Gizli görev

1534 Words
İsradan... Taksiye atlayıp soluğu evde almıştım. Kendimde sevdiğim bir özelliğim de olayları çok çabuk geride bırakmam. Yıllardır bunun için çok uğraştım; içimde geriye atmayı bırakmazsan geleceğe adım atamazsın. Ben de o bardan çıktığımda daha açılmadan kapatmıştım. Miran defterini. Kendimi duşa atıp güzelce yıkandım, daha sonra güzelce kurulanıp pijamalarımı giyip yatağıma uzandım. "Uyumalısın İsra, sakın aklına bir şey getirme, beyninin düşünmesine izin verme" diyerek kapattım gözlerimi. Pek mümkün oldu mu? Elbette hayır. *** Sabah alarm sesiyle uyanıp önce kendime kahve ödülümü verip iş için hazırlandım. Bu hafta sınıra gidip gitmeyeceğim henüz kesinlik kazanmamıştı. Hazırlanıp aşağı indim, askeri aracın gelmesine az kalmıştı. Aracı beklerken Miran Yüzbaşı da gelmişti. "Günaydın İsra," ben dün akşam için derken elimi kaldırıp susturdum. "Komutanım, sizin özel hayatınız ve lütfen bana açıklama yapmayın," dedim ve kurtarıcım askeri araç yanımıza durmuştu. Araca binip genel bir baş selamı verip boş yere geçip oturdum. Dedim ya, geriye atıp önüme bakmak benim prensibimdi. ** Alaya giriş yapan araçtan inip alaydaki odama geçtim. Yarım kalan dosyaları düzenleyip sınırdaki hedef noktaları incelemeye koyuldum. Gözümüzden kaçan kör noktalar, olası bir kaçak ve saldırı durumunu kolaylaştırırdı. Dosyaların arasında ne kadar zaman geçirdiğimi bilmiyorum; Elif'in geldiğini hissetmeyecek kadar dalmıştım işe. "Komutanım, Miran yüzbaşı sizi çağırıyor," dedi. Pes bir nefes verip, "Tamam Elif, sen gidebilirsin," dedim. Umarım işle ilgili olur; Miran yüzbaşı, yoksa gerçekten elimde kalabilirdi. ** Miran yüzbaşının odasının önüne geldiğimde derin bir nefes alıp kapıyı tıklattım. "Gel" diyen sesin ardından içeri girdim. "Buyurun komutanım, beni çağırmışsınız." "İsra, lütfen otur." "Komutanım, düzenlemem gereken birçok dosya var. Konuya direkt girerseniz memnun olurum." "İsra, konu iş değil, lütfen..." Komutanım dedim dişlerimi sıkarak. "İşle ilgili değilse beni ilgilendiren başka hiçbir konu yoktur." "Müsaadenizle" diyerek konuşmasına ya da emir vermesine fırsat vermedim. Artık konuşulması gereken hiçbir şey yoktu. Odadan hızlı bir çıkış yapıp geri dosyalarıma döndüm. Öğle yemeği saati geldiğinde yemekhaneye inip güzelce karnımı doyurdum. Öğrendiğim bir şey daha varsa, gereksiz samimiyet insanı yıpratıyordu; resmiyet iyiydi. Arkadaş, kahvemi alıp güneşin o yararylı ışınlarından faydalanmak için bahçeye çıktım. Kamelyaya oturup anneciğimi aradım. Onun sesi en büyük huzurdu bana. İkinci çalışta açtı. *** Kuzumm, nasılsın? Sen pek bu saatte aramazdın. Bir sorun yok değil mi, bebeğim? Pinpirikli kraliçem, yok bir şey. Öğle molası, dayım ve merkezdeyim. Elim boş olunca arayıp sesini duymak istedim. Oy, kurban olurum ben sana. Bana da senin sesini duymak nasıl iyi geldi. Ee, ne var ne yok? Annem nasılsın, dayımlar nasıl? Var mı bir sıkıntı? Senin hasretinden başka bir sıkıntım yok, bal kuzum. Aman olmasın. Annem, ben iyiyim, merak etme ama sen de iyi ol. İlk büyük iznimde yanındayım ama sen çok özlediysen gelebilirsin tabii. Geleceğim zaten, kuzum ama az işim var. Teyzenlerle bir Karadeniz turu yapacağız. Söz verdim, çok da ısrar edince kıramadım ama ondan sonra ilk işim yanına gelmek, yavrum. Oh, gez tabii, iyi yapmışsın. Teyzemlerle, gezin tozun, yaşayın hayatınızı. Ben sevinirim senin adına, nasılsa gelirsin yanıma, acelesi yok kraliçem. Tamam kuzum, sen neler yaptın? Aynı annem, iş güç sanırım. Sınıra bu hafta gitmeyeceğiz, şimdilik merkezdeyim. Evde olmak iyi hissettiriyor, hele ev sahibim Havin teyze çok tonton, sevecen bir kadın. Resmen özel aşçım oldu, kadın sabah akşam doyurmadan bırakmıyor. Allah razı olsun ondan, ne güzel yüreği varmış öyle gerçekten. Annem, bir görsen işten dönünce kapıya resmen pusu kuruyor. Aç olan kimse olmaz onun yanında. Yemekleri de senden güzel olmasın, çok harika. Oh maşallah yavrum, ne güzel insanlar çıkmış karşına. Evet öyle, annem. Neyse kraliçem, ben şimdi kapatıyorum, kahvemde molamda bitti. İşimin başına döneyim. Tamam kuzum, sen boş bırakma yine de beni. Fırsat buldukça sesinden mahrum etme, güzel yavrum. Tamam annem, bırakmam. Annemle telefonu kapatıp işime geri döndüm. *** Bu hafta resmen zaman durmuş, akmıyordu. 3 gündür Miran yüzbaşı her gün yanına çağırıyor ama ben işle ilgili değilse "işle ilgili değil se" diyip resmen kaçıyordum, dinlemek istemiyordum. Arkadaş, daha neyi zorluyordu bu yüzbaşı kişisi... Bugün yine huzuruna çağırdı paşamız. Kapıyı tıklatıp gong sesi duyar gibi gel sesini duyunca girdim. Bu kez o konuşmadan işle ilgili değilse "hiç yorulmayın komutanım" diyecekken asker görev emri geldi, "sınıra gidiyoruz, ekibi topla" dedi sert bir tonda. Hiç bozuntuya vermeden "emredersiniz komutanım" diyerek çıktım odadan. "Bunlarla gel yüzbaşısı" dedim. Ekibi hızla organize edip zırhlı araçlara biniş yaptık. "Görev nedir komutanım?" derken silahımın mermilerini diziyordum. Sınırda yine hareketlilik var, bakalım yine hangi örgütün kaşıntısı tuttu" dedi yüzbaşı. "Bizde kaşırız komutanım" diyerek atıldı Mardinli. Dudağında hafif bir kıpırtıyla gülümseyip "aynen öyle Mardinli" diyerek tasdikledi. ** Suriye sınırına yakın vadide konumlanıp beklemeye başladık. Ben de yerimi bulup açımı ayarladım, silahın dürbünüyle etrafı kolaçan etmeye başladım. Melike komuta başında gece SİHA'larıyla sınır ihlali yapmadan tarama yapıyordu. Silahın dürbününden bir aracın sınır çizgisi bölgesine yaklaştığını gördüm. Araç arkası kapalı pikap tarzındaydı, sınırı geçip durdu, hareket etmiyordu. Kulaklıkla bilgi geçtim: "Komutanım, araç durdu. Araçta şoför yok, şu an boş." "Zıpkında evet, komutanım, aracın şoförü yok, kumandalı sistemle uzaktan kontrol ediyorlar," dedi yüzbaşı. "Burnuma pis kokular geliyor," derken büyük bir patlama oldu. Biz "Ne oluyor?" demeye kalmadan araç patlamıştı. Hemen kontrol ettiğimde araçtan resmen et parçaları etrafa dağılıyordu. "Komutanım, aracın arkasında sanırım insan vardı, etrafa et parçaları sıçrıyor." "Kahretsin," dedi yüzbaşı. Ne olduğunu çözmüştü sanırım ama o aracın arkasında kaç insanın resmen telef olduğunu ve en önemlisi kimlerin kurban gittiğini bilmiyorduk. O patlamadan sonra yüzbaşı, "Albaya ulaşıp komutanım, canlı insan patlattılar," dedi. Kenan albay ne dedi bilmiyorum ama yüzbaşı, "Emredersiniz komutanım," diyerek "Toplanın, geri dönüyoruz," dedi. Burnuma feci halde pis kokular geliyordu, umarım yanılırım diyerek toparlandım. *** Karargaha dönüp toplantı odasında toplandık. Kenan Albay da hemen yerini almıştı. "Komutanım, çok pis tuzak kurdular," dedi yüzbaşı. "Bunun altından çok pis olaylar çıkacak. İnsanları muhtemelen diri diri patlattılar. Üstelik sınırı geçirip yaptılar bunu, bizim koruduğumuz bölgeye sızıp yaptılar." "Sakin ol Miran," dedi komutanım. "Bunu nasıl açıklayacağız? Sihanın gözetleyip , askerin koruduğu bölgede yaptılar. 'Siz korumayamadınız, sizin kontrolünüzdeydi,' diyip bastıracaklar. Bunu yapan örgütü ortaya bulup çıkartamazsak, bu sınır korumayı teslim etmeye kadar gider. Bu da dış güçlerin sınırlarımızı ihlal etmesine yol açar. İş büyür. Planın ne, yüzbaşı?" "Derin devleti devreye sokup, örgütün planının başarısız olduğunu duyuracağız, komutanım. Daha sonra bunu yapan örgütün başının kellesini alıp önlerine atacağız. Suçlarını kabul etmemek için yaptıkları planı örtbas edecekler." "Asıl soru, hangi örgüt? Aracı ve cesetleri gizliden incelemeye alacağız. Hangi patlayıcıyı kullandıklarını bulup o yönden devam edeceğiz. Kabul edilir plan, yüzbaşı. Aferin, hemen hallediyorum. Aracın ilk incelemesi sizde. Sınırda arama emri çıkarıp aracı patlama bölgesini abluka altına aldırıyorum. İnceleme için 4 kişilik ekip oluştur. Fazla kalabalık dikkat çeker, normal kontrol gibi görünecek ama siz inceleme yapacaksınız." "Emredersiniz, komutanım." Kenan Albay çıktıktan sonra yüzbaşı Zıpkın, "İsra, Mardinli ve bombacı, inceleme için hazırlanın," dedi. Hemen ayaklanıp hazırlıklara başladık. Çok geçmeden bölgeye geri gelip yanan aracı incelemeye başladık. Ölülerin tespiti için ayrı ekip incelemeyi ayrı yapacaktı ama bizim önceliğimiz olayın hangi örgüte bağlı olduğunu bulmaktı. Tabii ki süreç gizli olacağı için iki kat dikkat ve özen istiyordu. *** Yaklaşık 12 saatlik incelemenin ardından titiz ve gizli bir çalışma yürütmüştük. Dışarıdan baktığınızda sınır kontrolü derdiniz ama biz resmen olay yeri inceleme işlemi yürütüyorduk. İnceleme sonucu örgütün İsrail'e bağlı terör örgütü olduğu tespit edildi. Amaçları Türkiye'nin Suriye sınırını ele geçirip Türk askerini sınırdan uzaklaştırmaktı. Tabii Türk askerini savaşarak yenemeyeceklerini çok iyi biliyorlardı. Oyunlara başvurmak aslında savaş ihlaliydi. Eskiden düşman bile mertçe savaşırdı ama artık savaşlar stratejik ve teknolojikti. Bizim hedefimiz de oyunlarını onlara çevirmekti. ** Komuta merkezinde toplanmıştık yine. Her geçen saat, hatta dakika bile bizim için önemliydi. Kenan Albay ve yüzbaşı geldiğinde, yüzbaşının elinde dosyalar vardı. Hemen konuya giriyorum, komutanım. Malum, hedefimizi bulduk. Örgütün aslında topu tüfeği, silahı yok; tek bir savunması var: patlayıcı ve bombalar. Onu da genelde ortalığı karıştırmak, ülkeler arası krize yol açmak için kullanıyor. İsrail hükümeti örgütü ne kadar reddetse de, aslında bal gibi de destekliyor. Ama bu kanıtlanıyor mu? Elbette hayır. Teröristlerin yaptığı hamle Türkiye'yi zora sokacaktı. Masum insanları sınırda patlattılar denecek ve sınır güvenliği Türk Ordusundan alınsın denecekti. Sınır bizimdi; fakat kurdukları plan çok çok farklı planlara eşlik edecekti. *** Planımız şu diyerek söze başladı Kenan Albay. Örgütün başı olan Dover Maler isimli iş adamı, aynı zamanda terör örgütünün baş yetkilisidir. Elbette görünen kimliği iş adamı olmasıdır. Edinilen bilgilere göre Dover yarın tatil için Dubai'de olacak. Sizin işiniz bu tatili bizim lehimize çevirmek, komutanım. Peki, biz bu Dover'i nasıl alt edeceğiz, planımız ne? diyerek merakını beyan etti Mardinli Kenan Albay. Sert bir bakış atarak sözlerine devam etti: "Adamın en büyük zafı kadınlar, ama tabii karısının bu durumdan haberi olduğunu zannetmiyorum. Karısı da ülkenin parlamenter sisteminin önemli üyelerinden birinin kızı. Göreviniz, özellikle senin, İsra." diyerek bana döndü. "Bu konuda sana çok iş düşecek. Biraz görevinin dışına çıkacaksın ama eğer yapamam dersen anlarım. Bu oldukça zor ve ahlak sınırlarını zorlayacak bir görev." "Olmaz komutanım," diyen Miran yüzbaşıya döndü. "Tüm başlar sana ne oluyor, yüzbaşım?" dedi Kenan Albay, öksürerek. "Yanlış anladınız komutanım. Demek istediğim, İsra Teğmen henüz çok toy ve gizli göreve henüz hiç çıkmadı, o yüzden dedim." Kaşlarımı olabildiğince çatarken, benim adıma karar vermesi sinirlerimi zıplatmıştı. O kim oluyor da benim yerime karar veriyordu? Evet, komutanımdı. Lakin bana görev için soru soran onun da üstü Kenan Albay'dı. "Ben yaparım bu işi, komutanım. Yüzbaşının düşüncesinin aksine iki yıl askeri istihbaratta görev aldım, gizli göreve de katıldım. Tabii her şey gizlilik içindeydi. İlk görev yerim burası olabilir ama toy değilim, yapabilirim. Vatan için gerekirse yoldan çıkmaktanda çekinmem." Yüzbaşının suratı bildiğin morarmıştı. Sinirden daha çok morartırdım da ben seni, yüzbaşı ama zerre umrumda değilsin...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD