DİKKAT! Detaylı cinsellik, fantezi ve psikolojik şiddet içerir...
Kusursuz Bir Eş İster Miydiniz? İki Bin Kere Düşünün…
Görücü usulü evlendiğim kocam Üsteğmen Yusuf Sinan Kurtay. Hayatta her şeyi doğru yapmaya çalışan biri. Ama onunla ilgili söyleyebileceğim en kesin şey; Eğer işiyle seks yapabilseydi asla evlenmezdi.
“Bak, bugün ne aldım?”
Bu cümleye bayılıyorum. Seksi bir iç çamaşırı ya da yeni bir seks oyuncağı demek bu benim için. Ama hayat sadece cinsellikten ibaret değil. Keşke olsa… Neyse ki, uyuz kocam bu konuda da kusursuz.
Aslında görücü usulü evlenirken çok basit isteklerim vardı: Bir ailem olsun. Arada bana çiçek alsın. Ayda bir kez dışarıda yemek yiyelim, çünkü yorgun olduğumu anlasın. En az iki çocuğum olsun. Eşim iyi biri olsun. Çalışmama karışmasın.
Ne istediysem oldu ya da olacağından eminim. Peki, insanların isteklerinin gerçekleşmesi onları delirtir mi? Beni delirtiyor. Üstelik ben delirirken karşımdaki oturup “Hayatım, sanırım bugün stresli bir gün geçirdin. Derin nefes al ve gevşemeye çalış.” diyor.
Kadınlar ne ister sorusuna yüzlerce cevap verilir; erkekler de buna çok farklı yanıtlar verir. Ama ben öğrendim ki kadınlar aslında sadece özel olduklarını hissetmek ister. Ve ben bunu hissedemiyorum. Mesela kocamın sadakati bile evli bir erkeğin sorumluluğu, ben olduğum için, değerli olduğum ya da iyi bir eş olduğum için bile değil. Her konuda böyle. Bana özel yaptığı tek bir şey bile yok.
Özel eğitim almış, özel harekât askeriyle evliyim ve o her şeyi biliyor. Her şeyi. Herkesin gözünde kusursuz.
Ben Elif Sonay Kurtay. Pratisyen hekimim ve bu benim hikayem.
Dikkat! Hikayemi okurken kocalarınızın kusurlarını sevimli bulabilirsiniz.
YETİŞKİN İÇERİK UYARISI! Gözyaşlarımla suladığım papatyalarımla dertleşirken odanın kapısı aniden büyük bir gürültü ile açıldı. Korkuyla arkamı dönerken kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu, gelen aşkıyla pervane misali yanıp tutuştuğum ancak bana duyduğu nefretini her vakit yüzüme haykırarak yüreğimi yakıp küle çeviren kocam Botan Karahanlı idi. Bana doğru yaklaşmaya başladığında titreyen ellerimle elbisemin kenarıyla oynayarak heyecanımı bastırmaya çalışıyordum. Öfke dolu bir sesle emrini verirken yeşil hareleri kahveliklerimi karanlığına hapsediyordu.
-Soyun ve yatağa geç! Bir an önce bitirelim şu işi.
On sekiz yaşında sırf kan davası olmasın diye gelin geldiğim bu konakta tek görevim KARAHANLI aşiretinin soyunu devam ettirecek bir torun vermekti. Oysa ne umutlar biriktirmiştim sol yanımda, hepsi geldiğim günden beri Botan tarafından tek tek yok edildi. Geriye sır gibi sakladığım ona rağmen hala bitmeyen sevdam vardı. Söylediğini yapmak üzere elbisemin düğmesini açarken utançtan kıpkırmızı olduğumu hissediyordum.
-Çabuk ol Kirmanlı, fazla vaktim yok!
Sevdiğim adam için sadece katil dediği ailenin kızıydım, bir keresinde ne onun evli olmamın ne de bir çocuk verebilecek olmamın asla beni Karahanlı yapmayacağını söylemişti. Beni de sırf ailesi kan davası olmasın diye üzerine baskı kurduğu için almıştı. Öyleki dışarıdaki insanlar bana "Karahanlı Gelini " derken kocam ona ait olmadığımı vurgularcasına kızlık soy ismim olan Kirmanlı diyordu. Yatağa geçip uzandığımda üzerindeki yerini aldı, refleksle elim omzuna değdiğinde öfkeyle konuştu.
-Çek elini ,sakın bana dokunma Kirmanlı.
Ne baba ocağında ne gelin geldiğim bu konakta benim hiçbir kıymetim yoktu. Ben Dicle, kendi adımı duymayı bile unuttuğum Karahanlı Konağı' nın gelini. Botan 'ın ebedi nefreti,ailesinin kurban etmekten bir an bile tereddüt etmediği Dicle. Hikayemi bir de benden dinleyin.
Hayatı boyunca barut kokusunu özlemek zorunda kaldığı için bu kokudan nefret eden bir kız.. HAZAL ERVA BIÇAKÇI..Yurt dışında tıp eğitimi aldı. Doğduğu çocukluğunu geçirdiği toprakları son kez görmek ve babasıyla son bağını koparmak için geldiğinde hayatın ona hazırladığı sürprizlerden habersizdi. Tek istediği ' Artık parana ihtiyacım yok benim için harcadığın her kuruşu ödeyeceğim ' demek ve İngiltere ye geri dönüp hayatlar kurtarmaktı. Ama hiçbir şey ne bildiği gibiydi ne de planladığı gibi gidecekti...Barut kokusu yüreğine bile sinmiş hiçbir zaman dönmek için değil hep ölmek için yola çıkan bir adam. Yüzbaşı Ateş Özdemir. Bordo berelilerden oluşan Barut timinin komutanı. Vatana ve bayrağa aşık... Dağlara sevdalı.. Ardında bekleyen kim varsa çoktan vedalaştı.Bu hikayedeki kişiler tamamen hayal ürünü olup gerçekle ilgisi yoktur...
