Kulaklarımda hâlâ ‘torun’ kelimesi yankılanırken Zümrüt ve Reyhan önünden geçtiğimiz bütün mağaza vitrinlerine bir yorumda bulunuyorlardı. Bir süredir öylece yürüyüp mağazaların içerisine girip çıkıyorduk. Birçok şey almışlar ve Zümrüt’ün ısrarıyla ben de birkaç parça bir şeyler almıştım. “Şuraya bir girelim, elbiseleri gerçekten çok güzel. Hem günlükler hem de kurtarıcı gibi her yere uygunlar. Asla pişman olmayız!” Zümrüt’ün hevesini kırmadan gülümseyerek onayladım ve mağazaya birlikte girdik. Reyhan’ın bana karşı attığı sinsi bakışları görsem de görmemezlikten gelmeyi yeğliyordum şimdilik. Çünkü torun istenmesi… Kahretsin! “İnanmıyorum, rengine bakar mısınız?” Reyhan büyük bir hayranlıkla bizden ayrılıp gördüğü elbiseye doğru çekildi. Bir mankene giydirilmiş mor renginde bir elbise

