiyorum..
"Git Şimal"
Kafasını yere eğdi sanırım düşünüyor, açık çek işte sana, daha ne istiyorsun..
"Tamam Kurt Bey, kabul ediyorum.. Gideceğim hayatınızdan."
Şaşırdım.. Sanırım hayır demesini beklemekten de öte istiyordum. Niye kabul ettin ki...
"Güzel, kârlı bir anlaşma oldu he?"
Sahte bir tebessüm takındı yüzüne.
"Kesinlikle çok kârlı oldu benim için ama bir şey rica edebilir miyim?"
"Olur, et bakalım"
"Burada geçireceğimiz bu bir haftada bana nefretle bakmasanız, beni sürekli rezil etmeye çalışmasanız dahası bana bir pislik muamelesi yapmasanız olur mu? Yani Arslan abiye nasılsanız bana da öyle olsanız, sıradan bir çalışan olarak görseniz."
Ah Şimal, bunu yaparsam.. Herkes anlar..
"Sebep?"
"Küçük bir rica sadece.."
"İyi tamam nefretle bakma kısmı dışındakileri yaparım"
"Peki teşekkür ederim Kurt Bey" deyip kalktı.
"Nereye?"
"Dönebilir miyiz lütfen?"
"Bir şeyle içseydin"
"Pars Beyle içmiştik teşekkür ederim"
Ters ters baktım Pars Beyle içmişmiş. Mecburen kalktım çıktık dışarı, hiçbir şey demeden bindi arabaya yol boyunca da yine tek kelime etmedi. Açıkçası kabul edeceğini düşünmedim yani benim derdim para falan değil gibi cümleler bekliyordum ama beklediğim gibi olmadı. Para lafını duyunca hemen kabul etti. Şaşırmamam lazım aslında en başından derdi buydu.. Direkt otele geçtik, Pars kapıda bekliyordu.
"Hoş geldiniz?"
"Hoş buldum Pars Bey"
"Şimal 2 dakika zamanın var mı?"
"Tabi burun lütfen"
Yanlarındayım hala beni sikleyen yok.
"Yarın akşamki yemeğe babam benim katılmamı istedi, yani birlikte katılacağız. Sabah kıyafetler için gelecekler odana bilgin olsun"
"Tamam Pars Be.."
"Sen niye gidiyormuşsun yemeğe?"
"Neden gitmeyim Kurt, ben de şirket ortaklarındanım ya hani"
"Ama CEO su benim."
"Evet de siz babamla farklı bir toplantıya katılacakmışsınız aynı saatlerde"
Burnumdan soluyorum, ne demek bunların ikisi yemeğe gidecek ben de toplantıya katılacağım.
"Yemeğe ben giderim sen toplantıya katıl"
"Bir de arıza çıkarma Kurt, babam öyle olacak dedi diyorum. Neyse yoruldum ben odama çıkacağım. Gidelim mi Şimal"
"Tabi"
İkisi tin tin gittiler önümden. Ben sap gibi kaldım. E harika bir konuşma yaptım kızı da ikna ettim bence kârlı bir anlaşma yaptım peki sonuç..
Şimal Pars'la yemeğe ben godomanlarla toplantıya.
Şansımı sikeyim!!!!