Hiç babanız çok güçlü, çok zengin olsun istediniz mi? İstemeyin! Kolay değil çünkü bunlar. İlk aile feda edilir. Ben ihmal edilmiş bir çocuktum. Sonra büyüdüm. Feda edilmiş bir genç kız oldum. Hediye edildim. Resmen hediye edildim. Kendine bir eş arayan ünlü çapkın mafya EMİR SANCAKTAR' a babam tarafından hediye edildim. Bundan haberim bile yoktu üstelik. O davette odama geldi ve; " Seni kendime eş olarak seçmem için hünerlerini göster bakalım. " dedi. Odadan çıkmaya çalıştım. Kapıya elini koydu. Elini çekmeye çalıştım. Sıkıca kolumu tuttu. " Bırak beni yoksa bağırırım. " dedim. " Bağır! Severim yatakta bağıran kadın benim için sakıncası yok ama seni kurtaracak kimse yok. Bu parti tamamen bana seni beğendirmek için düzenlendi. " dedi. Ağlamaya başladım. Ağladım. Ağladım. Bu benim hoş geldin partim değil miydi? Yıllar sonra ailemle yaşayacağım için düzenlenmemiş miydi? " Hemen ağlamaya başlama, birazdan ağlarsın. "" Ne diyorsun sen! Bırak beni gideceğim. "" Bakire misin?"" Sanane!"" Cevap verirsen belki çıkmana izin veririm. "Durdum. Düşündüm. Bakire olduğumu söylersem beni başına bela etmek istemezdi belki. Zaten hüner falan dememiş miydi? Anlayan birini isterdi. O yüzden doğruyu söylemeyi seçtim. " Bakireyim. Şimdi bırakta gideyim. "" Kendini sıkmazsan iyi olur. "" Ne!. " " Canın diyorum. Çok acıyacak. "
UYARI: Şiddet ve cinsellik içerir!
Bir kadın...
Bir adam...
Bir çocuk...
Cam gibi şeffaf bir kadın. Hayatta bir sırrı var. Kendinden bile gizlemek istediği...
Geçmişi sırlarla dolu bir adam...
İkisinin de aklında aşk yoktu. Sadece işlerine aşık olmak yetiyordu. Ama bir gün bir çocuk bir karar verdi. Kardeş istiyordu...
Biri Avukat Diğeri Polis iki kişi.. Hayat onları sürekli karşı karşıya getirirken bir çocuğun tertemiz kalbi onları yanyana getirmek istedi. İki tehlikeli hayatı bir araya getirmeye çalıştığından, dünyanın ne kadar kirli olduğundan haberi yoktu. Çok masum bir dilek diledi. Bir annesi ve bir kardeşi olmasını... Hayat ona ne kadar yardım edecekti? Dünya dilekler kadar masum olabilecek miydi ?
Yeni birliğine geldiğinde her şeye hazırdı. Yüzbaşı Fırat Öztürk' ün timinde olmak dışında. Sadece adı bile nefret etmesi için yeterdi ama Fırat' ta çok daha fazlası vardı.
Fırat' ın gözünde Alin sadece çömez bir askerdi. Onda çok daha fazlası olduğundan haberi yoktu.
Ve yıllar önce kapanan dosya yeniden açıldı. Çöp projesi yeniden hayata geçirilirken seçilen ilk asker Alin oldu. Babasının yerini şimdi o alıyordu. Yaşamayanlar timi yeniden kurulurken keskin nişancısının adı en üste yazıldı. Üsteğmen Alin Akıncı...
Yaşamayanlar' ın çocuklarının hikayesi olsa da tamamen onlardan bağımsız yazılacaktır. Önceki kitapları okumaya gerek yoktur.
UYARI: Argo, küfür, şiddet ve cinsellik içerir. Rahatsız olacakların başlamaması rica olunur.
DİKKAT! YETİŞKİN İÇERİK UYARISI... Detaylı +18 sahneler olacaktır. Küfür, şiddet içerir. Rahatsız olacak olanlar lütfen okumasın. Suç karanlık sever. Kararmış kalpler de öyle... Karanlık bir gecede, ışıltılar içinde bir mekanda, bir cinayet işlendi. Tek bir tanığı olan bir cinayet. Toprak Karasoy. Karşısına çıkmaya cesaret eden herkesin üzerine toprak atmak için adeta yemin etmişti. Çıkardı silahını ve vurdu adamı.
Bazen yanlış zamanda yanlış yerde, bazen doğru zamanda doğru yerde olur insan. Çağla Sevinç için hangisi geçerli henüz kimse bilmiyordu.
' Getirin şunu!'
Çağla' nın kaçışı uzun sürmedi elbette. Nereye kaçabilirdi ki Toprak Karasoy' un radarına girmiş biri? Çağla sürüklenerek götürüldü.
' Görmedim. Yemin ederim ben bir şey görmedim. '
' Neyi görmedin?'
' Adamı öldürdüğünüzü. '
Toprak gülen bir adam değildi ancak o an güldü.
' Kızı alın. Gidiyoruz.'
Kızın güzelliğini elbet görmüştü ama Toprak bile o an o güzelliğin onda yaratacağı etkileri bilmiyordu. Her şeyi hesap eden bir adamın hayatına hesaplarına asla uymayan bir şey girmişti. Her şeyin alt üst olmasından önceki adımdı o gece... O gece çok şeye gebeydi.. İlki aşktı.
TEHLİKELİ SEVGİLİM YARIŞMASI BİRİNCİSİ.. Uyuyunca geçmeyen acılar vardır ama sevince geçer. Sevince her şey geçer. Ya sonra... İçinde uçuşan kelebeklerin kanat sesleri gerçeklerin sesini ne kadar bastırabilir? Hangi sır sonsuza dek saklanabilir ya da sırlar sonsuza dek saklanmak için midir?Vera sevdiğine kavuştu. Ulaşılmaz aşkına ulaştı ve beyaz pembe dünyası yeni bir renkle tanıştı. Siyah.Atlas' ın kimseyi görmeyen gözleri bir gün Vera' yı gördü. Her karanlık onun yuvasıydı. Bir tanesi hariç. Kimseye ama en çok babasına benzemek istemeyen bir adam gün geldi tıpkı babası oldu. İşte o gün Vera' nın dünyası siyaha boyandı.
Evli miydim? Bundan benim niye haberim yoktu. En önemlisi kocam kimdi?
Boşanmak için çıktığım yolculuk benim içinde sürprizlerle doluydu. Hiç hoş sürprizler olmasa da.
Buz gibi bir adamla evliydim. Ve o da evlendiği kişinin ben olduğumu bilmiyordu. Üstelik hiç anlamadığım bir kelime ile bahsediyorlardı ondan.
'MAFYA'
Aşk mı? Aşk uyumadan önce çocuklara anlatılan bir masaldır. Benimse masallara inanacak bir çocukluğum olmadı... Beni Sakın Sevme...Çocukluğunda yaşadığı travmatik olaylar sonrasında hayatı oyuna çevirmiş ,insanlarla oynamaktan keyif alan ,zararlı alışkanlıkları olan bir genç kız...Psikolojik sorunları olan, ilaç kullanmadığı zamanlarda saldırganlaşan genç bir erkek... O bir katil. Tek şartı var. Suçlu olduklarına inanmak... Kendi adaletini sağladığına inanıyor. Tedavileri defalarca yarım bırakmış. Asmin sadece oyun oynamak istemişti ama Görkem' in radarına girdi. İki tehlikeli oyuncu. Fırtınalı bir aşk hikayesi...
Ağa' nın kardeşinin kızıyım ben. Adım Helin. Babam ölünce Memduh Ağa bizi yanına aldı. Mendebur Ağa işte. Ve beni de evlendiriyor şimdi. Mardin' in en büyük köyünün ağasının oğluyla. Aslında büyük oğlu hayatta olsaydı kesin kendi kızını verirdi ama o ölünce iyice lanetli dediler o aileye. Dört oğullarından sadece bir tanesi hayattaydı. O da akıldan kıttı işte. O yüzden benim payıma düştü.
Dillere destan bir düğün yapıldı. Bahoz' u bir kız isteme esnasında bir de düğünde gördüm. Konuşmuyordu. Acaba konuşamıyor mu diye düşünürken;
" Ağa olacak olmasam benimle evlenir miydin?" diye sordu.
" Bilmem. Tanımıyorum ki seni. " dedim.
" Şimdi evleniyorsun ama. " dedi. Bu adama aklı kıt diyorlardı ama pek öyle görünmedi bana.
" Bana sorana bak. O sidikli Hatice seninle evlenmeyi kabul etseydi sen benimle evlenir miydin sanki?" dedim.
Bir daha konuşmadı. Eve gidince yatak odasına çıkardılar beni. Bahoz ya da annesi gelir diye beklerken içeri benden bir kaç yaş büyük bir kız girdi.
" Önce sikiyle güzelce ilgileneceksin. Tamamen soyunmuş ol. Bahoz Ağa kimseyi soymayı sevmez. Kendini de. Onu da sen soyacaksın. " diye başlayıp anlatıyordu ki durdurdum.
" Sen kimsin?"
" Sanane. "
" Bahoz artık benim kocam. Ne demek sanane. Sen kimsin?"
" Sen yokken de ben vardım kızım. Senin görevin çocuk vermek, haddini aşma. "
" Öyle mi? Sen niye vermedin o zaman? " diyerek öfkeyle odadan çıktım. Kaynanam koridorun başındaydı.
" Bahoz evli mi?" diye sordum öfkeyle.
" O nereden çıktı?"
" Odama gelen kız kim?"
" Sibel. Evin çalışanı. "
" Sizin evin çalışanları başka işlerde de çalışıyor belli ki. O kız hemen şimdi kovulacak. "
Kaynanam sertçe kolumdan tuttu ve odaya geri sürükledi.
" Ne sanıyorsun? Koskoca Ağa oğlu bir seninle mi olacaktı? Sibel ne ilk ne de son olacak. Sende haddini bileceksin. " diyerek beni odaya itti.
" Anlattın mı bilmesi gerekenleri? " diye sordu Sibel' e.
" Anlatıyordum ama susturdu. "
" Neyse çocuk yapacak kadarını bilsin yeter. "
Ben Nare. Daha 16 yaşında tam hayatımı kurtarmanın eşiğinde bir adamla zorla evlendirildim. Adamın hakkında iki şey biliyordum. Birincisi adıydı. Miran Zorbey. İkincisi ise daha önce bir kez evlenmişti. Kız düğünde gülüp eğlenmiş ama iki gün sonra intihar etmişti. Düğünde o kadar mutlu olan biri iki günde nasıl canından vazgeçerdi? Ben aslında bir kuma kızıyım. Annem beni dünyaya getirdikten sonra babamın ilk eşi bir erkek çocuk dünyaya getirmiş ve ben beş yaşındayken annemle birlikte kapının önüne konmuşuz. Hayatımın ilk beş yılı baba dayağıyla geçti. Sonraki 11 yılı ise dayı dayağıyla. 11 yıldır İzmir' de yaşıyorum. Töre dizilerden bildiğim bir şeydi. İçine düştüm. Sadece törenin değil, nefretin içine düştüm. Daha 16 yaşındaydım. Üzerime zorla giydirdikleri gelinlik kana bulandı. Ve o günden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Eskisi bile iyi olmayan hayatımda bunu söyleyeceğim, o zamanları tercih edeceğim aklıma gelmezdi. Ben Nare...Adımı unutmaktan korkuyorum. Çünkü artık başka adlarım var. " Bu", " Gelin", " Uğursuz", " Katil. "
" Kod adın ne senin?"
" Adım Yaren. "
" Kimin kadını olduğun için verdiler bu kod adını sana? Konuş! "
" Kod adım yok benim. Adım Yaren. Yaren Zeydan. "
Yüzüme inen sert tokatla başım dönmeye başladı. Adamın yanağıma inen eli kafama kadar ulaşıyordu. Kulağım çınlıyordu.
Bir tokat daha…
Bir çığlık…
Ve hayatımın bir daha asla eskisi gibi olmayacağının ilk işareti.
" Senin yüzünden üç şehit verdim. Konuşman ölümünü acısız yaşamanı sağlar. "
" Ben hiçbir şey yapmadım. Ben sadece kendimi kurtarmaya çalışıyordum. "
Doğru söylüyordum ama beni sürüye sürüye getiren bu adamın bana inanmak gibi bir niyeti yoktu. Okumayı hayal ettiğim şehirlerden birine suçlu olarak getirilmiştim.
Suçlamalar… İşkenceler…
Üç askerin ölümü benim üzerime yıkılmıştı.
Oysa o sadece hayatta kalmaya çalışıyordum.
Ama kimse masum olduğumu umursamıyordu.
Odaya biri girdi.
" Üsteğmenim, Komutan seni çağırıyor. "
" Geliyorum. "
" Kız hayattayken gelsin dedi. "
Öfkeyle baktı adama.
" Kimse dokunmayacak bu haine. Onun işini ben bitireceğim. " dedi ve gitti.
Bir sorgu odasında başlayan hesaplaşma, iki hafta sonra nikah masasında son buldu. Oysa ben evlenmekten kaçarken düşmüştüm buralara.
Benden nefret eden bu adam o günden sadece iki hafta sonra benimle evlendi. Her şey çok hızlı oldu. Bende hiçbir şey anlamadım. Bildiğim iki şey vardı. Benden hala nefret ediyordu ve ortada benim bilmediğim bir sürü şey dönüyordu.
Hiç rezil olacağınızı düşünüp yapmayı düşündüğünüz bir şeyden vazgeçtiğiniz oldu mu? Benim olmadı. Adım Gizem. 17 yaşındayım. Ve hayatımdaki tek gizem adım. Bir de o. Aslında tonlarca dram anlatabilirim hayatımla ilgili ama ben bir Polyanna' yım. Hani şu dağa kaldırmışlar da dağ havası iyi geldi demiş ya tam olarak o versiyonu.
Aklıma gelen her şeyi söylerim. Bazen kalbime gelenleri de. Ama birden kalbime kocaman bir adam geldi. Dev gibi. Hulk mu desem, Azman mı bilemiyorum. Mahallemizin medah ı iftiharı. Erdem. Maşallah adı bile erdemli. Onu gördüğüm anda karnımda zürafalar tepişmeye başladı. O kadar iri bir adam kelebek uçuracak değildi ya.
Peşinden koşmaktan yüksünmezdim ama ayaklarım birbirine dolandı. Öylece kaldım.
" Ufaklık yol ortasında dikilme. Arabalar seni görmeyebilir. "
Bu bana söylediği ilk cümleydi. İkinci cümle ise;
" Merhaba üvey kardeşim. Ben Erdem. Senin adın ne?" oldu.
Üvey kardeşim! Biri üzerime beton atabilir mi? Toprak atarsalar kazıp çıkarım çünkü bu adam için. Üsteğmen Erdem Sancer. Kalbimi 12' den vurmuş üvey abim. Bence bu hayatın bana bir oyunuydu. Her aklına geleni söyler misin? Hadi bunu da söyle bakalım.
Şiddet ve detaylı cinsellik içerir!
Üzerimde beyaz gelinlik, kendimi ait hissetmediğim bir odada, yatağın kenarına oturmuş, ilk kez bugün yüzünü gördüğüm o adamı bekliyordum. Aramızda on yaştan fazla olduğu kesindi. İçeri girdiğinde kapıyı sertçe çarptı. Gözlerinde nefretin her tonu vardı. Ama benden nefret edeceği hiçbir şey yapmamıştım.
" Tek yapman gereken karımla benim çocuğumuzu doğurmak. "
"Sen evli misin? Böyle bir şey yapmayacağım. Ben KUMA olmak istemiyorum. "
" Seni bunun için satın aldık. Şimdi görevini yapmak için bekle. "
" Satın almak mı?"
" Haberin yok gibi davranmayı kes. Masum ayakları da yapma. Seninle ilgili hiçbir şey umrumda değil. Doğurgan olman dışında ve baban bu konuda garanti verdi. "
Ben garanti belgesi olan bir eşya mıydım?
" Haberim yoktu. Bana sormadın ki. Bırak beni gideyim. "
Başım tokadın etkisiyle savruldu. Ve yatağa düştü. Dudağımdan sızan kan beyaz çarşaf üzerinde leke bıraktı. Benim kabusum böyle başladı.
Şiddet ve detaylı cinsellik içerir!
Aşk mı? Aile mi?
Bir adam sevdim. Gerçeği öğrendiği anda benden nefret edecek bir adam.
" Benden uzak dur katilin kızı!" dedi gözlerimin içine bakarak.
" Dünde o adamın kızıydım. "
" Zorla mı aldım seni altıma? Neyin hesabını soruyorsun?"
Aslında her şey çok karışıktı. O adalet adamıydı, ben mafya kızı. Ama bu kadar basit değildi hiçbir şey. Bir aşk ne kadar imkansız olabilirse o kadar imkansızdı ama seviyordum.
Babam karısının ve doğmamış çocuğunun canını almıştı. Hayata dönmesi o kadar kolay olmadı. Ben onun ölü bakışlarını da sevdim uzaktan. Hayatta kalmasının tek sebebi intikamdı sanırım. Ben onu ölüyken sevdim.
Benim sevmemden daha kötüsü vardı. Onun da beni sevdiğine inanıyordum. Peki Aşk nefrete ne kadar yakındı?
Bir kaza sonucu doğal düşmanı olan vampirlere dönüşen bir büyücü kız bir vampire aşık olursa ne olur?
Üstelik alması gereken bir intikam varken..
Peki vampir büyücü olduğunu bilmeden kızı her şeye herkese karşı koruma duygusuna karşı koyamazsa....
Vahşeti seven bir vampir aşkla ne kadar uysallaşabilir?
Bilmediği gerçekleri öğrenince aşka ne olur?
UYARI: Argo, şiddet ve detaylı cinsellik içerir!
Hayatım bir dakikada değişti. Bir dakika önce ya da bir dakika sonra gitseydim, bunların hiçbiri başıma gelmeyecekti.
Ve Hüküm; Berdel...
Üstelik ablamın sevgilisi ile evlenmek zorundaydım. Ve benim kabusum tam olarak böyle başladı. Bir dakika insandan bir ömür alabiliyordu.. Üstelik abim ile düşmandı ve her şeyi abimle plandığımızı düşünüyordu. Babasının okumasına bile izin vermediği kızdım, Ağa' nın Cahil Gelin' i oldum.
" Soyun. Seni sikerken ablanı hayal edeceğim. "
DETAYLI CİNSELLİK İÇERİR!
" Sus orospu sus. Artık zırlamak boşa. "
Ona cevap verecek halim yoktu. O da bunu biliyordu. Ama zaferinin tadını çıkarıyordu.
" Sana dedim. Telinle duvağınla karım ol dedim. Sen ne dedin peki? Olmaz dedin. Sen benim abim sayılırsın dedin. Erkekten abi olmazmış öğrendin mi şimdi?"
" Allah belanı versin. " dedim zorla. Duydu mu yoksa duymadı mı bilmiyorum ama alaycı bir şekilde güldü.
" Neden alayım ben seni şimdi? Gidip kendime bir bakire alma imkanım varken seni almam için bir tek neden söyle? Ama çok yalvarırsan belki ilerde seni kuma olarak alırım. " derken yüzüme yaklaşıyordu. Suratına tükürdüm. Elinin tersiyle sildi.
" Sen bu kafayla anca böyle sikilip atılırsın. "
....
O gün üvey annem " Sus. " dedi bende sustum. Ama bütün köy konuşmaya başladı. Bu olaydan altı ay sonra üvey annemin bir akrabasına gönderildim. Sözde rahat edecektim. Bir gün uyudum. Gözümü açtığımda birileri bağırıyordu. Yanımda hiç tanımadığım bir adam vardı. Öfkeden deliye dönmüş gibiydi. Namusumu temizlemek zorunda olduğunu söylediler. O günden tam bir hafta sonra köyümdeydim. Babam kuşağımı bağlamayı reddettiği için ona verdiler kırmızı kuşağı. Belime bağlarken fısıldadı.
" Bak kendini birine yamamayı başardın. Şanslısın. "
Sonra evleneceğim adam geldi.
" Senin ne namussuz biri olduğunu bilmediğimi sanma. Ama gel gör ki seni almak zorundayım. Bugünü unutma. Bugünü hayatın boyunca arayacaksın.
O şerefsizin burnumun dibinde olduğu bugünü bile arayacaksam beni neler bekliyordu?
Yüzbaşı Çağdaş Sönmez... Adından başka bir çağdaşlığını gören olmadı. Kendisi tam bir " Dağ adamı." Ve onun komutasındaki Gölge Timi...
" Hazırlanın beyler partiye gidiyoruz. "
" Ne partisi Komutanım?"
" Kızkaçıran. "
Ekibin en iri yarı ve huysuz olanı söylendi. Hiç parti insanı değildi.
" Beni pas geçin o zaman Komutanım. "
" Sende geliyorsun Savaş. "
" Komutanım adamın adı bile s
Savaş o partide ne yapılacağını bilmez ki. "
" Zevzekliği kesin. Bugün büyükelçinin kızının doğum günü partisi var ve bombalı bir saldırı olacağı ihbarını aldık. Ayrıca kızı kaçırmayı düşünüyorlar. "
" O zaman bomba imha ekibi göndersinler ya da partiyi iptal etsinler. " dedi Savaş.
" Ne zamandır emir sorgulanıyor?"
" Ne zamandır şımarık bir kız parti yapsın diye Özel Kuvvetler gidiyor?"
" Savaş gerçekten emir komuta istiyorsan ben hazırım. "
Onlar kardeşten öteydi ama emir komuta girdi mi işin içine her şey değişirdi. Savaş gönülsüz bir şekilde kalktı yerinden.
" Şımarık ve ukala bir kızın doğum gününe gitmeye hazırım Komutanım!"
" Aynı zamanda çok seksi. Adı Nil. Su gibi. " dedi Bertuğ. Herkes dönüp ona baktı. Bertuğ omzunu silkti.
" Ne yani yalan mı söyleyeyim? Kız aşırı seksi bir şey. "
" Adını koyarken piç olacağını bilmiş ailen diye boşuna demiyoruz. " dedi Zafer.
Yüzbaşı Çağdaş Sönmez timine baktı. Gür bir sesle bağırdı.
" GÖLGE TİMİ! Görev için hazırlan! "
Hepsi ayağa kalktı. Demek ki durum gerçekten ciddiydi. Kız ise gerçekten ukala, şımarık ve seksiydi. Bu görev içlerinden bazılarının hayatını değiştirecekti. Peki ya Çağdaş? O kesinlikle değişime kapalıydı. Mağarasından son derece memnundu. Peki ya o mağaraya giren olursa ne olacaktı? Yeni mezun Teğmen Gül Narin. Babasının isteğiyle asker oldu. Bir gün kaçmaya çalışırken bir mağaraya girdi.
Göktuğ ve Görkem...
Biri ilk aşkımdı, biri ilk düşmanım. Tabii onları ayırabildiğim zamanlarda. Küçükken ellerimi açıp " Lütfen Göktuğ gitsin. " diye dua ettiğimi hatırlıyorum. O kadar içten etmiş olmalıyım ki Göktuğ gitti mahalleden. Tabii çocukluk aklı. Şimdiki aklım olsa öyle bir dua etmem. Meğer koruyucu aile olarak almışlar ikisini. Göktuğ sorunlu bir çocuk olduğu için onu geri gönderip sadece Görkem' i evlat edindiler. Bir süre sonra Görkem ve ailesi de gitti. Gittiler ama yıllar sonra geri döndüler. Yine aynı eve. Bu hala dostluğun olduğu güzide mahalleye.
Dalgın dalgın yolda yürürken; bir el beni sertçe çekti.
" İntihar etmeye niyetin varsa bunu daha mantıklı bir şekilde yapmalısın. " dedi ama ona cevap veremedim. Titremeye başlamıştım. Neredeyse ölüyordum. Gözümden yaşlar süzüldü.
" Ağlama. Ağlayınca kaktüse benziyorsun. " dediğinde ona dikkatlice baktım. Yüzündeki morluk nedeniyle Görkem olmadığını anladım. Öfkeyle ona baktım.
" Bana sadece Görkem kaktüs diyebilir. "
" Niye?"
" Çünkü o gözyaşlarım onun canını yaktığı için söylüyor sense dalga geçmek için. "
" Öyle mi? " diye sordu.
" Öyle. "
" Dikkatlice bakmadan ikimizi ayırt edemeyen biri için çok iddialı sözler değil mi bunlar Lale Hanım? "
" Öyle mi? " diye sordum. Beni taklit ederek; " Öyle. " dedi.
" Benimle oynamıyor diye gidip ağladığında annem zorla özür diletmişti. O zaman söyleyemedim annemin korkusuna ama o zamanda gıcıktın hala gıcıksın. "
" Yine iddialı sözler. Yüzümde morluk olmasa Görkem sanıp altıma bile yatarsın."
" Ve hala iğrençsin Göktuğ. "
Göktuğ bir boksördü. Şaşırtıcı bir şekilde lisansı vardı. Bana kalsa kesin yasadışı işler yapan biriydi. Her zaman korkutucu olmuştu. Peki yıllar sonra o neden buradaydı?
" Çok ayıp kaktüs. Kardeşimle evleniyorsun. Yakında akraba olacağız. "
Her şey ona açılamadığım bir günde başladı.
Sevmek bu kadar mı büyük bir suçtu..
Sevmek değilse bile yalan kesinlikle suçtu. Bedelini ağır ödeyecektim...
Ve ben söylenebilecek en kötü yalanı söylemiştim. Gay olduğumu... Bu iş burdan nasıl dönecekti...
Sadece eğlenmek amacıyla yazılmıştır..
(DETAYLI CİNSELLİK VE ŞİDDET İÇERİR!)
"Çıkar şu gelinliği üzerinden! Sana yakışacak tek beyaz kefen! Sana öyle şeyler yapacağım ki kendini öldüreceksin. Sonra o siktiğimin sülalesinden başka kız verecekler. Sonra o da kendini öldürecek. Sülalen vazgeçip abinin leşini verene kadar bu böyle devam edecek. "
" Benim suçum ne?" diye bağırdım.
" Abin kardeşimi kaçırdı. Benim kardeşimi. Koskoca Mirzan aşiretinin reisinin kızını kaçıracaklar, Mirza Ağa'nın kardeşini kaçıracaklar ve seni koynuma atarak yaptıklarının bedelini ödemiş mi olacaklar? Onlardan çok daha fazlasını alacağım. Sen sadece başlangıç olacaksın. "
" Bana ne yapacaksın?" diye sordum. Daha 18 yaşında bir kız çocuğuydum ben. Abime ben mi kaçır demiştim? Mirza Ağa' nın babası Şirvan Ağa öyle acımasız bir adamdı ki abim sevdiği kızı kurtarmak istemişti. Onu kurtarmak ve onun yerine beni ateşe atmak. Söz hakkım olmamıştı ki. Şirvan Ağa' nın da Mirza Ağa' nın da zalimliği dillere destandı.
" Sana öyle şeyler yapacağım ki yaşadığın her güne korkuyla uyanacaksın. Ölümü dileyeceksin ama elimi pis kanına bulamayacağım. "
Bu evde çektiğim zulüm bitmek bilmiyordu. Kocam nefret ediyordu. Kayınpederim ondan farklı değildi. Kaynanam eski usul kaynanaydı. Nefes almak bile zordu bu evde. Hayat bana nefes almam için bir şans verecek miydi? Yoksa gerçekten o kazanacak ve kendimi mi öldürecektim?
Küllerinden yeniden doğabilmek için bazen yanmak gerekir.Onların içindeki yangın ise kül olana kadar sönmedi. Yıllarca kendi ateşinde yandılar ve küllerinden yeniden doğdu onlar...
Aşk her zaman masum değildir. Bazen kan ve gözyaşı taşır ve bir tutamda gizem doludur. Peki anka kuşlarının geçmişindeki acısı şimdiki zamanın sırrını açığa çıkarttığı vakit yeniden bu kez aşk için yanacak cesaretleri var mıydı?
Geçmişte kesişen hikayelerinden habersiz iki Anka kuşunun hikayesi...
Kurtulmaya çalıştım. Olanlar tekrar tekrar gözümün önüne geliyordu. Bir salon dolusu insanı öldüren bir adam beni bilmediğim bir yere götürmek istiyordu. Kurtulmak istedim. Kendimi çekmeye çalışırken o hiç kıpırdamıyordu.
Sadece eli bileğimi daha çok sıkıyordu. Olmadı. Bana baktı tekrar. Gözlerindeki o ifade gitmişti. Bakışları uysallaşmıştı. 'Korkma.' dedi. ' Sakın korkma. Söz veriyorum sana hiç bir zarar gelmesine izin vermeyeceğim. Bundan sonra sana kimse zarar veremez. Hatta üzemez bile. '
Ne diyordu? Ne saçmalıyordu? Hiçbir şey anlamıyordum. Böyle bir adamın yanında insan nasıl güvende olabilirdi. O ise konuşmaya devam etti.
' Bana güven Kumsal.'
Bu adam kimdi? Adımı nerden biliyordu? En önemlisi babam onu nerden tanıyordu? Bu adam beni nerden tanıyordu?
Buz gibi bir adam ateş gibi bir kıza aşık olursa ne olur?
Bu bir yok oluş hikayesidir...
Onun aşkından ölmedim. Ona güvendim. Ona teslim oldum çünkü ona inandım. Hayatımdan onun kollarına bir kaçıştı yaşadığım. O ise vaadlerini bir anda unuttu.
' Güngör ben hamileyim. ' dediğimde buz gibi baktı yüzüme.
Zaten sağlıklı olmayan aile hayatım daha da alt üst olmuştu. Babam kalp krizi geçirdiği için yattığı hastane odasında; ' Adıma sürdüğün lekeyi temizlemeden sakın çıkma karşıma. ' demişti. Üzerimdeki çantam dışında hiçbir şey almadan, evin kapısından bile giremeden kovdu beni. O an umutluydum. Beni seven adama gidecek ve bu müjdeyi verecektim. Evlenecektik zaten, öyle diyordu. Hiçbir şey umduğum gibi gitmedi.
' Saçmalama. Sen alt tarafı bir sekretersin. Sekreterlerin işi bu zaten. Ya patronla ya patronun oğluyla yatarsın. Sen yine şanslısın bak. Patronun oğlunun yatağına girdin. '
' Güngör sen ne diyorsun?'
' Aldırırız olur biter. '
' Hayır. Kendi günahımın bedelini masum bir cana ödetmeyeceğim. Üstelik bu neyi değiştirir sanıyorsun? '
Tartışma uzadı ve sonunda Güngör beni bir eve koydu ve gecesine birini getirdi.
' Tanıştırayım müstakbel kocan. Hadi yine şanslısın. Genç ve zengin. Bir süre evli kalırsın çocuk doğduktan sonra da aylık bir ödeme yaparım sana. '
O zaman öğrendim ki Güngör nişanlıydı. Beni evlendirmek istediği mafya lideri Rüzgar Soyluhan' ın kız kardeşi ile nişanlıydı. Nasıl bir şeyin içine düşmüştüm? Bu adam niye kardeşinin aldatıldığını bile bile Güngör' ün pisliğini örtüyordu. Çaresizlikten evlendim. Beni tek bir dakikada kapının önüne koyan babam için, karnımdaki masum can için evlendim. Evlenmesem ikisi birden kaybedecektim. Oysa tek suçlu bendim. Bedelini de ben ödeyecektim.
" YA BENİMLE EVLENİRSİN YA DA PAVYONDA ÇALIŞMAK ZORUNDA KALIRSIN. KARAR SENİN YASEMİN. "
Hayat herkese eşit davranmaz. Hayatı her zaman zor olan Yasemin bir kez aşık oldu. Henüz 16 yaşında, uçurumun kıyısında yaşarken bir kişinin elini tuttu. Sımsıkı tuttu. Kopardılar. Onu tekrar gördüğünde artık her şey için çok geçti. Ya da değil miydi?
" Tebrik ederim Uraz. Nişanlanmışsın. "
" Ne sanıyordun? Beni sana en ihtiyaç duyduğum anda yüzüstü bırakırken ne sanıyordun?"
" Mutlu olacağını. Görüyorum ki olmuşsun. "
" Mutluluk mu? Ben ondan vazgeçeli çok oldu. Sadece bir şeyi merak ediyorum. "
" Neyi?"
" Benim seni incitirim diye ödüm koparken sen nasıl bir başkasının altında inledin?"
Yasemin böyle bir yapmadığını söylemek ve söylememek arasında kaldı. Gerçek Uraz' ın bildiği gibi değildi ama söylemek için doğru zamanda değildi.
Yasemin ve Uraz... İki aşık... Onlar bir zamanlar masumdu. Ya sonra?
O her türlü eğitimlerin içinden geçmiş başarılı bir askerdi. Özel Kuvvetler askeri. En ağır işkencelere bile dayandırdı. Nefret ettiği üç şey vardı. Biri gizli görevlerdi. Askerdi o. Vurur geçer ötesini düşünmek istemezdi ama her zaman öyle olmuyordu. İkincisi nazlı, şımarık kızlardı. Ve tabii ki üçüncüsü vatana ihanet edenlerdi. Bir gün, özel bir görevde, üniformasına hasret kalmışken, silah tutması gereken eli bir şampanya kadehi tutarken bir kız gördü. O vatan hainin yanında. Ona gülümseyen. Topuklu ayakkabıları -ki ona sıradan bir topuklu ayakkabı muamelesi yaptığını duysa kız alnında o ayakkabının iziyle gezmek zorunda bırakırdı- binlerce lira ediyordu o ayakkabı. Ojeli ve manikürlü tırnaklarıyla, yapılı saçları ve varla yok arası elbisesiyle tam olarak hedefinin yanında duruyordu kız ve adamın eli ince belindeyken seksi bir dans sunuyordu adama. Nefret ettiği üç şey bir aradayken adam durdu bir an. Kıza baktı ve bedeninde kontrol edemediği bir hareketlenme oldu. İşkence eğitimlerinden başarılı geçtiğiyle mi övünüyordu az önce? Kızın bedeni yanından geçerken bugüne kadar gördüğü bütün işkence eğitimleri hafif kalmıştı. Kız dönerken omzuna çarptı. Özür dilerken eline bir kağıt tutuşturdu. Alışıktı asker avucuna telefon numarası sıkıştıran kızlara. Bakmadan atardı. Şu an ise bu kağıdı kıza yedirmek istiyordu. Bir hainin yanında olması yetmez gibi bir de ona yürüyordu. Sonra aşağıya baktı. Kızın temasıyla hareketlenen alt kısımlarına. Küfür etti içinden. Kendine yedirmeliydi aslında kağıdı. Ya da aşağıdakine. Ama hiçbirini yapmadı. İlk defa bir kağıdı açıp baktı. İçinde numara değil bir not vardı. " Hedefimden uzak dur asker!"Bu kız kimdi? Daha önemlisi asker olduğunu nasıl anlamıştı?
Bu asker ve bu ajan birlikte çalışmak zorunda kalırsa ne olur? Askerin mesleğini kurtarmak için bir şansa ihtiyacı vardı. İkinci bir şansa. Yoksa ikinci kabus mu demeliyiz? O öyle diyor.
Ne kadar öyle gibi görünse de kuma hikayesi değildir.
Babam geri geldi ve evleneceğimi söyledi. Kabul etmekten başka şansım yoktu. Hoş sorulmamıştı bile. Diyarbakır' a büyük bir aşirete gelin gidiyordum. Bir yıl kocamla birlikte İstanbul'da yaşayacak sonra Diyarbakır' a geri dönecektik. Evleneceğim kişi hakkında hiçbir şey bilmiyordum neredeyse. Öğrendiğimde ise çok geçti.
' Asmin bu benim sevgilim Deren. Bu evde olduğunda onun hizmetini göreceksin. ' dediğinde beynimden vurulmuşa döndüm. Eşyalarımı alıp gidecektim ama önüme geçti.
' Aklından bile geçirme gitmeyi. Aileni arayıp namusuma leke sürdüğünü söylerim. Sonra hakkında verilecek hükmü tahmin edersin elbette. '
' Bırak beni gideyim. '
' Emin ol bunu bende isterdim ama babam böyle uygun gördü. '
Başkasını seviyordu ve bunu evleninceye kadar söylememişti. Sevgilisini ailesi kabul etmediği için apar topar evlendirilmişti. Arayıp şikayet etmeyi bile düşündüm ama hiçbir işe yaramazdı.
' Ben geleceğin ağasıyım. Ya sen kimsin? Cahil bir gelin. Benim lafıma karşı senin lafının hükmü olur mu sanıyorsun? ' demişti ve haklıydı.
Şiddet, küfür ve cinsellik içerir. Rahatsız olacak olanlar lütfen okumasın.
O benim ilk yuvamdı. İlk ailem. İlk aşkım. Kanatlarım olduğunu ve uçabileceğimi o öğretmişti bana. Benim hayattaki ilk anım anneme tuhaf tuhaf bakan o adamın cümlesiydi.
" Benimle olmak istiyorsan şu piçten kurtulacaksın!"
Annem lafını ikiletmedi. Kurtuldu benden. Denemedi, savaşmadı benim için. Belki de bu yüzdendi vatanı için savaşan bir adamı sevmem. Savaşmayı iyi bilen birini severken bir gün bana savaş açacağını bilemedim. Varlığını öğrettiği kanatlarımı kıracağını tahmin edemedim.
" Sana onu dünyaya getirme demiştim. Şimdi al o piçini ve defol hayatımdan!"
Yıllarca sevdiğim adamdan bu lafı duymak çok ağırdı. İlk defa o ilk anımdaki adam bile daha iyi geldi gözüme. O başkasına ait bir çocuğu istememişti. Sevdiğim adam ise kendine ait bir çocuğu. Beş yıldır evliydik. Beş yıl sonra ona açtığım en büyük acımdan beni vuracağını bilemedim. Kırk günlük bebeğimi aldım. Bir kaç parça eşya ile çıktım o evden. Gidecek bir yerim yoktu. Benim ondan ve bebeğimden başka kimsem yoktu ki. Hayat bana ikinci şansı verecek miydi? Yoksa o zaten benim ikinci şansım mıydı ve yolun sonunda mıydım? Hiçbir şey bilmiyordum. Tek bildiğim yaşadığım sürece evladımı terk etmeyecektim. Ben annem olmayacaktım.
Her şeye, bütün acılarına rağmen gülmeyi başaran bir kız bir gün bir adamı sevdi.
Adam birgün geldi ve öptüğü saç uçlarını bile tek tek kırdı...
Ve kadın o gün anladı...
Sevmek kalbinizin kırıklarını bile kırabilirdi.
Kadın adamın gerçeklerini bilseydi...
Adam ektiği çiçekleri soldurmasaydı...
Belki o zaman her şey farklı olabilirdi.
Kalbinizi kime açtığınıza dikkat edin. İnsanı tanımak sandığınız kadar kolay değildir.
İzmir' den Diyarbakır' a uzanan bir acının hikayesi...
Uyarı⚠️: +18 sahneler, küfür ve şiddet içerir. Rahatsız olacaklar lütfen okumasın.
Hiçbir aşk kusursuz değildir. Her aşk eninde sonunda yağmurun altında ağlatır bir gün...
Aslında her şey kızın dudaklarından çıkan bir cümle ile yara aldı. Bilseydi sonunun böyle olacağını, zamanı geri alabilseydi; eğer asla söylemeyeceği o cümleyle.
' Bence bu yarışmaya mutlaka katılmalısın.'
Bir tek cümle ile aşklarının bunca sınavdan geçeceğini ikisi de bilmiyordu. Herkesin hayalini kurduğu bir hayatın yolunda ikisinin de alacakları yaralardan, darbelerden haberleri yoktu.
Bir aşk kaç sınavdan sağ çıkardı?
Ağlamaktan utanmayan bir adamla, sadece yağmurun altında ağlayabilen bir kızın hikayesi...
Gece mavisinden tanıdığımız Tansel ve İlke' nin hikayesi...İlke çocuk yaşta terör mağduru olmuştu. Yıllarca bir kampta esir tutuldu. Geçmişine ait çok az şey hatırlıyordu. Hayatla ilgili bir çok bilgiden yoksun kalmıştı. Tansel karşısına çıktığında bir çocuk kadar masumdu. Tansel güçlü bir lider başarılı bir ajandı. Kimsenin masumiyetine inanmayan Tansel bir gün İlke' yi istemeden kurtardı. Ve hikaye böyle başladı...Gece Mavisi ' ni okumadan da okuyabilirsiniz...
Yaşamayanlar 1 i okumanıza gerek yoktur. Bir kaç bölüm okuyunca hikâye anlaşılacaktır.
Yaşatmak için yaşamayan 7 asker...
Rütbeleri yok.
İsimleri yok.
Yaşadıklarına dair bir kanıt yok.
Kimsenin yapamayacağını yapmak için eğitim aldılar.
Hiçbir izin verilmeyen yerlere girdiler.
Başarılarına başarılar eklediler.
Ve bir kadın...
Alev Zorlu...
Zorlu bir hayatın yolcusu.
Bir kez sevdi.
Bir kez ihanet etti sevdasına.
Kimsenin yapamayacağını yaptı.
Çekti silahı vurdu.
Kurşun onun elindeki silahtan çıktı ama döndü kendi kalbini vurdu.
Ah bile demedi.
Yaman Yıldırım...
Doğru bildiğinden şaşmayan bir komutan.
Dikildi komutanının karşısına.
Dimdik durdu.
Koydu beresini, silahını, rütbesini masaya..
' Ben çok şehit verdim bu yolda. Hiçbiri tereddüt etmedi ölüme giderken. Onlar yaşatmak için yaşamadılar. Övgü beklemediler. Alkış beklemediler. Ödül beklemediler. Ne yaptılarsa vatan için yaptılar. Vatan aşkıyla yaptılar. Benim şehitlerim kendi isimleriyle şehitlikte yer sahibi olmayı hak ediyorlar. Ve benim askerlerim artık yaşamayı hak ediyorlar. Ya kendi isimleriyle yaşarlar. Ya da ben projeyi burada bitiriyorum. '
Poyraz zirveye emin adımlarla ilerlerken ilk kez bir iyilik yaptı. Zor durumdaki birine yardım etti.
Ama birden flashlar patladı...
Asi ruhuna hiçbir zaman zincir vuramayan Nehir için kurşun gibi ağırdı o flashlar...
Şimdi özgürlüğü bir mafyanın elindeydi. Nehir ya esareti seçecekti. Ya da Esareti...
Hayatı boyunca güç için savaşmış soğuk , işkolik , playboy Poyraz Doğanay' ın avcuna bir papatya düştü. Ne sevmeyi biliyordu, ne incitmeden tutmayı...
Papatyalar güneşi görmezse yaşayamazdı...
Engin hayatında tanıdığı en romantik, en sadık, en anlayışlı adamdı. Onun evlenme teklifini kabul ettiğinde kendinden fazla güveniyordu. Sonra Engin gitti. Geldiği gibi ani bir şekilde..
Aradan uzun zaman geçtiğinde tekrar karşısına çıktı. Her şey çok farklıydı bu kez. Adı bile aynı değildi.
İlk aşkı ve ilk evlendiği kişi yıllar sonra hayatına bu kez bomba gibi düşen bir kadının hikayesi...
Onlar yaşatmak için yaşamayanlar...
Askeriyenin bile gözden çıkardığı adamlardan bir tim kurulursa ne olur? Çoktan içleri ölmüş insanlar ölümden korkar mı ? Onlar özel harekat askerleri. Olmazı olduran gidilmeze gidenler...
Soner' in mafya tetikçisi olarak yaşadığı hayat askere gitmesiyle tamamen değişti. Zorlu bir göreve gönderilen Soner bir yıl sonra döndüğünde hayatının aşkı evlenmişti. Üstelik bir silah tüccarı ile. Ona tek bir seçenek sunuldu. Yaşamayanlar' a katılmak.
Alev' in hayatı Soner' in ölüm haberini aldığı anda alt üst olmuştu. Evlenmek zorunda kaldı. Ama Soner' in geri dönüşüyle her şey değişecekti.
Mafya Kocam karakterlerinden Soner in hikayesidir...
Hayallerim vardı. Onunla evlenmek zorunda kalana kadar.. Ülkenin en tehlikeli ailelerinden birinin oğluyla. Hayatımın bittiğini sandığım o anda hikayemin yeni başladığını anladım. Aydınlık zannettiğinin bile karanlık bir yüzü olduğunu gördüm.
Kurban katilini sever mi? Ya severse...Bu bir vampirin insana olan aşkı değildir..Bu martının balığa...Kuzunun kurda.. Ama en çok Bir Kaplanın Avcıya Olan Aşkıdır... Bir Aşk ne kadar imkansız olabilir... Bir vampir, bir dönüşümlü ve bir vampir avcısının yüzlerce yıl önce başlayan kehanetle birbirine bağlanmış hayatları birinin ölümüyle son bulacaktı. Bir aşk ne kadar zorlu olabilir? 'İkisi de seni sevecek ve sen birini seçeceksin. Kimi seçersen onun ve türünün sonu olacaksın. ' diye buyurdu kehanet. Sevdiğin kişinin sonu olacağını bile bile onu sevebilir misin?
İlki ve sonu aynı insan olan bir kadın. Miray Şanlı...Yıllar sonra yine ilk aşkının olduğu şehire döndü. Verilen onca emek... Onca çaba... Hiçbirinin boşa çıkmamasını diledi. Onu tekrar görmemeyi. Ama kader ağlarını örerken insanların ne istediğini ya da ne dilediğini önemsemiyordu. Bora Miray' ın karşısına yıllar önce Miray' ın onu kaçırdığı Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi' nde çıktı. Ve en kötüsü de Miray' a ne yaptığını hatırlamıyordu. Size en büyük kötülükleri yapan insan bunu hatırlamazsa ne hissedersiniz?
Aslan Çetin Kaya...Mafya dünyasının yükselen ismi. Soğuk ve acımasız. Sözlüsünü korumak için bir kadın kiraladı. Riccardo Enzio Russo.. Aslan' ın ortağı ve en yakın arkadaşı. Özel hayatında şımarık, neşeli bir adam ama iş hayatında son derece disiplinli. Bir sözleşme ile aralarına giren bir kadın. Yasemin Alin Köksoy. Görünenden çok daha fazlasına...İki mafya ortağı, iki iyi arkadaş..Eskort olarak karşılarına çıkan gizemli bir kız...Bir aşk...Bir tutku...Zor bir seçim...
Bir Deniz kızı hikayesi.. Düştüğü bataklığı temizlemeye çalışan bir kaldırım çiçeği bir polise aşık olursa ne olur? Bir Aşk kaç sırla hayatta kalabilir?
Bir kadın seri katil..
Cinayet büroda idealist bir polis...
Sırlar...
İmkansız bir aşk hikayesi...
Bazen sevmekte yetmez.