bc

HARAMSIN BANA (+18)

book_age18+
1.0K
FOLLOW
10.3K
READ
forbidden
love-triangle
HE
opposites attract
sporty
neighbor
bxg
campus
city
tricky
athlete
civilian
like
intro-logo
Blurb

Göktuğ ve Görkem...

Biri ilk aşkımdı, biri ilk düşmanım. Tabii onları ayırabildiğim zamanlarda. Küçükken ellerimi açıp " Lütfen Göktuğ gitsin. " diye dua ettiğimi hatırlıyorum. O kadar içten etmiş olmalıyım ki Göktuğ gitti mahalleden. Tabii çocukluk aklı. Şimdiki aklım olsa öyle bir dua etmem. Meğer koruyucu aile olarak almışlar ikisini. Göktuğ sorunlu bir çocuk olduğu için onu geri gönderip sadece Görkem' i evlat edindiler. Bir süre sonra Görkem ve ailesi de gitti. Gittiler ama yıllar sonra geri döndüler. Yine aynı eve. Bu hala dostluğun olduğu güzide mahalleye.

Dalgın dalgın yolda yürürken; bir el beni sertçe çekti.

" İntihar etmeye niyetin varsa bunu daha mantıklı bir şekilde yapmalısın. " dedi ama ona cevap veremedim. Titremeye başlamıştım. Neredeyse ölüyordum. Gözümden yaşlar süzüldü.

" Ağlama. Ağlayınca kaktüse benziyorsun. " dediğinde ona dikkatlice baktım. Yüzündeki morluk nedeniyle Görkem olmadığını anladım. Öfkeyle ona baktım.

" Bana sadece Görkem kaktüs diyebilir. "

" Niye?"

" Çünkü o gözyaşlarım onun canını yaktığı için söylüyor sense dalga geçmek için. "

" Öyle mi? " diye sordu.

" Öyle. "

" Dikkatlice bakmadan ikimizi ayırt edemeyen biri için çok iddialı sözler değil mi bunlar Lale Hanım? "

" Öyle mi? " diye sordum. Beni taklit ederek; " Öyle. " dedi.

" Benimle oynamıyor diye gidip ağladığında annem zorla özür diletmişti. O zaman söyleyemedim annemin korkusuna ama o zamanda gıcıktın hala gıcıksın. "

" Yine iddialı sözler. Yüzümde morluk olmasa Görkem sanıp altıma bile yatarsın."

" Ve hala iğrençsin Göktuğ. "

Göktuğ bir boksördü. Şaşırtıcı bir şekilde lisansı vardı. Bana kalsa kesin yasadışı işler yapan biriydi. Her zaman korkutucu olmuştu. Peki yıllar sonra o neden buradaydı?

" Çok ayıp kaktüs. Kardeşimle evleniyorsun. Yakında akraba olacağız. "

