Kıskanç Miran ☺️❤️

1866 Words
Hayatımda mutlu anılarımı saysam, Mirana ilan-ı aşkı ilk sıraya yerleşirdi. Sanırım çok mutlu olmuştum; açık yüreklilikle bana içini dökmüş, tüm kuşkularımı, içimi kemiren ne varsa anlatmıştı. Bir çırpıda karşılığını öperek vermiştim. İlk öpücüğüm çalan bir katil olmuştu halbuki ama ben o anı hafızamda resetlemiştim. Ben ilk öpücüğümü bile isteye Mirana vermiştim. Hayatıma birçok insan girmek istemişti. Denediklerim olmuştu elbet ama bir çay içip birkaç mesajlaşmadan öteye gitmemişti. Halbuki Miran'la biz hep didişmiştik. Şimdi geriye dönüp baktığımda, bizi kurtardığı ilk an aşık olmuştum o okyanus gözlerine. ** Düğünden sonra bizi kiraladığımız aracın yanına bırakan aram, "Yarın birlikte görüşürüz komutanlar!" diyerek havalı bir şekilde basıp gitmişti. "Yavaş lan, yavaş! Puşt herif, meleğimin tekerlerini yakacaksın!" diyerek küfür eden Miran'a bakıp, "Biz giderdik, sen de meleğinle ayrılmak zorunda kalmazdın," dedim. "Benim asıl meleğim yanımda, hatun, hız iyi değildir ondan dedim," diyerek göz kırptı. "Ya eminim öyledir," diyerek ilk kez arabasıyla yolda bıraktığı güne atıfta bulunmuştum. "Sen de yürüyecem diye tutturdun güzelim, ben de ısrar etmedim." Zehra, arabanın tavanına kapıya vurur gibi tıklatarak, "Hey aşk kuşları, hava sıcak, de hadi atışmanız bittiyse gidelim, tepem delindi," diyince İsra, arabanın anahtarını Miran'ın avcına bırakarak, "Bu da siyah melek, hayatım, bir de bunu dene," diyerek göz kırptı. "Senin hayatım," diyen dillerini... derken öksüren Zehra, "Hop, aile var!" diyerek arabaya binmeden aralarına girmişti. Miran, "Balım, bu baldız hep böyle aramıza girecek mi? O öyle, sen takılma ona," diyerek arabaya bindi. Miran şoför kısmına geçip koltuğu kendine göre ayarladı. *** Arabayı çalıştırıp yola koyulan Miran, bu da Beyaz meleğim kadar olmasa da iyiymiş hatun ya. Enişte, bize kiralayan adam da İsra'ya çok yakıştığını söylemişti. Baya ilgilendi, sağ olsun. İsra, sinirle Zehra'ya bakıp gereksiz konuyu açıp detay vermesine ayar olmuştu. Miran kıskanç bir adamdı, ne gerek vardı ki şimdi böyle bir detay vermeye? Hangi firmadan kiraladınız siz bu aracı? Bu çok ilgili puşt, dedi dilini ısırarak. Zehra, adamdan acayip rahatsız olmuştu. İsra'ya gereksiz ilgi ve imalı iltifatlar edince korkmuştu. Aslında daha sonra arkadaşının başına bela olur diye bilerek söylemişti. Miran bilsin ki olası bir durumda yalnız olmadığını anlasın, puşt. Ben sana gösteririm enişte, valla. İsra, kusura bakma balım, herife acayip ayar oldum. Ne yaptı ki bu puşt? Baldız derken direksiyonu sıkıyordu. ** Zehra detay atlamadan olanları anlatınca Miran sinirden deyim yerindeyse alev alacaktı. Sinirle Zehra'ya dönen İsra, "Seni gebertirim kızım, ne ortalığı karıştırıyorsun, sen manyak mısın?" diyerek Miran'a dönerek koluna dokunup, "Miran lütfen yavaşla, biraz gerekli tepkiyi aldı, aracı teslim alıp çıktık. Adama boşuna sinirleniyorsun, lütfen şu güzelim anılarımızı sinirlenerek ziyan etme," diyerek Miran'ı sakinleştirmeye çalıştı. İsra büyüleyiciydi, girdiği her ortamda dikkat çekiyordu. Mira'nın işi gerçekten zordu, daha çok kıskançlık krizine girerdi. Bu mavi ayı çok ama o puştta bir yerini kırmadan elbette bırakmayacaktı. Her müşterisine asılan bir adam asla esnaf falan olamazdı. İsra'nın sözleri üzerine elini tutup üzerini öpen Miran, "Tamam güzelim, sakinim, korkma, hadi güzel bir müzik aç," diyerek lafı değiştirdi. İsra, sakinleşen Miran'a gülümseyip müzik açtı. Yola devam ederken arkaya hafifçe dönerek Zehra'ya "Seni mahvedeceğim," bakışları atıp önüne döndü. Yolculuk, Mira'nın sakinleşmesiyle oldukça keyifli geçmişti. Yalnız bizim brilikte olduğumuzu öğrenince en çok Havin teyze sevinecek," diyerek Miran'a baktı. Yola bakarak cevap veren Miran, "Evet balım, çok sevinecek ama bana göz açtırmaz, yalnız evlenene kadar," dedi. İsra kıkırdayıp, "Sabret bakalım komutan, her şey senin için daha yeni başlıyor," deyip göz kırptı. İsra, Miran'a çektirecekti belli ki ama Miran da mavi ayıysa balını en kısa zamanda ikna ederdi evliliğe. Miran emindi çünkü bundan sonraki hayatını İsra ile geçirmeye kararlıydı. *** Eve geldiklerinde Havin teyze her zamanki gibi bahçeyle uğraşıyordu. Kafasını kaldırıp duran aracın tekerlek sesine yönünü çevirdi. İlk önce Miran indi, iki kızın da kapısını açıp inmelerini sağladı. İsra teşekkür edip inerken Zehra, "Centilmen valla, bizim enişte bu baldız tam benim kafadan bak, balım," diyerek kahkaha attı. Uzaktan onları izleyen Havin teyze, amacına ulaşmış komutan edasıyla, "Maşallah benim yavrularıma, nereden böyle? Siz ne ara birleştiniz? Ayrı ayrı gitmiştiniz halbuki," diyerek laf çarpmayı da ihmal etmedi. "Valla anacığım, kuşlar sevdiceğimi alıp tam kalbinin üzerine bıraktı. Düğün için gittik ama bak, el ele geri döndük," diyip sıkıca İsra'nın elini tuttu. İsra, Mira'nın koluna vurup, "Dakka bir gol bir! Miran, bir eve girseydik tek solukta özet geçtin ya, bir dursan mı komutanım" dedi. "Ne duracağım, balım? Koşmamız lazım, koşmamız!" Havin ana, ellerini yukarı kaldırıp, "Maşallah benim oğluma, işte böyle sahip çık aşkına, değil mi ama? Bu kızın beni zorluyor," diyip bir de şikayet etti. ** Biraz Havin Hanım'ın yanında durup sohbet ettikten sonra kızlar evlerine çıktılar. Miranda eşyalarını eve bırakıp, İsradan aldığı rent a car firmasının adresine aracı teslim edip dönecekti. Tabii sevgilisine asılan, hatta ileri gidip sözleriyle taciz eden sapık esnafa da dersini verecekti elbet. İsra, "Birlikte gidelim" dese de Miran hayır dedimi orda herkes duruyordu israda bunu bildiğinden itiraz etmemişti; "Bir şey yapıp başını derde sokma, sakın!" diye sıkı sıkı tembih etmişti.Miran isra'nın anlından öpüp merak etme balım aracı teslim edip geleceğim diyerek çıktı.Miran firmanın önüne geldiğinde, firma sahibi koşarak kapının önüne çıktı. Aracını biliyordu, puşt kızlar sanıp hızla koşar adım kapısını açtı aracın. İçinden iri mi iri cüssesi ile inen Miran'ı görünce derince yutkunup geri adımladı. *** Selam, puşt oğlu puştt. Pardon, ne demek istiyorsunuz beyefendi? Terbiyenizi takının. Ayrıca bu aracı ben size teslim etmedim. Prosedür gereği aracı teslim ettiğim bayan yok. Bu ne terbiyesizlik? Diyince Miran'da film koptu, adamı yakasından tuttuğu gibi aracın kaputuna yapıştırdı. Ulan sapık herif, sen her müşteriye asılıyor musun? Bu nasıl esnaflık? Abi, valla yanlış anlamış bayanlar. Ben sadece arabamı kiraladım, valla niyetim kötü değil. Onlar benim bacım. Yan taraftan sesleri duyan başka bir esnaf koşarark yanlarına gelmişti, "Ne oluyor Haydar, gene ne halt yedin?" diyerek Miran'ı adamın üstünden çekti. Miran yüzünü dönünce, "Komutanım, hayırdır? Gelen emlakçı Recep'ti. Ne yaptın Haydar oğlum, niye kızdırdın?"Komutanı, "Valla ben bir şey yapmadım. Recep abi o bir anda saldırdı." diyip sıyrılmaya çalıştı. "Hasbinallah!" çeken Miran, "Ulan puşt, sen kızlara asılırken taciz ederken iyiydi. Ulan gene mi Haydar, gene mi? Oğlum bu kaçınca daha kaç adamdan dayak yiyeceksin? Akıllanmadın mı lan sen?" diyince Miran, başka kadınlara da aynı muameleyi yaptığını duyduğu adamı yumruk yağmuruna tutmuştu. Çevreden gelen esnafla beş kişi zor almıştı Miran'ın elinden. Dayaktan bitap düşen adamın yüzü gözü dağılmıştı. Ulan bu yediğin son dayak, yarından tezi yok devredeceksin bu dükkanı. Senin gibi zihni pis mahluklar esnaflık yapmasın bu memlekette. Sinirle belediyedeki arkadaşını arayan Miran, "Sana verdiğim adresteki rent a car firmasının sicilini dök. Yamuk varsa ki eminim vardır, mühürle dükkanı." "Hemen atıştırıyorum komutan." diyip kapattı. *** Recep, Miran'ın eline su şişesi tutuşturup, "Sakin ol aslanım, tamam, biz de sıkılmıştık bu puşttan ama ekmekle oynamak yakışmaz sana. Abi, yamuk varsa bu ekmekle oynamak değil, vatana hizmet. Eğer bir yamuğu yoksa, attığım dayak onu adam eder, etmezse o zaman konuşuruz. Ve sen de bana bu herifi daha önce söylemediğin için kırgınım.Tesadüfen öğrenmesem, daha at koşturacaktı bu puşt. Aslanım, sen nasıl öğrendin? Orasını bir ara çay sohbetinde anlatırım artık Recep abi.Eyvallah aslanım." Polis arkadaşını arayıp durumu anlatan Miran, "Gerekeni yap kardeşim, iş sizde. Ben eve geçiyorum. Benlik bir şey olursa da ararsın," diyerek şakayla karışık, "Ulan sen dağıt, biz de toplayalım. Kışladaki askerin yok lan senin, karşında ne emir veriyorsun?" diyip güldü arkadaşı. "Devletin iç bekası sende, dış bekası bende aslanım. Senin görevin bu. Ben bana düşeni yapıp puştu ayağına getirdim, gerisini de sen hallediver bir zahmet. Tamam lan, tamam, demagoji yapma, hallediyorum şimdi ama olayın aslını dinlemek için bir ara bir çay içelim," diyerek kapattı. Basit bir olay gibi görünse de Miran için büyük bir olaydı. Kadına erkeğe fark etmeksizin haksızlığa kim uğramışsa, Miran kimmiş, neciymiş demeden müdahale ederdi. *** (Normal hayatta kadınlar bu gibi durumlarla çok karşılaşıyor ama kimse taşın altına elini koymuyor ne yazık ki taciz her yörede her bölgede ne yazık ki anlımaza sürülmüş Kara bir leke) *** İsra aracı bırakmaya giden Miran epeydir dönmediği için endişeliydi. Duşunu alıp Zehra ve kendisine kahve yapmıştı ama içi içini yiyordu. Sivilde olduğu için başına dert almasından korkuyordu aslında. Kahvesinden bir yudum alıp sehpaya koydu. Bir gözü dış kapıda, camdan sürekli kontrol ediyordu. Nihayet dış kapıda görünen Miran'la rahat bir nefes almıştı. Hızla balkona koşup "Miran, yukarı gel, kahve yaptım" diyerek nabız yoklamaktı amacı. "Geldim balım, aç kapıyı" diyerek ikişer ikişer çıktı merdivenleri. Kapıda bekleyen İsra, "Hoş geldin" diyip minik bir öpücük verip geri çekildi. Bu fırsatı kaçırmayan Miran da onu yanağından öpüp içeri girdi. Salonda kahve içen Zehra, "Hoş geldin Miran, ne yaptın, verdin mi ayarı?"Ay pardon, aracı ,verdim, baldız verdim" diyerek tekli koltuğa oturdu. Miran ayakta bekleyen İsra'ya "Ne diye ayakta duruyorsun balım, otursana" desede, İsra açıklama bekliyordu. Miran istifini bozmadan, "Ee akşam ne yapalım, yemeğe gidelim mi? Araçta bizimkiler de ama ararım, getirirler. Nereye götüreyim sizi?" diyerek lafı değiştiriyordu. *** Miran dedi, "Biraz sert, biraz tatlı tonda, efendim balım, söyle hatunum, anlatacak mısın artık? Çatladım burada, neyi anlatayım balım? Aracı teslim ettim, gerekli uyarıyı medeni bir şekilde yaptım. Medenice, emin misin? Aşk olsun balım, ben yabani miyim? Ah pardon, sen minnoştun tabi canım," diyerek gözlerini devirdi. İsra konu kapandı, "Aşkım," dedi, uzatmamasını umarak. "Aracı teslim ettim, geldim. Şimdi ne yapıyoruz, siz onu söyleyin. Valla ben çok enerjikim, enişte nereye dersen ben gelirim." Bunlar ne ara bu kadar enişte baldız moduna girdi, daha Miran'la sevgili olalı, dikkatinizi çekerim, sevgili olalı 24 saat bile olmamıştı. "Kızım, senin arkadaşının arkasında durman gerekiyor. Ne o, hemen enişte filan? Ortada fol yok, yumurta yok," diyerek pot kırmıştı. "Ortada hiç mi bir şey yok, İsra hanım?" diyerek alındığını belli etti. Miran, "Ya o açıdan demedim, özür dilerim." "Tamam balım anlıyorum ben seni merak etme, hadi yemek yiyelim, valla çok acıktım." Daha fazla zorlamayan , İsra, "Tamam o halde, kalk kız, işbirlikçi hazırlanalım. Ne enişte meraklısı çıktın başıma," diyerek üzerini giyinmeye gitti. *** Keyifli bir akşam geçiren üçlü, önce güzel bir yemek yiyip ardından eve dönmüşlerdi. Bahçede Havin hanımın demlediği çay sohbetinin ardından yarın iş başı yapacak olan Miran ve İsra, uyumak için evlerine çıktılar. Zehra, Havin hanımla biraz daha sohbet etmek için kalırken, önce Miran durdu dairesinin önünde, "İyi geceler balım," diyerek makas aldı. İsra'dan "İyi geceler komutanım," diyerek çıktı. İsra, Miran kadar açılamamıştı; henüz güzel kelimeler kullanmak istese de utanıyordu. İkilinin arkasından dedikoduya başlayan Zehra ve Havin Sultan, "Bunlar oldu ha! Havin teyze, valla pek güzel oldu. Ben daha ilk dakikadan yakıştırıp bağladım başlarını, haberleri yok," diyip kıkırdadı resmen koca kadın, helal kız sana! Valla bizim deli kızı ancak Miran yola getirir," laf aramızda "Bizim mavişi de bu bal kız yola getirir. Allah utandırmasın. Senin yok mu güzel kızım? Bir sevdiceğin?" diye sordu. Havin teyze, "Bulamadım gönlümün prensini. Ben bulayım sana şöyle aslan gibi bir prens, hem de boylu poslu," diyerek kıkırdadı. "Sahi mi kız? Valla olur, bak bizimkileri bağlamışsın, beni de bağla," diyip kahkaha attı. "Var biri, yeğenim, doktordur, özel bir hastanede gebe genç başhekim, yakışıklı beyefendi. Tanıştırayım mı seni onunla?" "Olur kız, seni mi kıracağım? Ama yarın dönüyorum, birkaç ay sonra geldiğimde sözüm olsun tamamdır," diyip ayaklandı. "Havin teyze, artık ben yatayım, kızım. Ezman amcan uyudu, ben de geç kalmayayım. İyi geceler teyzem, yarın görüşürüz." "İyi geceler güzel kızım." Zehra da hayallere daldı. Yoktu gönlüne göre bir eş Mardinli aklına geldi ama tam bir öküz dü kendisi olamazdı. "En iyisi uyumak," diyip o da çıktı İsra'nın yanına. Yarın yeni umutlar, yeni başlangıçlar vardı; belki de .. Kısa tatili bitmişti. Zehra'nın da arkadaşıyla çıktığı bu tatil çok iyi gelmişti. Dönüşte onu yoğun bir iş temposu onu bekliyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD