Yanlış anlama(+18)

1320 Words
İsradan... Kapı açıldığında ikinci şoku yaşamıştım; yarı çıplak, ayağı sargılı olan adam bana tip tip bakıyordu. "Ne var, hanımefendi, alacaklı gibi çalıyorsunuz kapıyı?" nedir derdiniz. Gece gece kafama dank eden bilgiyle bir adım geri çekildim; arkadan yarı çıplak bir kadın da bana bakıyordu. "Ben özür dilerim," dedim. Sesler duydum; kadın çığlıkları. O yüzden diyerek kekeledim. Adamın yüzüne bakamıyorum, resmen yanlış anlamıştım. Hay aksi, utanarak hızla arkamı döndüm. "Sorun değil, hanımefendi, sanırım bir yanlış anlaşılma olmuş," dedi. Tekrar bakma cesaretini gösteremedim. Yukarı çıkarken kadının sesini duydum: "Gel, mavi ayım, gel," diyince olduğum yere çakılı kalmıştım. Mavi ayı, yani bizim hayatımızı kurtaran ve yakında komutanım olarak başımıza gelecek olan adam mıydı? Sinirle eve girdim; lanet gitsin, bula bula tim komutanının evini bulmuştum. Üstelik en uygunsuz biçimde karşılaşmayı hiç ama hiç ummamıştım. Adama bak; ayağı sargılı, hasta adam. Şey etmektende geri durmuyordu, pis azgın. "Lan, sana ne dedim ya adam evliyse?" Ama Havin teyze bekar olduğunu söylemişti; kesin sevgilisiydi. Ben bu sesleri duyduysam, Havin teyze duymamışmıydı arkadaş. Gerçi evde yoktu. Offf, gereksiz bir sürü düşünce sarmıştı beynimi. Ben niye bu akşamı yaşadım ki? Hey Allahım, üstelik bu adamla sürekli çalışacak olmak iki katı canımı sıkmıştı. Aman her neyse, adamın evi, istediğini yapar sonuçta. Ve sivil, sanane kızım, sen önüne odaklan. Gereksiz bilgiler uykuda tutmamıştı; gereksiz sesler kesilmişti. En azından zorla uyumuştum. *** Sabah alarm sesiyle uyandım, yataktan zorlukla kalkıp elimi yüzümü yıkadım. Bir kahve yapıp üniformamı giyindim, kahvemi yapıp telefondan güncel haber sitelerini dolaştım. Askeri servis gelmek üzeredir diyerek dışarı çıktım. Havin teyze yine görünürde yoktu, meraklanmadım desem yalan olur. Ters bir durum mu var acaba diyerek Ezman amcayı aradım. "Alo, İsra kızım, buyur, bir şey mi oldu?" "Yok, Ezman amca, evde değilsiniz sanırım, merak ettim, iyi misiniz? Birine bir şey olmadı inşallah. Havin teyze de olmayınca merak ettim sizi." "Ah, benim güzel kızım, gelin doğum yaptı akşam üzeri, acil Antep'e geldik, meraklanmayasın, iyiyiz, oh şükür Rabbim sağlıkla büyütsün." Ezman amca selamlar diyerek kapattım. Servis de gelmişti. Araca bindiğimde Mardinli ve zıpkın da servisteydi. "Oo komutanım, siz de mi burda oturuyorsunuz?" dediler. "Evet," dedim, bilmezden gelerek. Akşamki manzara tekrar gözlerimin önüne gelince sinirlerim bozulmuştu. *** Mirandan.... Evde oturmaktan acayip sıkılmıştım. Görevimi, timimi özlemiştim. Ulan, ter kokusunu bile özler mi insan? Yan gelip yatmak bana göre değildi. Akşam üzeri Havin Teyze yine yemek getirmişti. Oğlum, biz birkaç gün yokuz, gelini doğuma almışlar, oğlanın yanına gideceğiz. Sen de evdesin, buralar sana emanet. Bir ihtiyacın olursa Recep'i ara, o sana getirir ihtiyaçlarını. Sağ ol anam, ben hallederim. Hayırlı olsun torunun, Allah analı babalı büyütsün. Sağ ol evladım, biz birazdan çıkacağız. Yeni kiracı da geldi az önce, evimiz size emanet. Tamam ana merak etme, iyi yolculuklar diyip içeri girdim. Havin anaların yokluğunu fırsata çevirmek benim işimdi. Uzun zamandır rahatlayamıyordum. Eh, sürekli erkekler arasında da iyice içimize kaçmıştık. Telefonu elime alıp Ayça'yı aradım, asla geri çevirmezdi beni. Ateşli hatundu vesselam, ara sıra boş kalabildiğimde takılırdık. İkimiz de bedenlerimizi doyurduğumuz için aramızda aşk sevgi yoktu, sadece beden ilişkimiz vardı. Ayça'yı aradım. "Alo mavi ayım, sen beni arar mıydın ya?" diyerek sitem etmeyi ihmal etmedi. "Uzatma güzelim, mecburen evdeyim, açım, doymam lazım." "Doyururuz yiğidim, 1 saate sendeyim, var mı istediğin yok, bekliyorum." diyerek kapattım telefonu. ** Ayça geldiğinde üzerimde sadece bir şort kalmıştı, tişörtü bile çıkarmıştım. Zaten ortalık fena halde yanıyordu, üzerine bir de benim yangınım fazlasıyla yüksekti. Kapıyı açmamla Ayça'nın boynuma sarılıp dudaklarıma yapışması bir oldu. Hızla kapıyı kapatıp duvardan duvara vuruşarak yatak odasını bulduk. Kucaklamam zordu çünkü ayağım alçıdaydı. Ayça'yı yatağa atıp hazır ola geçen aletimi tek hamlede ortaya çıkardım. İlk tur hızlı olsun, daha sonra yavaştan alırız güzelim dedim. Ben yolda seni düşünerek çoktan ıslandım. "Ayım benim" diyerek beni üzerine çekti, o da fazlasıyla ateşliydi. Hemen prezervatifi takıp içine girmem saniyelerimi almıştı. Uzun süredir seks yapmamamın acısını Ayça'dan çıkarmıştım ama o da halinden fazlasıyla memnundu. Çığlık ve iniltileri tüm odayı doldurmuştu. Ayağımdan dolayı çok hızlı olamasam da performansım azımsanamazdı. Kısa sürede boşaldım, hemen ardından boşalan Ayça da sırıtıyordu. "Azgın ayım, bu beni doyurmadı" diyerek ayağa kalktı. "Temizlenip geliyorum, yala beni asker" diye emir verip gitti. Ben de prezervatifi çıkarıp çöp kutusuna attım. Temizlenip gelen Ayça beni yatağa düşürüp üzerimde ters döndü. "Birlikte asker, bak yanıyor, görüyor musun?" diyerek kadınlığını gösterdi. Ben de bu arzusunu yerine zevkle getirdim. İniltiler ve çığlıklar odayı tam gaz dolduruyordu. Ayça da aletini ağzınaköklemiş yalıyordu. Oral seksin dibini yaşıyordum. *** Derken kapı sesi tüm ahengi bozmuştu. "Kim bu gece, gece amına koyayım," dedim. Açmaya yeltenmemiştim ama zil susmamış, kapı yumruklanıyordu. Ayça, "Bence aç, belli ki önemli," diyerek kalktı. Üzerimden tüm şevkim, tüm arzum yerle bir olmuştu. Altıma şortumu geçirip kapıyı açtım ama "Bir kadını bekliyorum," desem yalan olurdu. "Ne var hanımefendi, derdiniz ne? Gece gece alacaklı gibi çalıyorsunuz kapıyı," dedim. Çekinerek bir adım geriledi. Ayça da o sırada yanıma gelmişti, ses çıkarmamış, karşımdaki kadına bakıyordu. "Ben özür dilerim, sesleri, çığlıkları duyunca birine bir şey oluyor zannettim," diyerek hızla arkasını döndü. " sorun değil hanımefendi, sanırım yanlış anlaşılma olmuş," diyerek açıklama gereği duydum. O da merdivenleri çıkmıştı, sanırım yeni kiracı kadındı. "Ayça gel, mavi ayım gel," diyerek beni içeri çekiştirdi. Tüm heves uçup gitmiş, yerini biraz utangaçlığa bırakmıştı. " Kıza da rezil olduk, iyi mi? Ulan bu kadar çığlık atacak ne vardı?" dedim sinirle Ayça'ya dönüp. "Atırana sormak lazım, koçum. Sen de bu kadar iyi sevişme, biz de çığlık atmayalım. Hem bu kadar niye taktın, sanki sürekli görüşeceksin. Arada denk gelirsen gelirsin, takma fazla koçum. Neyse, ben duş alıp yatıyorum." "Yok kızım, sen git, ben yanımda biri varken uyuyamam. Ne çeşit bir manyaksın, aynı yatakta sikiyorsun ama o ayrı, uyumak ayrı. Aman, seninle uğraşamam. Miran, bu ara fazla odunlaşmışsın, dağlarda kala kala iyice kütükleşmişsin." Ben gidiyorum diyerek hızla hazırlanıp çıktı. Kıza bak, bi güzel lafları geçirip gitmişti. "Ulan inşallah bu kız Havin teyzeye bir şeyler anlatmaz, rezil oluruz be." Gidip duş alıp çarşafı değiştirdim. Yatağa uzanıp utançla giden kızı düşündüm. "Ayıp oldu be kıza, rezil olduk iyi mi? Umarım bir daha karşılaşmayız. Allah'tan ayda yılda bir geliyordum eve, yoksa her karşılaştığımızda yüzüne zor bakardım. Ben kızın birkaç güne alçı çıkar, ben de kışlama timime kavuşurdum." *** 20 günün sonunda nihayet alçıdan kurtulmuştu, yanıklar neredeyse kaybolmuştu. Sonunda görevime başlayabilecektim, yarın konvoy yola çıkacaktı. Eve gidip hazırlandım. 20 gündür Allah'tan yukarıdaki kızla karşılaşmamıştım. Havin teyzeler de henüz gelmemişti. Kız ya gece çalışıyordu ya da ben hiç denk gelmemiştim. Hiç ses seda yoktu, aman benim için daha iyiydi, görüp utanmam gerekmiyordu en azından. Sabah kamuflajlarımı giyip askeri aracı bekledim. Timden ses seda yoktu. En son Şirin Baba aramış, "Sahaya çıkacağız komutanım, bir hafta yokuz," demişti. O günden bu yana tam 6 gün geçmişti. Zırhlıya bindiğimde derin bir nefes çektim. Yanımdaki asker, "Özlemişsinizdir komutanım," dedi. "Evet, sorma, bu aracın tozunu bile özledim," dedim. Sonunda karargaha giriş yapmıştık. Alay komutanı Kenan Albay, konvoy aracını bekliyordu. Yanına gidip selam verdim. "Hoş geldin Miran, gelmiş geçmiş olsun aslanım," dedi. "Sağ olun komutanım, çok şükür, bitti. Tim geldi mi?" "Henüz gelmediler. Gel, biz bir çay içelim," dedi. "Yusuf, iki çay getir oğlum," diyerek Erbaş askere seslendi. "Emredersiniz komutanım," diyerek gitti. Yusuf, çok geçmeden iki çayla geldi. Çayları yudumlarken timin zırhlısı karargaha giriş yaptı. Zafer timi, tüm ihtişamıyla araçtan iniş yaparken gözlerim genç komutanı arıyordu. Beni gören tim hızla yanıma geldi. "Hoş geldiniz komutanım," dedi. Her biri ayrı ayrı kucaklaştık. Arkadan gelen sesle geri döndüm. "Sonunda tanışabileceğiz komutanım," dedi. "Namı diyar Mavi Ayı," diyerek genç komutana baktım. Da bakmaz olaydım, ahanda bu kız oydu, yeminle. Üstelik emrimde çalışacak olan diğer komutandı. İyice yaklaşarak elini uzattı. "Memnun oldum yüzbaşım," dedi. Ben kısa çaplı şokun ardından elini sıkıp, "Memnun oldum," Teğmenin Miran Akyüz, "Komutanım, aynı apartmanda oturuyorsunuz. Nasıl bunca zaman tanışmadınız, hayret," diyerek araya girdi. Zıpkına ters bir bakış attı. "İsra denk gelmedik demek ki," dedi. "Her neyse, müsadenizle ben dinlemeye çekiliyorum komutanım," dedi. Kenan Albay'a dönerek, "Müsade senin," dedi. O da içtenlikle. ** İsra teğmen uzaklaşırken ben hangi yerin dibine girsem diye bakınıyordum. Ayça'nın "mavi ayım" dediğini de duymuştu. Laf çarpmasıda cabası, ayvayı yedim. Oğlum Miran, umarım bu hatanı kullanmazdı bu yeni yetme komutan...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD