DİLA Hastanenin loş ışıkları, odanın duvarlarına yumuşak bir gölge düşürüyordu. Pencerenin kenarında oturmuş, dışarıdaki hareketliliği izliyordum. Beş gün önce büyük bir ameliyat geçirmiş, hayatımın en zorlu süreçlerinden birini geride bırakmıştım. Ancak her nefes alışımda hâlâ hafif bir ağrı hissediyordum. Göğsümdeki iz, bana yaşadığım savaşı hatırlatıyordu. Kapının açıldığını duyduğumda, başımı çevirdim. Azad içeri girmiş, elinde tuttuğu kağıtlarla bana bakıyordu. Gözlerinde saklamaya çalıştığı bir endişe vardı ama onu çok iyi tanıyordum. “Doktor iyi olduğuna emin. Bugün taburcu oluyorsun.” Rahat bir sesle konuştu. Hafifçe gülümsedim. Uzun zamandır hastane duvarlarının arasında sıkışıp kalmış gibi hissediyordum. Ağrılarım olmasa neredeyse ayağa kalkıp dans edecektim. "Sonunda..." d

