bc

GELİN 2 ( TÖRE SERİSİ 2)

book_age16+
4.7K
FOLLOW
20.6K
READ
kidnap
family
forced
dominant
kickass heroine
drama
first love
secrets
twink
stubborn
like
intro-logo
Blurb

Kaldığımız yerden tüm hızımızla devam ediyoruz.

Çiçek ile Poyraz'ın el ele tüm engelleri aştığı maceraya hazır mısınız?

"Buradasın olman gereken yerdesin."

Esen Poyraz bir Çiçek'i geçirdi topraklarından. Can oldu, umut verdi.

chap-preview
Free preview
24
Meraklı gözlerle söyleyeceklerimi beklerken derin bir nefes aldım. "Bak şimdi." diye başladım kuracağım cümleleri düşünürken. Boşluk vermemden fırsat bulan Helin, hızla ayağa kalktı. "Abi." dedi titrek sesiyle. Anlatacağını düşünerek ona yamuk bir gülümseme gönderim. Poyraz'ın, "Hadi!" diye çıkışmasıyla korkuyla zıpladı. Biraz düşündükten sonra yüzüne ufak bir gülümseme yerleştirdi. "Abi, İstanbul'a giderken demiştin ya yengem sana emanet diye." "Eee.." dedi Poyraz tek kaşı havada devamını bekliyordu. "Heh işte, onu söyledim yengeme. O da sinirlendi. Abinle konuşacağım falan dedi işte, onu söylüyor yengem." dedi bir solukta sonra yüzünü bana çevirip "Değil mi yenge?!" diye uyardı. Şok içinde onu dinliyordum, tamam yalan söylersin de bu kadar desteklisine ' Öh ' denir yani. Başımı onaylarca sallamakla yetindim, sonuçta bu onun hayatı, bilinmesini bu kadar istemiyorsa söylemekte bana düşmez. İkimize de keskin keskin bakıp "İyi yedim." dedi. Kapıya doğru ilerlerken "Hadi bir şey konuşacağız." diyerek eşikten çıktı. Helin, koluma sarılıp "Sakın bir şey söyleme!" diye uyarıda bulundu. Sıkıntıyla soluduğum nefesimi bırakıp "Tamam." dedim ve odadan ayrıldım. Merdivenlerin başında beni bekliyordu, yanına yaklaşınca "Bensiz yapamıyor musun?" dedim alayla. Elime sarıldığında, "Evet." dedi ve  merdivenlerden çıkmaya başladı. Bu el tutma işini alışkanlık edindi beyimiz. Hoşuma gitmiyor değil, fakat işte... Kalbimin ritmi değişiyor be.. Hızla elimi kurtardı. "Ben yürürüm!" dedim ve hızla onun önüne geçtim. O da bir tepki vermeden arkamdan usul usul beni takip etmeye başladı. Odaya girer girmez başladı yine pöykürmeye, "Yiğit geldiğinde yüzüne bile bakmayacaksın!" dedi tehditkar bakışlarıyla. Sinirle arkama dönerek ellerimi belime koydum ve bakışlarımı gözlerine diktim. "Emir vermeyi bırak artık, düzgünce anlat derdini. Bu yüzden konuşmanı istemiyorum de, bende düşüneyim aklıma yatarsa konuşmam!" dedim. Sakin olmaya çalışsam da bu oldukça zordu. Hiç tepki vermeden söylediklerimi dinledi, yüzünü sağ omzuna düşürüp kaşlarını çattı. "Konuşmanı istemiyorum, çünkü benim karımsın!" Allah'ım sen aklıma mukayyet ol. Gözlerimi kapayıp derin bir nefes aldıktan sonra geri açtım. "Senin karın olmam, her dediğini yapacağım anlamına gelmiyor!" dedim ve öfkeli adımlarımı giyinme odasına çevirdim. Sinirle arkamdan gelen adımlarını duyabiliyordum kolumdan tutup çekerek kendine yaklaştırdı. "Konuşmanı istemiyorum." dedi dişlerini sıkarken. Gözlerinin içine bakarken derince yutkundum, gözleri bana değdiğinde hiç ayrılsın istemiyordum. Hep beni görsün, hep bana baksın... Gözlerindeki büyüye kapılmamla beraber nefeslerim düzensizleşmeye başladı. Kendimi kontrol altına almaya çalışırken, "Tamam be tamam!" diyerek kolumu çekiştirdim. Ondan kurtulur kurtulmaz giyinme odasına daldım. O da kapının eşiğinde başını kapıya dayanmıştı ve gülümseyerek bana bakıyordu. "Ne duruyorsun?!" dedim sinirle. Omuzlarını silkip bakmaya devam etmesiyle, "Git giyineceğim." dedim ısrarla. Elime pijamaları mı alıp mavilerimi mavilerime çevirdim. Alt dudağını kıvırıp düzelttikten sonra, eliyle beni gösterdi. "Görmediğim şey değil, giyinebilirsin." dedi pis sırıtışıyla. Ya bu adam demin sinirliyken şimdi nasıl dalga geçebiliyor. Sapık portakal... Elime aldığım bir tişörtü üzerine fırlatıp "Git!" dedim yanaklarım utanç içinde yanarken. Gülerek yatağa doğru gitmesiyle soyunmaya başladım. Korkuyordum her an gelebilir diye, giyinme odasının kapı maalesef ki yoktu. Yiğidin malı meydanda misali... Tövbe estağfurullah. Üzerime açık pembe, üzerinde muz desenleri olan pijamamı hızla giyip odaya geçtim. Yatakta oturur pozisyonda yatıyordu, ben içeriye girince otur pozisyona geri döndü. Derin bir nefes alıp kendi tarafıma giderken aniden elimden tutup yatağa çekmesiyle üzerime çıktı. Ellerimle itmeye çalışınca ellerimi yatağa sabitledi. Burnunu burnuma değdirip gözlerini, gözlerimin içinde dolaştırmaya başladı. Helin yüzünden mi bilmiyorum, tüm vücuduma korku hakim olmuştu. Gözümden yaşların aktığını görünce kaşları çatıldı ve hızla üzerimden kalkarken, "Bir şey yapmayacaktım merak etme." dedi. Göz yaşlarımı silmeye çalışarak oturur pozisyonu aldım. "Yaptıklarına say." dedim sessizce. Bedenini bana doğru çevirip ellerime sarılmasıyla yüzümü, yüzüne çevirdim. "Biliyorum." dedi ve yutkundu. "Hatalar yaptım kusura bakma."  Ellerimi mahcubiyetle sıkıp geri eski haline döndü. "Kusura bakma." dedim üzerine bastıra bastıra. "Bir özür dilerim bile çıkmıyor ağzından, kusura bakmaymış." Yüzümü iki elinin arasına aldı. "Haklısın." dedi. Mavi bakışları buğulanmıştı. "Özür dilersem unutacak mısın?" Derince yutkunup yüzümü ellerinden kurtardım, pikeyi açıp kendi tarafıma emekleyerek geçtim. Ona arkamı dönerek cenin pozisyonu aldım. Gözümden akan yaşları silerek gözlerimi sıkıca kapadım. "Özür dilerim." diye fısıldadı. Yataktan yavaşça kalkıp giyinme odasına doğru ilerledi. Bir süre sonra yatağa girerken, "Burada mı yatacaksın?" diye sordum. Yüzünü görmesem de kaşlarının çatıldığına yemin edebilirim. "Evet!" dedi sesindeki sertlik gün yüzündeydi. "Burası benimde yatağım." Ben cevap vermezken tekrar konuştu. "İlk defa birinden özür diledim, kıymetini bil." dedi alayla. Hasbam ben herkes miyim. Görmediğini bilsem bile gözlerimi devirip "Sen ve egon." dedim alayla. "Öyle." dedi sessizce. En azından kabul etmesi de bir şeydi. Gözlerimde ki ağırlıkla yavaşça uykuya dalarken kulaklarıma buğulu sesi geliyordu, uyku beni kendine öyle çekiyordu ki dikkatimi ona veremedim. Kendimi uykunun kollarına bıraktım. ☘️ Kokusu burnuma geldikçe mest oluyordu sanki içim, yarı uykulu vaziyette içime çekiyordum kokusunu. Hiç uyanmak istemeyeceğim bir uykunun içindeydim, belki de rüyaydı kim bilir? Saçlarımın arasında busesini hissetmemle, gözlerimi hafif araladım. Sabah olmuştu, her yer aydınlıktı ve benim yüzüm onun tam boynundaydı. Sesi kulaklarıma değince yarım açık olan gözlerimi sımsıkı tekrar kapadım. "İmkansızım." diyordu parmakları saçlarımı okşarken. Yeni uyanıyormuş gibi hareket edince, saçlarımı okşamayı bıraktı. Yüzümü boynundan kaldırdığımda gözlerine baktım, farklıydı bu sefer bakışları, hüzünlüydü. "Kusura bakma." diyerek yataktan doğruldum. "Ne için?" diye sordu. "Ben uyumda ne yaptığımı bilmem o yüzden." dedim. Yataktan hızla kalkıp banyoya doğru ilerledim. Yüzümü yıkayıp aynada kendime uzun uzun baktım. İMKANSIZIM Ne demek istedi ki, o da mı? "Hayır, hayır!" diyerek başımı iki yanıma salladım. Bana bağırıp çağıran adam sanmıyorum, başka bir şey demeye çalışmıştır. Ya da ben yanlış anladım uyku sersemi. Omuzlarımı dikleştirip giyinme odasına doğru ilerledim. Ben giyinme odasına giderken o da banyoya ilerledi. Üzerime gül kurusu bir bluz, altıma ise beyaz bir pantolon giyindim. Ayaklarımda beyaz babetlerimi giyerek makyaj masama ilerledim. Sade bir makyaj yaptıktan sonra saçlarımın uçlarını maşayla kıvırdım. Uzun süredir banyodaydı, onu beklemeden odadan dışarı kendimi attım. Balkondaki kanepeye oturup Rahşan'ı aradım. Bir iki çalıştan sonra sesi kulaklarıma ulaştı. "Efendim kuzu." "Olanları duydun mu?" diye sordum. Derin bir nefes aldı önce, "Duydum maalesef." dedi nefesini verirken. "Helin nasıl?" "Kötü.' "Allah beterinden korusun, üzülmesin o da öyle söyle." diyerek telkinde bulundu. Beteri gelmiş zaten kızın başına, aklıma olanlar gelince oturduğum yerde isteksizce irkildim. "Neyse." dedim. Biraz duraksayıp devam ettim. "Sana bir şey söyleyeceğim." "Söyle bakalım." "Sabah ben uyurken Poyraz saçlarımı okşayıp bir şey söyledi." dedim bir çırpıda. Arada da kapıya bakıyordum, çıktı mı diye. "Ne söyledi?" Sordu merakla. "İmkansızım." Fısıldadım. Bir süre cevap vermedi telefona, hatta telefonu kulağımdan çekerek ekrana baktım, kapanmış olabilir mi diye. Sonra hevesli sesini işitti kulaklarım. "Çiçek yoksa." dedi sesinin tonu heyecanla artmıştı. Görmeyeceğini bilsem de başımı iki yanıma sallayıp "Yok canım." dedim. "Başka ne anlama gelecek ki?" Kapının açılmasıyla, "Sonra konuşuruz." dedim ve telefonu kapadım. Bu iş kötü yerlere gidiyordu artık. Kalbime söz geçirmek oldukça zorken, onun bu hareketleri kalbimi kamçılar nitelikteydi. Üzerine jilet gibi durmuş gri takımıyla bana doğru yürümeye başladı. " Neyapıyorsun burada?" diye sordu. "Hiç." dedim sessizce. "Hadi . dedi elini bana uzatarak, bu sefer uzattığı eli istekli bir şekilde tutmamla yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. Güle oynaya kahvaltı sofrasına geldiğimizde, koltuklarda oturan Yiğit karşıladı bizi. "Günaydın." dedi tüm sevecenliğiyle. Bakışlarımı ondan kaçırdım, onu dinlediğim için değil çocuğa salça olmasın diye, benim yüzümden başı ağrımasın. Koltuğun köşesine beni oturtup yanıma kendisi oturdu, omuzlarını dikleştirirken kolunu omzuma attı. Yiğit'e cevap dahi vermemişti, delici bakışlarını üzerinde gezdirip duruyordu. Sırf benim yüzümden mi bu kadar nefret dolu bu adama, yoksa aralarında başka bir şeyler mi var? Merak etmiyor da değilim. Kahvaltı masasındayken gözlerim hep Helin'in üzerindeydi. Hiçbir şey yememişti ki bu herkesin dikkatini çekmişti. Annesi kaç kere ekmeğe bir şeyler sürüp uzatsa da o hiç birini istememişti. Poyraz babasıyla işle ilgili bir şeyler konuşuyordu, anladığım kadarıyla hafta sonu tekrardan İstanbul'a gitmesi gerekliymiş, bunu duymak benim içimde anlamlandıramadığım bir sıkıntı oturmasına sebep oldu. Kahvaltımızı bitirmiş masadan kalkacakken Yiğit bakışlarını üzerime dikip "Çiçek!" diye seslendi. Poyraz'da bende sandalyelerimize mıhlanmış gibi çakıldık. Şimdi ben buna cevap vermezsem bu kadar insana ayıp değil mi? "Senden bir şey isteyeceğim." dedi ısrarla. Derince yutkunup cevap verecekken Poyraz atladı konuya. "Ne isteyeceksen benden iste!" dedi çatık kaşlarıyla. "Amcasının numarasını." dedi Yiğit, oldukça şaşkındı. Cebimdeki telefonu istedi önce, cebimden çıkartıp eline verdim. O da aynı şekilde Yiğit'e uzatırken, "Al!" dedi yüzüne bakmadan. Neydi bu böyle sırf benim yüzümden bunları yapmasını aklım almıyor. Telefonda bir şeylere bakıp bana doğru uzatarak, "Buyur Çiçek!" dedi Yığit sinir barındıran sesiyle. Elimi kaldırırken Poyraz benden hızlı davranarak elinden telefonu alıp bana verdi. Daha fazla bu gergin ortama katlanamayacağımı anlayıp izinlerini aldım ve odama hızla ilerledim. Odamda kanepede uzanarak kitap okurken, gelen mesajla telefonumu elime alıp baktım; Bana yaptıklarının bedelini ödeyeceksin.. Yıldıza basmayı unutmayın ⭐ Yorumlarınızı bekliyorum ❤️ Keyifli okumalar ❤️ İnsta: rabadile / adilece__ Twitter: adilece__

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

PRENSİN KORUMASI

read
8.4K
bc

KIRIK ANILAR MAHZENİ

read
1.7K
bc

O KIZA ŞİMDİ BAK

read
3.9K
bc

GECE GÜNEŞİ

read
2.1K
bc

Zor Ajanlar

read
1K
bc

KARANLIĞIN GÖLGESİ

read
2.4K
bc

GİZ

read
6.6K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook