bc

Ağaya Tutsak

book_age18+
8.2K
FOLLOW
100.9K
READ
billionaire
dark
contract marriage
family
HE
love after marriage
age gap
fated
forced
opposites attract
second chance
friends to lovers
single mother
heir/heiress
bxg
office/work place
enimies to lovers
lies
secrets
cruel
musclebear
like
intro-logo
Blurb

❗️Yetişkin içeriklidir, sahneler detaylıdır 🔞

''Ben yapmadım!'' diyerek feryat figan ağlayan kıza baktım, ''Azad bey yemin ederim ben yapmadım, o yüzüğü yemin ederim ben çalmadım!''

Öfkeyle ona bakarken ayaklarıma kapandı, tiksintiyle onu böcek gibi ittirirken başını hiddetle sağa sola sallıyordu.

Ona neden bu işi sunduğumun bile farkında değildim, bir anlık acıma duygusuyla fahişenin tekine iş fırsatı vermiştim.

Dakikalardır ayaklarıma kapanmış ağlayarak, kendini acındırmaya çalışıyordu. Üstü başı yırtık , teni kirden dolayı pislik içindeydi.

''O yüzük kimindi biliyor musun sen?!'' diye öfkeyle bağırıp kollarını sıktım, bedenini sarsarken yağlı saçlarına baktım.

Karşımda gördükçe gerçekten midemi bulandırıyordu, bu nasıl bir kadındı böyle? Kendine doğru düzgün kıyafet almıyor muydu veya hiç duşa girmiyor muydu?

Ama hata bendeydi! Yoldan geçeni acıyıp işe aldığım için suç benimdi!

Neyine güveniyorsun Azad sen neyine?!

''B-Ben... Yemin ederim bilmiyorum! Ben almadım, gerçekten almadım!''

''Kes sesini!'' diye haykırdım yüzüne karşı, ''Bana hemen çaldığın yüzüğü ver!''

''Çalmadım...'' dedi fısıldayarak, ''Çocuklarımın üzerine yemin ederim ki çalmadım!''

''Küçücük çocukların üzerine yemin etme kadın! Nereden geldiğin belli değil, kocan kim belli değil, çocuklarının babası belli değil!''

Ağlamaktan nefesi kesilirken başını kaldırıp gözlerime, kızarmış kahvelerini odakladı. Dudaklarından bir hıçkırık çıktı.

Kasamın şifresini duyduğunu bilmesem, onun bu masum rollerine inanırdım. Yemin ederim ki inanırdım fakat o şifreyi sadece o ve sekreterim biliyordu!

Sekreterim asla yapmazdı, yıllardır bu şirkette hakkıyla çalışır namusuyla parasını kazanırdı.

Ona güvenim sonsuzdu lakin, günler öncesinde işe başlayan bu ne olduğu belirsiz soysuz kadına asla güvenmiyordum!

Evsizin tekiydi, iki çocuğu olduğunu ve bir kömürlükte yaşadığını öğrenmiştim. Sırf o çocuklar aç kalmasın diye yaptığım iyiliğe nankörlük etti!

O yüzük benim değerlimdi.

Değerlimden kalan, en değerli hatıralardan biriydi.

Yıllardır kalbimde taşıdığım kadının hatırasına nasıl olurda sahip çıkamazdım?

Kalbime düşen közle elimi göğsümün üzerine yerleştirdim, bu çok can yakıcı bir şeydi. Kalbimin cayır cayır yanıyordu.

Hızlı nefesler alıp verirken bana bakmaya devam eden kadına baktım, 'Bana o yüzüğü getireceksin!'' dedim hırıltıyla.

''Bende değil, çocuklarımın üzerine yemin ettim ki bende değil!''

Çıldırmak üzereydim lan! Hala inkar ediyordu.

''Ya bana o yüzüğü bulursun ya da canından olursun!''

Öfkeyle yüzüne tısladığımda kolundan tutup ayağa kaldırdım, ''O yüzük neredeyse bana getireceksin duydun mu?! Hangi kuyumcuya gidip sattıysan, geri alacaksın!''

Kapıyı açıp hızla bedenini savurduğumda yere düştü, kapıyı tekmeleyerek kapattığım an elimi yumruk yapıp duvara vurmaya başladım.

Ulan sırf çocukları için maaşını bile az vermemiştim, o çocukların hatırına bunu yapmıştım ama o nankör kadın benim yüzüğümü çalmıştı!

Bana o yüzüğü ya verecekti ya da verecekti!

Asla kaçamazdı!

chap-preview
Free preview
Önizleme
Hızla ayağa kalkıp üzerine doğru yürüdüğümde başını kaldırdı, üzerine doğru yürüdüğümü görür görmez çığlık attı. Adımlarım duraksarken adamların elinden kaçmaya çalışıp, elleriyle yüzünü sakladı. “Yüzünü aç!” dediğimde başını sağa sola salladı, “Sana vurmayacağım, yüzünü aç dedim!” Ellerinin titremesine rağmen önce kahve gözlerini ortaya çıkardı, sonrasında ise yüzünü. “Sen yapmadıysan kim yaptı kadın?!” “Bilmiyorum, yalvarırım bırakın beni gideyim!” aciz bakışları üzerimde hüküm sürerken, ellerimi yumruk yaptım. “Senden yüzüğü bulmanı istediğimde neden ertesi gün kaçmaya kalktın Dila?” Yüzüne doğru eğilip hacimli kirpiklerin ardına saklanmış kahvelerine, tehditkar bakışlar attım. “Korktum.” dedi cılız sesiyle, “Beni öldürmenden ve çocuklarımın annesiz kalmasından korktum.” “Çocuklarını bu kadar çok düşünüyordun madem neden o yüzüğü çaldın lan?!” Yumruğumu yere geçirdiğimde korkuyla sıçradı. Gözleri irileşirken nefesini tutmuş, çaresizlikle bana baktı. “Ne yapacaksın bana?” dedi soluk soluğa, hala kendini düşünüyordu. Ben, ona yüzüğü sordukça hala canının derdine düşüyordu. “Ulan kabahat bende!” diye gürlerken aynı zamanda odanın içinde bir ileri bir geri yürüyordum. “Ne olduğu belli olmayan, önüne gelen adamdan çocuk peydahlayan, evsiz barksız kadına iş vererek ben aptallık ettim!” “Ben kim iyilik kim?! Nankörsün sen, nankör! Sırf o veletlere acıdığım için seni işe aldım. Şirkettekiler sana acıyarak bakmasın diye, üzerine başına kıyafet aldırdım lan!” Özür dilemekten ve ağlamaktan başka hiç bir boka yapmıyordu. Halbuki o yüzüğün yerini söyleseydi, bu işte çalışmaya devam edecekti. Ne çocukları aç kalacak, ne kendisi canından olacaktı! Pantolonumun kenarına sıkıştırdığım silahı çıkarıp, öfkeyle çenesinden tuttum. Ya çaldığı yüzüğün yerini söyleyecekti, ya da kendinden vazgeçecekti! “Aç ağzını!” diye gürledim, dudaklarını araladığında silahı ağzına ittirdim. “Söyleyemeyecek misin? Son kararın mı?” Korkusuzca gözlerime bakması, beni hayrete düşürürken bütün kaslarım gerildi. Silahı öfkeyle ağzından çekip ayağa kalktım, hiddetle bağırıp masaya tekme attım. “Ben çaldım…” dediği anda hızla arkamı döndüm, hızlı nefesler alıp verirken bana baygın bakışlarını attı. Silahı alnına yaslayıp tetiğe basacağım sırada, gözlerini sıkıca yumdu. “Allahım… Allahım evlatlarım sana emanet.” Bütün öfkemi yatıştıran cümleleri duyduğumda elimdeki silahı tutamaz oldum. Sanki üst gövdem felç olmuş gibi kullanamazken, elimdeki silah yere düştü. “Yüzük nerede?” diye sordum tekrar, “Eğer yüzüğün yerini söylersen canını bağışlayacağım.” “Yüzüğü ben çalmadım.” “Taşşak mı geçiyorsun lan?!” boğazını tutup öfkeyle bağırdım, “Az önce çaldım diyordun!” “Ama çalmadım!” diye isyan etti acıyla, “Yemin ederim çalmadım!” “Canını bağışlamamı istiyor musun Dila?” Sesim az öncekine nazaran sakin ve alaycı çıktı. “Evet!” bir o kadar istekli, bir o kadar halsiz ses tonuyla dudaklarım şeytanice kıvrıldı. “Bana o yüzüğü bulacaksın Dila, ne pahası olursa olsun getireceksin!” Kolundan tutup zorla ayağa kaldırdım, sürükleyerek dışarı çıkıp arabanın içine savurdum bedenini. “Altmış gün, sana tanıdığım zaman sadece altmış gün. Altmış gün boyunca tutsak olacaksın, o yüzüğü bulursan özgür olabilirsin.” “Altmışıncı gün eğer o yüzük benim avucumun içinde olmazsa… Zindanına hoş geldin Dila.”

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Askerin Yaralı Gelini

read
26.3K
bc

Askerin Gelincik Çiçeği

read
33.0K
bc

İNFAZ

read
4.8K
bc

KIZIL ŞEYTAN (BERDEL) TAMAMLANDI

read
14.1K
bc

Sessiz Çığlık

read
9.9K
bc

KARŞI KOMŞUM Bİ ROMEO

read
7.3K
bc

YIKIK MESKEN

read
3.3K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook