DİLA Sabah güneşi, geniş camlardan süzülerek mutfağı aydınlatıyordu. Ahşap masanın üzerinde dumanı tüten çay, taze pişmiş ekmekler ve çeşit çeşit kahvaltılık vardı. Her şey çok güzel ve iştah açıcı görünüyordu. Kahvaltı masasına oturduğumdan beri ağzımı açmamıştım. Sadece kahvaltı yapmakla ilgileniyordum. Elimdeki çatalı düşünceli bir şekilde peynir tabağına doğru uzatırken, Azad'ın dikkatle bana baktığını fark ettim. ''Bir şey mi oldu?'' diye sordum, sesim her zamankinden daha durgun geliyordu. Elindeki çay bardağını masaya bırakıp hafifçe kaşlarını çattı. “Asıl sana ne oldu, Dila? Bir süredir sessizsin.” Bakışlarımı masadaki reçel kavanozuna diktim. Sessizliğe gömüldüm. ''Ameliyat konusu kafamı kurcalıyor, Azad.'' Bana doğru hafifçe eğildi, sesi sakin ama kararlıydı. ''Endişelen

