Kovulmak

1077 Words
DİLA Yorgun bedenimi eve atarken oturmayı bir kez olsun düşünmeden, Dilşah'ı uyutup mutfağa girdim. Bir tencereye makarna suyu koyarken, diğer tencereye ise çorba için su koydum. Son kalan paramla Dilşah için bez almak zorunda kaldım, bu ay maddi anlamda fazlasıyla sıkıntıya girdiğim için artık ruhen kendimi iyi hissetmiyordum. Ona henüz tuvalet alışkanlığı kazandıramadım, en kısa sürede bu alışkanlığını kazanmasını sağlamam gerekiyordu. Ronî bacaklarıma sarıldığında gülümseyerek onu kucakladım ve tezgaha oturttum. ''Annem!'' diyerek yanaklarımı öpmeye başladığında kıkırdadım, ''Canım annem!'' oğlum yanaklarıma sulu öpücüklerini koyarken saçlarını okşadım. ''Oğlum...'' diye mırıldandım, boynuma ellerini sararak beni kolları arasına hapsetti. ''Açım anne.'' ''Tamam annem, yemek hazırlıyorum şimdi.'' derken ellerini öptüm. ''Seni çok özledim anne.'' ''Bihar abla ile neler yaptınız söyle bakalım.'' dediğimde kıkırdadı. ''Oyunlar oynadık anne, Bihar ablayı çok seviyorum!'' Neşeli sesiyle cıvıldarken kaynayan suya bir paket makarna attım, diğer tencereye ise hazır çorbayı koyup karıştırmaya başladım. Meraklı oğlum tencerelere bakarken gözlerini kırpıp duruyordu, ''Bugünlük böyle oldu ama söz veriyorum yarın daha güzel yemekler yapacağım anlaştık mı?'' ''Bir şey olmaz anne zaten çok yoruluyorsun.'' Küçük oğlum beni anlayışla karşılarken makarnayı süzdüm, çorba kaynadığında ise tabaklara yemekleri koymaya başladım. Bu ev annem ile babamın eviydi, onları kaybettikten uzun bir süre boyunca burada kalmaya karar vermiştim. Lakin bazen kira sorunu yaşadığımdan dolayı, ev sahibi ile sürekli olarak kavga ediyordum. Bu ay sonu üzerimde büyük bir borç vardı ve artık kapatmam gerekiyordu. Aksi takdirde huysuz ihtiyar gözümün yaşına bakmadan, evlatlarıma acımadan beni kapının önüne atmakla tehdit ediyordu. Yapamaz demiyordum, yapardı hemde asla acımazdı. Bunlar yetmezmiş gibi çalıştığım tekstilde sürekli iş kazaları yaşıyordum, parmaklarım artık yara bandı ile dolmuştu. Buna rağmen patronumuz olacak adam gram acımıyordu, işten kaytarmak için yaptığımı düşünüp duruyordu. İç çekerek masaya yemekleri koyduğumda, Ronî'nin zayıf bedenini tezgahtan kaldırıp sandalyeye oturttum. Kasenin içindeki çorbaya tatlı kaşığını daldırıp soğuması için üflemeye başladım. ''Bismillahirrahmanirrahim...'' Ronî ellerini açarak dua etmeye başladığında onun bu tatlı hallerine gülümsedim. ''Aç bakayım ağzını oğlum.'' dediğimde ağzını açarak çorbayı içti, elimdeki kaşığı alarak gözleriyle çorbamı işaret etti. ''Ben kendim içebilirim anne, sende yemeğini ye.'' Akıllı oğlum kendince bana erkeklik taslarken, onun bu hallerine hayranlıkla baktım. ''Peki.'' diyebildim kendi çorbamı içerken. Bir yandansa ona bakıp duruyordum, ağzını yakmasından korkuyordum fakat o çorbasını üfleyerek içiyordu. Dilşah'ın ağlama sesleriyle ayağa kalkıp koşarak odaya girdim, minik kızım uykusundan uyanmış yaşlı gözlerle etrafına bakıyordu. Hemen kucaklayıp onunla konuştum, ''Annem, ağlama kızım benim buradayım...'' diye mırıldanırken yumruk yaptığı minik elini emiyordu. Aç olduğunun düşüncesiyle mutfağa girip biberon içinde hazır olan sütü içirmeye başladım. Açlıkla biberonu emerken aynı zamanda dudaklarından mırıltılar dökülüyordu, ay yüzlü kızım ne de güzel bakıyordu bana. ''Anne...'' diye fısıldadı Dilşah. Ne yaparsam yapayım bir türlü biberonu bıraktıramamıştım, koskoca kız olmasına rağmen hala biberonla içmeyi seviyordu. Gözleri tekrar kapandı. Ronî yanıma geldiğinde yatağa oturup kardeşi ile ilgilenmesini sağladım, kahve gözleri kardeşine her baktığında irileşiyordu. ''Anne, kız kardeşim büyüdükçe güzelleşiyor.'' sessizce fısıldarken minik eliyle ağzını kapattı, kıkırdamalarını bastırıyordu ki, kardeşi uyanmasın. Ona gülümsemekle yetinirken minik kızım biberondaki sütü bitirirken yarım bıraktığı uykusunu tamamlamak için gözlerini kapattı. Onu sallamaya devam ederken yatağına bırakıp Ronî ile mutfağa geçtim. Yakışıklı oğlum çorbasını ve onun için koyduğum makarnasını bitirmişti. Saçlarını okşayarak dizlerimin üzerine çöktüm, onunla göz teması kurmak benim için daha iyi oluyordu. ''Yemeğini bitirmişsin, aferin sana oğlum. Sen çok iyi bir çocuksun, bunu unutma.'' ''Sende çok iyi bir annesin anne.'' kollarını tekrar boynuma sararken, hüzünle ona sarıldım. Bu sırada kapının alacaklı gibi çalmasıyla, Dilşah çığlıklar atarak uyandı. Hangisine yetişeceğimi bilemeden ayağa kalktım, koşarak Dilşah'ı kucağıma alırken aynı zamanda kapıyı açmıştım. ''Şşş Dilşah ağlama bebeğim, sakin ol...'' Karşımda gördüğüm çirkef kadının suratını görmemle yüzümü buruşturdum. ''Yeter artık seni idare ettiğimiz!'' diye öfkeyle bağırdığında, Ronî bacağıma sarıldı. ''Abla, bak çok sıkışık bir durumdayım ama hepsini halledeceğim.'' diye çaresizce konuşurken bacağıma sarılan Ronî'ye baktı. ''Anan ile baban hatırına seni idare ettik, borcunu öder dedik amma borçların giderek artıyor! Derhal evimi terk edin, derhal!'' ''Abla ödeyeceğim, bak bana zaman ve-'' ''Piçlerini de al defol git evimden!'' Ronî'nin kulaklarını kapatırken kardeşini onun kucağına verdim, ''Hadi göster bakalım ağabeyliğini oğlum, kardeşini sakinleştir...'' Dilşah'ı sıkıca kavrayıp ağır adımlarla odaya gittiğinde öfkeyle çirkef kadının üzerine yürüdüm. ''Bana bak, senin o ağzını kırarım!'' işaret parmağımı yüzüne doğru sallarken, gözlerimi öfkeyle irileştirdim. O nasıl benim evlatlarıma piç derdi? Yeminim olsun yaşlı demez, altıma alır ağzını burnunu kırardım. ''Bak bak bak... Birde tehdit ediyor!'' diye çığlık atarken tüm apartman sakinleri kapısını açmış bizi dinliyordu. ''Abla etme gözünü seveyim yahu, ne istiyorsun gencecik kızdan?'' Bihar abla, merdiven boşluğundan bağırırken, karşımdaki kadın kaşlarını çattı. ''Bu orospuyu gelip bana savunmayın, anası babası utanırdı bu halini görse! Gerçi mezarda kemikleri sızlıyordur rahmetlilerin... El alemin döllerini biriktirip biriktirip, geçinme sıkıntısı yaratıyor kendine.'' Çirkef kadının yakalarına yapıştığımda çığlığı bastı, ''Bir daha evlatlarıma küfür edersen, anamı babamı o pis dudaklarının arasından geçirirsen; yeminim olsun kıracağım kemiklerini!'' Bileklerimden ittirdiğinde yüzüme inen tokatla ne olduğunu şaştım, ''Saygısız köpek! Eğer gün içinde evimi boşaltmazsan, polisle dayanırım kapına, icralık ederim seni!'' ''Sen benim anneme vuramazsın, kötü insan!'' Ronî'nin sesiyle aşağıya baktım, kadının bacaklarına yumruk yaptığı elleriyle vururken onu çekmeye çalıştım. Bu seferde elbisesini tuttuğu için kıyafetin yırtılmasıyla gözlerimi irileştirdim. ''Kötü, pislik kadın!'' ''Ronî, yapma oğlum...'' diye mırıldanırken, ev sahibi olan kadın Ronî'ye gözlerini belertti. ''Benim annem dünyanın en güzel kadını! Sense en çirkini!'' ''Ronî, çok ayıp!'' diyerek onu çekmeye çalıştım. Çirkef kadının bacağına sarılıp ısırmaya başlamasıyla, kadın tiz bir çığlık attı. ''Ay kuduz olacağım!'' Ronî'yi kendime doğru çekip onu odaya yolladım, benim evladıma kuduz demişti. Halbuki asıl kuduz olan kendisiydi, pis salyalarını bize saçıyordu. Yumruk yaptığım elimi havaya kaldırdığımda, ona vuracağımı anlayarak merdivenlerden yukarı kaçtı. Kocası olacak ayyaş adam sersemleyen adımlarıyla merdivenlerden yukarı çıkarken, kapıyı kapatmak için hamlede bulundum. Bu ayyaşın ne bok olacağı belli olmazdı. Kapının arasına sıkışan ayakkabı yüzünden kapıyı kapatamazken, korkuyla panikledim. Ayyaş adam aralık kapıdan içeri süzüldüğünde Ronî'nin, bana baktığını gördüm. ''Ronî kapıyı kapat ve sakın açma! Kardeşini sustur, ben dünyanın en iyi annesiysem eğer sende dünyanın en iyi ağabeyisin unutma! Kapat kapıyı Ronî!'' ''Anne!'' derken dudaklarını büzdü, ''Anne seni kurtaracağım, ne var kapının arkasında?'' ''Ronî!'' ilk defa oğluma karşı sesim yüksek çıkarken, gözlerinden akan yaşlar yüzünden kendime lanet ettim. Kapıyı istemeye istemeye kapatırken, kapı hiddetle açıldı bedenim sertçe duvara çarptı. ''Dila...'' diye mırıldandı koca göbekli, kel kafalı ayyaş, ''Karımı ikna edebilirim, burada kalman için elimden her geleni yapabilirim!'' Kapıyı kapatıp kilitlediğinde ve anahtarı cebine attığında, salona doğru koşarak çığlık atmak için pencereleri araladım. Başımı uzattığım sırada saçlarımdan çekildiğim için dudaklarımın arasından büyük bir çığlık kaçtı. Bedenimi kendisine doğru çevirdiğinde ve beni o koca göbeğiyle duvara sıkıştırdığında iğrenç kahkahasını duymamla gözlerimi irileştirdim. Kel kafalı! ''Seni beğeniyorum Dila, burada kalman ve benim karım olman için elimden geleni yaparım!''
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD