25

1598 Words
Bana yaptıklarının bedelini ödeyeceksin.. Uzunca gelen mesaja baktıktan sonra telefonumu geri yerine koydum. Birinin dalga geçme amaçlı attığını düşünerek kitabıma geri döndüm. Bir süre sonra tekrar mesaj sesi gelince, kitabımı kenara koyup telefonu elime aldım; Benden kurtulamayacaksınız.. Derin bir nefes alıp mesaj yazmaya başladım; Git işletecek başka birini bul. Mesajı gönderip numarayı engelledim "Manyak mıdır nedir?!" diye mırıldanırken hızla kanepeden kalkıp Helin'in odasına doğru yola çıktım. Tek başıma bütün gün bir odaya tıkılmak berbat bir durum, daha buraya alışamadığım için kafama göre konakta dolaşamıyorum, çekiniyorum, zaten kimsede öyle odasından çıkıp pek dolaşmıyor. Sadece Elmas anne sürekli olarak birinci katta el işi yapıyor, arada Dila abla iniyor yanına, diğer herkes hep odasında. Kapıyı bir iki kere tıklattıktan sonra "Gel." komutuyla içeriye girdim. Kanepede oturmuş, eli çenesinde dışarısını izliyordu. Yanına otururken, "Nasılsın?" diye sordum. Bakışlarını dışardan ayırmadan omuzlarını silkmekle yetindi. Elimi omzuna koyup "Hadi avluya inelim biraz." dedim sevecen olmaya çalışan halimle. "İstemiyorum." dedi istifini bozmadan. Derin bir nefes alarak arkama yaslanmamla telefonum tekrar öttü, elime alıp gelen mesajı okumaya koyuldum; İstediğin kadar beni engelle ben sana ulaşmanın bir yolunu bulurum Çiçek.. "Bu kim ya!" diyerek hızla oturduğum yerden kalktım. " Kim kim?" dedi çatık kaşlarıyla. Hızla gelen mesajları gösterdim. Bir mesajlara baktı bir de bana, "Kiraz olmasın?" "Onu bir yere kapadılar, nasıl mesaj atsın?!" dedim sorgularca. "Başka kim olabilir ki?" diue sorduğunda o da meraklanmıştı. "Bilmiyorum." dedim. "Belki kızlar dalga geçiyordur." Bakışlarını tekrar dışarıda gezdirirken, "Sen yine de abime söyle." dedi sakince. Ya abine söyleyeyim de yine delirsin. Aman kalsın mesaj atar atar susar en sonunda. Kim olacak ki, benim Kiraz'dan başka kimseyle bir olayım olmamıştır, büyük ihtimal kızlardan biri maytap geçmeye çalışıyor, yakında kokusu çıkar. Helin ile bir süre odada sessizce oturduk, o dışarısını izledi usul usul bende onu. Aslında herkese anlatmamız gereken şeyi anlatmamak için direniyordu. Utanıyor muydu yoksa başka bir neden mi vardı bilmiyorum ama sorgulamakta bana düşmüyor maalesef. İleride öğrenirlerse çok kötü şeyler olacağını biliyorum ama belki bu süre zarfında onu anlatmak için ikna edebilirim. Ben onu ikna edemeden ögrenirlerse ikisini de öldürürler, Allah'ım sen yardım et nasıl bir işin içine düştüm bir anda. Bir olay bitmeden başka bir olay başlıyor şaka gibi, töre dizisi çekiyoruz sanki. Hızla yerimden kalkıp "Ben gideyim artı. " dedim sessizce. Yüzüme bakmadan onaylarca başını sallayınca odadan çıktım. Yemek saatine az kalmıştı birazdan Poyraz gelecekti. Geleceği için içimde büyük bir mutluluk vardı, yüzünü görecek olmanın heyecanı vardı. Derin bir nefes alıp merdivenlerden çıkarken Yiğit'in sesi ilişti kulaklarıma. "Çiçek!" diye bağırdı merdivenlerde. Allah'ım ne yapacağım şimdi, duymamış gibi yoluma devam etsem. Aslında Poyraz şuan yok selam da verebilirim ama ona söz verdim sözümden de dönemem. Onu duymamış gibi hızla merdivenlerden çıkmaya başlamıştım ki bileğimden yakalayarak, "Neden benden kaçıyorsun?" diye sordu. "Ne kaçması?"  dedim gözlerimi kaçırarak. "Arkandan seslendim duy.." derken Poyraz'ın sesi girdi aramıza, "Çiçek!" dedi bağırarak. Allah'ım şimdi bu seni  öldüreceğim Yiğit falan demesin düşer bayılırım şuraya. Bileğimi hızla çekip merdivenlerin başında duran Poyraz'a ilişti gözlerim. Cayır cayır yanan bir alev vardı gözlerinde. Kimseyi yakmaması için dua ederken yanına doğru çıkmaya başladım. Yanına geldiğimde elime sıkıca sarılıp Yiğit'e öldürücü bakışlar atıp odaya doğru ilerledik. En azından olayı büyütmemişti, yoksa bir ölüm muhabbetini daha yüreğim kaldırmazdı. Odanın kapısını hızla kapatıp "Ne dedi sana??" diye bağırdı. Elimi dudaklarına götürüp susturdum. "Bağırma ayıp!" dedim çatık kaşlarımla. " eslendi bakmadan ilerleyince bir şey mi oldu diye sordu. Misafir o bu kadar ters davranma!" Çatık kaşları biraz yumuşarken "Tamam." dedi sessizce,  "Yarın İstanbul'a gideceğiz bavulunu hazırla." Hızla giyinme odası a doğru yöneldi. "Bende mi geleceğim?" Sordum şaşkınlıkla. "Evet." dedi giyinme odasından. Hızla giyinme odasına ilerlediğimde, yarı çıplak duruyordu karşımda, derince yutkunup hemen arkamı döndüm. "Ne bu hız!" dedim utanç dolu sesimle. "Benim ne işim var İstanbul'da?" Omuzlarımdan tutarak kendine doğru çevirdi. "Seni yanımdan ayıramıyorum." dedi yamuk gülümsemesiyle. Gerçek mi, mübalağa mi? Üzerini giyinmemişti benden uzun boylu olduğu için benim yüzüm onun tam göğsünde bitiyordu. Göğüs kasları bana sırıttıkça soğuk soğuk ter atıyordum. Başımı iki yana sallayıp, yatağın köşesine oturdum. Bakışlarımı da yerde duran beyaz halıya diktim. "Tamam." dedim sessizce. Aslında şuan ' Neden, niye ' diye bir çok soru dizerdim de kalbim bu kadar çarparken cümlelerimi toparlayıp kuramıyordum. O da daha fazla bir şey söylemeden banyoya girdi zaten, bende hızla odadan çıkıp balkona geçtim. Kanepeye oturup derin derin nefesler almaya başladım. Sabah bana imkansızım demişti yanlış anlamadıysam. Bugün beni yanından ayıramayacağını söyledi, kulübede sen benimsin dedi. Bunların hepsi ne anlama geliyor, o da beni seviyor mu? Yoksa Yiğit yüzünden mi bu kadar sahiplenici davranıyor. Doğruyu söylemek gerekirse çok hoşuma gitmiyor tavırları, beni zor duruma sokuyor, sırf insanlara zarar vermemesi için sesimi çıkarmıyorum. Yoksa bilirdim ben ona yapacağımı ama adamın sinirlenince gözü dönüyor, onunla inatlaşmak için kimsenin canını göz göre göre yakamam. Ama o yokken Yiğit'i bir kenara çekip konuşmak zorundayım bu gergin ortam benim canımı sıkmaya başlıyor iyice, benden uzak durmasını Poyraz'ın bu durumdan rahatsız olduğunu, olay çıkmasını istemediğimi söyleyeceğim. En mantıklısı bu, söylemezsem eğer benimle konuşmaya çalışacak sürekli biliyorum. Çünkü onu tanıyorum. Bir süre sonra odanın kapısının açılmasıyla gözlerim oraya kaydı. Üzerinde beyaz bir gömlek altında ise ekru renginde bir pantolon vardı. Eliyle bana ' hadi ' yapınca oturduğum yerden kalkıp yanına doğru ilerledim. Elime sıkıca sarılıp gülümseyerek merdivenlerden inmeye başladı. Rahatsızlık duymaya başlamıştım artık bana karşı duygularının ne olduğunu bilmiyordum. Belki de beni sevmiyordu hareketlerini yanlış yorumlamıştım, büyük ihtimalde yanlış yorumladım. Ailesinin karşısında belirsizce elimi tutup gösteriş yapıyordu belki de ve bu düşünce benim içimi yakıp kavuruyordu. Yemeklerimizi afiyetle yerken konağın kapısı hızla açıldığında kahyanın sesi inletti konağı, "Ağam!" diyerek merdivenlerden hızla çıkmaya başladı. Haşmet baba lokmasını yutup "Söyle!" dedi sinirle. Yemek faslını bozduğu için yüzü değişmişti, sinirlenmişti anlaşılan. Ellerini önünde birleştirip yüzünü yere eğdi. "Ağam Kiraz kaçmış." dedi usulca. Haşmet baba, gözleri olabildiğince açılırken masaya vurarak ayağa kalktı. "Nasıl?!" diye bağırdı gözleriyle adamı yerken. "Nasıl bir kıza sahip çıkamadınız!" Adam yüzünü yerden hiç kaldırmadı, karşısında köpüren ağasına ağzını açıp tek laf edemedi. Haşmet baba, sinirle sofradan ayrılacağı sırada üç kişinin telefonuna aynı anda mesaj sesi düşmesiyle gözler oraya çevrildi. Poyraz, Yiğit ve ben merakla telefonlarımızı elimize alarak gelen mesaja merakla baktık; Ölümünüz benim elimden olacak.. Gözlerim mesaja değer değmez, buz kesmiştim, gerçekti bu mesajlar gerçekti ve Kiraz'dandı. Poyraz elimdeki telefonu hızla alıp mesajlara baktı. Sinirle yerinden kalkarken telefonumu hızla masaya koydu. "Lan bana niye söylemedin!" diye bağırırken yüzüme doğru eğildi. Bütün gözler bizim üstümüzdeydi ki ben şaşkındım. "Ciddiye almadım." dedim kaşlarımı çatarak. "Sesinin tonuna dikkat et!" Herkesin içinde bana bağıramazdı, bu kadarına izin vermezdim. Gözlerime sinirle bakarken kolumu kavrayıp hızla oturduğum yerden kaldırdı. Merdivenlere yöneldiğimde " Kendine gel!" dedim dişlerimin arasından. Dur durak bilmeden hızla odaya geçtik, kapıyı kapatıp gözlerini yüzüme dikti. "Nasıl ciddiye almazsın!" dediğinde kendini parçalayamış gibi duruyordu. Göğsüne bir kere vurup "Sen ne yaptığını sanıyorsun!" diye çemkirdim. "O kadar insanın içinde ne yaptığını sanıyorsun!!" "Beynimden vurulmuşa döndüm " diye bağırdı!"Sana biri tehdit mesajları atıyor, benim bundan haberim yok!" dedi kelimelerinin üzerine basa basa. "Ciddiye almadım, kızlardan biri yapıyor sandım." dedim sesimin tonunu düşürürken. Yüzümü hızla göğsüne bastırıp saçlarımın arasına bir öpücük kondurdu."Onu bulacağım." dedi dişlerinin arasından. "Sana kimsenin zarar vermesine izin vermem." diyerek saçlarıma bir öpücük daha bıraktı. Hızla ondan kurtulup "Ben kendimi korurum." diyerek banyoya doğru ilerledim. Yüzüme su çarpıp aynadaki yansımama bakmaya başladım. Keşke zamanı geriye alabilseydim de o gün o şovu yapmasaydım. Eğer ben o gün hiçbir şey yapmasaydım şuan bu durumda olmazdık. Poyraz ile Yiğit'in başı belada olmazdı. Hele en günahsız suçsuz Yiğit'ken o da bu işe dahil oldu. Kiraz'ı da anlıyorum, hamilelik sebebiyle hormonları tavan ve işin ucunda ölüm var. O gün ona ' Metres ' demeseydim, hiç bir sırrı açığa çıkmazdı. O yüzden bunu düzeltmekte bana düşer, onu bulup ona yardım edeceğim. Ya da hıncını benden almasına izin vereceğim, ne Poyraz'ın ne de Yiğit'in başına benim yüzümden bir şeyin gelmesine izin veremem. Aslında her şey Poyraz yüzünden ama onada bir zarar gelsin istemiyorum. Sanırım... Sanırım değil eminim artık, ben onu seviyorum. Yiğit sadece arkadaşını kurtarmak için olaya girmişken, ama o Selim'e de yapacağımı biliyorum şu İstanbul'a bir gidip gelelim ona da hesap sorulacak, Kiraz da bulunacak, Helin'e ne olacak hiç bilmiyorum, ne yaparsam biraz daha iyileşir bilmiyorum. Ben ne olacağım bak orasını hiç bilmiyorum... Kapıya hızla gelen yumruklarla çattığım bakışlarımı oraya çevirdim. "Niye?" diye bağırıyordu manyak. Kapıyı açıp ellerimi belime yerleştirdim. "Ne niye?!" diye sordum. "Niye böylesin?" dedi parmağıyla beni gösterirken. "Nasılmışım?" dedim yüzümü buruşturup. Eliyle beni gösterip "Böyle!" dedi. Gözleri üzerimde gezerken, "Niye itiyorsun beni kendinden!' Kaşlarımı çatıp üzerine diktim. "Beni sevmeyen, saymayan bir adamı niye itmeyeyim!" dedim dolan gözlerimi saklamaya çalışırken. Hızla eliyle burnumu yakaladı. "İndir artık şunu!" dedi sitemkar tavrıyla. "Düşse alıp takmayacaksın, o kadar dikmişsin ki etrafında olanları görmüyorsun!" "Ne oluyormuş ki etrafımda?" diye sordum. Yutkunma sesi kulaklarıma kadar gelmişti, omuzları bir anda düşerken bakışlarını benden kaçırmaya çalışıyordu. "İyi bak etrafında olanlara." dedikten sonra odadan koşar adımlarla çıktı. Yok daha neler neler, kaymaklı pideler. Ben etrafıma gayet iyi bakıyorum. Etrafımda; megolaman, sosyopat, bipolar, kontrol meraklısı, manyak bir adam ve ailesi var. Bundan ötesi ne ala. Hızla pijamaları mı giyerek yatağıma uzandım, olanları düşünmekten gözüme uyku girmeyince, kalkıp balkona doğru ilerledim. Tek başına kanepede uzanıyordu. Yavaşça yanına gidip karşısındaki kanepe uzandım. "Uyku tutmadı." dedim omuzlarımı silkerken. Gözlerini gözlerime dikti bir kaç saniye, "Ne demek istediğimi düşündün mü?" diye sordu. Gözlerine karşılık vererek "Düşündüm ama bulamadım açık konuşursan sevinirim." dedim kibarca. Hızla uzandığı yerden doğrulup "İstiyor musun?" diye sordu. "Neyi?"  dedim kaşlarımı çatıp. Adem elmasının hareketinden sonra "Açık konuşma mı?' diyerek yanıma oturup ellerime sarıldı. Nabzımın atışları kulaklarıma değiyordu, gözlerine kitlenmiştim, içimi ısıtan gözlerine, heyecandan tuttuğu ellerim terliyordu, içimin bir yanını korku, bir yanını sevinç kaplamıştı. Dudaklarımı yavaşça aralayıp "Evet." dedim sessizce. "Açık konuş." Yıldıza basmayı unutmayın ⭐ Yorumlarınızı bekliyorum ❤️ Keyifli okumalar ❤️ İnsta: rabadile / adilece__ Twitter: adilece__
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD