Evlilik teklifi 💕

1522 Words
Zehra ve Aram'ın gelmesiyle Tufan abi masayı donatmıştı. "Hoş geldin kara kız, sen de mi sevgili yaptın?" dedi. Zehra, "Yok, Tufan amca, arkadaşız biz sadece," diyerek açıklama yaptı. Aram, "arkadaşız" kelimesine sanki bozulmuştu ama gereken adımı atmamıştı. Kız da haklıydı, sadece arkadaşça takılmışlardı. "Peki, madem öyleyse size afiyet olsun, bir şey isterseniz seslenin," diyerek uzaklaştı. Aramın bozulduğunu fark eden Miran, "Elini çabuk tut aslanım," diyerek fısıldadı. İsra, annesiyle geçen tanışmayı Zehra'ya özetlerken, "Sizde durumlar ne kız?" diyerek oda arkadaşına fısıldadı. Zehra, "Harbiden arkadaşça sohbet edip kahve içtik. Gerisi için zaman gerekiyor, güzelim. Uzaktan nasıl olur onu da bilmiyorum, emin olamıyorum İsra. Hem karşıdan da böyle bir atak yok ki, birkaç imasını yakaladım ama ilerisi yok. Neyse, boşver, zamanla anlarız." Aram da aynı duyguları yaşıyordu aslında, aradaki mesafe onu da korkutuyordu. "En iyisi biraz daha tanımak," diyip düşüncelerinden sıyrıldı. Yemekler yenildi, güzel sohbet eşliğinde gece tamamlandı. İsra bu gece Zehra'da kalacaktı. "Sen bizi ordu evine at, baldız. Sabah İsra'yı alıp taksiyle geçeriz havaalanına. Evim küçük sayılmaz, isterseniz bende kalın," diyerek teklif sundu. Zehra, "Yok baldız, rahatsızlık vermeyelim ama sabah yetişmek zor olabilir. Benim evle ordu evi ters istikamette, hem taksiyle uğraştırmam sizi. Ben bırakır, oradan geçerim," dedi. "Eh, peki, kırmayalım o zaman seni," dedi Miran, birlikte Zehra'ya geçtiler. *** Miran ve Aram için misafir odasını hazırladı. İsra, Zehra'nın odasında kalacaktı. "Birer gece kahvesi içer miyiz, millet?" dedi Zehra. "Zahmet olmasın," dedi Aram. "Olmaz, valla ben çok yorgunum, millet. İzninizle uyumak istiyorum," dedi İsra. "Valla ben de aynı durumdayım, siz için," dedi Miran, Aram'a göz kırparak. Miran ve İsra odalarına geçerken Aram ve Zehra kahve içmek için mutfağa geçti. "Türk mü, Nescafe mi içersin? Fark etmez, hangisi kolayına gelirse." "O zaman Nescafe yapıyorum, az şekerli ve sütlü. Tamam, ondan olsun," dedi Aram sırıtarak. Kahveleri hazırlayıp masaya oturan Zehra, Aram'ın da düşünceli olduğunu görüyordu. Kahvesinden bir yudum çekip, "Ne düşünüyorsun? Yemekten sonra sessizleştin," dedi. Zehra, "Ben düz bir adamın lafı dolandırmayı pek sevmem. Yanlış düşünmüyorsam aramızda bariz bir çekim var, en azından benim sana karşı. Ama aradaki mesafe düşündürüyor beni," dedi. "Aslında aynı duyguları paylaşıyoruz, Aram. Evet, benim de sana karşı bir çekimim var. Bir diğer sorun ise benim güven problemim var ve en son ilişkimden büyük yaralarla çıktım. Birine güvenmeyi, onun sevgi limanında durulmaya ihtiyacım var. Bunun farkındayım, senin hakkında da pek bir şey bilmiyorum. Bence biz zamana bırakalım ve birbirimizi tanıyalım, olmaz mı?" dedi tebessüm ederek. Aram, aldığı cevaptan memnun bir şekilde, "Olur, kara kız. Kim bilir, sevgi limanında dinlenmeyi birlikte öğreniriz," dedi. Zehra da, "Kim bilir," derken içinde umutlar yeşermişti. "O zaman fırsat buldukça kapını çalabilir miyim, kara kız? İzin var mı?" "Elbette, Mardinli. Ben de çalarım, belki." "Çal, tabii. O kapıyı açmayanın..." Zehra kahkasına engel olamadı. Kahvelerini içip, onlar da uykunun kollarına bırakıldılar kendilerini. *** Diyarbakır'a indiklerinde direkt iş yerine giden ekip, Ankara operasyonunun tamamlanmasının üzerinden geçip işlerine döndüler. Bu arada tüm tim ve alay, İsra ve Miran'ın sevgili olduğunu duymuştu. Kızlarla öğle arasına çıkan İsra, Melike ve Elif'in sorularına yanıt veriyordu. "Komutanım, bizden sakladınız, aşk olsun," dedi Melike. "Valla ben taaa Dubai'de anlamıştım Miran yüzbaşının sizden hoşlandığını dedi Elif.Kızlar, inanın her şey ani gelişti. Yanlış anlaşılmalar olmaması için ben biraz gizli tutmak istedim ama işte saklayacak bi durum da yok şu saatten sonra. Durumun gerçekten sizlerle alakası yok, lütfen bana gönül koymayın." İçim rahatladı, komutanım. "Biz de Ayça yüzünden bize anlatmadığınızı düşündük." İsra, Ayça'nın adını duyunca gerilmişti. "Ayça ne alaka?" dedi, hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi. "Ya yok," diyerek lafı çevirdi Melike. İsra, kaşlarını çatıp "Melike, Ayça ne alaka?" diyerek biraz sert çıktı. Melike ile Elif bakışıp, "Ya komutanım, biz Ayça'dan farklı bir şey duyduk, komutanla ilişkisi olduğunu ama sizi görünce onu bıraktığını söyledi," dediler. "Yani siz ikisinin ilişkisini biliyor musunuz ve aralarına girmişsiniz gibi konuştu." Gözleri şaşkınlıkla büyüyen İsra, kızların gözünde düştüğü durumdan nefret etti. "Kızlar, gözünüzde beni nereye koydunuz bilmiyorum ama ben asla böyle bir şey yapmadım. Miran yüzbaşıyla ilk karşılaşmamız biraz tuhaf oldu. Biz ilişkiye başladığımızda Miran ile Ayça arasında hiçbir bağ yoktu. Bu kadarını bilmeniz yeterli. Ayrıca beni tanımayan bir kızdan beni dinleyip yargılamanıza da kırıldım." Melike mahcup bir şekilde, "Komutanım, yanlış anladınız. Bize anlatma şekli zaten tuhaftı," dedi. "Ben de ne alaka hesabı biraz araştırdım, belki haddim değildi ama Miran komutanla birkaç kez birlikte olmuş. Onun dışında zaten afedersiniz, kaşarın teki, Diyarbakır'da yatıp kalkmadığı adam kalmamış. Bunu öğrendiğimde Miran yüzbaşının başını derde sokmak istediğini anladım. Sizden yana hiç şüphe duymadım ama bilmenizi istedim." *** Bana güvendiğiniz için teşekkür ederim Melike, rica ederim komutanım. Siz mutluluğu hak ediyorsunuz ve laf aramızda çok yakışıyorsunuz. Darısı başımıza, belki de çok uzakta değildir, diyerek göz kırptı İsra. "Bir şey mi biliyorsunuz komutanım? Fazla gözünü kapatma Melike, etrafına dikkatli bak," diyerek dizine vurdu. Elif keyifle gülerken pek gözü kapalı. "Bunun da komutanım," dedi. "Elif, sen kendine bak, yalnız kuruyup gideceksin. Aman, ben halimden memnunum, erkek milleti benden uzak olsun." "Büyük konuşma elifcim," dedi İsra. "Bir zamanlar ben de senin gibi düşünüyordum, bak şimdi bir mavi ayıya kaptırdım gönlümü." Kızların keyifli kahkahaları Miran'ın dikkatini çekmişti. Sevgiyle İsra'yı izleyen Miran, evlilik teklifi için starta çoktan basmıştı. Akşam iş çıkışı arkadaşı olan kuyumcudan güzel bir yüzük siparişi vermişti. İsra'ya en çok sevdiği sahada teklif edecekti. *** Akşam iş çıkışı İsra'ya mesaj atıp eve gitmesini söyledi. Aşkım, benim işim uzadı, komutanla bir görüşmem var. Sen askeri araçla geçer misin? Tamam aşkım, ben geçiyorum. Yemeğe bekleyeyim mi seni? dedi, birlikte yemeyi umarak. Hayır balım, sen ye, işim uzar belki. İsra, bu aniden çıkan görüşmeye pek anlam veremese de, "Tamam canım" diyip askeri araçla eve geçti. Duşunu alıp kendine makarna salatası yapan İsra, karnını da doyurup televizyon karşısına geçti. Saat epey ilerlemişti. Miran'ı merak etse de, belki komutanla olduğu için arayamamıştı. "Sabah görüşürüz artık" diyerek yatmaya hazırlandığı sırada telefonu çaldı. "Aram, komutanım, acil görev çıktı, hazırlanın, sizi almaya geliyoruz." "Tamam Aram, 5 dakikaya aşağıda olurum." Hızla kamuflajlarını giyip hazırlanan İsra hemen aşağı inmişti. Askeri araç kapıda bekliyordu. Ne kadar da hızlı geldiklerini düşünen İsra, "Demek ki yolda aradı" diyerek araca bindi. "Komutanım, direkt araziye çıkıyoruz." "İyi de, teçhizat rapor toplantısı yapmadık." "Aram, gerekli hazırlıklar yapıldı komutanım." İsra şaşırsa da, "Demek ki acil" diyerek silahını ayarladı. Ağaçlık bir bölgeye geldiklerinde İsra yine şaşırmıştı. "Aram, arazi nerede, burası ormanlık?" "Komutanım, iki terörist ormanlık alana saklanmış, onları yakalayacağız." "İki teröristi yakalayamadınız mı? Aram, çaylak mısınız acaba?" diyerek dalga geçti. Durum giderek tuhaf bir hal alıyordu. Ormanlık alana inip karanlıkta boş bir alana geldiler. Anında ortadan kaybolan Aram'ı arayan İsra, bir anda ışıkların açılmasıyla anlık refleksle silahını çekti. Karşısında tüm heybetiyle tam teçhizat hazır olan Miran'ı görünce silahını indirip etrafa bakındı. "Miran, neler oluyor?" derken önünde diz çöken Miran'a şaşkınlıkla bakıp, "Ömür boyu benimle her türlü görevde, her türlü mutlulukta, her türlü hüzünde birlikte yürümeye var mısın balım? Benimle evlenir misin?" diyerek ışıklı, oldukça şık bir kutudan yüzüğü gösterdi. İsra'nın gözleri yaşardı, heyecandan dili tutulan İsra cevap vermeyi akıl edememişti. Arkadan Aram, "Evet de komutanım, yüzbaşım, kimse önünde diz çökmedi yahu!" diyerek araya girdi. *** Seninle her şeye varım ben komutanım, evet seninle evlenirim mavi ayım. Allah beee diyerek kucağına alıp çeviren Miran, konfeti havada uçarken İsra’yı yere indirip yüzüğü parmağına taktı. Alkışlar yükselirken, İsra’nın yanaklarını avuçlarının arasına alıp, "Seni çok seviyorum ve karım olduğun günü iple çekiyorum balım," diyerek kimseyi umursamadan minik bir buse bıraktı dudaklarına. Tüm tim ikiliyi tebrik edip İsra ve Miran’ı yalnız bıraktılar. Miran, ormanlık alandaki küçük kulübeyi ışıklarla süslemiş, oldukça romantik bir masa hazırlamıştı. "Gel balım," diyerek İsra’yı elinden tutup kulübeye götürdü. "Yemek yedim mi?" diye sordu İsra’ya. "Aslında yedim ama makarnayla pek doyduğum söylenemez," dedi tebessüm ederek. "Tahmin ettim balım, gel bakalım," diyerek sandalyeyi çekip oturttu İsra’yı. O da yemekleri servis edip oturdu. "Ne ara hazırladın bu kadar şeyi?" "Çocuklar yardım etti balım, daha fazla bekleyemedim. Malum, Seyhan Sultanı’ndan da iznini aldım. Beni bundan sonra asla tutamazsın." İsra kıkırdarken, "Her şey çok güzel, teşekkür ederim aşkım, çok mutlu ettin beni ama timdekilerin diline düşeceksin. Umarım bundan rahatsız olmazsın. Halt etmişler, aşık olsun da gelsinler yanıma," diyerek gülümsedi. O çok sevdiği çenesindeki gamzesine uzanıp, "Seni çok seviyorum mavişim, beni sakın yanıltma olur mu?" dedi. "Asla balım, asla. Bu can bu nedenden gitmediği sürece sevgim de aşkım da bitmeyecek, biliyorum ama duymakta hoşuma gidiyor..." Romantik bir akşamın ardından eve gelen ikili, İsra’nın kapısında kalmıştı. "Hadi git artık, yoruldun. Sabah mesai var, yatıp dinlen," dedi. "Yakında sensiz uyumayacağım, çok da uzakta değiliz aslında," dedi İsra muzip bir tavırla. "Bir bilsen o duvarlar bana nasıl uzak." İsra kızarırken, "Bir iyi geceler öpücüğü alabilir miyim balım, acaba?" "Alabilirsin," dedi yanağını uzatarak.Miran’ın yüzünü buruşturup, "Bu kadarcık mı? İsra, çok arsız olmaya başladın yüzbaşım," dedi. Belinden tutup kendine çeken Miran, "Henüz arsızlığımı görmedin balım, gördükten sonra konuşalım," diyerek bu kez izin almadan yumuldu. Dudaklarına kısa bir an nefessiz kalan İsra, bu öpüşmenin hiç iyi yerlere gitmeyeceğini bilinciyle kendini geri çekti. "Az daha sabret, komutanım," diyerek Mira'nın dudaklarına hızlıca öpücük kondurup eve girdi. Mira, kafasını sallayıp, "Kaç bakalım balım, nikahı bastığımda seni elimden kim alacak?" diyerek hafif ıslıkla aşağı indi. Kapının arkasında kalbinin gümbürtüsünü susturmayan İsra çok mutluydu. Mira'nın arsızlığı da hoşuna gitmiyor değildi. Belki çoğu şeyde toydu ama ilklerinin hepsini eşi olacak adama saklamıştı. O da şu an alt katındaydı; Miran ile neler yaşayacağının hayaliyle yatağına yatıp arsız düşüncelerle uykuya daldı…
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD