Elara sabah gözlerini açtığında, gece olanların gerçek olup olmadığından emin değildi. Parmaklarını boynuna götürdü, mühür hâlâ sıcak, hâlâ canlıydı. Odanın sessizliğinde sadece kendi nefesini duyabiliyordu. Fakat kapının ardında duran gölgenin varlığını hissediyordu; Lucien. Onu gözetiyordu. Elara yataktan kalktığında, dışarıdan kuşların sabah ötüşü geliyordu. Nemoris’in sabahları huzurlu olurdu, ama onun için huzur artık eskiden kalmaydı. Dün geceki gölgelerin çığlıkları hâlâ kulaklarında çınlıyordu. Camın kırık köşesinden içeri süzülen rüzgâr, sanki bir uyarı gibi yüzünü kesiyordu. Kapı yavaşça aralandı. Lucien, omuzlarında savaşın izlerini taşıyan yorgun haliyle içeri girdi. Sessizce ona baktı, yüzünde öfke değil ama derin bir kaygı vardı. “Daha kötüsü gelecek, Elara.” dedi. “Onları