chap-preview
Free preview
PROLOG
Burası Sarıyer. Aslında dubleks ya da tripleks evlerin olduğu, ama ruh olarak eski dokusunu korumayı başarmış nezih bir mahalle. Ama biz bu mahallenin çocukları, pek de o nezih sıfatına uygun yaşamıyoruz galiba. Binaları fazla havalı olabilir ama ruhu sağlam buranın. Hep birlikte büyüdük, aynı sokaklarda düşüp kalktık, aynı yokuşlarda nefes nefese kaldık. Bu mahalle için "90’ lardan kalma" diyorlar. İnsanlar sanal dünyaya hapsolmuşken burası hala o eski canlılığını koruyor. Biz burada sokaklarda oynar, dertleşir, birbirimizin çocukluk kahkahalarını bugün bile duyarız. Kendi dünyamızı kendimiz sakladık; öyle ki biri taşınacak olsa bile, evi kime satacağını mahalleli olarak biz onaylarız. Aramıza kimin gireceği, bizi anlayıp anlamayacağı önemli çünkü. Ben Lale. 18 yaşındayım. Mahallenin "bıdığıyım." Benden küçük çocuklar var ama onlar sonraki nesil. Biz bu sokakların ilk gençlik çığlıklarıyız. Henüz üniversite konusunda bir karar veremedim. Babam, “İşletme oku.” deyip duruyor. “Şirketin başına geçeceksin sonuçta.” Ama benim ruhumda masa başında oturacak bir hava yok. Annem de beni desteklemiyor, ona göre babam ne derse o. Ben de açıkçası bu durumdan kaçmaya çalışıyorum. Aile ilişkilerim kötü diyemem ama iyi demekte çok doğru değil. Biraz sert ve otoriter bir babam var. Mahallede en iyi arkadaşım Ece. Tam bir prenses, ama sanki cadılar ülkesinden bir prenses. Kendisi 21 yaşında ve çocukluğumuzdan beri her zaman en gözde olanımız. Ece’ nin en büyük özelliği, asla pes etmemesi. Çocukken sokakta birkaç kendini bilmez çocuğun kediye eziyet ettiğini görünce, mahallenin erkeklerinden yardım alarak hepsine teneke bağlayıp gün boyu öyle dolaştırmıştı. Bugün bile o hikaye anlatılır. Şimdi veterinerlik okuyor ve gerçekten bu meslek tam ona göre. Kedilere, köpeklere, tüm canlılara karşı bir merhametle dolu. Ama o merhamet, insanların yanında bir duvara çarpıyor. Kısacası, ağzı bozuk ve lafını sakınmayan bir kızdır. Kimseye karşısında durmayı önermem. Onun gibi bir başka delimiz de Gönül. Gönül adının aksine fırtına gibi bir kızdır. Kafası bozuldu mu karşısında kim olursa olsun altta kalmaz. Mahallenin hemen aşağısında "Kedili Kafe" adında bir kafesi var. İçinde gerçekten kediler ve kitaplar olan harika bir kafe. Üniversiteyle falan uğraşmadı, kendi ayaklarının üzerinde durmayı tercih etti. 48 saat süren bir evlilik macerası bile yaşadı, ama biz ona bu konuyu pek açmayız. Dedikodusu çok döner ama bizi ilgilendirmez. Gönül bizimle, biz onunlayız. Konuşanların da ağzının payını veriyoruz. O yüzden zaten yüzüne bir şey diyebilen kalmadı ama arkadan konuşmak kolay tabii ki. Bir de Canan var. Grubumuzun en romantik, en duygusal kızı. Tam bir balık burcu! 20 yaşında. Hemşire olmak istiyordu ama kan görünce bayıldığı için sınıf öğretmenliğini seçti. Canan, hepimizden daha sakin ve dingin bir ruha sahip. Bazen bizi anlamakta zorlansa da, grubun anlayışlısı olarak her zaman yanımızda olur. Onun gözünde her şey sonunda iyi olacaktır. Mahalledeki erkekler mi? Ah, orada işler daha karışık. Mesela Görkem... İlk aşkım! Küçükken başka bir ülkeye gittiler ama geçen ay ailesiyle birlikte geri döndü. Geri döndüğünde herkes sanki dün gitmiş gibi davrandı. Ama bana göre her şey değişmişti. Görkem küçükken daha olgun ve düşünceliydi. Şimdi yakışıklı ve havalı. Babasının şirketinde çalışacak, işletme okumuş. Belki de babamın işletme konusundaki ısrarı bu yüzden mantıklı geliyor. Kalbim hala onu gördüğümde kuş gibi çırpınıyor. 22 yaşında olmasına rağmen o kadar kendinden emin ki... Ama nedense eskisi kadar masum bir çocuk gibi gelmiyor artık. Yine de o benim tanıyıp bildiğim Görkem içinde bir yerlerde eminim. Görkem beni küçükken hep kollar, kayırırdı. Bana en sevdiğim şeyleri alırdı. Boşuna aşık olmadık herhalde. Görkem ’in tek yumurta ikizi Göktuğ ise bambaşka bir hikaye. Onunla ilgili içimde hala bir burukluk var. Çocukken, Görkem ’le Göktuğ arasında hiç fark yok gibi görünürdü ama karakter olarak birbirlerinden çok farklılardı. Görkem ne kadar kibarsa, Göktuğ o kadar kabaydı. Mahallede sürekli yaramazlık yapar, beni sinir ederdi. En sevdiğim elbiseme vişne suyu dökmesi, saçımı çekmesi, tokalarımı çalması… Bunlar hep Göktuğ ’un klasik hareketleriydi. Ama sonra bir gün her şey değişti. Görkem ve Göktuğ ’un ailesi koruyucu aile olmuşlardı onlara. Ama yıllar içinde, fark ettik ki, o aile Göktuğ’ u hiçbir zaman benimseyemedi. Görkem ’e çok iyi bir hayat sunarken, Göktuğ’ u bir yük gibi görmeye başladılar. Yani Göktuğ o kadar yaramazdı ki kabullenemediler. Sonunda onu çocuk esirgeme kurumuna geri gönderdiler. Göktuğ, bizden ve Görkem’ den tamamen koptu. O gün, mahallede büyük bir sessizlik oldu. Kimse ne diyeceğini bilemedi. Zaten kısa süre sonrada ülkeden tamamen gittiler. Göktuğ yıllar boyunca ortalarda yoktu. Onu bir daha görmedik, ama bir şekilde onun hikayesini duyduk. Lisanslı bir boksör olmuş. Boksörlük ona bir kimlik kazandırmış gibi. Ama Göktuğ’ un hep yasadışı bir yanı olduğunu düşünüyorum. Kafasının içinde fırtınalar estiren bir çocuktu, büyüyünce de o fırtınaları susturmak için kendini belki de karanlık yollara bıraktı. Mahalleye geri döneceğini sanmıyorum. Yine de onunla ilgili bir şeyler duydukça içim sızlıyor. Çünkü Göktuğ, bir zamanlar bu mahallenin bir parçasıydı, bizim bir parçamızdı. Ve ben o gitsin diye çok dua etmiştim. Ayhan ise grubumuzun ağabeyi. 27 yaşında ve hepimizin koruyucusu. Biz çocukken oyunlarımıza katılacak kadar doğaldı ama büyüyünce bir ağır abi havasına büründü. Sadece Gönül’ le arası kötü; sanırım bu onun eski eşinden kaynaklanıyor. Çünkü Gönül' ün eski eşi Ayhan abinin arkadaşı. Ayhan ’ın kardeşi Haluk ise bana yaşça en yakın olan. 19 yaşında ve hukuk okuyor. Küçükken hep fasulyeden oyuncu olurdum; etkisiz eleman yani. Haluk' ta karşı takımda aynı şekilde. Şimdi bile ara sıra çocukluğumuzdan kalma oyunlar oynarız ve bu bahaneyi hala kullanırım. Haluk' ta aynı şekilde. Bir nevi ortağım yani. Mızıkçılık ortağı. Son olarak Burak. Mahallenin şakacısı, komediden sorumlu bakanı. 21 yaşında ve siyasal okuyor. Herkesin dilindedir ama Ece ’nin ona yüz vermemesi en büyük eğlencemiz. O, Ece ’ye şakayla karışık asılır ama aslında kardeş gibiler. Ciddiye alanlar var maalesef. Burak, siyasette çok ciddi bir kariyer planı yapıyor ama biz onun hala şakalaşmasını seviyoruz. Milletvekili olacakmış. Hiç düşünemiyorum onu öyle. Mahalle bakanlığı ile idare etmeli bence. Bu mahalle, belki de bizim en büyük şansımız. Çünkü burada herkes bir ailenin parçası gibi. Her köşesi anılarımızla dolu, her kaldırım taşında bir kahkahamız saklı. Belki biz büyüyüp buradan gideceğiz, ama bu sokaklar hep bizim olacak. Hep bizimle olacak. Bazen hayat garip bir şekilde yolunu buluyor. İnsanlar yıllarca ilk aşkını unutmamaktan bahseder, ama benim durumumda o ilk aşk, belki de hayatımın kalıcı bir parçası olacak. Henüz resmi bir şey söylenmedi ama kulağıma gelenlere göre, beni Görkem ’e istemeyi düşünüyorlar. Ve babam da buna hiç karşı değil. Hatta tam aksine, böyle bir evliliği onaylayacak gibi duruyor. Bir yandan bunun ne kadar özel bir şey olduğunu düşünüyorum. Hayatta kaç kişi ilk aşkıyla evlenecek kadar şanslı olabilir ki? Çocukluk yıllarımızdan beri hep bir şekilde birbirimizin hayatındaydık. Yani sık görüşmedik elbette ama tatile geldiklerinde bir kaç gün uğradılar mutlaka. O günler, basit oyunlar oynayıp gülüşmelerimiz, komik kavga anlarımız, o kadar taze ki… Ama şimdi bu anıların üzerine bambaşka bir hikaye yazılmak üzere. Yine de içimde bir huzursuzluk var. Görkem çok değişti. Eskiden o utangaç ve naif tavırlarının altında müthiş bir samimiyet yatardı. Ama şimdi... şimdi daha mesafeli, biraz daha kendinden fazla emin bir tavrı var. Bana hala aynı hisleri besliyor mu, bilmiyorum. O zaman aşıktı diyemem. Çocukluk aşkından ne kadar emin olabilirsin ki? Bana sevdiğim renk pamuk şeker aldı diye gerçekten aşık mıydı mesela? Ya da ben ona karşı hala aynı şeyleri hissediyor muyum? Bunu kendi kendime bile net olarak itiraf edemiyorum. Bir yandan babamın bu işe bu kadar sıcak bakması da beni rahatsız ediyor. Sanki bu evlilik, iki kişi arasındaki bir bağdan ziyade, bir tür anlaşma gibi görünüyor. Babam, Görkem’ in ailesiyle kuracağı bağı, iş hayatında bir avantaj olarak mı görüyor, yoksa gerçekten benim mutluluğumu mu düşünüyor? Bazen içimden bir ses, "Lale, bu kader değil; kendi kararlarını kendin vermelisin." diyor. Ama sonra başka bir ses, "Bu kadarını bile bulamayan insanlar var. Görkem gibi birini sevmişken, neden başka birini arayasın? Çocukluk önemli demez miydin?" diye fısıldıyor. Kendi içimde bir savaş veriyorum, belki de kimseye belli etmeden. Mahallede bu söylenti yayılırsa herkesin ağzına sakız olurum, bu da bir gerçek. Gönül kesinlikle her şeyi kurcalar, Ece ise beni cesaretlendirmeye çalışır ama aynı zamanda Görkem’ in şu anki tavırlarını da sorgular. Ayhan ağabey bu meseleyi ciddiyetle ele alır, "Mutlu olacağın kişiyle ol." derdi. Ama maalesef hayat o kadar basit değil. Bir yandan Görkem ’in benim için doğru kişi olduğunu kanıtlamasını istiyorum. Öyleyse, neden hala içimde bu belirsizlik var? Kalbimin bir köşesi hala Göktuğ’ u düşünüyor olabilir mi? Yıllar önce Göktuğ’ un gözlerindeki o hüzün, sanki bir yankı gibi zihnimin derinliklerinde dolaşıyor. Ama Göktuğ şimdi bambaşka bir hayatın içinde. O geçmişin bir parçası. Ama bir yanım gitmesi çocuk kalbimin masum duasının kabul olmasından gibi geliyor. Göktuğ ile Görkem görüşüyorsa eğer Görkem' i de göreceğim demek bu. Vicdan azabımı. Tabii o kadar sinir bozucu biriyse hala vicdanım mı ağır basar bilmiyorum. Ona ne kadar sinir olduğumun tarifi yok çünkü. Hayatımın bu dönüm noktasında, belki de kendime sormam gereken en önemli soru şu: “İlk aşkın sihri, gerçek bir hayat kurmaya yeter mi?” Keşke duymasaydım bile diyorum bir süredir. Bir kaç gündür bu nedenle fazlasıyla dalgınım.

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

ÇINAR AĞACI

read
5.6K
bc

HÜKÜM

read
222.6K
bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
14.3K
bc

AŞKLA BERDEL

read
78.8K
bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
518.5K
bc

PERİ MASALI

read
9.5K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.9K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook