Görev yerim

1194 Words
Eve girip yeniden dolaştım, bavulumu yerleştirip kendime kahve suyu koydum. Annemi arayıp ev bulduğumu ve yerleştiğimi haber verdim. O da çok sevinmişti. Bir günde işlerimi halletmiştim. Umarım konvoy kısa zamanda gelir; bir an önce sahaya çıkmak için sabırsızlanıyorum. ** Sabah uyandığımda huzurlu bir uykudan uyanmıştım. Yataktan kalkıp elimi yüzümü yıkadım, mutfağa gidip bir kahve suyu koydum. O kahveyi içmeden kendime nedense gelemiyordum; okulda bile iki yudum içmeden derse girmezdim. Kahvemi yudumlarken kapı çaldı. Üzerimde ayıcıklı pijamalarımı süzüp önce bir delikten baktım. Havin teyzeyi görünce üzerimi değiştirmeye gerek görmedim ve kapıyı açtım. "Günaydın güzel kızım, rahatsız ettim ama kahvaltı hazırladım. Sen eve eminim alışveriş yapmamışsındır diye düşündüm. Eğer çekinmezsen gel, birlikte yapalım kahvaltıyı." "Ne güzel insanlardı bunlar, çekinmem." "Havin teyzem, teşekkür ederim, üzerimi giyinip geliyorum hemen," dedim. Üzerimi giyinip aşağı indim. Havin teyze mükemmel bir kahvaltı hazırlamıştı; yumulmadım desem yalan olur, yumulmuştum. Valla çok samimi, sevecen insanlardı, hele Ezman amca tam babacandı. Havin teyze işe ne zaman başlayacağımı sordu. Havin teyzem asıl görev yerim sınır komutanlığı ama görev emri gelmedikçe görev yerimiz merkez buradayken evime gelip dinlenme fırsatım olacak ama çoğunlukla sahada olacağım. Havin teyzenin kısa bir süreliğine yüzü düşmüştü. "Allah sizleri korusun kuzum, ayağınıza taş, göğsünüze kurşun değmesin," diye dua etti. Mavişimde hep görevde. "Mavişim derken oğlun ya da kızın da mı asker?" Havin teyzem, "Yok kuzum ama oğlum gibi ikinci katta oturan komutan oğlum, mavi gözlerinden dolayı mavişim derim," dedi. ** Ne güzel benimsemişti kiracısını, oğlu olsa bu kadar severdi sanırım. Tebessüm edip, inşallah bir gün tanışırız, Havin teyze. İnşallah bekâr da hem de yakışıklı. Havin teyze iki dakikada nikahımı kıymıştı. Kafasında, tebessüm edip geçiştirdim, benim hayatımda bir erkeğe yer yoktu, kalbim boş kalmalıydı. Kahvaltıdan sonra biraz dolaşmak için dışarı çıktım, birkaç günlük yiyecek alışverişi yaptım. Eve geldiğimde Havin teyzenin yine kapıda belirdiğini gördüm. Kadın iyiydi, hoştu da, bizimkiler dizisindeki Sabri Efendi gibi kapıda bitiyordu. "Selam, Havin teyze, nasılsın?" dedim. "Seni bekliyorum kızım, yemek yapmıştım, yorgunsundur, hadi hemen gel," dedi. "Yok, Havin teyze," desem de, "itiraz kabul etmiyorum, ye çık evine, bizimle oturmak zorunda değilsin," dedi. Fena da anlayışlıydı, aşevi gibi yalnız bekarları doyurma hastalığı vardı bence. Kadına tebessüm edip, "Hemen geliyorum o zaman, Havin teyze," dedim. Yemeğimi yiyip evime geri geldim, bilgisayarımı alıp bir film açtım, kendime çay da demlemiştim. Filmi açıp koltuğa yayıldım, tam uyurken telefonum çaldı. "İsra teğmenim, konvoy geldi, sabah 5'te geri yola çıkacak, hazır olun," emri gelmişti. Saate baktığımda saat gece 11 olmuştu. Hızla etrafı toparlayıp kamuflajımı hazır hale getirdim. Gece iki gibi askeri araç gelip alacaktı. "Bir saat uyuyayım," diyip saati 1.15'e kurdum. ** Askeri araç geldiğinde çoktan dışarı çıkmıştım. Araca binerken Havin teyzenin pencerinin kenarından baktığını ve elini açıp dua ettiğini gördüm. Tebessüm edip ben de kendimi ve asker arkadaşlarımı Rabbime emanet ettim. Candan önce vatandı, evlatlar için gelecek için önce vatandı, amaç gerisi teferruat. Konvoy üç araç halinde sınır komutanlığına giriş yapmıştı; konvoy sorunsuz şekilde geçmişti. Sıkıntılı yolları konvoyda tek kadın komutan olmak dışında bir sıkıntım yoktu aslında. Benimle birlikte iki teğmen arkadaşım daha vardı, henüz gelmemişlerdi. Ben erken geldiğim için ilk konvoya yetişmiştim. Alay komutanı bizi karşıladığında selam durarak karşılık verdim. "Hoş geldiniz yiğitler, Rabbim muvaffak eylesin, yeni görev yeriniz hayırlı olsun" diyerek selamladı bizleri. Birçoğumuz toyduk onlara göre ama buraya seçilmekte kolay olmamıştı bizler için. ** 3 ay önce... Kızım normal teğmen olamaz mısın, illa bordo bereli mi olacaksın? Anne, normal asker nasıl oluyor, senin için normal ne? Diyerek kaşlarımı çattım. Ben bu mesleği seçtiysem, kolay olmayacağını da biliyordum. Askerin görevi vatanın hem namusunu hem şerefini korumak, gerektiğinde ölmeyi, öldürmeyi, şehadet şerbetini içmeyi gerektiriyordu. Anne, ben o bereyi takacağım, sen de bana destek olacaksın. Pes bir nefes verip, "Peki, benim askerim," dedim. "Peki, güzel kızım," babası kılıklı demeyi ihmal etmedi. "Gurur duyarım," diyip selam verdim. Kapıda beni bekleyecekti, eminim. Bugün büyük mülakat vardı; aldığım zorlu eğitimlerin son düzlüğüydü. Bu mülakatı geçince özel ekibe katılabilecek, sınırda görev şansım artacaktı. Keskin nişancı olarak görev yapmak benim için onur sayılırdı. Yerime yerleşip atış için hazırlandım. Komutan başımda saymaya başladı; hedefi ayarlayıp tam atış yapacağı sırada komutan gözüme kum attı. "Yolların tozlu olacak, asker. Hainler hedef tahtası gibi durmayacak, tozlu yollar olacak," dedi. "Son 6, 5, 4, 3, 2," derken ben hedefimi bozmadan tek gözümü kullanıp atışımı yapmıştım. Komutan dürbünle hedefe bakıp, "100 metreyi bile vuramamışsın, asker. Hainleri nasıl vuracaksın?" diyince kendimden emin bir şekilde, "Ben 200 metreyi hedefledim, komutanım," dedim. Kaşlarını kaldırdı, 200 metreyi kontrol etti; yanağında hafif bir kıpırdama olmuştu. "Tamam, asker," diyerek diğer arkadaşa geçti. Mülakattan çıkarken başımdaki komutan yanımdan geçerken, "Aferin, asker," diyince mülakatı geçtiğimi anladım. Sevinçle çıkış kapısına giderken annem, "Yüzümden, bunu da geçtin değil mi?" demişti. Neredeyse üzüldü diyecekken, "Benim gözü pek aslan parçası kızım, sen bana bakma, seninle gurur duyuyorum," dedi. O da kabullenmişti çünkü benim meslek aşkım çocukken başlamıştı. *** şimdiki Zaman... Komutan "serbestsiniz" diyince timdeki arkadaşlarla tanıştık. Her göreve bir uzman vardı, ben de keskin nişancı olarak görev yapacaktım. Henüz ilk görev yerim olduğu ve tecrübesiz olduğumdan dolayı tim komutanlığı bende değildi; daha sonra sahayı yönetme görevi elbette bana geçecekti. "Komutanım, affınıza sığınarak soruyorum, ama neden ilk görevi zorlu yoldan seçtiniz?" dedi uzman çavuş ve bombacı lakabını verdikleri Ali. "Sen neden bombacı oldun?" Ali dedim sorusuna karşılık soru sorarak, "Vallahi komutanım, vatan aşkı," dedi. "Ha, benimkisi de ondan işte," dedim. Kısa bir sessizliğin ardından, "Kurdun dişisi de kurt," komutanım, takdir etmedim desem yalan olur, teşekkür ederim bombacı," dedim. Tebessüm edip, "Rica ederim komutanım," dedi çapkın lakaplı Poyraz. Komutan kıdemli astsubaydı; aynı zamanda o da sahada görev yapmış başarılı bir bordo bereliydi. Bazı görevlerde çapkınlıkla yakaladığı için adını çapkın koymuşlardı. Hepsinin farklı bir hikayesi, farklı bir tecrübesi vardı. Bana göre zamanla hepsini tanıyacaktım. Şimdilik koca karargahta tek kadın olmak biraz canımı sıksa da yakında iki kişi daha bana eşlik edecekti. *** Biz çaylarımızı içerken bir hareketlilik oldu. "Hazır ol asker, sahaya çakal avına çıkıyoruz," dedi üstteğmen Efe. Hemen hazırlıkları yapıp gece görüşlü silahımı da kuşanıp operasyona katıldım. İkişerli gruplar halinde ağaçlık alana dağıldık. Küçük bir grup teröristin sınırdan geçeceği ve silah ile uyuşturucu geçireceği bilgisi gelmişti. Efe komutan, geride durmamı ve emri gelmeden hareket etmememi emretmişti. Ah, bu erkekler her şeyi kendilerinin daha iyi yaptığını sanıyor, sinirimi bozsa da itaatsizlik etmem olmazdı. Ama bu, onları izlemeyeceğim ve gerekirse emre karşı gelmeyeceğim anlamına gelmiyordu elbette. 5 kişilik bir grup sınırdan bir eşek ve tuhaf bir el arabası kılıklı arbayla geçmeye çalışıyordu. Ulan, bunlar salak mı? Ayan beyan geçmeye çalışıyor derken tuzak olduğunu anlamam üç saniyemi almıştı. Hemen kulaklığa seslenip, "Komutanım, dikkat, tuzak!" diyerek timin yaklaşmasını engelledim. Komutan kontrol etmiş olacak ki, aferin asker, atış serbest, imha et diye emir verdi. Saniye düşünmeden önce arabaya nişan alıp ateş ettim. Ardından, silaha davranan ikisinin bacağına aynı anda ateş ettim. Kurşun birinin bacağından çıkıp diğerine girdi. Geriye kalan iki kişiyi de çapkın halletmişti. Son kalan kaçarken onu da bacağından vurup düşürdüm. Etkisiz hale gelen şerefsizlere yakalayıp paketledik. Yanıma gelen Efe komutan, "Tebrik ederim İsra Teğmen, iyi iş çıkardın. Tuzağı fark etmeseydik belki de şehit olacaktık," dedi. Tebessümle başımı sallayıp, "Çok basitti komutanım," diyerek hava kasmadım desem yalan olur. Karargaha döndüğümüzde herkesin fısıldaşması hoşuma gitmedi desem yalan olur. "Siz kadınları, hele ki eğitim almış asker kadınları, fazla hafife alıyorsunuz," dedim içimden. Odama geçip yatağa attım kendimi. Bir sonraki göreve kadar biraz kestirsem fena olmazdı...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD