BÖLÜM 3

3085 Words
Zerrin abla işe başlayınca benim yüküm de yarı yarıya hafifledi. O kadar pratikti ki neye elini atsa hemen hallediyordu. Onunla önce evin düzenine el attık. Her yeri benim kafamda tasarladığım gibi düzenledik. Bir sürü şeyi değiştirdik. Bazı eşyaları yeniledik ve ev artık benim istediğim gibi olmuştu. O işe başladıktan birkaç hafta sonra bütün arkadaşlarımızı yemeğe davet ettik Ali’yle. Yine mangal yapacaktık ama mangalın yanında Zerrin ablanın maharetli ellerinden bir sürü yiyecek de çıktı ortaya. Yemeğimize, Timur askerde olduğu için katılamamıştı. Aslında son birkaç haftasıydı ama o gelince tekrarlarız diye ertelemek istemedik. Çiğdem ve Burak ilk kez bizim organizasyona dâhil olan ikiliydi. Başta alışmakta zorlansalar da zaman ilerledikçe rahatladılar. Bülent abi de geldi, onu da davet ettik ve bizi kırmadı sağ olsun katıldı. Onun çok güzel muhabbeti vardı ve asla sıkmıyordu bizi. Yaşı bizden fazla olsa bile bize uyum sağlıyordu. Zaten hepimizin üzerinde emeği vardı. O gece hiç beklemediğimiz muhteşem bir haber aldık Gülçin’den. Gülçin hamileydi, bir bebeği olacaktı. Ortamda sevinç çığlıkları uçuştu, hepimiz öyle çok sevindik ki bütün akşam keyfimiz tavan yaptı. Bir ara mutfağa kaçtık ikimiz. Kaş göz işaretleriyle ona peşimden gelmesini söyledim ve buluştuk “Nasıl sevindim sana anlatamam Gülçin. Nasıl karar verdin, hani daha düşünmüyordun?” dedim sevinç ve merakla. “Aslında bana kalsa hala düşünmüyordum ama bir kazadır oldu. Olmuşken de sevindik işte. Zamanı şimdiymiş dedik kabullendik” “Sen zaten sadece karar veremiyordun, bahaneler üretiyordun. İyi oldu bence ya, Yağmur da büyüdü artık, sorun olacağını sanmıyorum” “Aslında Yağmur için de iyi olacak. Yani ben onun için endişe ediyordum ama ne kadar erken kardeşi olursa o kadar daha kolay olur alışması. Arayı açsak belki daha zor olurdu, ne bileyim bir sürü şey düşünüyorum” “Bu kadar düşünme Gülçin, düşündükçe yorulursun. Bazen akışına bırakmak, olanı olduğu gibi kabullenmek lazım” “Öyle tabii” “Şimdi sen ilk kez anne olacaksın ya, bunun tadı başka olacak” dediğimde yüzü düştü “İlk kez anne olamayacağım ben Sinemis. Karnımda taşımamış olabilirim ama benim ilk çocuğum Yağmur. Ben onu kabullendim, kendi evladım gibi gördüm. Sen de lütfen onu ayırma, çok üzülürüm” dedi. Söylediklerinde çok haklıydı ama beni yanlış anlamıştı “Öyle demek istemedim ki ben. Yağmur’u kabullendik, hatta aklımıza bile getirmiyoruz. Bunda en büyük etken de sensin. Sen ona annelik yaptığın ve bundan bir gün bile şikâyet etmediğin için biz de onun annesinin başka biri olduğunu unuttuk. Benim demek istediğim hamilelik ilk olacak. İlk bulantılar, ilk tekmeler falan. Onlardan bahsediyorum” “Biliyorum canım. Ama içimdeki korkulardan dolayı böyle tepki veriyorum” “Ne korkusu?” “Şimdi ben hamileyim ve ilk kez kendim bir bebek doğuracağım. Ben bu bebek doğunca Yağmur‘a olan bakışım değişir diye korkuyorum. Ne bileyim farkında olmadan ondan uzaklaşıp çocuğu mutsuz ederim diye endişe ediyorum” dedi gözleri dolarak. Uzanıp ona sarıldım sıkıca. “Sen anneliği hormonsal olarak yaşamadan bile bir çocuğa öz annesi gibi bakabildin. Şimdi bedenin de ruhun da anneliği tadacak. Bundan sonra Yağmur’dan uzaklaşmak değil, ona daha çok bağlanacaksın bence. Çünkü fahri olarak yaptığın anneliği aslî olarak yapmaya başlayacaksın. Korkma sakın, sen bu kadar iyi bir kalbe sahipken asla kötü bir şey olmayacak tamam mı?” “Sinemis sen iyi ki varsın, iyi ki yanımdasın” “Sen de öyle” “Peki, sen ne zaman bebek olayına gireceksin” deyince kaldım öyle. Bu konuda ben de kararsızdım fazlasıyla “Bilmiyorum desem?” “Ne demek bilmiyorum” “Ya, Ali çok istiyor biliyorsun ama şu düşük olayı beni korkuttu biraz. İlk bebeği düşürünce diğer hamileliklerde risk artıyormuş, öyle okumuştum” “Saçmalama lütfen. Bence Eylül Hanımla konuş bu konuyu. O seni hem bilgilendirir hem de yönlendirir. Bak hepimizin çocuğu var, olacak. Beraber büyüsünler işte, sen de yap bir an önce” “Aslında Eylül’le görüşeceğim, kaç zamandır aklımda da Ali’nin askerliği falan derken bir türlü gidemedim. Düşükten sonra bazı düzensizlikler yaşıyorum, telefonda konuştuk ama gidemedim işte” “Ya ben gideceğim kontrole. Sen de benimle gelsene” “Aslında olabilir ya, arayıp randevu alayım ben de” “Ben alırım senin adına. Bence kesinlikle gelmelisin. Bakalım duruma, ona göre yönlendirir işte seni” “Tamam, iyi oldu bu. Seninle beraber gideriz işte. Ama Ali’ye bahsetmeyelim, belki sorun falan çıkar da üzülmesin sonra. Senin yanında geleceğimi söylerim o zaman anlamaz” “Benim için sakıncası yok, sen nasıl istersen” derken mutfağa Zerrin abla girdi: “Sinemis Hanım, ben işleri hallettim. Eksik bir şey kalmadı. Eğer bir isteğiniz yoksa ben gidebilirim” deyince ona döndüm: “Ellerine sağlık Zerrin abla, her şey istediğimden daha iyi oldu. Ama bak ne diyeceğim, bu gece gitmesen burada kalsan olmaz mı? Bizimle beraber sen de yemeğe kal, beraber eğleniriz” “Yok, ben sizin aranızda olmayayım. Uygun olmaz” “Kim dedi yahu uygun olmayacağını? Sen herkesten daha çok hak ediyorsun eğlenmeyi. Ne olur kırma beni sen de kal” dedim. Benden sonra Gülçin girdi devreye: “Sinemis haklı, sen de kal bizimle. Hem biz öyle insan ayıran kişiler değiliz. Sinemis seni çok seviyor, bence kırma onu” dedi. Zerrin abla kararsız bakınca “Hadi tamam, kalıyorsun” deyip elinden tuttum ve onu da balkona götürdüm. Herkes muhabbet ederken “Arkadaşlar, bir dakika beni dinler misiniz?” dedim masanın başında dikilip. Her kes bana dikkatini verince Zerrin ablanın elini tuttum yine “Size bahsettim ama tanıştırmadım Zerrin ablayı. Zerrin abla bizim yardımcımız, yardımcıdan da öte ablamız. Bana destek olmak için bizimle çalışmaya başladı. Görmüş olduğunuz bu muhteşem yiyeceklerin hepsi onun elinden çıktı” deyince Bülent abi: “Sarmaları da siz mi yaptınız?” diye sordu. Zerrin abla biraz mahcup: “Evet” diye cevapladı onu “Yemin ederim ben hayatımda bu kadar güzel sarma yemedim. Elinize sağlık” dedi. Zerrin abla biraz utanmıştı. “Afiyet olsun, teşekkür ederim” diye cevap verdi “Tatlı da şahane olmuş” “Bu haydari en kral meyhanede bile böyle güzel yapılamaz” “Şu kurabiyeler de mis gibiymiş” “Salataya bayıldım” diye herkes ona övgüler yağdırdıkça o daha çok utandı “Neyse, daha fazla utandırmayın ablamı. Zerrin abla bizim yardımcımız değil evimizin bir üyesi gibidir. O yüzden bu gece bizimle kalması için ona ısrar ettim. O da sağ olsun kırmadı beni. Ben sizin de onun bize katılmasından mutlu olacağınızı düşündüm” deyince yine herkesten önce Bülent abi cevap verdi: “Çok iyi düşünmüşsün, çok seviniriz” dedi. Diğerleri de ona katılınca Zerrin abla biraz daha rahatladı. Ali’den ses çıkmamıştı, ona baktım dik dik. Zerrin abla da ondan bir şey bekliyor gibi ona bakıyordu. Önce anlamadı ama sonra kafasına taş düşmüş gibi: “Ah, kusura bakmayın Zerrin Hanım ben mangala daldım bir şey demedim. Bize katılmanızdan çok mutlu olurum” deyince tamamen rahatladı ve benim yanıma oturdu. Ali benim eşim ve bir yerde onun patronu olduğu için onun tepkisini görmek istemişti sanırım. Çok ince düşünceliydi. Gece boyunca çok eğlendik beraber. En çok şaşırdığım kişi Bülent abiydi. Hiç görmediğim kadar eğlenceli ve keyifliydi. Ona ne olduğunu anlamasam da bu hali çok hoşuma gitmişti. Yedik, içtik, güldük ve gecenin sonunda herkes mutlu ayrıldı evimizden. Bülent abi giderken: “Çocuklar bu benim hayatımın en güzel gecelerinden biriydi. Çok eğlendim, çok güzel vakit geçirdim” dedi ve sonra Zerrin ablaya dönüp “Yemekleriniz harikaydı. Ali kusura bakma ama senin mangalından bile daha güzeldi” diye Ali’ye takıldıktan sonra yine Zerrin ablaya baktı. “Ellerinize sağlık. Sanırım bu yemeklerden yemek için bu eve çok sık geleceğim artık” dedi. Zerrin abla ona teşekkür ederken yüzü kızardı biraz. Bu ikisi arasında bir elektrik olmuştu ama tam olarak çözememiştim ne olduğunu. Herkes gidince Zerrin abla hemen etrafı toplamaya girişti. Beni hiçbir şeye dokundurmadan Ali’yle beraber odama gönderdi. Odaya çıktık, sırayla duş aldık ve yatağa girdik. Ben Ali’nin göğsüne yaslandım ve gece olanları değerlendirmeye koyulduk. “Çok güzel bir geceydi değil mi?” diye sordum konuyu açarak “Evet, her şey çok güzeldi. İyi ki böyle dostlarımız var” “Çiğdem biraz çekindi başta ama sonra alıştı. Onu dışlamadıklarını görünce rahatladı zavallı kız” “O kadar zaman geçti üzerinden. Herkes ondaki düzelmenin farkında, hem Burak da iyi bir çocuk herkes sevdi onu” “Evet, artık yeni bir çiftimiz var” “Sorma. Ama bence başka bir çift adayımız da olabilir” deyince kafamdaki lamba yandı “Sen de aynı şeyi fark ettin değil mi?” “Kaçar mı aşkım? Bülent abinin Zerrin ablaya olan bakışlarını takip ettim gece boyunca. Adam sürekli onu izledi” “Ya ben onu hiç bu kadar neşeli görmemiştim. Nasıl keyifliydi değil mi?” “Giderken söyledikleri neydi? Sık sık gelecekmiş yemeklerinden yemeye. Görmek için bahane olur demiyor da” deyince ikimiz de güldük “İkisi olsa ne güzel olurdu ya. Ama Zerrin abla ne düşünür onu bilmiyoruz” “Evet, o biraz kapalı biri, anlamadım ben ne düşündüğünü. Etkilenmiş gibiydi ama o da hoşlandı mı bilemiyorum” “Ben öğrenirim sen merak etme” “Ben de Bülent abiyi yoklarım. Zaten o hoşlandıysa bana anlatır mutlaka” “O zaman hayırlısı diyelim” “Evet, öyle olsun” “Bu arada ben Salı günü Gülçin’le beraber Eylül Hanıma gideceğim” “Ne için aşkım?” “Gülçin rica etti onunla gitmemi. İlk hamileliği ya, biraz panik” “Git tabii. Peki, sen ne zaman bu panikleri yaşamayı düşünüyorsun canım?” diye sorunca gerildim biraz. “Bilmiyorum ki Ali. Doğru zamanı bekliyorum sanırım” “O doğru zaman ne zaman acaba? Çok merak ediyorum” “Ali ben de çocuk istiyorum ama düşükten sonraki hamilelikler riskli oluyormuş. Biraz daha zaman geçsin bizim de çocuğumuz olacak merak etme” “Benim için önemli olan senin sağlıklı olman aşkım. Daha önce yaptığım hatayı yapmayacağım. Ne zaman hazırsan o zaman hamile kal ama ne olur çok uzatmayalım. Ben bu evde çocuk sesi duymak istiyorum artık. Minicik ayakları evin içinde koşsun, hayatımıza renk katsın istiyorum” “Aşkım ben de istiyorum bunları. Üzülme sen, bizim de çocuğumuz olacak, en doğru zamanda” “Çocuğumuz değil hayatım çocuklarımız” “Lütfen yine altı çocuk diye başlama Ali” “Ama altı çocuk istiyorum” “Ay delirdin sen yine. Altı çocuğu nasıl doğurayım ben? Hadi doğurdum nasıl bakacağım?” “Sen merak etme ben altısı için de bakıcı tutarım. Sen yeter ki doğur” “Neyse, biz en iyisi uyuyalım” deyince güldü. “Uyuyalım bakalım ama altı çocuk konusu kapanmadı ve kapanmayacak” dedi gülerek. Ben de gülümsedim ve ona iyi geceler diyerek uyudum. Sabah uyandığımda epey geç olmuştu. Kalkıp giyindim ve alt kata indim. Zerrin abla mutfakta bir şeylerle uğraşıyordu. Aslında izinliydi ama bizde kaldığı için gitmemişti. “Günaydın Zerrin abla” dedim uykulu bir halde “Günaydın, kahvaltıyı hazırlayayım mı?” dedi hemen “Yok, sen bugün izinlisin. Ben hallederim” “Yok, ben hazırlarım hemen. İznimi dün gece yaptım zaten” “Ya olur mu öyle şey, sen bugün izin yap. Ama önce seninle birer kahve içelim, bir şey konuşacağım” “Tamam, sen balkona geç ben kahveleri yapıp geliyorum” dedi ve hemen kahve işine girişti. Ben de balkona geçtim ve onu beklemeye başladım. Elinde kahvelerle görününce yanımdaki sandalyeyi çekip oturmasını istedim. Yüzünde endişe vardı. “Ne konuşacaksın benimle, bir kusurum mu oldu?” dedi. Canım benim korkmuştu hemen “Kusur mu? Yok, olur mu kusurun senin Zerrin abla, başka bir şey konuşacağım ben” “Çok merak ettim” “Farkındayım. O yüzden hemen konuya gireceğim. Hani dün akşam gelen biri vardı ya bize, şu senin yemeklerine iltifat edip duran adam” “Evet, Bülent Bey” “Hah işte o Bülent Beyle ilgili konuşacağım” “Ne olmuş ki ona?” “Ben onu uzun yıllardır tanırım. Hiç dün geceki kadar neşeli görmedim onu. Biz bu halinin seninle ilgili olduğunu düşünüyoruz” “Siz derken senden başka kim?” “Ali tabii ki” “Ay Ali de mi böyle düşünüyor” “Evet ama utanmana gerek yok, merak ettik biz. Bülent abi senden almadı gözünü gece boyunca, Ali de fark etmiş durumu” “Ben dikkat etmedim ki” “Senin dikkat etmen değil önemli olan, bizim merak ettiğimiz şu; sen de onu beğendin mi?” “Nasıl yani?” “Ay Zerrin abla ağzından kerpetenle laf alınıyor yemin ederim. Adam seni beğenmiş işte bell, sen de beğendiysen eğer Ali Bülent abiyi yoklayacak. Ama sen beğenmedim dersen hiç açtırmayacak konuyu” “Ya ne bileyim, hoş bir adam” derken sesi neredeyse çıkmıyordu. Utanmıştı yine. “Hoş? Yani dikkat ettin sen de?” dedim cevabından hoşnut. “Bak bir şey anlatacağım ama gülme tamam mı?” “Ay niye güleyim, anlat hadi” dedim merakla “O geldiğinde ben karşıladım ya onu, böyle beni görünce birkaç saniye durup bana baktı. Sonra da gülümsedi. İçimden ‘ne hoş adam’ dedim ama beni beğeneceğini aklımın ucundan bile geçirmedim. Şimdi sen böyle deyince tuhaf oldum birden” “Zerrin abla, seni beğenmemesi için bir neden mi var?” “O kim ben kim Sinemis, adam benim gibi hizmetçiyle ne yapsın?” “Duymamış olayım Zerrin abla, sen hizmetçi değilsin. Sen benim yardımcım, ondan da öte ablamsın. Eğer sen Bülent abiyi beğendiysen gerisini bize bırak. Hem Bülent abi öyle burnu havada, gözü yukarda bir adam değil. Bir tanısan onu, ne kadar güzel bir kalbi var bir görsen, şu sıkıntılarından da kurtulurdun” “Ben ne diyeceğimi bilemedim şimdi. Eğer o beni beğenmişse ben onu zaten beğendim” deyince sevinçten çığlık attım “Oh be, çok sevindim şimdi. O zaman Ali’de konu, o da bir yoklasın bakalım Bülent abiyi. Hadi sen şimdi çık, güzelce iznini yap. Dinlen, gez, toz, yarın konuşuruz tamam mı?” “Olur, yarın görüşürüz o zaman” dedi ve hazırlanıp çıktı. Ben hemen yatak odasına çıkıp hala uyuyan Ali’nin üzerine atladım. Neye uğradığını şaşırdı birden “Allah! Ne oluyor ya?” diye sıçrayıp beni üzerinde görünce gülmeye başladı. “Tövbe bismillah, ne oldu aşkım sana ya? İçin yaramazlık kaçmış” dedi sırıtarak. “Ya sen bilmiyorsun neler oldu. Ben Zerrin ablayla konuştum, o da beğenmiş Bülent abiyi” dedim neşeyle. “Ciddi misin sen?” “Evet, şimdi sıra sende hayatım, Bülent abiyi yokla bakalım” dedim. Ali de en az benim kadar sevindi. Keyifle kalktı yataktan ve hazırlandı. Kahvaltıyı dışarıda yapmak üzere evden çıktık. Deniz kenarında şahane bir kahvaltı yaptıktan sonra beraber Bülent abinin evine gittik. Daha önce birkaç kez gitmiştim evine. Ormanın içinde kocaman bir evdi. Bizim ev kadar büyük değildi ama tek başına yaşayan bir adam için oldukça büyüktü. Bülent abiyle kahvelerimizi içerken Ali konuyu Zerrin ablaya getirdi. Adını duyunca Bülent abinin yüzü hemen değişti, bir gülümseme yayıldı. “Çok maharetli biri abi, o geldiğinden beri Sinemis rahat etti ya” dedi Ali ağzından laf almak için “Evet, belli ne kadar maharetli olduğu… Akşam yediklerim hala midemde, tatları da damağımda” “Çok da iyi biri” “Ya Sinemis onu bizimle tanıştırırken ne kadar mahcup oldu öyle. Bu zamanda böyle utanmayı bilen birinin olması şaşırttı beni” “O çok farklı biridir” diye ben girdim devreye bu defa. “Bizim eve görüşmeye geldiğinde o kadar kadının içinden ona ısındım bir tek. Pişman da olmadım. Çok uyumlu, kendi evi gibi görüyor benim evimi. Öyle uğraşıyor” “Çok şanslısın” dedi. Bir süre daha öyle Zerrin abladan konuştuk ama Bülent abi istediğimiz cevabı vermemişti. Ali dayanamadı “Abi ben seni bunca yıldır tanırım, hiç düş akşamki gibi görmedim. Zerrin Hanıma bakışların da kaçmadı gözümden. Hadi açıkça söyle ne düşünüyorsan” deyince Bülent abi şaşırdı ama gülümsedi “Çocuklar siz zaten anlamışsınız durumu. Zerrin Hanımdan çok etkilendim. Yıllardır onun gibi bir kadınla karşılaşmadım ki zaten bizim çevre malum. Ama umudum yok, benim gibi işlerle uğraşan bir adamla onun kadar temiz bir kadının ne işi olacak? Akşamdan beri bunu düşünüyorum” dedi üzülerek “Abi sen böyle karamsarlığa kapıldın ama Zerrin abla da seni beğenmiş. Biz dün gece fark ettik senin onu beğendiğini. Bu sabah ağzını aradım, aslında o da senden etkilenmiş” deyince: “Gerçekten mi?” dedi heyecanla ama sonra yine söndü heyecanı “Benim ne iş yaptığımı biliyor mu?” “Abi sen kötü bir iş yapmıyorsun ki. Barın var, mekân işletiyorsun. Namussuz değilsin, şerefsiz değilsin, kaçakçı değilsin. Neden istemesin ki seni?” dedi Ali “Ne bileyim oğlum, mafya diyorlar ya bize kadın korkar benim yaşadığım hayattan. İstemez işte beni” “Sen merak etme abi” dedim. “Eğer sen bu işe varsan ben bunların hepsini Zerrin ablayla konuşacağım. İnan bana boşuna kuruntu yaptığını anlayacaksın” “Ben varım var olmasına da bakalım duyunca o ne diyecek Sinemis” “Sen orasını bana bırak abi” “İyi bakalım, öyle olsun” dedi ve konuyu bana teslim etti Bülent abi. Ben çok sabırsızdım ve Ali’yi Bülent abiyle bırakıp arabayı aldım ve Zerrin ablayı aradım yola çıkıp. Onunla buluşmak için bir yer belirledik ve oraya gittim. “Sinemis hızına yetişilmiyor” dedi gülerek. “Sen benim hızımı falan bırak şimdi. Ben Bülent abinin yanından geliyorum” dedim ve ona yaptığımız konuşmayı, Bülent abinin işlerini ve hayatını anlattım. Beni sakince dinledi sonuna kadar. Anlatmam bitince konuşmaya başladı: “Bak Sinemis, ben hayatın hep yoksul yanını yaşadım. Hayatım hep fedakârlıkla geçti. Bunca yıldır tırnaklarıma kazıyıp yaşamaya çalışırken bir sürü insanla da karşılaştım. Çok düzgün yerlerde olup içi çamurdan pislikten geçilmeyen insan da gördüm, dışından bakınca korkup kaçtığın insanların içinde kocaman iyi yürekler olduğunu da. Bana sorsalardı ben de böyle bir yol seçmezdim kendime. Ona da sorsalar, fırsat verselerdi belki o da başka türlü yaşamak isterdi. Ben bugün, hizmetçiyim diye beni istemeyeceğini düşünürken, şimdi öğreniyorum ki o da yaptığı iş yüzünden onu istemeyeceğimi düşünmüş. Bu onun kalbinin ne kadar doğru olduğunu gösteriyor. Benim gibi düşünüyor, kendini sorguluyor, karşıdakini küçümsemiyor. O kadar parası pulu olmasına rağmen hala dürüst. Ben insanda buna bakarım. Ne iş yaparsa yapsın, insanın yüreği namusluysa gerisinin önemi yok” dedi. Söylediklerinden öyle bir etkilendim ki bir süre cevap veremedim. “O zaman bu iş oldu Zerrin abla. En kısa sürede sizi buluşturuyorum” deyince heyecanlandı ama kabul etti. Zerrin ablayı evine bırakıp Ali’yi almaya gittim. Bülent abi beni görünce heyecanlandı. Dayanamadım, ona da Zerrin ablanın dediklerini anlattım. Bülent abi de Ali de benim gibi etkilendiler Zerrin ablanın söylediklerinden. “Bu kadın işte tam evlenilecek kadın” dedi Bülent abi. “Bir an önce görüştürün bizi, oturup konuşmak istiyorum” dedi heyecanla. Çok sevindim, çok mutlu oldum böyle düşünmesine.   Bülent abinin yanından ayrılıp ablama geçtik. Çocukları özlemiştim, biraz sevmek istedim. Gitmeden arayıp evde olup olmadıklarını sorduğumuz için Onur da haberdar olmuştu. Bizi kapıda karşıladı. Hemen kucağıma atladı ve öpücüklere boğdu beni. Ona merhaba diyen Ali’ye bakmadı bile. Ali yine bozuldu bu duruma ama o da Denef’i sevdi fırsattan istifade. Oradan da ayrılıp eve geçtik Ali’yle. Çok yorulmuştuk ikimiz de, hemen uyuduk.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD